GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 14 MART TIP BAYRAMI NEDENİYLE
Yasama Yılı:3
Birleşim:78
Tarih:14.03.2013

BDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Mart Tıp Bayramı vesilesiyle Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama geçmeden önce, ben de tüm hekim arkadaşlarımızın, tüm meslektaşlarımızın ve tüm sağlık çalışanlarının, sağlık emekçilerinin 14 Mart Tıp Bayramı'nı kutluyorum. Hak ettikleri onurlu bir yaşamı idame ettirebilecekleri, meslek gelişimlerinin gereğini yerine getirebilecekleri, sağlıkla ilgili problemlerin çözüldüğü ve 14 Martların gerçekten bir bayram havasıyla, bir bayram coşkusuyla kutlandığı günler temenni ediyorum.

Buradan, değerli arkadaşlarımız, değerli konuşmacılar pek çok sorunu dile getirdiler. Aslında, bu kürsüde bizler de sağlıkla ilgili yaşanan sorunları defalarca dile getirdik. Yine, bu kürsü dışında, gerek alanlarda gerek sivil toplum örgütleriyle, meslek örgütleriyle, sendikalarla birlikte yapmış olduğumuz çalışmaların tamamında, sağlıkta yaşanan problemleri, aslında, özetleyecek şekilde defalarca sizlerle paylaştık. Biz sağlıkta yaşanan bütün bu sorunları tek bir cümleye sığdırdık.

Özellikle AK PARTİ Hükûmeti döneminde yoğun bir şekilde, ısrarlı bir şekilde hayata geçirilen Sağlıkta Dönüşüm Projesi'nin -öncesi var ama- özellikle AK PARTİ Hükûmeti döneminde pervasızca sürdürülen ve sermayeyi, piyasa mantığını esas alan Sağlıkta Dönüşüm Projesi'nin bugünkü sorunların temelini oluşturduğunu defalarca dile getirdik. Bugün de aynı şeyi dile getiriyoruz. Bununla ilgili çözüm önerilerimizi de sunacağız.

Ancak birkaç hususu ben, hekimlik mesleğiyle veya sağlık çalışanlarının çalışma koşullarıyla ve pratik hayatta karşılaştıkları zorluklarla ilgili, dile getirmek istiyorum. Aslında tarihin kaydettiği en eski ve en kutsal meslek insan iyileştirme sanatıyla ilgili olan tıp mesleğidir. Bütün mesleklere baktığımız zaman, her mesleğin bir saygınlığı vardır, bir özgünlüğü vardır, insanlığa katmış olduğu değerler vardır. Ancak her mesleğin farklı şekilde sömürülmesiyle ilgili insanlığın başına getirmiş olduğu belalar ve felaketler vardır. Ancak tıp bilimi için, tıp mesleği için, sağlık çalışanları için böylesi bir sömürü sisteminden, böylesi bir yanlış uygulayan istismar sisteminden bahsetmemiz mümkün değildir.

İnsanlığın var oluşundan bugüne kadar tıp mesleği insanı iyileştirme, hastayı iyileştirme sanatı üzerinden sürekli olarak insanlığın hizmetinde olmuştur. Bu hizmeti yerine getirirken zaman kavramını tamamen bir kenara bırakmıştır. Yirmi dört saatin tamamı mesleğin gereğini yerine getirme açısından, hekimler ve sağlık çalışanları açısından her daim uyanık olunması gereken, her daim görevinin başında olma sorumluluğunu uyanık tutması gereken bir noktadan ele alınmıştır. Bunu yerine getirirken hekimler ve sağlık çalışanları, diğer bütün mesleklerle kıyasladığımız zaman, özveri konusunda, fedakârlık konusunda, görünürdeki soğukkanlılık konusunda, kendi içlerinde yaşamak zorunda kaldıkları gizli duygusallıklar konusunda, yıpranmışlık konusunda ve yorgunluk konusunda aslında diğer mesleklerin tamamından daha fazla özveri ortaya koymaya mecbur kalmışlardır.

Bütün bu özverileri, fedakârlıkları yaparken hekimler ve sağlık çalışanları, ilhamını, mesleğinin gereğini yerine getirmeyle ilgili enerjilerini ise şuradan almışlardır: Gece yarısı ağrısını dindirdiğiniz bir hastanın gözlerindeki ışıltı ya da nefes darlığı çeken bir hastanın sağlıklı bir nefes almasıyla ilgili dile getirdiği birkaç cümle sizin mesleğinizi yerine getirme noktasında içine düşmüş olduğunuz bütün sıkıntıları aşmada rehberlik  etmiştir.

İşte bugün aslında yaşadığımız en büyük sorun bizce budur. Hekim-hasta ilişkisi üzerinde biz büyük bir travma yaşıyoruz. Hekimlerin bütün bu kaotik duygular içerisinde, sağlık sorunlarıyla ilgili sorunlarla boğuşma süreci içerisinde kendilerini mesleğine bağımlı kılan, mesleğine daha fazla tutunmasını sağlayan hastayla arasındaki ilişkinin maalesef bugün dejenere olduğuna inanıyoruz ve bunu yapan uygulamanın da bu, özellikle sağlığı piyasaya açan, sağlığı sermayeye, kâra açan, sağlığı bir rant hâline getiren sistem olduğunu düşünüyoruz. Bakın, bunu nereden biliyoruz? Sadece hekime yönelik, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olaylarına baktığımız zaman bu ilişkinin ne kadar zedelendiğini rahatlıkla görebiliriz. Eğer bugün bir kadın hekime, bir gebe kadın hekime yönelik hasta veya hasta yakınları tarafından şiddet uygulanıyorsa orada biz hekim-hasta ilişkisinden hiçbir şeyi bırakmamışız, bize devredilen mirası iyi koruyamamışız anlamına gelir.

