| Konu: | İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatani Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 82 |
| Tarih: | 30.03.2023 |
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bir yasama döneminin daha sonuna geldik, beş yıl daha tamamlandı. Değerli arkadaşlar, bu beş yılla ilgili içinizde -600 milletvekilinin hepsine soruyorum- şunu diyebilecek, "Biz bu beş yılın sonunda Türkiye'yi daha refah içinde ve daha huzurlu bir ülke yaptık." diyebilecek bir milletvekili var mı?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Var, ben.
GARO PAYLAN (Devamla) - Ses gelmiyor, herhâlde yok.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Var dedim ben.
GARO PAYLAN (Devamla) - Çünkü Türkiye'de beş yılın sonunda, beş yıl önceye göre daha az özgürüz ve daha az refahımız var değerli arkadaşlar. Ama Sayın Erdoğan beş yıl önce yurttaşlarımıza ne demişti? "Yetkiyi bana verin, Türkiye'yi uçuracağım." demişti, değil mi? Dedi mi arkadaşlar? Dedi. "Yetkiyi bana verin, Türkiye'yi uçuracağım." dedi. İçinizde Türkiye'nin uçtuğunu düşünen bir milletvekili var mı? Herhâlde yok.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Hepimiz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Çok ilerledi Türkiye, çok büyük eserler verdik.
SALİH CORA (Trabzon) - Teröristlerin kellesini uçurduk.
GARO PAYLAN (Devamla) - Türkiye baş aşağı çakıldı. Evet, birileri uçtu, sizler uçtunuz, yandaşlarınız uçtu ama yurttaşlarımız, maalesef, ekonomik anlamda baş aşağı çakıldılar. Sizin yandaşlarınız zenginleşti, yüzde 1 zenginleşti ama işçi, memur, emekli, çiftçi perişan oldu arkadaşlar bu beş yıl içinde; gelin, bunu kabul edin.
Sayın Erdoğan "Türkiye'yi bir şirket gibi yönetmek istiyorum." demişti, değil mi? Dedi mi? Dedi. "Türkiye'yi bir şirket gibi yönetmek istiyorum." dedi. Biz de dedik ki şirketlerde kâr maksimizasyonu esastır ama devletlerde yurttaşın haklarını maksimize etmek esastır yani yurttaş faydasını maksimize etmek esastır. Ama o ne yaptı? Türkiye'yi şirket gibi yönetmeye kalktı. Sonucu ne oldu arkadaşlar? Banka kârları bir yılda yüzde 500 arttı, şirket kârları yüzde 1.000 arttı ama işçi, memur, emekli ekmeğe muhtaç, evinin rızkını çıkaramayacak duruma geldi.
Değerli arkadaşlar, bakın, yalnızca son dört yılda bu epistemolojik heterodoks nöroekonomi politikaları sonucunda gayrisafi hasıladan yani üretimden işçinin aldığı pay, milyonlarca emekçinin aldığı pay yüzde 38'deydi, zaten çok düşüktü, bu yüzde 25'e düştü yani işçi çok daha az pay almaya başladı. Peki, bu pay nereye gitti arkadaşlar? Patronlara gitti. Patronlar üretimden yüzde 42 alırken yüzde 55'e çıktı. Arkadaşlar, Erdoğan beş yıl önce ve yıllardır "Ben ekonomistim." dedi mi? Dedi. Ama her ekonomist, iyi ekonomist olmuyor ki. Her doktor iyi doktor olmadığı gibi, her ekonomist de iyi ekonomist olmuyor. Sayın Erdoğan da maalesef kötü bir ekonomist. Gelin, bir karnesine bakalım.
Ya, beş yıl önce enflasyon yüzde 15'ti, bugün TÜİK'in rakamlarına göre bile yüzde 55, sokağın enflasyonu yüzde 100. Dolar beş yıl önce 4 lira 80 kuruştu, bugün 19 lira 20 kuruş; 4 kattan fazla artmış, paramız pul olmuş. Sayın Erdoğan "Faiz sebep, enflasyon sonuç. Ben faizleri düşüreceğim." dedi mi? Dedi. Peki, beş yıl önce bir vatandaşımız bireysel kredi almak için bankaya gittiğinde yüzde 15'le kredi alırken bugün kaçla alıyor arkadaşlar? Bugün bir yurttaşımız bankaya gitsin, tüketici kredisi alsın, yüzde 35'le, yüzde 40'la kredi alıyor. Öyle değil mi arkadaşlar? Sonuç olarak faizler de yükselmiş, dolar patlamış, enflasyon patlamış, faizler patlamış, bütün makroekonomik göstergeler altüst olmuş, dış ticaret açığımız 100 milyar doları vurmuş, Merkez Bankası kasası tamtakır; Sayın Erdoğan diyor ki: "Ben ekonomistim." Maalesef, Sayın Erdoğan, kötü bir ekonomistsin, senin ekonomik karnen de sıfır.
