GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 126 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Yerleşme ve Yapılaşmaya İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:85
Tarih:05.04.2023

CHP GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu tezkere tam AK PARTİ'ye göre. Niye? İçinde "yerleşme" var, "yapılaşma" var, dolayısıyla bu tezkereyi görünce, eminim, büyük bir heyecan duyuyorsunuz.

Arkadaşlar, Meclis İçtüzüğü'nün 128'inci maddesi, Anayasa'nın 119'uncu maddesi açık. Bu tezkerenin normalde önce Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna gitmesi, tali komisyon olarak da Plan ve Bütçe Komisyonuna gitmesi lazımdı. Şimdi, bize "Süre yoktu." demeyin, süre vardı. Burada komisyonlar günlerden beri çalışıyor, 4 maddelik bir tezkereyi Komisyonda görüşecek süre vardı amma velakin, özellikle ve özellikle içinde "yapılaşma" geçiyorsa yani içinde rant varsa yani işin içinde ihale varsa, yandaş varsa sizde oluyor bir heyecan, bir an evvel geçmesi lazım; o nedenle bu tezkere bugün doğrudan Meclis gündemine alındı, o nedenle o ilgili komisyonlara gitmedi.

Peki, değerli arkadaşlar, konunun özüne ilişkin ben sizin yaygın uygulamalarınızdan örnekler vereceğim. Şimdi, bizim açımızdan olay çok açık. Kurda kuzu teslim edilir mi? Yetki istiyorsunuz, Orman Kanunu kapsamında orman alanlarının imara açılması var; yetki istiyorsunuz, 21/b'yle istediğinize vermeye imkân tanıyan bir düzenleme var; yetki istiyorsunuz, istediğiniz yandaşa hiçbir denetim olmadan, her türlü araştırmadan, incelemeden muaf bir şekilde inşaat yapma yetkisi istiyorsunuz. İşte, esasında kendi içinizde tutarlı olduğunuzu söyleyeyim ben, yirmi yıllık iktidarınızda inşaat sektörüne nasıl baktıysanız bugün de öyle bakıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bakın, deprem bir doğal hadise, doğa olayı. Bunun, bu doğa olayının bir afete dönüşmesine sebebiyet veren yöneticilerin tedbir almaması, denetim yapmaması, süreçleri kötü yönetmesi sonucunda o büyük bir afet hâlini aldı. Dolayısıyla, bugün, 6 Şubatta Kahramanmaraş'ta yaşadığımız o depremin bu çapta bir afete sebebiyet vermesinin sebebi sizsiniz. Elbet bir doğa olayı ama 8, 9 ve daha üzerinde depremlerde tek bir kişinin burnunun kanamadığı örnekler var dünyada.

Şimdi, iki ay geçti üstünden, bu iki aya şöyle geriye dönük baktığımız zaman birkaç hususu not etmekte fayda görüyorum. Deprem gerçekleştikten sonraki tüm yönetim beceriksizliğini bir tarafa bırakın, hâlâ orada yaşayan insanların geçici barınma işleri çözülmüş değil, hâlâ temiz su ve hijyen sorunları var, hâlâ vatandaşlarımız binbir güçlükle orada yaşam mücadelesi veriyor. Depremin ilk gününden itibaren yaşanan yetersizlikler, onların hepsini bir kenara bırakalım ama içlerinde Antakya gibi, Adıyaman gibi çok kadim kentler var ve bu kentlerin, bu kentlerde yaşayanların tekrardan o kadim kentlerde yaşamaya devam etmesi, orayı hep birlikte ayağa kaldırması şart. Biz biliyoruz ki bu süreçlerde yapılanlara, yaşananlara baktığımızda eğitim alanında, sağlık alanında, konut alanında orada yıllar içerisinde yapılacak çok iş var. Evet, mümkün mertebe oradaki ticari yaşamı canlandırmak lazım, bunların mümkün mertebe hızlı olması lazım ancak konunun aciliyeti kadar bir o kadar da önemli hassasiyeti var. Nedir o? Daha deprem yeni olmuş, hâlâ artçılar devam ediyor, dolayısıyla yer seçimi, inşaata hazır olup olmadığı, bütün bunların çok akıllıca planlanması lazım. Sizin bugüne kadarki tüm uygulamalarınızda böyle bir akılcı yaklaşım biz görmedik. Dolayısıyla burada istediğiniz yetkileri düşündüğümüzde de önümüzdeki dönem içinde yine riskli yapılaşmaların söz konusu olma ihtimali var.

