| Konu: | Kuzey Atlantik Antlaşmasına Finlandiya Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 82 |
| Tarih: | 30.03.2023 |
MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Kuzey Atlantik Antlaşmasına Finlandiya Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Tabii, önemli gördüğümüz bir protokol. Özellikle de daha evvel, NATO'nun kuruluşundan bu yana yani 1949'dan bugüne kadar geçen süre içerisinde toplamda 8 defa genişleme evresine sahip olmuşken bugün artık Ukrayna'da başlayan 24 Şubat 2022 tarihindeki savaş neticesinde, bir bakıma 9'uncu genişleme evresiyle karşı karşıya olduğumuz bir dönem.
Rusya'nın kendi gerekçeleriyle başlatmış olduğu ve ne bizim ne de küresel barış ve istikrarı önceleyen çevrelerin kabul etmediği, edemeyeceği tarzda girişilen bu askerî harekât neticesinde hem Avrupa'da hem de küresel düzeyde artık güvenlik mimarisinin çöktüğüyle alakalı görüşler yaygınlık kazanmıştır ve yine bununla alakalı süreç içerisinde her ülkenin kendi millî güvenlik algısını revize etme ihtiyacının gelişmesiyle beraber NATO gibi daha evvel geniş katılımlı ve geniş kapsamlı bir savunma ittifakının da yeni döneme dair, yeni koşullarla alakalı sürece ilişkin kendisini adapte etme arzusunun olduğu karşımızda bulunan bir gerçekliktir. Bu kapsamda da yeni dönemde iki ülkenin NATO'ya üyeliğiyle alakalı başvurusu hem NATO üyelerinin hem de NATO üyesi bir ülke olarak ülkemizin, Türkiye Cumhuriyeti'nin malumu olmuştur. Aynı çerçevede de 28 Nisan 2022 tarihinde İspanya'da gerçekleştirilen zirvede iki ülkenin ittifaka üyeliğine ilişkin koşullarla alakalı ülkemize verilen bazı taahhütler olmuştur. Türkiye de bu taahhütlerin yerinde ve son derece müspet bir gelişme olarak taahhüt altına alınmasıyla alakalı hem İsveç'le hem de Finlandiya'yla ortak bir memorandum imzalamıştır. Bu memorandum pek çok açıdan değerlidir, pek çok açıdan önemlidir ama atıf yapmamız gereken ana konu, 1949'da kurulmuş olan ve bizim de 1952'de dâhil olduğumuz ittifakın Türkiye'nin 21'inci yüzyıl koşullarında da millî güvenliğine saygılı davranıp millî güvenliğini tesis etmesine yönelik katkıda bulunmasını gerektiren pek çok yeni başlık karşımıza çıkmıştır. 1952 yılında Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı terör tehdidi şimdiki başlıklarda ve bölgesel gelişmelerde vuku bulmamıştı. Yine 1952 yılında hem Kafkasya hem Orta Doğu bölgesiyle alakalı gelişmelerde Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı tehditler iki dönemi mukayese ettiğinizde farklılık içeriyordu. Bugün geldiğimiz noktada ise Suriye'de başlayan Arap Baharı sonrasındaki iç savaşla beraber gelişen süreçte ülkemize yönelen PKK terör örgütü tehdidinin yeni bir boyut kazandığı gerçeği karşımızdadır ve bazı NATO üyesi ülkelerin de sözde müttefikimiz olduğunu ifade eden ülkelerin de yine bu terör örgütünün Suriye kolu olan PYD/YPG'ye verdikleri destek de malumdur.
Buna ilave olarak, millî güvenliğimizi ilgilendiren bir başka konu başlığı içerisinde kuşku yok ki 15 Temmuz 2016'da gerçekleşen hain darbe girişimi yer almıştı ki bunda yüce Meclisimizi de bombalamaya varıncaya kadar hain emellerin olduğunu hep beraber müşahede etmiştik.
İşte, güvenlik paradigmamızda ve aynı zamanda millî savunmamızda da küresel ve bölgesel düzeyde mücadele anlamında önemli bir başlığı teşkil eden, bu iki terör örgütüyle mücadele anlamında NATO'nun da sürece eklemlenmesi ve dâhil edilmesiyle alakalı durumlar sürekli muhataplarımıza iletilmişken şimdi İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üye olması bahsinde bu konunun artık NATO belgelerine girdiği ve NATO'nun da bu kapsamda Türkiye'nin haklı taleplerini yerine getirmeyle alakalı taahhütlerde bulunduğu gerçeği karşımızda bulunuyor. Bu anlamda, İsveç ve Finlandiya'yla müştereken imzaladığımız üçlü memorandumun ilgili maddelerinde de yine bu iki ülkenin NATO'ya üye olması karşılığında PKK-PYD terör örgütüyle beraber FETÖ terör örgütüne de destek vermeyeceği ve aynı zamanda ülkemizin hassasiyetlerinin karşılanmasıyla alakalı taahhütlerin yerine getirileceği imza altına alınmıştır. Dolayısıyla olayın müspet olarak değerlendirilmesi gereken birinci yönü budur. Nitekim bu memorandumun imzalandığı günden bu yana da iki ülkenin hem birbirinden bağımsız olarak hem de müşterek olarak Türkiye'nin taleplerinin karşılanmasıyla alakalı attığı bazı pozitif adımlar mevcuttur. Bu anlamda Finlandiya'nın daha fazla öne çıktığını ifade etmemiz lazım yani gelinen aşamada biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak Finlandiya'nın Türkiye'ye söz verdiği gibi, üçlü memorandumda taahhüt ettiği üzere, Türkiye'nin millî güvenlik hassasiyetleriyle alakalı resmî politikasını değiştirdiği ve buna uyacağıyla alakalı süreci işletmeye koyduğu açık ve net bir şekilde gerçekliktir.
