GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:75
Tarih:20.03.2023

CHP GRUBU ADINA AYHAN BARUT (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen değerli yurttaşlarımız; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Görüşülmekte olan yasa teklifi üzerine partimiz, CHP Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Deprem ve sel felaketlerinde yaşamını yitiren yurttaşlarımıza bir kez daha Allah'tan rahmet diliyor, ulusumuza da başsağlığı diliyorum. Önlenebilir acıların tekrar yaşanmaması için herkesi seferber olmaya çağırırken sorumluluklarını yerine getirmeyip asrın ihmaline neden olanları ve "Ölüm hep bize mi düşer usta!" diye haykıran ozanın sözlerini anımsatarak "Selde insanlarımız öldü ama toprak da suya kavuştu." diyen, vicdanları yaralayan sözleri kınıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; herkesin kabul ettiği bir gerçek var, o da şu: Tarımın tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de oldukça stratejik bir önemi vardır. Yaşamın her alanını bütünüyle ilgilendiren tarım, ortak akla ihtiyaç duymadan tek kişinin yönetebileceği bir sektör hiç değildir. Üniversitelerden mesleki örgütlere, uzmanlardan sektör paydaşlarına, odalardan borsalara kadar herkesin ve kurumun ortak vurgusu ulusal ve sürdürülebilir tarım politikaları olmalıdır ve bu da şarttır. Bu zorunluluk ışığında bütüncül, kapsayıcı, nitelikli, kamucu önlemler almak, düzenlemeler yapmak ve adım atmak mecburidir. Eğer böyle bir yöntem belirlenmezse günübirlik tedbirlerle, pansuman tedavilerle, eksik çözümlerle, yanlış düzenlemelerle gıda, tarım ve orman alanındaki sorun yumağı her geçen gün artacak ve işin içinden çıkılmaz bir hâle gelecektir. Bu nedenle tarımla ilgili yapılacak her türlü düzenlemenin, her türlü yasal değişikliğin sektör paydaşlarının, ilgili meslek kuruluşlarının, birliklerin, odaların, çiftçi kuruluşlarının, sendikaların, üniversitelerin dâhil edildiği geniş bir platform etrafında belirlenmesi gerekiyordu. Ne yazık ki ülkemizdeki tek adam yönetimine özgü yine "ben bilirim, yaptım oldu" tavrı bu yasa teklifi sırasında da kendini göstermiştir.

Değerli arkadaşlar, değerli AK PARTİ'li milletvekili arkadaşlarım; gidiyorsunuz ve bunu da biliyorsunuz ama hâlen iktidarınız seçim arifesinde giderayak yangından mal kaçırır gibi kanun tekliflerini getiriyor. Bu teklif çoğu yönüyle eksiktir, Anayasa'ya aykırıdır, temel insan haklarını çiğnemektedir, ortak akıldan uzaktır ve muğlak ifadelerle ve yanlışlarla doludur. Konuşmamın başında da söyledim: Bu yasanın derhâl geri çekilmesi gerekiyor ve bu yasanın geri çekilmesini bir kez daha talep ediyorum. Bu yasa teklifinde, Komisyon görüşmelerinde de ifade ettiğimiz üzere, bir dolu sakınca ve bir dolu sakınca içeren düzenleme var, buna izin veremeyiz değerli arkadaşlar.

Tarımda çok daha acil çözülmesi gereken sorunlar var. Bir deprem felaketi yaşadık, arkasından bir sel felaketi yaşadık. Özellikle deprem felaketi yaşadığımız bölgede tarımdaki acil çözülmesi gereken konularla ilgili çiftçimize ve tüm üreticilerimize bu bölgedeki olumsuzluklarla ilgili, bir adım atılsın isterdik ama maalesef iktidarınız oralı dahi olmadı.

Biliyorsunuz, deprem bölgesi 11 ilden oluşuyor, bu illerde toplam 15 milyon civarındaki nüfusun 2,7 milyonu köylerde yaşıyor ve yine ülke ticari faaliyetlerinin yüzde 12'si bu bölgede, tarımsal faaliyetlerin yüzde 16'sı bu bölgeden elde ediliyor, yine bitkisel üretimin yüzde 20'si bu bölgeden sağlanıyor, hayvansal varlığımızın da yüzde 15'i bu bölgede değerli arkadaşlar. Yine, ülkemizdeki toplam 402 milyarlık tarımsal hasılanın 57 milyar lirası bu bölgeden elde ediliyor. Peki, bu bölgeyle ilgili nedir burada konuşulan? Hiçbir şey. Yani biz o bölgeye gittik, gezdik değerli arkadaşlar, o bölgede çiftçilerimizin traktörleri, tohumları, hayvanları enkaz altında kalmış. Çiftçilik öyle bir meslek ki değerli arkadaşlar, çiftçilerimiz bir taraftan cenazelerini defnederken diğer taraftan acılarını dahi yaşayamadan tohum ekmek, tarlasına gitmek durumunda kalıyor ancak çiftçilerimizin ekebileceği bir tohum yok, kullanabileceği bir ilaç, gübre yok ya da satın alabileceği bir işletme yok. Aynısı besicilerimiz için de geçerli. Eğer böyle devam ederse, bu bölgeye özgü çözümler üretilmezse ya da tarımdaki acil sorunları çözmezsek şunu buradan açık ve net söylememde fayda var: Önümüzdeki dönem yeni bir gıda kriziyle karşı karşıya kalırız ve tüketiciler bu gıdaları yüksek fiyatla tüketmek zorunda kalır.

