| Konu: | Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 83 |
| Tarih: | 03.04.2023 |
CHP GRUBU ADINA TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 434 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin tümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum
Değerli arkadaşlar, 27'nci Dönem bitiyor ama AK PARTİ'nin torba yasa alışkanlığı bitmiyor. Yine bir torba, yine renkli, süslü paketlerin içine saklanmış rantlar, kişiye özel, adrese teslim düzenlemeler ve kuyruk acıları. Beş yıldır size ısrarla anlatmaya çalıştık, bu yasama niteliğini zedeliyor dedik ama dinlemediniz. Bu torba teklifin adında organize sanayi bölgeleri var ama içinde BOTAŞ'ın bölünmesi de var, köylülerin tarım arazilerine çökme de var, kaybedilen belediyelerin kuyruk acısıyla vakıf varlıklarına el koyma da var. Dışına sarmışsınız bir yeşil OSB paketi, yenilenebilir enerjiyi de süslemişsiniz, içine de âdeta virüs gibi kanınıza işlemiş rantçı, çıkarcı maddeleri eklemişsiniz, Anayasa'ya açıkça aykırı olan düzenlemeleri de giderayak teklifin içine monte etmişsiniz.
Değerli arkadaşlar, teklif 25 madde; 10 ayrı kanunda değişiklik yapılıyor. Her torbada olduğu gibi bu torbada da işler çorbaya döndü. Birden fazla komisyonun ihtisas alanına giren düzenlemeler olduğu hâlde teklif sadece Sanayi Komisyonunda görüşüldü. "Sanayi Komisyonu" diyerek kısaca söylediğimiz Komisyonun adı aslına torba gibi: Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu. Fakat 27'nci Dönemde bu Komisyon ne hikmetse adında yani uzmanlığında olmadığı hâlde bir pazar günü apar topar toplandı ve sağlıkçılarımızın özlük haklarına dair düzenlemenin geri çekilmesini görüştü; böylece Komisyon Sağlık Komisyonunun yerine geçti. Yetmedi, bu Komisyonda, geçtiğimiz aralık ayında yine bir torba yasa görüşülürken sabaha karşı, vatandaşlarımızın omzuna yük olarak binen 200 milyar lira ek borçlanma da görüşüldü yani bu kez Komisyon Plan ve Bütçe Komisyonunun yerine geçti. O da yetmedi, 27'nci Dönemin sonuna gelinirken Sanayi Komisyonu bu kez vakıf varlıklarıyla ilgili düzenlemeyi görüşerek Kültür Komisyonu görevi de yaptı. Böylece, Komisyon görüştüğü torba teklifler gibi çorba bir komisyona dönüştürüldü. Sırf bu nedenle yasamaya verdiğiniz zarar ortada, aynı düzenlemeler birden fazla kez gündemimize geldi; sadece 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nda 10 kez değişikliğe gidildi.
Değerli arkadaşlar, seçime kalmış bir buçuk ay, giderayak OSB kanun teklifi getirdiniz. Genel olarak maddelere bakınca dedim ki: Seçim yaklaştı. Beş yıldır akıllarına gelmeyen yeşil OSB kurmak seçime giderken akıllarına gelmiş; İkizdere'de, Akbelen'de, Kaz Dağları'nda doğayı ranta kurban edenler çevre dostu sanayi kurmaya karar vermiş. Bu güzel paketin içine ne saklamışlar diye baktım, OSB teklifinin içinde mahkemenin "İstanbul Büyükşehir Belediyesine aittir." dediği Galata Kulesi'nin, Yerebatan Sarnıcı'nın, Gezi Parkı'nın ne işi var; BOTAŞ'ı ikiye bölmenin, özelleştirilmesinin önünü açmanın ne işi var; "OSB'yi genişleteceğiz, sanayileşme önemli deyip." tarımı yok etmenin ne işi var? Dünya kıtlıkla savaşırken siz bereketli tarım topraklarını betona ve ranta teslim etmenin peşindesiniz. Amasya Taşova Çambükü köylülerinin haklı mücadelesini bu düzenlemeyle arkadan dolaşmakla kalmıyorsunuz, köylülerin tarım arazilerine çökmenin önünü açıyorsunuz.