Değerli arkadaşlar, bakın, ülkemizde bir enflasyon-faiz-döviz sarmalı var ve şimdi, bakıyoruz, eskiden asgari ücretliler vardı, evet, yoksul bir kesim vardı ama asgari ücretten daha fazla maaş alanlar da vardı; asgari ücretin 2 katı, 3 katı, 4 katı maaş alan işçiler, emekçiler vardı. Şimdi ne oldu, biliyor musunuz? Size ne olduğunu söyleyeyim: Siz sosyalistlere "Siz eşitlik istiyorsunuz ama yoksullukta, sefalette eşitlik istiyorsunuz." derdiniz, değil mi? Sağcılar böyle derdi: "Siz eşitlik istiyorsunuz ama yoksullukta eşitlemek istiyorsunuz, sefalette eşitlemek istiyorsunuz." Şimdi ne oldu biliyor musunuz arkadaşlar? Sizin uyguladığınız bu politikalar sonucunda herkes en düşük asgari ücretli oldu arkadaşlar, herkes asgari ücretli oldu.
Bakın, geçen gün bir özel okula gittim, yer temizliği yapan işçi kardeşimiz 9 bin lira maaş alıyordu; öğretmene sordum, öğretmen de 9 bin lira maaş alıyordu. Siz böyle bir dönem gördünüz mü arkadaşlar ya? Yani, asla, ayırt etmek için söylemiyorum yani yer temizliği yapan bir işçi de elbette çok daha fazla para almalı ama yer temizliği yapan bir emekçi ile bir öğretmenin aynı maaşı aldığı bir dönemi gördünüz mü? Bir mühendis ile bir kaynakçının aynı maaşı aldığı bir dönemi gördünüz mü arkadaşlar? Böyle bir şey var mıydı, hiç olmuş muydu? Olmamıştı ama şimdi tüm emekçileri sefalette eşitlediğiniz bir dönemi yaşadık. Hani, meşhur orta direk vardı ya orta direk, Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca hep bir orta direk gerçekliği vardı, siz orta direği çökerttiniz, yerle bir ettiniz.
Şimdi, geldik, bu torba yasada ne var biliyor musunuz arkadaşlar? En düşük emekli maaşını 7.500 liraya çıkarmak var. Var mı? Var, doğru, çıkarmamız lazım. Peki ben size sorarım, bu yasaya da "evet" derseniz ne olacak biliyor musunuz? Her 3 emekliden 2'si, hatta her 4 emekliden 3'ü en düşük emekli maaşlı olacak. Siz burada bir adalet görüyor musunuz arkadaşlar? Bakın, ben size söyleyeyim, 3600 gün prim ödeyen bir kişi de bu yasa çıkarsa 7.500 lira maaş alacak, 10000 gün prim ödeyen yurttaşımız da 7.500 lira maaş alacak. Siz burada bir adalet görüyor musunuz? Mesela, siz bu yasalar çıktıkça yurttaşlarımıza şunu söyleyebilir misiniz, "Ya, siz daha çok çalışın, daha çok maaş alın, maaşlarınızı daha net gösterin ki daha çok emekli maaşı alın." diyebilir misiniz? Diyemezsiniz arkadaşlar. Burada bir adalet yok. Elbette en düşük emekli maaşı çok daha yüksek olmalı, bizim önerimize göre 10 bin lira olmalı, bugünkü şartlarda en düşük emekli maaşı en azından 10 bin lira olmalı ama tüm emekli maaşları da o orana göre, ödediği prime göre çok daha yüksek maaşlarda olmalı. Ya, siz 5.500 lira maaş alan emeklinin maaşını 7.500 lira yapıyorsunuz, değil mi? Yapıyorsunuz. Peki, bugün 7.500 lira maaş alan bir kişiye ne yapıyorsunuz arkadaşlar? "Yine 7.500 lira maaş alacaksın." diyorsunuz. Burada bir adalet var mı arkadaşlar? Burada bir adalet yok. Yapmamız gereken, tüm maaşlara eğer 2 bin lira zam yapıyorsak, gelin, giderayak -giderayak diyorum bakın, sizler giderayak- tüm emekli maaşlarına seyyanen 2 bin lira zam yapalım; emekçiyi, emekliyi sevindirelim değerli arkadaşlar. Bakın, size söyleyeyim, bir kaç yıldır en düşük emekli maaş düzenlemesi yapılıyor, ilk olarak 1.500 lira yapmıştınız, bunu müjde olarak sunmuştunuz. Ne oldu? Eridi gitti, daha emeklinin cebine girmeden eridi gitti. Sonra 2 bin yaptınız, sonra 3 bin yaptınız, 4 bin yaptınız, 5.500 yaptınız -bak, daha iki ay önce 5.500 lira yaptınız, e iki ayda bu da eridi gitti- bugün 7.500 lira yapıyorsunuz. Vallahi bu zam yağmuru içinde -tüm emekli kardeşlerime söylüyorum- sizin ağzınıza bir parmak bal çalıyorlar ama bu bal acı bir bal, acı bal; acı bal bu bal. Bu 7.500 liralık emekli maaşı da en fazla bir ay dayanır, bu zam sarmalında o da gider.