İkinci husus: Yine, müttefiklerimiz olan bazı ülkelerin Türkiye'ye karşı gerçekleştirdiği örtülü yahut açıktan silah ambargolarıyla alakalı bazı konu başlıklarının da yine hem bu ülkelerin kendi kamuoyunda hem de bizim kendi kamuoyumuzda tartışıldığı bir gerçektir; Finlandiya bu anlamdaki taahhüdünü yerine getirmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken husus hiç kuşku yok ki İsveç'in gelinen aşamadaki tutumu ki yeni gelen hükûmet her ne kadar İsveç'te Türkiye'ye vermiş olduğu taahhütlerini yerine getirmeyle alakalı olumlu bazı adımları atmaya çalışmışsa da şimdiye kadar beklentilerimizin tam manasıyla karşılandığını söyleyebilmek mümkün olmayacaktır. Bunların içerisinde elbette birinci sırada PKK-PYD terör örgütünün İsveç'teki faaliyetleri geliyor. Yeni çıkardıkları yasada bununla alakalı devlet nezdinde bazı tedbirlerin alınmasını öngörüyorlar ancak hâlâ bu örgütün İsveç'teki faaliyetlerini devam ettirdiği, hatta kamu kaynaklarını kullanmak suretiyle de Türkiye'ye yönelen tehditlerle alakalı sürece istemeyerek de olsa katkı yaptığı bizim nazarımızda bilinen bir gerçektir.
İkinci husus ise İsveç'in henüz atmadığı adımlar arasında PKK-PYD terör örgütünün yanı sıra FETÖ'nün bu ülkede göstermiş olduğu faaliyetler geliyor. Adli mercilerimizin İsveç'te bulunan bazı FETÖ terör örgütü mensuplarının Türkiye'ye iadesiyle alakalı resmî süreci başlattıklarını biliyoruz ancak ne yazık ki İsveç yetkili makamlarının da bu sürece karşılık şimdilik olumlu bir yanıt verdiğini söyleyebilmek mümkün olmayacaktır.
Muhterem milletvekilleri, böylesi bir süreç içerisinde Finlandiya'nın NATO'ya üyeliği bizim açımızdan olumlu bir gelişmedir. Dolayısıyla, ülkemizin onay vermesiyle birlikte, bugün Gazi Meclisimizin de bu sürece onay vermesiyle birlikte NATO'ya bir yeni üyenin daha eklemlenmesi hem NATO'nun hem de uluslararası kamuoyunun gündemine gelecektir. Ancak bununla beraber, İsveç'in şartları karşılayamamış olmasını hâlâ Türkiye'yle olan ikili ilişkileriyle alakalı bazı özel durumlarda kendi gündemleriyle ilgili kullanmak isteyen NATO üyesi müttefiklerimizin olduğunu görmek de işin açıkçası saygın bir devlet yaklaşımı anlayışıyla bağdaşmayacaktır, bağdaşamayacaktır. Burada, Amerika Birleşik Devletleri'nin zaman zaman bu ülkeden satın almayı istediğimiz ve parasını da peşin olarak verdiğimiz F-35 savaş uçaklarından sonra gündeme gelen ve bugünlerde de hem savunma anlamındaki yetkililerimizin, iki ülkenin bürokratlarının hem de Parlamento anlamında da yürütme anlamında da iki ülkenin yetkililerinin yaptığı görüşmelerde ısrarla F-35'ten sonra gündemimize gelen F-16 satışının da İsveç'in NATO'ya üyeliğine bağlantılı olarak değerlendirilmesiyle ilgili sürecin de karşısında olduğumuzu ifade etmek isterim. Burada yerine getirilmemiş olan taahhütlerin neler olduğuyla alakalı husus İsveç, Finlandiya veTürkiye'nin arasında imzalanan memorandumla beraber sabittir. Dolayısıyla, buna yeni gündemler eklemenin olumlu ve doğru bir yaklaşım olmayacağını ifade etmek istiyorum. NATO kapsamında sergilenen temel dayanışma paradigması "Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için." algısıysa bu anlamda Türkiye'nin millî güvenliğinin tesis edilmesine yönelik göstermiş olduğu hassasiyetin diğer ülkelerce karşılanmasının ve bunun herhangi bir şarta bağlı olmaksızın NATO bünyesinde karara bağlanan gündemler çerçevesinde şekillendirilmesinin önemli olduğunu ifade etmek istiyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuya müspet baktığımızı belirtiyor, Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.