GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatani Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:82
Tarih:30.03.2023

HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlar, bu ikinci bölümde kurum hekimlerinin özlük haklarının ve maaşlarının iyileştirilmesine ilişkin bir madde var. Derdimizi Komisyonda izah edemedik. Elimde bir kurum hekiminin bordrosu var; 21 bin lira para alıyor kurum hekimi. Bir başka kurum hekiminin bordrosu var; bu da 20 bin liralık bir bordro. Bir tane daha var; 18 bin küsur liralık bir bordro. Şimdi, enflasyonun, hayat pahalılığının bu kadar arttığı bir yerde insanlara "Bu parayla geçin." demek, ne demek biliyor musunuz? "Yoksulluk sınırının altında debelen." demek. Altı yıl insanlar emek veriyor, tıp fakültesini bitiriyor, bunun üzerine ihtisas, bir yığın dert, neticesinde hekimlere reva gördüğünüz miktar bu. Yani 16.900 lira ile 22 bin küsur lira arasında kurum hekimleri para alıyorlar. Allah'tan biraz korkmak lazım herhâlde.

Yani bu devirde insanları, tıp doktorlarını böyle bir parayla yani geçinememe hâliyle baş başa bırakmak çok ciddi bir etik sorun değerli arkadaşlar. Yani hekimlerin kendi arasında da inanılmaz bir uçurum var ve hekimlerin en gariban kesimi, en yoksul kesimi kurum hekimleri; kurumlarda çalışan diş hekimleri ve kurumlarda çalışan pratisyen hekimler. Türkiye'de çalışan toplamda 700 civarında kurum hekimi var ve âdeta bunlar, siyasi iktidar tarafından yok sayılıyor, özlük haklarının iyileşmesi söz konusu olmadığı gibi, yaşanan, giderek daha yakıcı hâle gelen yaşam maliyeti krizinin etkisiyle de bu insanlar iyiden iyiye yoksullaşıyorlar.

Ben de bir hekim olduğum için, pazartesi gününden bu zamana kadar çok sayıda kurum hekimi döne döne dertlerini anlatmaya çalışıyorlar. Biz Komisyonda bunu konuştuk "Bir bakalım."falan denildi ama günün sonunda bu konuda hiçbir iyileştirme yapılmadı. Bu konu mutlaka ele alınmalı, bu konuda bir iyileştirme yapılmalı. Aslında istenen şey de böyle, atla deve bir şey değil. İnsanlar diyorlar ki yani kurum hekimleri diyorlar ki: Ya, bize reva görülen artış yüzde 185 civarında bir artış, ek ödeme oranı. Oysa, uzmanlar ve pratisyenler olarak bir ayrım yapılmış; uzmanlar için yüzde 370 ek ödeme oranı uygun görülürken, pratisyenler ve diş hekimleri açısından da bu, yüzde 185 olarak değerlendirilmiş. Bu 2 kesim arasında yani uzmanlar ile uzman olmayanlar, pratisyenler ve diş hekimleri arasında zaten bir gelir farkı var. Bunun üzerine, bu katsayıları bir de böyle farklı ele aldığınızda, bunun tek bir anlamı var, kurum hekimlerine "Gidin kardeşim, başınızın çaresine bakın." denilmiş oluyor.

Oysa hem uzmanlara -bu konuda önergemiz de var- hem diş hekimlerine hem de pratisyen hekimlere bu oran yüzde 370 olarak uygulanabilir. Böyle uygulandığında da bu defa pratisyen hekimler ve diş hekimleri yani kurum hekimi olan pratisyen hekimler ve diş hekimleri de 32-35 bin lira civarında bir maaş almaya başlarlar. Bu da derde derman olmaz ama en azından insanların biraz daha nefes almasına imkân sağlar. Devletin kaynaklarının bu kadar bonkörce sağa sola saçıldığı bir yerde herhâlde bu ülkede en uzun eğitim süresine sahip olan hekimlerin de böylesine bir refahtan az da olsa pay almak gibi bir hakları var, vatandaş olmaktan kaynaklı bir hakları var.

Öyle bir ülke yarattınız ki sabahlara kadar telefonlar susmuyor, sizin de maillerinize binlerce, on binlerce mail geliyordur. Bunlardan bir tanesi günlerdir uğraştığımız burslular meselesi. Arkadaşlar, Millî Eğitim Bakanlığı yurt dışınaöğrenci gönderiyor, bununla ilgili 1416 sayılı bir yasa var. O öğrenciler yurt dışına gidiyorlar, yurt dışında eğitim görüyorlar ama bu eğitimleri kendi ellerinde olan ya da olmayan sebeplerle uzarsa-bunlar yüksek lisans ve doktora öğrencileri- bunlara inanılmaz bir tazminat hükmediliyor. Bu tazminat öyle bir tazminat ki dövize endeksli bir tazminat yani sen ödedikçe borcun artıyor; sen ödüyorsun, borcun artıyor.