Bakın, size söyleyeyim: Et, kıyma et daha kırk beş gün önce 180 liraydı, bugün kaç para arkadaşlar? 300 lira; yüzde 60'tan fazla artmış. Kıyma ya, bir iki ay içinde, kırk beş gün içinde 180 liradan 300 liraya çıktı. Değerli arkadaşlar, kuru soğan ya, iki ay önce 10 liraydı bugün 20 lira değerli arkadaşlar, 20 lira. Yani bütün gıda ürünlerine inanılmaz zamlar gelmiş durumda. Bakın, size söyleyeyim, beş yıl önce bu gıda ürünleri kaç paraymış: Kuru soğan 2 liraymış ya. Tek adam rejimi "Türkiye'yi uçuracağım." dediği zaman 2 liraymış, bugün kuru soğan 20 lira. Yiğit muhtaç oldu kuru soğana! Değerli arkadaşlar, gerçekten yemeğe soğan doğrayamıyor yurttaşlarımız şu anda. Patates beş yıl önce bugün 1 lira arkadaşlar, 1 lira; inanabiliyor musunuz, 1 lira, 1. Bugün kaç para? En ucuzu 10 lira, 10 kat artmış patates de. Süt beş yıl önce bugünlerde 3 lira; 3 lira inanabiliyor musunuz ya, 3 lira. Bugün kaç para? 30 lira değerli arkadaşlar. Peynir 19 lira, beş yıl önce bugünlerde 19 lira; marketlerde -ortak aldım- bugün 200 liranın altında peynir yok arkadaşlar. Bakın, bütün gıda ürünlerine 10 kat zam gelmiş. Peki, işçinin, emeklinin maaşına 10 kat zam geldi mi? Gelmedi. İşçinin, emeklinin alım gücünü çaldınız, götürdünüz. Bakın, size söyleyeyim değerli arkadaşlar, başka neye para harcıyor işçi, emekçi? Kira. Beş yıl önce bugün büyükşehirlerde orta hâlli bir dairenin kirası kaç para biliyor musunuz? Hatırlatalım, 1.000 lira. Beş yıl önce bugünlerde büyük şehirlerde orta hâlli bir dairenin kirası 1.000 lira. Bugün kaç para? Vallahi ben sordum, emlak sitelerine baktım, 10 bin liranın altında daire yok büyükşehirlerde; 10 bin liranın altında daire yok, 10 kat artmış o da. E, ne olmuş? İşçinin, emeklinin alım gücünü çalmışsınız.
