GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Afet Yeniden İmar Fonunun Kurulması ile Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:72
Tarih:14.03.2023

CHP GRUBU ADINA KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, son yaşadığımız depremlerde ve çok öncesinden bugünlere kadar afetlerde yitirdiğimiz tüm canlarımızı rahmetle anmak istiyorum, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Yok olan hayalleri geri getiremiyoruz, afetler de maalesef bu acıları bize yaşatıyor.

Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifinin adı: "Afet Yeniden İmar Fonu..." Ya, birisi bana açıklasın, ne demek bu? "Afet Yeniden İmar Fonu" şarkı sözü gibi. Ya, Türkçe bir kalıbı yok mu bunun? "Afet Yeniden İmar Fonu."

SALİH CORA (Trabzon) - Bülent Kuşoğlu "Çok güzel bir isim." dedi buna.

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - Evet, bakın, kanun teklifinin adıyla başladım ama "afet"in bir de tanımına bakalım; bakın, ben size afetle ilgili genel bir tanım yapayım: "Afet" insanları ve yaşamın sürdürülebilirliğini olumsuz etkileyen; fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran -altını çizerek söylüyorum; fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran- normal yaşamı ve insan faaliyetlerini durdurarak veya kesintiye uğratarak toplulukları etkileyen, doğal veya insan kaynaklı olaylara denilmektedir.

Şimdi, bu kanun teklifinin gerekçesine baktığımızda, burada bahsedilen ekonomik ve sosyal kayıplar değil, sadece gördüğümüz tek şey var: Beton. "Bina yapalım. Deprem oldu; yeniden bina yapalım, betonlaşalım. İmar..." Ya, bu insanların hiç mi tarihi yok; yitirdikleri tarihî, kültürel değerler yok? Gerekçede bunlara yönelik hiç mi bir atıfta bulunulmaz? Ben, açıkçası, bu anlamda, yaşamın sürdürülebilirliğine dair bir vurguyu burada göremiyorum. Sadece "Bina yapalım, betonlaşalım, yeniden imarlaşalım..." Dolayısıyla, bunun özellikle altını çizmek istiyorum: Beton odaklı bir kurguyla düzenlenmiş bir kanun teklifi.

Bir diğer konu da şu: Yönetim Kurulu var kanun teklifinde; oluşturuluyor. Yönetim Kurulunda örneğin Sağlık Bakanlığı yok. Afet sonrası bu insanların sağlıkla ilgili ihtiyaçları olmayacak mı da Fondan kaynak sağlansın? Ya da Kültür ve Turizm Bakanlığı... Hatay'da, Antakya'da, bölgede bir tarih yok oldu ama bu tarihin yeniden imarı, yeniden inşası, ayağa kaldırılması veya bu tahribatın ortadan kaldırılması adına hiçbir şey yok. Sadece "Binaları yeniden yapalım. TOKİ, binalara yine tip binalar şeklinde devam etsin..."