Biz ülkemizi canımızdan çok seviyoruz değerli arkadaşlar. Tarımsal üretimin sürmesi, çiftçinin yüzünün gülmesi için mücadeleyi sürdürüyoruz lakin bu yasa teklifindeki sakıncalı konular geri çekilmeden adım atmak neredeyse imkânsız, herkes gibi sorunlara çözüm istiyoruz.

Teklifte, alan planlama, planlı üretim, izin alma, sözleşmeli üretim, cezalar ve yasaklar gibi maddeler var. Şimdi, ben buradan soruyorum: Hangi teknik kadroyla, hangi altyapıyla planlı üretim yapacaksınız?

Yine, çiftçi ekeceği ürün için masa başında oturan bürokratlardan mı izin alacak? Madem planlı ekmeyi düşünüyorsunuz bir yasa teklifi getirdiniz, içerisinde de sözleşmeli üretim var, izin alma var, planlı üretim var; o zaman Tarım Bakanlığına 1.200 kişilik komik atama neyin nesi? Öyleyse bu alanda atama bekleyen ziraat, gıda mühendislerinin, veteriner hekimlerin, su ürünleri tekniker ve teknisyenlerin atamalarını da gerçekleştirmek gerekmiyor muydu değerli arkadaşlar? Plan önemlidir ama siz çiftçimizi akılalmaz gerekçelerle cezalandıramazsınız; tarlasını, bahçesini elinden alamazsınız. Özellikle tarımsal üretimde planlama bütünlüklü, sürdürülebilir politikalarla yapılır. Tarlasını, bağını, bahçesini, mevsim şartlarını, özellikle buralara nelerin ekileceğini, nelerin dikileceğini de çiftçiden daha iyi kimse bilemez. Örneğin, bir ürün ekmeye karar veren, buğdaydan başka zorunluluğu olmayan bir çiftçiye "Buğday ekemeyeceksiniz." diyebilir misiniz? Dediğinizde o çiftçi ne yapacak? Çiftçinin bahçesinde dikili ağaçlarını ne yapacaksınız, söküp bir tarafa mı atacaksınız ya da çiftçiye hapis cezası mı vereceksiniz? Dolayısıyla yalapşap düzenlemelerle tarımda derinleşen bu sorunları çözme şansınız yok.

Tarımı çok uluslu şirketlerin tekellerine bıraktınız. Sözleşmeli üretimden bahsediyorsunuz, bölgemizde, Çukurova'da sözleşmeli üretim çok sayıda yapılıyor; özellikle soya ve buğday ürünlerinde yapılıyor ama şundan da emin olun ki: Bu sözleşmeli üretimde çıkan sorunlar hiçbir zaman çiftçinin lehine çözülmemiştir, hep çok uluslu şirketlerin lehine çözülmüştür; çiftçi bu anlamda hiçbir zaman, hiçbir davayı kazanamamıştır.

Sürdürülebilir tarım politikaları hedeflerine ulaşmak için daha önce de buna benzer havza bazlı destekleme modeli tarımda tam uygulanmadığı için -getirmiştiniz bunu- başarısızlıkla sonuçlandı. Bugün de uygulamak istediğiniz bu kanun teklifi böyle giderse, bu anlayışla başarısızlıkla sonuçlanacaktır diyorum. Çünkü bitkisel ve hayvansal varlığımızın envanteri sahada ve uydu yöntemiyle henüz çıkarılmamıştır. Planlı üretimde bölgelerin su varlığı göz önünde tutularak bir üretim deseni belirlemesi net bir şekilde ifade edilmemiştir. Çiftçi Kayıt Sistemi yani ÇKS'ye girilen çok yıllık ürünler için cins tashihi şart. ÇKS kayıtlarında ve belgelerinde bitkisel üretimlerin yanında hayvan varlıkları da yer almalıdır ama bunu da göremiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYHAN BARUT (Devamla) - Bitiriyorum.

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

AYHAN BARUT (Devamla) - Yine, hayvan varlığı küpeye göre değil, sahada bizzat yıllık sayım yapılarak tespit edilmelidir. Bununla ilgili, yine net bir ifade olmadığını görüyoruz, muğlak ifadelerin bulunduğunu gözlemliyoruz.

Ayrıca, bu kanun teklifinde ürünlerin ithalat getirisi ve yarattığı istihdam da düşünülmemiştir. Değerli arkadaşlar, özellikle çok yıllık ürünlerde yasanın onayından önce yapılan üretim ve çiftçinin yapmış olduğu yatırımlar, yıllık masraflar göz önüne alınarak muaf tutulmalıdır. Ne yazık ki bu hususta da herhangi bir madde yok, açıklayıcı bilgi yok.

Tekrar söylüyorum: Aklınızı başınıza devşirin, bu tehlikeli adımlardan vazgeçin, bu yasa teklifini derhâl geri çekin diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.