Bugün geldiler, görüştük, bu insanların bir kısmı intiharı düşünüyor. Abartmıyorum, gerçekten intihar edenler var çünkü insanlar bu borcu ailesine bırakmak istemiyor. Ciddi bir psikolojik sorun var, birisi diyor ki: "Ya, ben her sabah kalkıyorum, diyorum ki: 'Allah'ım inşallah, bugün kur artmaz; inşallah kur artmaz.' Çünkü biz günlerdir, aylardır ödeme yapıyoruz ve bir türlü anaparayı azaltamıyoruz kur artışına bağlı olarak." Bunların istediği de atla deve bir şey değil, diyorlar ki: "Şu kuru sabitleyelim, gözünüzü seveyim, şu kuru sabitleyelim, biz bilelim kaç para ödeyeceğimizi ve ona göre..." Hiçbirisi "Ödemeyiz." demiyor, ödemekten imtina eden yok ama "Mesela, ihracatçılara, ithalatçılara yönelik olarak kur sabitlemesi bir teminat olarak sunulurken niye bize bu yapılmıyor?" diyorlar. Bunlar bizim beyinlerimiz, yurt dışına gönderdiğimiz çocuklar, gerçekten pırıl pırıl beyinler; bunu mutlaka düzenlemek lazım arkadaşlar.

EYT'ye gelelim. EYT meselesi hâlâ büyük bir mesele arkadaşlar. Özellikle, EYT'de depreme takılanlar, 99 depremi dikkate alınarak bir düzenleme yapılmak zorunda. Şimdi, düşünün, 8/9/99'da bir insan işe girmişse 2024 yılında yani seneye emekli olacak ama bir gün sonra işe girmişse o 2041'de emekli olacak yani arada on yedi yıl var. Bir insanın yalnızca on yedi yılını çalmıyorsunuz, aynı zamanda, bu insanların 1 trilyon 100 milyar liraya yakın -eski parayla söylüyorum- bir kaynağını da ellerinden almış oluyorsunuz; bir günle, bir, bir günle. O sebeple, bu konuda mutlaka bir düzenleme yapılması lazım, bir gün için insanın on yedi yıl beklemesi Allah'tan reva mı yahu? Olacak iş mi bu? Mutlaka bir kademeli geçişin öngörülmesi lazım çünkü gidişat hayırlı değil. Bu insanlar da bütün vatandaşlarımız gibi bu memlekete emek verdiler ve doğal olarak da emekli olmak gibi bir hakka sahipler; bunu böyle sündürmenin, insana -deyim yerindeyse- Çin işkencesi yapmanın anlamı var mı arkadaşlar?

Bir diğer mesele, 3600 ek gösterge sorunu. Bu da özellikle birtakım çalışanlara sağlandı ve iktidar diyor ki: "Biz 3600 ek gösterge meselesini çözdük." Çözmedikleriniz var, çok sayıda insan, özellikle kamu şefleri. Bunlar 3600 ek göstergenin kendilerine tanınmasını, bu haktan yararlanmak için bekliyorlar, sıraya girmiş durumdalar. Daha o kadar çok ki.

BAĞ-KUR'lular... Ya, BAĞ-KUR'lu diyor ki: "Normalde 5000 gün primle emekli olunabiliyorken ben kardeşim niye 9000 gün prim ödemek zorundayım?" Niye ödemek zorunda sahi? İktidar, hani BAĞ-KUR'luları destekliyordu, esnafın, sanatkârın yanındaydı? Bu da haksızlıktır, çok büyük bir haksızlıktır.

Yine, çıraklar ve stajyerler... Bu kürsüde defalarca dile getirdim, çözülene kadar da dile getireceğim. Bu çocuklar zamanında işe girmişler, artı değer üretmişler, emeklerini katmışlar; bunların çalışmaya başladığı, çırak ve stajyer olarak işe başladıkları dönem aynı zamanda sigortalarının başlangıç dönemi olarak addedilmeli. Ya, bunlar çok büyük şeyler değil, bir sermayedara verdiğiniz teşvikin, bir sermayedarın affettiğiniz vergilerinin, vergi harcamalarının yanında devede kulak bile değil ama insanlar bununla hayata tutunacaklar. O yüzden insanlar bunu önemsiyorlar. Sizin açınızdan çok küçük meblağlar olabilir ama insanların varlık yokluk meselesi hâline gelmiş bu mesele.

Bir başka mesele ücretli öğretmenler. Ya, ücretli öğretmenlik nedir? Bu, neoliberalizmin bu memlekete sizin vasıtanızla getirip dayattığı şeyler. "Ücretli öğretmenlik" denilen şey bir insan hakkı ihlalidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Turan.

RIDVAN TURAN (Devamla) - "Ücretli öğretmenlik" diye bir şeyi kabul etmek mümkün değildir. Öğretmenler yani çocuklarımızı emanet ettiğimiz insanlar kamunun güvencesi altında çalışmalıdırlar, eşit işe eşit ücret almalıdırlar, özlük hakları bitamam tanınmalıdır. Öğretmenler böyle çalışmalıdır ama memleketi öyle bir hâle getirdiniz ki gerçekten düzgün bir şey yok. Sabahtan beri konuştuğumuz şeyler hep bu konuda.

Şimdi, bakın, mesela, 7.500 lira emekli aylığından bahsediliyor. Arkadaşlar, böyle bir şey yok ya, emekli aylığı 4.200 lira bu memlekette; önce 5.500 liraya hazine desteğiyle çıkarıldı, şimdi de 7.500 liraya çıkarılıyor ama kök 4.200 lira yani 4.200 lira üzerinden zamlar alınacak ocak ayında ve temmuz ayında. Kimse kimseyi kandırmasın.

Eğer iyi bir şey yapacaksanız 5510 sayılı Yasa'yı değiştirin, orada kök ücreti değiştirin ve insanlar bir miktar huzur görsünler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RIDVAN TURAN (Devamla) - Ama biliyoruz ki siz varken huzur biraz lüks bu memlekete.