| Konu: | Afet Yeniden İmar Fonunun Kurulması ile Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 73 |
| Tarih: | 15.03.2023 |
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu 413 sıra sayılı Kanun Teklifi, bir fon yaratmak üzere önümüze gelmiş olan bir kanun teklifi. Değerli arkadaşlar, kanun teklifinin içeriği itibarıyla çok bir problem yok belki ama ben anlıyorum ki iktidar gerçekten hiç aldırmıyor hiçbir şeye. O kadar söylüyoruz -biz söylüyoruz, millet söylüyor, gazeteciler söylüyor- "Yahu, yanlış yapıyorsunuz." diyoruz ama anlaşılan o ki yanlış yaptıklarına dair hiçbir rezervasyonları yok kafalarında.
Değerli arkadaşlar, bakın, Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Kurum demiş ki: "İlk kazmayı attık." Nereye atıyorsunuz kazmayı arkadaşlar ya? Yine aynı şeyi yapıyorsunuz, bilim insanlarını dinlemiyorsunuz. Bilim insanları ne diyor? Diyorlar ki -hepiniz biliyorsunuz bunu, gazetelerde yazıyorlar- "Bu bölgelerde klasik inşaat yapılmaması lazım. Bu toprağın özelliklerini dikkate alan bir yerden, daha yaratıcı fikirler üretmemiz lazım." ama siz aldırmıyorsunuz. Bunun bir sebebi var, mahcupsunuz anladığım kadarıyla -ki bunu anlayabiliyorum- çünkü gerçekten de birçok insanın ölümüyle ilgili olarak, maalesef, hızlı davranamadınız. Ki Sayın Cumhurbaşkanımız, biliyorsunuz, bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini çok hızlı davranmak için istiyordu, şirket gibi yönetmek için istiyordu ama hayat pek de böyle şirket gibi bir anlayışla yönetilmiyor demek ki. Dolayısıyla da ben burada tekrar eleştiriyorum; evet, tabii ki barınma ihtiyacını karşılamamız lazım bu bölgede evlerini kaybetmiş insanların, bu tabii ki iktidarın yapması gereken çok önemli şeylerden biri fakat değerli arkadaşlar, bunu yapmadan önce bir konuşmanız lazım sanıyorum yani uzmanlara bir danışmanız lazım ama siz hiç aldırmadan gidiyorsunuz.
Peki "Bu Afet Fonunda ne var?" diye baktığımızda Afet Fonunda çok fazla bir şey yok. İşte, bir fon yaratıyorsunuz ama bu Fon zaten... Allah için değerli arkadaşlar, hani benim yaş kuşağım biliyor, 1980'lerden bu yana fonlardan dolayı bu ülke 2001'de inanılmaz bir ekonomik kriz yaşamak zorunda kaldı ve yine bir fon kuruyorsunuz; peki. Fona, evet, işte bir bütçe ödeneği de konulacak, işte yardımlar vesaire de dâhil edilecek fakat asıl önemli özelliği bence dışarıda ve içeride borçlanmanın sınırsız olması yani bu bütçe hakkına da bir anlamda değen bir mesele. Dolayısıyla da bu, bence tartışılması gereken bir konu çünkü sonuç olarak biliyorsunuz hazine en fazla yüzde 5 civarında bir borçlanma yapabiliyor, hadi o da yetmedi diyelim, Cumhurbaşkanı bir yüzde 5 daha artırabiliyor ama o kadar çünkü hukuk devletinde bütçenin de ekonominin de hukukla yönetilmesi gerekir aynı zamanda. Hukukun olmadığı bir yerde -ki ekonomi de dâhil olmak üzere söylüyorum- keyfîlik vardır ve nitekim bugüne kadar fonlarla ilgili olarak bu konuda çalışan insanların rahatsızlıkları nedir? Keyfîliğe izin verilmiş olmasıdır, denetimin yeteri kadar etkin yapılamaması sorunudur, vesaire.
Şimdi, diyorsunuz ki: "Sayıştay var, üstüne bir de özel denetim şirketlerine denetlettireceğiz." Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz Arthur Andersen diye dünyanın 3'üncü büyük denetim şirketi, yıllar önce bir kamu şirketi denetiminde -2001 miydi, hatırlamıyorum şimdi tarihini- kasıtlı yanlış yorumlar yaptıkları için Arthur Andersen firması kapanmak zorunda kaldı. Şimdi, ben bunu niçin söylüyorum? Şunun için söylüyorum değerli arkadaşlar, şöyle söyleyeyim: Adalet ve Kalkınma Partisinin siyaseti maalesef, bir kimlik siyaseti olmuştur ve kimlik siyaseti kutuplaştırıcı bir siyasettir ve toplum kutuplaştıkça o kutupların içindeki insanlar o kutupların gözlüğüyle bakarlar hayata dolayısıyla da karşı tarafı görmezler, dinlemezler vesaire.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.
Bunu niçin söylüyorum? Şunun için söylüyorum değerli arkadaşlar: Unutamayacağım bir anekdottur bu. Yanılmıyorsam iki sene önceydi, Sayıştaya bir üye için seçim yapılacaktı; Plan ve Bütçe Komisyonuna geldi. Plan ve Bütçe Komisyonunda biz mülakat yapmak istedik adaylarla, kabul edilmedi ve biz de çıkmıştık hatırladığım kadarıyla fakat ben o sırada Sayıştay için müracaat eden insanların CV'lerine baktım. 13 aday vardı, 12'si imam-hatip mezunuydu değerli arkadaşlar. Ben imam-hatip mezunu olmalarını kınıyor veya onu eleştiriyor değilim, yanlış anlaşılmasın ama insanın aklına şu geliyor: "Acaba Sayıştay üyesi olmak için imam-hatip mezunu mu olmak lazım?" gibi bir soru geliyor akla çünkü ülkeyi kutuplaştırdınız ve bu ağır sonuçlar da oradan geliyor.
Teşekkür ederim.