Şimdi, değerli arkadaşlar, hepimiz diyoruz "Deprem değil, bina öldürür." Aslında bina da değil cehalet öldürüyor, biliyoruz; akıl ve bilimin yol göstericiliğinden uzak uygulamalar, liyakatsiz yöneticiler, ahlak yoksunluğu, eğitim yoksunluğu, bunlar öldürüyor; tabii, bir de imar barışı ve imar affıyla yapılan düzenlemeler. Bu düzenlemelerle ilgili en son yapılan imar barışıyla yapı kayıt belgesi düzenlendi, milyonlarca yapı kayıt belgesi düzenlendi. Bir dönem Bakanlığa sordum kamu idarelerine ait yapılar ne kadar diye, yapı kayıt belgesi düzenlenmiş yaklaşık 270 bin kamu binası var yani imar barışından yararlanacak. E, şimdi, orada bir hastaneyi, bir okulu, bir kamu binasını düşünün; böyle bir imar barışı yaşamı nasıl etkiler, buna da siz karar verin ama şunu da söyleyeyim: Bu deprem bile hâlâ akıllandırmamış bizi, daha doğrusu siyasal iktidarı. Şimdi, Orman Kanunu'yla ilgili bir düzenleme geliyor. Bu kanuni düzenleme Komisyondan geçti. Bakın, ne diyor burada? Hemen maddeden bir cümle okuyacağım size: "Devlet ormanlarında el konulan bütün yapı ve tesisler -bu kaçak olan yapı ve tesisler- inşa aşamasında olanlar da dâhil olmak üzere, hiçbir karar alınmasına lüzum kalmaksızın, Orman Genel Müdürlüğü tarafından derhal yıkılır -güzel- veya ihtiyaç görüldüğü takdirde ormancılık hizmetlerinde kullanılabilir." Yani bu getirdiğiniz, Meclise gelecek bu kanun teklifi diyor ki: "İmarsız, ruhsata aykırı, kaçak yapılmış da olsa ben onu ihtiyaç duyduğumda kullanabilirim." İşte, sizin imar anlayışınız, imar barışı, imar affı anlayışınız bu yani devlet eliyle İmar Kanunu'na aykırı binaları yasallaştırmak. Şimdi, değerli arkadaşlar, böyle olunca bu afet bir doğa olayı olmaktan çıkar, tabii ki insan yaşamını, tarihini ve kültürünü yok eden bir afete dönüşür.

Değerli arkadaşlar, tabii, fonun da bir tanımı var. Bakın "fon" bir kurumu finanse etmek ya da belli bir işin yürümesini sağlamak için gerektiği zaman harcanmak üzere ayrılan paraya denir. Şimdi, bu Afet Yeniden İmar Fonu böyle bir tanıma uyuyor mu? Belki "kısmen" denebilir ama bu Fonun bir Yönetim Kurulu var. Bu Yönetim Kurulunun görevi neymiş, bakalım; madde 3'te yazıyor: "Fon, Yönetim Kurulunun kararları çerçevesinde yönetilir. Yönetim Kurulu, fondan kaynak aktarımı yapılacak projeleri, aktarılacak kaynak tutarını ve harcama programlarını belirler." Yani, bu Fon, kullanılacak bir kaynak değil, ne yapılacağına Yönetim Kuruluyla karar veren, belirleyen, projeyi de belirleyen bir kurum hâline gelmiş durumda.

Gene, aynı teklifin 5'inci maddesine bakacak olursanız "...Yönetim Kurulu tarafından karar verilen projeler için, harcama programı kapsamında ve gerçekleşmelere bağlı olarak ödenmek üzere Fondan, Yönetim Kurulu onayı ile ilgili kurum ve kuruluşlara kaynak aktarılır." diye gidiyor. Yani Fonun bir Yönetim Kurulu var -devlet içinde devlet- Fonun nereye kullanılacağına, hangi projeler için kullanılacağına Fonun Yönetim Kurulu karar verecek. Yani her ne kadar bakanlardan oluşan bir Yönetim Kurulu olsa da böylesi bütçe dışı bir Fonun Sayın Cemal Öztürk icracı bir Fon olmadığını, kurum olmadığını söylüyor ama bu teklifin bu maddeleri bunun böyle olmadığını bize gösteriyor.

Değerli arkadaşlar, tabii, bu kanun teklifinde bir etki analizi gelmedi Komisyonda bizlere. Yani bu teklifte, bu yaşadığımız depremde ne kadar bir fona ihtiyaç var; bu tahribatı, bu yaşanan yıkımı yeniden inşa edebilmek, bu sosyal yaşamı yeniden canlandırabilmek ve bölgenin tarihini, kültürünü yeniden ayağa kaldırabilmek için neye ihtiyacımız var, bununla ilgili etki analizi yok. Bakanlık yetkilileri "Herhangi bir rakam veremeyiz." diyorlar. Ya, Bakanlığın veremediği rakamları, bakıyorsunuz, bir hocamız, Sayın Mahfi Eğilmez, yapmış, araştırmış, oturmuş tek başına bütün rakamları ortaya koymuş; bu yaşanan son depremlerin yaklaşık 50 milyar dolara yakın bir maliyeti olduğunu söylüyor yani bu yeniden imar ve bahsettiğim insana ve yaşama dair bütün tahribatı ortadan kaldıracak işlemlerin maliyeti bu ama Bakanlıktan veya teklifi veren arkadaşlardan böyle bir etki analizini maalesef göremedik.