MUSTAFA TUNCER (Amasya) - Köyü de ellerinden alıyorlar, köyü!
TAHSİN TARHAN (Devamla) - Özellikle, bu düzenlemelerle Anayasa'yı açıkça ihlal ediyorsunuz. Her teklifte olduğu gibi, bu teklifin görüşmelerinde de Anayasa'ya uygunluk denetimi yapılmadı. Komisyonda uyardık, bir kez daha uyarıyoruz, bu teklifin 5'inci maddesi Anayasa'ya aykırı. 5'inci maddeyle OSB'lerin yer seçimi işleminin kaldırılması, devletin bu konuda Anayasa'da tanımlanan görevlerine açıkça aykırılık taşıyor. Bu düzenleme, çiftçinin ata toprağı tarım arazilerini OSB'ye kurban edecek.
Değerli arkadaşlar, bakın, yer seçiminin önemini biz sözlerle size anlatsak da belki anlamıyorsunuz ama bir deprem yaşadık. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Ekonomi Komisyonu üyesi arkadaşlarımızla bölgeye yaptığımız ziyaretlerde, OSB Kanunu kapsamında yer seçimi yapılarak kurulan OSB'lerde hasarın daha küçük olduğunu tespit ettik. Sanayi bölgesi olarak yapılmış ancak bir kanun maddesiyle OSB ilan edilmiş yerlerde ise hasar oldukça büyük. OSB Kanunu'ndaki yer seçimi şartlarının aranmaması demek, yıkım demek. Bu yıkımda canlarımızı yitiririz, böyle bir yıkımda ekonomik zararın altından kalkmak da oldukça zor olur. Bakın, 11 ilimize seferber olduk ama o enkazı kaldırmak ve orada yeniden bir hayat kurmak aylar, yıllar sürecek.
5'inci maddedeki acele kamulaştırmanın olağanlaştırılmasına dair düzenleme kamu yararı ve mülkiyet hakkının ihlal sonucunu doğuracak. O nedenle bu düzenlemenin teklif metninden çıkarılmasını öneriyoruz.
Teklifin 10'uncu maddesinde sanayi parselinin amacına uygun kullanılmaması hâlinde OSB tarafından geri alınması düzenleniyor. Olabilir ancak bu düzenlemede mahkemenin kesinleşmiş kararlarını göz ardı ediyorsunuz. Burada, İzmir Kemalpaşa Ansızca, Kuyucak ve Yenmiş köylülerinin tarım yaptığı topraklarda OSB olarak kamulaştırılmasının da önü açılmış oluyor. Oysa, köylülerin bu konuda daha önce mahkemeye başvurarak elde ettikleri kazanılmış hakları var.
Sanayiyi geliştirelim, köylülerimizin de mülkiyet haklarını koruyalım. Mercimeği bile ithal etmek zorunda kalan Tarım Bakanı çıkmış: "Sanayileşiyoruz, tarım alanlarımız küçülüyor." diyor ama sanayileşmeyle birlikte, tarımı da korumak için nasıl bir tedbir almalıyız da mercimeği Kanada'dan; buğdayı, ayçiçeğini savaştaki Rusya ve Ukrayna'dan almayalım diye düşünmüyor.
Değerli arkadaşlar, teklifin 14 ve 15'inci maddeleri de sorunlu. BOTAŞ kamunun kâr eden bir şirketiydi, 2014 yılında Varlık Fonuna devredildi ve zarar etmeye başladı. Bu süreci yıllardır burada dile getiriyoruz. Bu zararın Varlık Fonuna devriyle başlaması tesadüf değil çünkü BOTAŞ, Varlık Fonuna devredildiği gün bir kara deliğe dönüştü. Yaptığı sözleşmelere "ticari sır" deniliyor ve halkın parasına dair ne Sayıştaya ne Meclise hesap veriliyor. Şimdi, teklifle BOTAŞ'ı bölmenin, bölerek küçülmenin ve özelleştirilmesinin önü açılıyor.
