GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: GENEL KURULUN ÇALIŞMA SAATLERİ İLE GÜNDEMDEKİ SIRALAMANIN YENİDEN DÜZENLENMESİNE İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:78
Tarih:14.03.2013

SIRRI SAKIK (Devamla) - Evet. Ordu bu konuda bir öncülük etti. Hayırlı, uğurlu olsun diliyorum. Ama şöyle bir çekincemiz var: İnşallah İdris Naim Şahin Ordu'da büyük şehir belediye başkanı olmaz. Olursa hakkımızı helal etmeyiz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; şimdi, aslında önemli bir aydayız, mart ayındayız. Mart ayı aslında bizim açımızdan katliamlarla, acılarla dolu olan bir aydır. Bir taraftan acılarımız var, bir taraftan da umuda doğru bir yolculuğumuz var.

Şimdi, 12 Mart 1995, Gazi olaylarının yıl dönümüdür. Burada 22 insanımızın yaşamını yitirdiği ve faillerinin hâlâ bulunmadığı bir mart ayıdır. Yine, Kamışlı'da yani Suriye'de 2004 yılında 34 tane masum Kürt'ün katledildiği -yani baba Esad da yapmıştı, oğul Esad da yapmıştı- yıl dönümüdür. Yine, 16 Mart 1988 de Halepçe'de 5 bin masum Kürt'ün Saddam diktatörü tarafından kimyasal silahlarla katledildiği bir yıl dönümüdür. Katliamcılar halkın ve hukukun huzurunda hesap verdiler, biz katliamcıları tekrar kınıyoruz ve bu noktada yaşamını yitiren herkesin anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.

Değerli arkadaşlar, bugün 14 Mart; evet, Tıp Bayramı, emekçilerin günü; onların gününü de kutluyoruz. Ama, pazartesi günü 18 Mart ve 18 Mart da Çanakkale'de şehit düşenlerin 98'inci yılı yani ortak vatan için gidip Çanakkale'de bedenlerini ölüme yatıran kahramanların ölüm yıl dönümü olacaktır ve oraya giderken bir daha dönmemek üzere, bize bir vatan bırakmak adına kendilerini toprağa gömenlerin, o kahramanların ölüm yıl dönümüdür. Buradan onları saygıyla sevgiyle anıyoruz. Onların ruhunun? Bu coğrafyada ortak vatan için nasıl gidip kendilerini feda ettiler, onların torunları diliyorum ki -bir barış süreci yaşanıyor- bu barış sürecinin ruhuna uygun? Türkiye'de halkların kardeşliğini bütünleştirecek projelerde hepimize önemli görevler ve sorumluluklar düşüyor.

Sevgili arkadaşlar, dün uzun süredir PKK'nin elinde olan 8 kardeşimizin geri dönüşü hepimizi umutlandırmıştır, barış adına umutlandırmıştır, gelecek adına umutlandırmıştır, toplumda oluşan barış algısına büyük bir katkı sunmuştur. Bunlar bir tarafta olurken, hepimiz sevinirken ama ne yazık ki bu ülkenin savcıları ve yargıçları bunun ruhuna uygun davranmıyorlar. Bakın, bir taraftan barıştan ve huzurdan bahsederken, bir taraftan silahlara veda için hepimiz çırpınırken, sabahleyin uyanıyoruz bizim yöneticilerimiz; Muş'tan, Malazgirt'ten ilçe başkanımız, il genel meclisi üyemiz ve bir partilimiz savcılar tarafından göz altına alınıyor. Hani "karşılıklı jestler" derken jest bu olmamalıdır, jest karşılıklı olmalıdır. Bu ülkede yargıçlar sadece "Ben yargılarım." hükmüne kapılmamalıdır, barış sürecine kendileri de katkı sunmalıdır. Eğer bu katkıyı sunabilirlerse iç barışımıza katkı sunarız. Biz buradan her gün suç duyurusunda bulunduğumuz hâlde savcılar, yargıçlar katiller hakkında hiçbir işlem yapmıyor. Bakın, Roboski? 443 gündür anneler çocuklarının katillerinin bulunması için çırpınırken, Meclis İnsan Hakları İnceleme Alt Komisyonu bir rapor yayımlıyor sıradan bir olaymış gibi. Vallahi bunu affedemeyiz, barış sürecinde her şeyin üstünü kapatamayız. Bu konuda muhalif olan arkadaşlarımızın çabalarını yürekten destekliyoruz, kendilerine teşekkür ediyoruz. Evet, üstüne gitmeliyiz, araştırmalıyız, biz geçmişimizle yüzleşmeden geleceğimizi birlikte inşa edemeyiz, hep de altını çizdiğimiz budur. Yani geçmişte buna benzer olaylar yaşandı, bunun gereği yapılmadığı için barışımızı bir arada inşa edemedik. O vesileyle, size önemli sorumluluklar düşüyor, iktidar partisi.