Bakın, bugün bütün tıp fakültelerinde okunan Hipokrat Andı'nın ilk özgün hâlinden, metninden birkaç cümle okumak istiyorum. İnandığı bütün değerler adına yapılan bu antta şöyle deniyor: "Bu andımı ve verdiğim sözü gücüm, kuvvetim yettiği kadar yerine getireceğim. Bu sanatta hocamı babam gibi tanıyacağım, rızkımı onunla paylaşacağım, paraya ihtiyacı olursa kesemi onunla bölüşeceğim, öğrenmek istedikleri takdirde onun çocuklarına bu sanatı bir ücret veya senet almaksızın öğreteceğim." Yani, burada meslektaşlar arasındaki dayanışma, bakış açısı, meslektaşların kendi ceplerini, kendi keselerini bile aynı gören, kendi hocasını babasının yerine koyan bir anlayışın maalesef bugün piyasa mantığı içerisinde dejenere olmasıyla beraber sağlık sorunlarındaki çığ gibi büyüyen sorunlar her geçen gün yeni sorunları sağlık çalışanlarının önüne getiriyor.

Bugün, tabii, Sağlıkta Dönüşüm Projesi'nin uygulamalarına baktığımız zaman, özellikle Tam Gün Yasası'yla ilgili, genel sağlık sigortasıyla ilgili, aile hekimliğiyle ilgili ve son olarak kamu özel ortaklığıyla ilgili yürürlüğe konmak istenen bütün bu uygulamaların sorunların asıl kaynağı olduğunu tekrar vurgulamak istiyoruz. Biz burada Tam Gün Yasası görüşülürken de şunu söylemiştik: "Tam Gün Yasası'na karşı değiliz ancak insan onuruna yaraşır bir şekilde, kendi mesleki gelişimlerini sağlayabilecek şekilde, emekliliğe yansıyacak şekilde eğer bütün hekimlere kendi hayatlarını idame ettirebilecek bir ücret tesis edilebilirse, devlet bu görevini yerine getirebilirse Tam Gün Yasası var olan pek çok sorunu gündemden kaldırır ve önemli gelişmeler sağlar." Ama o gün Tam Gün Yasası'yla ilgili daha çok "Muayenehaneleri kapattık." üzerinden bir propaganda, "Hekimin elini hastanın cebinden çıkardık." üzerinden bir propaganda yapıldı ve bugün bakın gelinen aşamada, işte birkaç saat sonra yeni Sağlık Bakanının tam günle ilgili yeni bir yumuşatma, yeni bir esnetme paketi açıklayacağıyla ilgili bazı haberler duyuyoruz. Biz bunun, bu açıklanacak paketin, eğer kamuoyuna aktarılan bilgiler doğruysa sadece öğretim görevlilerini kapsaması vesilesiyle mevcut sorunları aşma noktasında çözüm olamayacağını tekrarlamak istiyoruz. Sadece üniversitede çalışan öğretim görevlileri değil, alanda, sahada çalışan, birinci basamakta çalışan hekimlerden asistan hekimlere kadar tüm hekimlerin ve sağlık çalışanlarının hayatını idame ettirecek şekilde bir ücretlendirme sisteminin yapılması gerektiğini düşünüyoruz.

Genel sağlık sigortası uygulanırken hâkim zihniyetin "paran kadar sağlık" anlayışı olduğunu dile getirmiştik. Maalesef bugün paralı sağlık anlayışı her geçen gün halkın önüne acı reçeteyi getirmeye devam ediyor. Sosyal devlet ilkesi gereği devletin herkese, her vatandaşına eşit, ulaşılabilir, nitelikli, ücretsiz, ana dilinde sağlık hizmeti vermesi gerektiğinin önemini belirtmiştik ama maalesef bugün Hükûmetin gündemindeki sağlık politikalarının temel amacının bundan çok, sermayeye nasıl daha fazla alan yaratırım, sermayeye nasıl daha fazla rant alanı yaratırım kaygısı olduğunu belirtmek istiyorum.

Hemşirelerle ilgili, diş hekimleriyle ilgili Meclise sunduğumuz, burada dile getirdiğimiz sayısız sorular var. Bu soruların tamamının Hükûmet tarafından ele alınması için bu 14 Mart önemli bir uyarıcı olabilir; sağlık politikalarıyla ilgili mevcut durumu gözden geçirmek için Meclisin bütün politikaları gözden geçirme ihtiyacı için yeni bir başlangıç olabilir; özellikle sağlık politikalarıyla ilgili çok geniş toplumsal kesimlerin, sendikaları, meslek örgütlerinin katıldığı konferanslar, çalıştaylar için yeni bir başlangıç olabilir.

Ben bu temenniyle, çözüm önerilerimizi daha sonraki konuşmamda ortaya koymak üzere, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Tekrar tüm meslektaşlarımızın 14 Mart Tıp Bayramı'nı kutluyorum. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)