Ortada da bir ücret ve enflasyon sarmalı var ama bu sarmalda kaybeden işçi, emekli. Değerli arkadaşlar, niye? Enflasyon önden gidiyor, yurttaşın alım gücünü çalıyor; iktidar altı ay sonra, bir sene sonra "Ya, sen kaybetmiştin arkadaş, ben sana bunun bir bölümünü vereyim." diyor. Neye göre veriyor? TÜİK'in rakamlarına göre veriyor. TÜİK de yüzde 155 olan enflasyonu yüzde 55 gösterdiği zaman ne oluyor? Yurttaşın alım gücünü yarı yarıya çalıyorsunuz. İşte, Erdoğan'ın ekonomi karnesi bu yüzden sıfır. İşte, o yüzden tencere kaynamıyor. İşte, bu yüzden de vatandaş 14 Mayısta o sıfır verdiği karnenin gereğini yapmak için gün sayıyor değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, şimdi en düşük emekli maaşı meselesini konuştuk, 7.500 lira, acı bal dedik, bir de emekli ikramiyesi meselesi var. Şimdi birkaç yıl önce dediniz ki: "Emekliye ikramiye veriyoruz." Kaç para? 1.000 lira. 1.000 lira o zaman elbette az bir paraydı ama hiç olmazsa bir derde çare olabiliyordu yani emekli gidip kurbanlığını alabiliyordu. Kurban Bayramı'nda bir kurban alabiliyordu 1.000 liraya. Şimdi gitse bir emekli emin olun 4 emekli birleşse bir kurban şu anda alamıyor.
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Budunu alabilir, budunu.
GARO PAYLAN (Devamla) - 4 emekli emekli ikramiyesini bir araya getirse bir kurban alamıyor. Bakın, size söyleyeyim, şimdi emekli ikramiyesini 2 bin lira yapıyorsunuz ya, siz 2 bin lirayı ikramiye mi sayıyorsunuz değerli arkadaşlar ya?
Bakın, bir emekli eşiyle birlikte bu 2 bin lirayla memleketine gitmeye kalksa memleketine belki gider ama orada rehin kalır, geri dönemez. Ya, uçak biletini belki giderken alır eşiyle birlikte ama oradan geri dönemez, rehin kalır. Otobüs bileti de aynı şekilde arkadaşlar, otobüs biletleri 750 lira, 1.000 lira olmuş, siz "2 bin lira emekli ikramiyesi vereceğim." diyorsunuz. Bir emekli 2 bin lirayla çocuklarını ve torunlarını orta hâlli bir lokantaya götürüp "Gelin çocuklarım, gelin torunlarım ben size bir yemek yedireyim, devlet bana ikramiye verdi." dese lokantada rehin kalır, emin olun rehin kalır. Orta hâlli bir lokantada rehin kalır, çocukları ve torunlarına rezil olur. Böyle mi ikramiye veriyorsunuz emeklilere değerli arkadaşlar? Bu ikramiye midir? Gelin, biz HDP olarak ne öneriyoruz? Emekli ikramiyesi gerçek anlamda ikramiye olsun, en azından 8.500 lira olsun diyoruz, en azından asgari ücret kadar emekli ikramiyesi verelim ki emekli bir nebze nefes alsın diyoruz değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, tek adam rejiminin ekonomi karnesine devam edelim bir yandan. Tek adam rejimi ne dedi beş yıl önce? "Türkiye'yi en büyük 10 ekonomi arasına sokacağım." dedi. Dedi mi? Dedi, bunu vadetti, değil mi? Peki, ben size sorarım: Biz beş yıl önce 18'inci büyük ekonomiydik, şu anda kaçıncıyız biliyor musunuz? 21'inciyiz ve 22'nciliği zorluyoruz. Ya, G20'den düştük! Biliyor musunuz, tek adam rejimi bizi küme düşürdü. Dünyanın en gelişmiş en büyük 20 ekonomisi arasından düştük. Yani Dimyat'a pirince giderken ey vatandaşlarım, evdeki bulgurdan da olduk bu tek adam rejimiyle. Değerli arkadaşlar, tek adam başka ne dedi biliyor musunuz? Karneye devam ediyorum, dedi ki: "Bölgeler arası eşitsizliği gidereceğim." Dedi mi? Dedi. Ben sorarım Gümüşhane Vekilimize, Gümüşhane beş yıl önceye göre bölgeler arası anlamda diğer bölgelerle daha mı eşit yoksa uçurum artmış durumda mı? Gümüşhane bugün daha yoksul.
SALİH CORA (Trabzon) - Çok daha gelişmiş.
GARO PAYLAN (Devamla) - Bayburt bugün beş yıl önceye göre daha mı zengin daha mı yoksul? Bayburt bugün daha yoksul. Siirt beş yıl önceye göre bugün daha mı zengin daha mı yoksul? Daha yoksul, Diyarbakır da daha yoksul, Ağrı da daha yoksul. İstanbul'daki, İzmir'deki bazı kişiler semirdiler, zenginleştiler, servet oraya doğru aktı ama Siirt, Diyarbakır, Bayburt, Gümüşhane daha yoksul değerli arkadaşlar. Bölgeler arası eşitsizlik daha da arttı. Erdoğan'ın notu bu bölgeler arası eşitsizliği giderme konusunda, o konuda da sıfır arkadaşlar. Vallahi karnede sıfırlar çoğaldı.