EPDK bağımsız ve özerk bir kurum. Kuruluş amacı enerji piyasasını siyasetten bağımsız bir şekilde düzenlemekti, şimdi getirilen düzenlemeyle ithalat izinleri için EPDK Bakanlıktan onay alacak. İktidar EPDK'ye "Sen serbest piyasa koşullarında daha ucuzunu bulsan da ben ona izin vermem, benim dediğime izin vereceksin, kimden ithalat yapılacağına da ben karar veririm." diyor. O zaman EPDK'ye ne ihtiyaç var? Bu düzenlemelerin teklif metninden çıkarılmasını talep ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, teklifteki bir diğer sorunlu düzenleme de vakıflarla ilgili düzenleme. Kimleri kapsama alıyor diye bu düzenlemeye bir bakıyoruz: Büyükşehir belediyelerini görüyoruz, "vakıf malı" deyip büyükşehir belediyelerinin ellerindeki varlıklarına el koyma düzenlemesi. Bu nasıl bir kuyruk acısıdır ki her kanun teklifinde büyükşehir belediyelerine dair dair bir düzenleme getirilmesine neden oluyor. Yine bir mahkeme sürecini kanun yoluyla dolanma maddesi getiriyorsunuz. Bu konuda da kazanılmış davalar var, mahkeme "Galata Kulesi, Gezi Parkı İstanbul'un, İstanbullunun." diyor. İktidar "Yok olmaz çünkü orayı CHP yönetiyor." diyor. Anayasa'mız der ki: "Herkes yargı kararına uymak zorunda." ama AK PARTİ iktidarı diyor ki: "Mahkeme bana uymak zorunda. Bana uymayan hâkimi görevden alırım, o da yetmez, bana uymayan yasayı da değiştiririm." yani AK PARTİ iktidarı diyor ki: "Ben kanun kural tanımam, bana uymuyorsa, işime gelmiyorsa herkesi ve her kuralı değiştiririm."
Değerli arkadaşlar, milletin gündeminde sarılacak deprem yaraları, doldurulması her geçen gün imkânsızlaşan tencere, ay sonunu getirmek için yapılan hesaplar varken sizin hesabınız bambaşka. Gerçekten merak ediyorum arkadaşlar, siz evinize gittiğinizde evlatlarınızın yüzüne nasıl bakıyorsunuz, başınızı yastığa nasıl koyuyorsunuz? Geride kalan beş yılda bu yüce Meclisin çatısı altında elinizi "kabul" diye kaldırdığınız nice düzenlemeyle her geçen gün vatandaşın belini daha da büktünüz, ekonomi iflas etti. Ülke sizden ve sizden olmayanlar diye ikiye bölündü. Gençlerimiz umudunu kaybetti. Yetişmiş insan gücümüz ya ülkeyi terk etti ya terk etmenin hayalini kurdu. Köylümüz, çiftçimiz gözleri yaşlı, hayvanlarını kesime gönderdi. Kadınlarımız öldürüldü, çocuklarımız tacize, tecavüze kurban gitti; her şey kirlendi.
Arkadaşlar, artık vicdanlarınızı, sakladığınız dolaplardan, çekmecelerden çıkarmanın zamanıdır, elinizi vicdanınıza koyup kendinizle hesaplaşmanın zamanıdır. Beş yıl önce "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" diye ucube bir sisteme geçildi. Vatandaşa "Ülkeyi uçuracağız, dünya devi olacağız." diye vadettiniz. Sonu ne oldu? İşsizlik bitti mi? Yoksulluk bitti mi? Ne oldu? "Aya gideceğiz." dediniz, millet ay sonunu getiremez oldu. Vurgun üstüne vurgun, rant üstüne rant; akıldan, bilimden, bilgiden uzak bir yönetim... 6 Şubatta, bırakın uçmayı, deprem felaketiyle sadece kendinizi değil, hepimizi enkazların altına hapsettiniz.