Bakın, Roboski'de 443 gündür, olup bitenlerle ilgili tek bir kamu görevlisi açığa alınmamıştır, tek bir ordu komutanı soruşturmaya tabi tutulmamıştır, tek bir kişi hakkında dava açılmamıştır. Burada, tam bir hukuk skandalı vardır ve burada, 34 masum insan öldürülmüştür. Yani, siz basit bir şekilde bunun üstünü örtemezsiniz. Burada, birçok kez arkadaşlarımız da söyledi, yani genelde bu coğrafyada biliriz, cinayeti işletenle soruşturanlar bir olursa failleri bulunmaz. Buradan onlarca kez suç duyurusunda bulunduğumuz hâlde? Bakın, savcılar demokratik zeminde siyaset yapanları hemen akşam gidip evlerinden alıp götürüyor. Peki, biz burada, suç duyurusunda bulunuyoruz, masum 34 insan yaşamını yitirdi. Bunlarla ilgili neden işlem yapmıyorsunuz? 3.500 köy yakıldı. Yakanların hepsi bellidir; adresleri bellidir, üniformaları bellidir, isimleri bellidir, yani onların apoletleri nedir bellidir. Ama bir tek tane ev yakmayla, o cinayetlerle ilgili, bir tek askerle ilgili bugüne kadar bir tek işlem yapılmamıştır. Bu ülkede 3.500 köy yakılmış ve 3,5 milyon insan bu noktada mağdur olmuş ama savcılar bunlarla ilgili bir tek işlem yapmıyor. Ama savcılar üniversiteden öğrencileri apar topar alıp tutuklayabiliyor, demokratik zeminde siyaset yapanları alıp götürüp tutuklayabiliyor, dört yıl mahkemeye çıkamıyorlar.

Şimdi, benim buradan savcılara çağrımdır: Eğer vicdanınız varsa, eğer hukuka, hangi inancı taşıyorsanız suç duyurusunda bulunuyoruz, hem Roboski'yle ilgili suç duyurusunda bulunuyoruz hem de geçmişten bugüne kadar Kürt iş adamlarının ölümünden, köylerin yakılmasından faili meçhul cinayetlere kadar bu kadar ayyuktayken, bütün adresler ortadayken, bütün aktörlerin büyük bir kısmı hâlâ yaşıyorken bunlarla ilgili neden bir soruşturma yapılmıyor sayın savcılar? Sizin gücünüz sadece mağdurlara mı yetiyor? Sadece BDP'lileri, sadece muhalif olan, sol-sosyalist kesimleri tutuklayarak mı bu ülkede barışı sağlayacaksınız? Bu anlayışla bu ülkede barış inşa edilmez. Bu sorun hepinizin ortak sorunu, hepimizin ortak sorunu, bir vicdan sorunudur. Eğer gerçekten buna uygun adımlar atılacaksa? Toplumda çok büyük bir barış umudu yeşerdi, bu barış umutlarını, siyaset bir an önce bunu büyütebilir. Hep de söylüyoruz: Siyaset sorunları çözme sanatıdır, siyaset dünyası bunun için uzlaşıyı sağlayabilmelidir. Nasıl bugünkü, Ordu'yu büyükşehir statüsüne alan dört siyasi parti neden iç barışımızla ilgili bir konsensüs oluşturamaz?

Gidip hâlâ barıştan bahsediyoruz, hâla gidip Bingöl'de 1.200 köy korucusu için köy köy, ev ev dolaşıyoruz. Böyle bir barış olur mu? Hemen arkasından Bitlis'te, Muş'ta... Söylediklerim doğru, size hemen belgeleriyle ortaya koyarız. Bu yol çıkmaz bir yoldur, yani köy korucularıyla, bilmem asayişle, bilmem mücadeleyle bu sorunları hiçbirimizin çözmediğini, çözemediğimiz hayat hepimize gösterdi. Onun için, hepimiz dilimizi değiştirmeliyiz, hepimiz algılarımızı değiştirmeliyiz, barışa uygun adımlar atmalıyız.

Bakın, dün Vatikan'da yeni papa seçiliyordu. Kiliseden, uzlaşı sağlanınca beyaz dumanlar çıktı. Ya, bu ülkede her gün bütün bacalardan siyah dumanlar çıkıyor. Gelin, bu Parlamentoda bizler de uzlaşının, barışın sembolü olan o beyaz dumanları hep birlikte yükseltelim. Ülkemizdeki bütün bacalardan barışın sembolü, uzlaşının sembolü olan o beyaz dumanları çoğaltabiliriz. Buna ihtiyacımız var, toplumun buna ihtiyacı var ve bu noktada toplumun çok da büyük bir desteği vardır. Siz bakmayın marjinal gruplara "Ülke elden gidiyor?" Tam tersine, Kürtler de özgür oluyor, Türkler de özgür oluyor, bu ülkede yaşayan bütün halklar da bu barış projesiyle özgür olacak. Hepimiz çocuklarımıza özgürce sarılacağız ve kan deryasından bu ülkemizi kurtaracağız.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)