| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 84 |
| Tarih: | 04.04.2023 |
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, bir akademisyen olarak şunu söyleyeyim: Türkiye'de, Türkiye üniversitelerinde maalesef şu anda akademik hiçbir kurul çalışmıyor. Bakın, ana bilim dalı başkanlığından ta yukarıya kadar, üniversite senatosuna kadar hiçbir kurulun etkisi ve yetkisi yok. Daha önce, 2557 sayılı Yasa'ya göre, bakın, bir ana bilim dalına bir öğretim elemanı alınacaksa ana bilim dalının oluru olmadan almak mümkün değildi. Şu anda, Türkiye'de ana bilim dalını geçin, bölümü geçin, fakülteyi geçin, üniversite senatosunu geçin, rektörün istemediği bir kişinin ne kadar başarılı olursa olsun üniversitede kadro alması mümkün değil ve maalesef, rektörler AKP döneminde Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan atandığı için hiçbir şekilde üniversiteye karşı bir sorumluluk duymuyor; dikkate aldığı tek şey siyasi görüş, siyasi iktidarın bakışı.
Bakın, nepotizm üniversitelerde almış başını gidiyor. Gazetelere bakın, her gün yeğen, dayı, amca, enişte, damat, gelin haberlerini görüyoruz ve bazen ilanlarda bir kişinin adını yazsalar bile, inanın, belki aynı isimle 2 aday olma ihtimali var ama öyle bir ilan veriliyor ki ilanlarda doğrudan o kişi tarif ediliyor, adayların liyakatli bir şekilde yarışmasının önü ilanla kesiliyor. Peki, YÖK bu konuda bir adım atıyor mu?
Sayın Ahmet Özdemir, biraz sonra siz konuşacaksınız, bu durumdan gerçekten rahatsız değil misiniz? Bu durum sizi rahatsız etmiyor mu? Türkiye üniversiteleri adım adım geriye gidiyor. Tüm bilimsel kriterlere göre adım adım geriye gidiyor ama tek bir adım atılmıyor. Bakın, Türkiye'de tek adam var, üniversitelerde de tek adamın tek adamı olan rektörler var. Eğer siz rektörle iyi geçinmiyorsanız, eğer rektörle iyi bir ilişkiye sahip değilseniz, rektörün bakış açısıyla siyasete bakmıyorsanız üniversitede size yaşam alanı yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Ben AKP döneminde on yıl doçentlik kadrosunda bekletilmiş bir öğretim üyesiyim. Bakın, tüm ifadeleri şöyleydi bana karşı: "Evet, başarılısın, iyisin, akademik üretimin iyi ama bizimle paralel düşünmüyorsun." Ve bunun için on yıl bekletildim, bunu bire bir yaşayan biriyim. Araştırın, Dicle Üniversitesinde doçentlikte on yıl bekletilen insan var mı? Bakın, şu anda yine aynı şey devam ediyor, arkadaşlarım doçent oluyor... Biraz önce Sibel Hanım dedi ki: "Doçent kadrosunda araştırma görevlisi, araştırma görevlisi doktor..." Bakın, doçentliğinin üzerinden beş yıl geçip atanmayan var. Normalde beş yıl doçentlikte bekleyenlerin profesör olması gerekir yani doçent araştırma görevlisi doktor değil, profesör araştırma görevlisi doktorlar var. Ya, bunlar sizi hiç mi rahatsız etmiyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Başkanım, ben de bir dakika rica ediyorum.
BAŞKAN - Tamamlayın efendim.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Bu ülkenin kaderi üniversitelerinin liyakatli kadrosuyla mümkündür. Ya, sizler hiçbir akademik adli ve idari soruşturma yapmadığınızdan üniversitenin önünde binlerce insanı ekmeğinden ettiniz, aşından ettiniz, işinden ettiniz. İnsanlar mahkeme kararıyla dönüyor, sizin o rektörleriniz, tek adamlarınız bu kişileri atamıyor. Ya, bunlar gerçekten utanç duyulacak şeyler ama utanç duyulacak şeyleri siz övgüyle "Türkiye üniversiteleri çağ atlıyor." diye bize yutturmaya çalışıyorsunuz; yazıktır, günahtır! Bu insanları derhâl kadrolarına atayın.
Barış akademisyenleri... Barış akademisyenleri, Anayasa Mahkemesinde "hak ihlali" kararı aldılar, yerel mahkemelerde beraat ettiler ama sizler hâlâ yargıyı bir güç olarak kullanarak bu insanları görevine döndürmüyorsunuz; yedi yıl oldu ya! Kul hakkına girdiniz!
Teşekkür ediyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)