Değerli arkadaşlar, bakın, depremin ilk haftalarında bir bağış kampanyası düzenlendi biliyorsunuz: Türkiye Tek Yürek. Bu kampanyada... Bunun öncesinde ben hatırlıyorum, Ağustos 2021'de de yangın ve sel felaketlerinden zarar görenler için yine Cumhurbaşkanlığı kararıyla yardım kampanyası düzenlenmişti. Daha önce de işte "deprem vergisi" "iletişim vergisi" adı altında deprem için birtakım fonlar sağlandı. Sürekli bir yardım kampanyası, bağış kampanyası... Devlet, artık o kadar fakruzaruret içerisine sokulmuş ki ancak bağışlarla, yardım kampanyalarıyla iş yapar hâle gelmiş durumda, maalesef kendi bütçesiyle bütçe ödenekleri içerisinde iş yapamaz hâle gelmiş durumda. Son kampanyada da 115 milyar lira bir bağış toplandı. Şimdi, sorduk: Bu bağışlar bu Fona alınacak mı, aktarılacak mı? Gelen yanıt: "Hayır, bu Fon kurulduktan sonra gelecek bağışlar Fona aktarılacak." Yani bu bağışların, aslında bu vadedilen paraların ne kadarının toplandığı, nerede tutulduğu, ne kadarının nereye harcanacağı konusunda da bir bilgi sahibi olamadık. Kaldı ki bu 115 milyar 146 milyon liralık bağışın da yaklaşık 72 milyar lirası -işte Merkez Bankası 30 milyar lira- hepimizin, kamunun kaynaklarından sağlanan bir yardım hâline dönüşmüş durumda.

Şimdi, az önce söyledim, devleti öyle bir hâle getirdiniz ki, acınacak, fakruzaruret içerisinde bir hâle getirdiniz ki bir İçişleri Bakanı, Türkiye Cumhuriyeti devletimizin İçişleri Bakanı "Kahvaltı verdiğimiz yerler var, veremediğimiz yerler var." diyebiliyor. Diyor ki: "Onun için kahvaltılık ürün istiyoruz." Yani bunu kamuoyuna bir açıklama yapmasını...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Ya bunda ne var ya?

BAŞKAN - Buyurun.

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - "Yani özellikle vatandaşlarımızdan bu konuda hayır sahiplerinden, bağış sahiplerinden destekler arzu ediyoruz, istiyoruz. Yine, çocukların ve büyüklerin terlik ihtiyaçları var, eşofman ihtiyaçları var. Bunları da vatandaşlarımız için bir ihtiyaç listesi şeklinde sıralamaya çalışıyorum, bunların olması gerekir düşüncesindeyim." Bunları diyen bir İçişleri Bakanı değerli arkadaşlar, bu devletin ve AFAD'dan sorumlu bir Bakanlığın başındaki kişi "Biraz önce kahvaltılık söyledim; çayı, şekeri de tekrar eklemek istiyorum. Burada benim esas itibarıyla şu anda söyleyebileceğim bu kadar." diyor. Daha ne söyleyeceksin? Yani bitmiş, tükenmiş kaynakları olmayan bir devleti bu hâle getirdiniz. Devlet bağış toplamaz, vergi toplar; bağışı olsa olsa STK'ler toplar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - İşte, bizim bu yüce milletimiz Millî Mücadele'de nasıl yaptıysa yine aynı şekilde ayağa kalkmasını da bilir.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum.