GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/1428, 2953, 3030, 3049, 3330, 3757, 4665, 4850, 5742, 5743, 5980, 5981, 5982, 5983, 5984, 5985, 5986, 5987, 5988, 5989, 5990, 5991, 5992, 5993, 5994, 5995, 5996, 5997, 5998, 5999) No.lu, Yaşlıların Hayatın Çeşitli Alanlarında Yaşadıkları Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:74
Tarih:16.03.2023

HDP GRUBU ADINA KEMAL PEKÖZ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclisimizde yaşlıların sorunlarını araştırmak üzere bir komisyon kurulmuş olması ve bu Komisyonun ciddi bir çalışma yürütmesi sonucu bir rapor ortaya çıkarılmış olması önemli ve iyi bir adımdır.

Yaşlılık her gün... Türkiye -biraz daha- yaşlanma yolunda hızla ilerliyor çünkü bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de yaşam süresi uzadıkça yaşlıların nüfus içerisindeki oranı da artmakta, o da dolayısıyla yaşlıların sorunlarının ciddi olarak ele alınması, geçmişlerini unutmadan geleceklerinin de güvence altına alınıp sağlıklı yürütülmesi için bir çaba içerisinde olunmasını gerektiriyor.

Bir bütün olarak baktığımız zaman bugüne kadar bu konuda parça parça adımlar atılmış olmasına rağmen dünyayla kıyasladığımızda, özelikle gelişmiş ülkelerle kıyasladığımızda çok gerilerde olduğumuzu ifade etmek gerekir. Yaptığımız yurt içi ve yurt dışı gezilerde olumlu şeyleri karşılıklı olarak gördük ama eksiklikler de tespit edildi, dolayısıyla bunların da giderilmesi için bazı önerilerde bulunmak istiyorum:

Öncelikle, en düşük yaşlılık maaşının asgari ücret seviyesine çıkartılması gerekiyor. Bütçe yapımı süreçlerinde emekli yaşlıların kurumlarının temsil edilmesi ve katılımının sağlanması, isteklerin göz önünde bulundurulması gerekiyor. Emekli sendikalarının hukuki statüsü tanınmalı, örgütlenmelerinin önündeki engeller kaldırılmalı ve devlet tarafından muhatap alınmalıdır. Yaşlı veya engelli bakım sorumluluğunu üstlenen yakınlarına verilen evde bakım aylığı en az asgari ücret seviyesine çıkarılmalıdır.

Yaşlı, çocuk ve engellilerin sorunlarının yerinden tespiti ve çözümü için birinci basamak sağlık kuruluşlarında sosyal hizmet uzmanı, sosyal çalışmacı, gerontolog, sosyolog ve psikolog bulunması elzemdir.

Yaşlıların ücretsiz ulaşımını sağlayan kartlar il bazında değil tüm ülkeyi kapsayacak şekilde bir standarda kavuşturulmalı ve hangi şehre giderse gitsin o karttan ulaşım için yararlanması mutlaka sağlanmalıdır.

Kamusal huzurevlerinin sayısı artırılmalı, özellikle yalnız yaşayan yaşlılardan talep edenlerin ekonomik kaygı gütmeksizin bu alanlarda kalabilmelerinin yolu açılmalıdır. Toplumun geneli üzerinde yapılan bazı iyileştirmelerin yaşlı bireylerin gereksinimlerine göre ele alınması önem arz etmektedir. Bakım merkezlerinin sayısının ve kapasitelerinin artırılması ya da alternatif bakım modellerinin geliştirilmesi gerekmektedir. Özellikle alzaymır, demans gibi farklı özelliklere sahip yaşlı gruplarına yönelik hizmet çeşitliliğini sunan ihtisas yaşlı bakım kurumlarının sayısının arttırılması gerekmektedir. Yaşlı bakım evlerinde kalan yaşlıların sosyal aktivitelere katılmasının sağlanması sosyal hayattan uzaklaşmalarını engelleyecek en önemli unsurlardan bir tanesidir.

Cezaevlerinde bulunan yaşlı ve hasta tutsaklar derhâl serbest bırakılmalı, toplumun tüm kesimlerinde olması gerektiği gibi yaşlı bireylerin de ana dillerinde kamu hizmeti almasının önündeki engeller kaldırılmalı ve bu hizmeti ana dillerinde almaları sağlanmalıdır.

Yaşlılara yönelik sunulan inanç hizmetlerinin sadece Sünni İslam dini hizmetleri şeklinde değil Alevilik, Hristiyanlık gibi İslam dışı olan inançların da muhataplarına sunulması gerekiyor; aksi hâlde sadece bir mezhebe ve bir anlayışa hizmet etmiş oluruz.

Bugüne kadar Türkiye'de yapıldığı gibi bundan sonra da bunlara devam edilmemesi, söylediğimiz bu önerilerin dikkate alınması hâlinde yaşlılarımızın en azından bundan sonraki yaşamlarını huzur içinde geçirebilecekleri bir ortamın yaratılması mümkün olabilir diye düşünüyorum.

Sözlerimi bitirmeden önce bir şeye vurgu yapmak istiyorum: Deprem süresince önce Hatay'da, sonra Maraş, Adıyaman, daha sonra da Malatya'da bulundum. Malatya'da enkaz kaldırmaları sırasında... Mamurek köyü var, yanında 4-5 tane daha köy var, o köyler Kürt ve Alevi köyleridir; kendilerinin dışlandığını söylüyorlar ve buna itiraz ediyorlar, diyorlar ki: "Malatya'nın molozları getirilip önümüze dökülüyor; biz hem tarım alanlarından, meyve bahçelerinden oluyoruz, olacağız hem arıcılıktan olacağız hem de hayvancılıktan olacağız." Daha önce oraya güneş panelleri kurulmuş, güneş panellerinin kurulması nedeniyle de iklimde kuraklık oluşmuş "Üzerine de bu dert gelirse biz çok zor durumda kalacağız, göç etmek zorunda kalacağız." diyorlar ve göç etmek istemedikleri için de o molozların oraya değil, başka uygun bir alana dökülmesini talep ediyorlar diyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.