Bizler bu dönemi milletimizin ve ülkemizin çıkarları için sizlerle her alanda yaptığımız mücadelelerle hatırlayacağız. Eminim ki siz bu dönemi uyarılarımızı dikkate almadığınız için pişmanlıkla ve vicdan azabıyla hatırlayacaksınız çünkü burada yıllardır sizi uyardığımız hangi düzenleme varsa kulaklarınızı kapattınız; sonucu hep bir yıkım oldu. Siz saraydan aldığınız talimata uydunuz. "Gözlerimizi kapar, vazifemizi yaparız; sorgusuz sualsiz her düzenlemeye "evet" der, kabul ederiz." dediniz. Sonu ölüm olan tek barış, imar barışıdır. "Süresini uzatmayın." dedik, dinlemediniz. Sizin bu evetçi tavrınızın sonuçlarını tüm ülkemizi yasa boğan depremde hep beraber yaşadık. "İmar barışı getiriyoruz." diye müjdelerini verdiğiniz torbaların içine attığınız imar afları sonucu 50 binden fazla canımızı kaybettik. Olası başka depremlerde acımız katmerlenecek çünkü hâlâ bilime ve akla gözlerinizi kapatıyorsunuz. Bilim insanlarımız size "Deprem artçıları devam ederken temel atılmaz." diyor, tek adam çıkmış seyyar temel atma törenleri yapıyor. Biraz insaf, biraz vicdan arkadaşlar; yitirilenler can, can. 11 ilimiz yeniden ve sağlam temellerle ayağa kalkmayı beklerken, işsiz vatandaşlarımız iş beklerken sizin önceliğiniz yine millet değil. "Arkadaşlar, torba teklifler sorunlu." dedik, "Yasamanın niteliğini bozuyor." dedik, sizleri yıllardır bu kürsüden uyardık, dinlemediniz. "Torba tekliflerin arkasına saklandığınız sakıncalı düzenlemelerle birlikte oylanıyor." dedik, biz uyarıp karşı çıkınca da vay efendim "Cumhuriyet Halk Partisi, vatandaşlarımız için getirdiğimiz düzenlemelere karşı çıkıyor." diye yaygara kopardınız. "Torbaların içinde olumlu maddeler var, yasama sistemi gereği teklifi kabul ediyoruz." dediğimizde yine gerçekleri çarpıttınız; burada ısrarla karşı çıktığımız imar affında "Cumhuriyet Halk Partisi kabul etti." diyerek iftiraların arkasına saklanmaktan çekinmediniz. (CHP sıralarından alkışlar)
"3Y'yle mücadele edeceğiz; yoksulluğa, yolsuzluğa ve yasaklara son vereceğiz." diyerek iktidara geldiniz ama size 3Y yetmedi. Yoksulluğun, yolsuzluğun, yasakların yanına yalanlarınızı eklediniz; 3Y'yle geldiniz, 4Y'yle gidiyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, beğenmediğiniz eski Türkiye'de insanların umudu vardı, gençler gelecek hayalleri kurabiliyorlardı, çiftler ev alabiliyorlardı. Övündüğünüz yeni Türkiye'de umutlar karardı, hayaller yok oldu, gençlerimiz işsiz, doktorlarımız, bilim insanlarımız ülkeyi terk etti, her şey tek adamın keyfine bırakıldı ama bu kara düzeninizin, simgesi ampul olup da ülkeyi karanlığa gömen iktidarınızın sonu geliyor; 14 Mayısta sandık geliyor, siz geldiğiniz gibi -sandıkla- gidiyorsunuz. Aydınlık yarınlar için biz de diyoruz ki: Sana söz Türkiye, millet iktidara geliyor, ülkeye bahar geliyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.