| Konu: | Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 70 |
| Tarih: | 08.03.2023 |
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün 8 Mart Kadınlar Günü; başta eşim ve yoldaşlarım olmak üzere tüm kadınların gününü kutluyorum, özgür yarınlarda eşitlik içerisinde bir arada yaşam mücadelelerinde de başarılar diliyorum.
Değerli arkadaşlar, depremi konuşmaya devam edeceğiz çünkü etkileri sürüyor, yaralar sarılmış değil ve sorunlar, sıkıntılar hâlâ can yakıcı bir şekilde devam ediyor. Burada sürekli iktidar cenahından yapılan açıklamalarda bir algı çalışması, bir yanılgı ifade ediliyor. Daha önceki konuşmalarımda da ifade etmeye çalışmıştım ama burada bir defa daha söylemek isterim. Şimdi, çok şiddetli bir deprem olduğundan bahsedilip depremin şiddetinin yüksekliği ve dünyanın en şiddetli depremlerinin arasında olduğu söyleniyor. Şimdi, arkadaşlar, "depremin şiddeti" diye bir şey yoktur yani bu ölçülebilir bir şey değildir; depremin büyüklüğü ölçülür, derecesi vardır, işte 7,7; 7,6 depremin büyüklüğüdür. "Depremin şiddeti" dediğiniz şey verdiği hasardır. Evet, Türkiye'de yaşanan Maraş merkezli bu deprem, dünyanın en şiddetli depremlerinden biri olmuştur ama bunun sebebi büyüklüğü değildir, sizin ihmalkârlığınız yüzünden olmuştur. Yani "Depremin yıkıcılığını, depremin şiddetinin yüksekliğini bilim insanları da böyle açıklıyorlar." diyerek kendi ihmallerinizi, kendi kusurlarınızı örtbas edemezsiniz, bunun arkasına sığınamazsınız. Depremin şiddetinin ölçü birimi yoktur. Depremin şiddeti sizin beceriksizliğinizin, ihmalkârlığınızın sonucunda oluşmuş yıkımlardır. Dolayısıyla, doğal afeti doğal felakete dönüştüren ve yüzyılın felaketine dönüştüren sizsiniz. Niye bunu söylüyorum? Çünkü bakın, çok açık, Şili'de 2015'te 8,3'lük bir deprem oluyor, 15 kişi yaşamını yitiriyor -bakın, Şili'den örnek veriyorum, Japonya'yı hiç konuşmuyoruz- 2014'te 8,2'lik oluyor, 6 kişi yaşamını yitiriyor. Yani Şili bu sorunu çözmüşse biz niye çözemiyoruz? Bunun sebebi belli.
Şimdi, biz Deprem Araştırma Komisyonundaydık. Devletin bütün kurumlarından geldiler, Ulaştırma Bakanlığından, İçişleri Bakanlığından, Çevre ve Şehircilik Bakanlığından; hepsi geldi. Öyle sunumlar yaptılar ki ya, zannedersiniz, yarın Türkiye'de 10 şiddetinde deprem olsa hiçbir şey olmayacakmış gibi sunumlar yaptılar; oh, ne güzel! Hiçbir yıkım olmayacak, hiçbir sorun, sıkıntı yaşanmayacak, herkes hazır, AFAD'ın her şeyi hazır; böyle bir sunumdu. Hadi vatandaşın yaptırmış olduğu, yapmış olduğu binaları geçtik, onlarla ilgili kusurları müteahhide yıkıp kurtulabilirsiniz, peki yollar neden kapalıydı; köprüler, tüneller neden hasar gördü; havalimanları neden uçuşa açık olamadı, neden hasar gördü; okullar, belediye binaları, kamu binaları niye yıkıldı, niye hasar gördü? Bunun sorumluluğunu müteahhide mi yıkacaksınız? Yani bütün kurum, kuruluşlar Deprem Araştırma Komisyonuna geldiğinde her şeyi düzgün yaptıklarını ifade ederken bunun hesabını kim verecek?
Şimdi "Devlet oradaydı." diyorsunuz; depremzedenin beklediği, o gün karşısındaki Süleyman Soylu'nun suratı değil yani, depremzedenin beklediği kurtarma ekipleriydi, ekipmanlarıyla birlikte kurtarma ekipleriydi. "Devlet yoktu." derken Süleyman Soylu'nun suratından bahsetmiyorlar yani "Orada devlet yoktu." derken devlet, enkaz altındakilere yardım edebilecek ekipmanlarıyla yoktu.
Maraş'tan bahsediyorsunuz, biz de 2'nci günü Maraş'taydık, merkeze de gittik hatta ve dolaştık merkezde de; enkazların başında hâlâ sadece insanlar vardı, gönüllüler vardı ama ne AFAD'ı ne bir ekipmanı yoktu. Şimdi bu gerçekler ortada duruyorken siz sayıları verseniz ne olacak, vermeseniz ne olacak? İnsanlar orada bağıra bağıra canlarını yitirdiler; şimdi, bu gerçek ortada dururken böyle birtakım rakamlarla bu işi kapatamazsınız.
Diğer taraftan şu var: Deprem bitti ve bittikten sonra yapılması gerekenler var. Deprem oldu, o zamana kadar yapılması gerekenleri yapmadınız. Şimdi, depremden sonra ilk aşama, hayatı kurtulanların barınma ihtiyacını karşılamak olmalıdır. Yani bu konuştuğumuz çadır meselesinin daha ilk haftadan yani 1'inci günden, 2'nci günden bitmiş olması lazım; bunu bizim 3'üncü, 4'üncü gün konuşmamamız gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
Artık, 1'inci haftadan sonra konteyner kentleri nasıl oluşturacağız, onları nasıl yetiştireceğiz, bunları konuşmamız gerekiyor; ondan sonra kalıcı konutlardan bahsetmemiz gerekiyor ama sizin en sevdiğiniz kısmı neresi? "Yeniden inşa edeceğiz, deprem bölgelerini yeniden inşa edeceğiz." Orada rant var, orada para var, orada inşaat var, orada ticaret var çünkü ülkeyi şirket gibi yönetmek isteyenler ticaret olduğu zaman orada ellerini ovuşturmaya başlıyorlar; hikâyenin en sevdiğiniz kısmı orası.
Şimdi, ancak bu işlerin hesabı verilmeden olmaz. O kamu binaları, o evler, o kadar insanın, yaşamını yitiren insanların acıları ortada dururken bu insanlar feryat figan ederken ve yaralar hâlâ sarılmamışken siz çok kolaylıkla bu işin üstesinden kurtulamayacaksınız ve bunun hesabını mutlaka vereceksiniz.