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) - Kandil'de mi? Kandil'de mi sıfırlar çoğaldı?
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) -Yok, yok, Pensilvanya. Hani hep gidiyordunuz ya, ondan söz ediyor.
GARO PAYLAN (Devamla) - Erdoğan "Ekonominin sorumlusu benim, ben." dedi, değil mi arkadaşlar? Dedi. Dedi mi? Dedi. "Ekonominin sorumlusu benim." dedi. Peki, ben sorarım Sayın Erdoğan'a, büyük ekonomist, ordinaryüs Sayın Erdoğan'a: Çiftçi neden tarlasına gübre atamıyor Sayın Erdoğan? Soruyorum, tarlada gübre atılamamış, ürün verim vermiyor. Niye çiftçi tarlasına gübre atamıyor Sayın Erdoğan? Niye esnaf kepengini kapatıyor, niye geçimini sağlayamıyor Sayın Erdoğan? Niye emekli torunlarına harçlık veremiyor, geçimini sağlayamıyor, kirasını ödeyemiyor? Niye işçi bugün geçimini sağlayamıyor Sayın Erdoğan?
Bakın, değerli arkadaşlar, beş yıl önce Sayın Erdoğan "Türkiye'yi uçuracağım." dedi, Türkiye baş aşağı çakıldı. Türkiye beş yıl öncesine göre daha yoksul, daha işsiz ve daha borçlu. Bakın, bireylerin borçları 10 katına çıkmış durumda, icra dosyaları 10 kat artmış durumda beş yıl önceye göre, her bir yurttaşımız daha borçlu. Bakın, size söyleyeyim: Kredi kartını ödeyemeyenlerin sayısı hızla artıyor ve kredi kartıyla eskiden yurttaşlarımız bir lüks ihtiyacı olduğunda alışveriş yapardı, şu anda kredi kartıyla ne alışverişi yapılıyor biliyor musunuz? Pide alıyor yurttaşımız, ekmek alıyor, süt alıyor, et almaya çalışıyor ayda bir sefer. Gıda harcamaları odaklı olmuş artık kredi kartı harcamaları çünkü borçluluk artmış durumda.
Ve size bir şey daha söyleyeyim değerli arkadaşlar: Maalesef büyük bir enkaz bırakarak gidiyorsunuz, emin olun, büyük bir enkaz bırakarak gidiyorsunuz. Şu ülkeyi kazanmak değil derdiniz, bu ülkeyi refah içine getirmek değil; tek derdiniz var, seçimi kazanmak. Seçimi kazanmak için de Merkez Bankası rezervlerini bitirmek, seçim ekonomisi uygulamak ve büyük bir krizi yeni iktidarın kucağına bırakmak gibi derdiniz var. Şu anda büyük bir krizin yapı taşlarını döşediniz çünkü rezervler tükendi, cari açık var, bütçe açığı var ve depremin de yarattığı yükle birlikte çok büyük bir cari açıkla ve bütçe açığıyla karşı karşıya kalacağız. Bunun için yeni dönemde çok güçlü bir iktidara ihtiyaç var ve çok güçlü bir Meclise ihtiyaç var; yurttaştan yana, halktan yana, yaşamdan yana bir Meclise ihtiyaç var. Bunun için değerli arkadaşlar, yeni dönemde tercihlerimizi değiştirmemiz gerekiyor. Hangi iktidar olursa olsun bu savaş politikalarına, aşırı güvenlikçi politikalara son vermeliyiz. Buraya akan kaynakları depremin yaralarını sarmak için harcamalıyız. Yandaşlara akan kaynaklara son vermeliyiz değerli arkadaşlar. Bu kaynaklarla emekliye, işçiye, çiftçiye, esnafa destek vermeliyiz. Ben hepinize bu çağrıyı yapıyorum: Gelin, yeni döneme bu ülkeyi hazırlayalım. Büyük bir kriz tamtamları çalınıyor ya, güven verelim, ülkemizi uçurumun kenarından çıkaralım ama tercihlerimizi değiştirelim, değiştirelim ki daha yaşamdan, daha emekten yana bir yaşam kurabilelim.
Hepinize saygılar sunarım.