GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:78
Tarih:23.03.2023

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle halkımızın mübarek ramazanını kutluyorum, hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Ülkemizde hayvancılıkta sorunlar artıyor, et krizi de kapıda ama genelde baktığınız zaman bu süreç bilerek yaratıldı çünkü et ve sütteki süreç, gebe ineklerin, süt ineklerinin ve düvelerin kesilmesiyle ortaya çıktı. Yalnız burada şüpheci bir durum şöyle var: Dünyada da hayvancılık, döneminin en sorunlu sürecine girdi. Burada yapay et olayının acaba bu süreçte etkisi nedir diye insan düşünmeden edemiyor çünkü 1970 yılında GDO'lu ürün piyasaya verileceği zaman ortalığa şöyle bir algı yerleştirildi: Kıtlık geliyor. Kıtlıkla, genetiği değiştirilmiş organizmaların tarımda yer alması sağlandı, ardından nişasta bazlı şurup ki insan sağlığına zararlı, ona yol açıldı, şimdi de yapay etin yolu açılıyor. Yapay etle ilgili Bakan Bey'e bir soru önergesi verdim, Bakan Bey verdiği yanıtta diyor ki: "Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü verileri hücresel kökenli et üretiminin 2030 yılında toplam et üretiminin yüzde 10'unu karşılayacağı tahmin ediliyor; ülkemizde de bu yönde çalışma yapılıyor." Hani karbon salımıyla hayvancılığı azaltalım derken, meralar bir taraftan yok edilirken, yapay etin piyasasına da pazarına da yol mu açılıyor diye insan düşünmeden edemiyor. Öyle ya, hayvancılık mera alanlarımız 40 milyon hektardan 20 milyon hektara düşmüş, mera yerine suni yem yani fabrikada yapılan yemle hayvanlar beslenir olmuş. Bugün Türkiye 12,5 milyon ton GDO'lu yem ithal ederek hayvan beslenmesi yapıyor. Bu durumda "Yapay ete de bir kapı mı aralanıyor?" diye düşünmeden edilmiyor çünkü et fiyatlarının bu kadar artması, süt ve gebe ineklerin kesiminin seyredilmesiyle doğrudan ilişkili.

Yurt dışından da ülkemize karkas et, löp et getiriliyor, getirilen löp etlerin menşesi ve içeriği bakımında da tartışmalı olduğu kamuoyuna sıkça yansıyor. Farklı ülkelerin tüketmediği etler de ülkemize mi getiriliyor? Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları döneminde hayvan yemi olarak sayılan 11 proteinli buğdayı ithal ettik, yurt dışında da başkasının tüketmediği eti "Et açığı var, uygun fiyatla verecek." diye ülkemize getirilme durumunun olabileceğini değerlendirmek gerekiyor. Dünyada tarımı yönlendiren kartellerin, tekellerin daha az masrafla daha çok kazanma duygusu, bu anlamda bu tür yapılanmaları da açığa çıkarıyor. Yani yapay ete ihtiyaç duyulması ve bununla ilgili de üretimin yolunun açılması ve bunun da insan sağlığı üzerindeki etkilerinin olumsuz olması gerçek anlamda düşündürücü. Çünkü hayvanlardan alınan numunelerden elde edilen kök hücrelerin amino asit, glikoz, vitamin, minerallerden oluşan bir çözeltiyle karıştırılarak, meydana gelen bu karışımla laboratuvarda türetilen bir eti, insanların tüketimine yapay eti zorlamak anlayışı dünyada giderek yaygınlaştırılıyor.

Birleşmiş Milletlerin "2030 öngörüsü" dediğimiz, şurada, yedi yıl sonrasında yüzde 10 yapay etin tüketilmeye başlanacağı olasılığını değerlendiriyor. Gıdada sürekli olarak daha çok kazanmak isteyen, bu anlamda da dünyaya yön veren aile şirketleri -ki büyük holding bunlar yönetim anlayışında- bu tür dayatmaları topluma getiriyorlar.

Et artık fakir fukaranın, garip gurebanın, yoksulun, esnafın, emeklinin tüketeceği bir gıda ürünü olmaktan çıktı. Çocuklar, protein alma noktasında ete erişemedikleri için artık sağlıklı da beslenemiyorlar. Ramazan ayı da geldi, geçmişte sofralarda pastırma vazgeçilmezdi, onunla iftar açılırdı; bugün pastırmanın kilosu 700 lirayı bulmuş, yanına bile yaklaşılmıyor. Öyle olunca toplumun genelinin tükettiği gıda konusunda büyük oyunlar dönüyor, bu oyunların yansıması fiyatların da artışıyla birlikte büyük kazançlar getiriyor yani yapay olarak elde edilenden daha az fiyatla piyasaya vermiyor.

İşte, yem olayı... Bu yemlerin çoğu, fabrika yemlerinin çoğu her dönem zamlandığı için hayvancılık da riske giriyor. Bugün 50 kiloluk bir süt yeminin torbası 400 lirayı geçmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) - E, bunun yanında samanın bile kilosu 1,5 liradan 4 liraya, yoncanın kilosu 3 liradan 7 liraya gelmiş. Bu şartlarda hayvancılığın sürdürülebilirliği sorunlu hâle geldiği gibi, kırsalda boşalma da devam ediyor, çoğu köyde ahırlar artık boşaldı. E, peki, siyasi iktidar bu konuda yeterince önlem aldı mı? Almadı. O zaman, acaba, yine Türkiye'ye nişasta bazlı şurubun Adalet ve Kalkınma Partisi eliyle sokulduğu gibi, yapay etle ilgili çalışmaların da yolunun açılması için böyle krizlerin oluşması, sonra da insanlara masum masum "Sizi etsiz bırakmadık." "Bakın, sizin işte, tatlandırıcıyla da olsa tatlıya ermenizi sağlıyoruz." gibi yöntemler mi devreye alınacak diye kaygılanmadan edemiyoruz. Bu bağlamda, tarım sorunu da ormancılıkta yaşanan kriz de bu kanun maddeleriyle çözülecek gibi değil.

Sosyal güvenlik koruması olmayan tüm çiftçilere, kadınlara, gençlere biz bunu sağlayacağız diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.