Değerli arkadaşlar, şimdi, ben size resmî ağızlardan bazı rakamlar vereceğim. Bakın, tüm deprem bölgesinde 313 bin binada 894 bin bağımsız bölüm yıkık, acil yıkılacak ya da ağır hasarlı durumda ve sizin vaadiniz, söyleminiz ne? 319 bini bir yıl içinde olmak üzere 650 bin yeni konut inşa edilecek; ortada böyle bir iddianız var. Peki, değerli arkadaşlar, yine resmî ağızlardan, Bakan Kurum'un verdiği rakamlardan söyleyeyim; TOKİ'nin yirmi yılda yaptığı konut ortalamasına baktığınız zaman, yılda 58.500 konut yapmış. Şimdi, bu hesapla baktığınızda, siz bunun bilmem kaç katı kapasiteyi hangi açıdan nasıl planlayacaksınız, nasıl yapacaksınız? Şu ana kadar yapamamışsınız. Şu ana kadar siz halktan aldığınız deprem vergilerini de alanda kullanmamışsınız, parasını da almışsınız, parasını da vermiş halk, yapmamışsınız. Şimdi, deprem sonrası bölgedeki illere yönelik 21 Şubat tarihi itibarıyla başlatılan ihaleler 30 Mart tarihi itibarıyla 118 milyar değerinde, toplam 106 ihale verilmiş ve buradaki 106 ihale kimlere verilmiş diye bir baktığımızda orada da büyük bir istikrar var, mesela, sarayı yapan, yazlık, kışlık sarayı yapan, 11 şehir hastanesinin ihalesini alan, Atatürk Havalimanı'nın pistleri üzerindeki inşaatı yapan Rönesans Holding, bakıyorsunuz, orada da var. Yine Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde 2 milyarın üzerinde Cumhurbaşkanlığı sarayının yapımı işini alan ve Kuzey Irak'ta Türkiye adına doğal gaz alım yetkisi verilen Siyahkalem İnşaat var, 500 deprem konutu için 1 milyar 670 milyon liralık sözleşme.

Başka bir örnek... Yani hiçbir övgüyü mükafatsız bırakmıyorsunuz. Şimdi, Adıyaman ili 2'nci etap kırsalı 500 deprem konutu yapım işi ihalesi; kime gitmiş? Erdoğan'a yakınlığıyla bilinen İbrahim Turgut burayı almış, 1 milyar 488 milyon 595 bin TL. Kim bu? Hani, "Hükûmet istifa" sloganları atıldığı zaman "Yanınızdayız." mesajı veren, açıklama yapan işte Rizespor Başkanı; hemen onun mükafatını almış. Devam edelim... Böyle çok örnek var, zaman yetmeyecek. Bir de işin ciddiyeti var yani devlet adamlığı ciddiyetine yakışmayacak davranışlar var. Değerli arkadaşlar, bizim bildiğimiz, bir yerde Cumhurbaşkanı konuşurken kürsü getirilir, götürülür yani ama bir yerde Cumhurbaşkanı konuştuğu zaman ihalesi yapılmamış, olmayan bir inşaatın temeli getirilip götürülür mü ya? Temel atılıyor -o açıklama da var- sonra temel götürülüyor, ortada öyle bir yer yok, daha ihalesi verilmemiş, daha başlanmamış. Yani sizin iktidarınızda temeli getirilip götürülen bir açılış izledik biz, bunu da çok büyük bir işmiş gibi anlatıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu bahsettiğim ihalelerle alakalı bir de şu durumun altını çizmekte fayda var: Bazı işler önce açıklanıp ilan edildi, değil mi? Ama ortada henüz ihalesi yokken, ihalesi verilmemişken, çalışma yapılmamışken -ya çok açıktır Ceza Kanunu, bilenler bilir- yani böyle gazete ilanlarıyla, canlı yayınlarla ihaleye fesat karıştırma suçu var ortada. Yani öncesinden kimin aldığı belli, kimin yapacağı belli, ihalesi sonra. Temeli var, temel atılıyor, ihalesi arkadan geliyor. Böyle bir uygulamayı dünyanın herhangi bir yerinde hiç gördünüz mü arkadaşlar? Bütün bunların, özetle, bugüne kadarki yapılan yaygın uygulamalar, seçim dönemlerine girdiğimiz zaman, o, işte "imar barışı" denilerek, oy hesabı yapılarak acaba ne kadar oy alırız deyip de onun propagandasını meydanlarda yapıp "Efendim, vatandaşla devlet barışıyor, büyük bir imkân." denilip de imar barışı çıkartılan düzenlemelerde binlerce konuta imar verildi ve binlerce konut yıkıldı, binlerce insanımız sırf bu yüzden hayatını kaybetti. Normal bir demokraside tüm bunlardan yani idarenin iş ve işlemlerinden ötürü ve yönetenlerin verdiği kararlardan ötürü ortaya çıkan zararı ilgililer tazmin eder. Cezası varsa cezasını gider çeker. Dolayısıyla şunu unutmayalım: Sizin kalan süre itibarıyla bu çizilen, bu anlatılan hadiseleri gerçekleştirme imkânınız yok; otuz küsur gün kaldı. İnşallah, 14 Mayıs itibarıyla Türkiye'de el birliğiyle, milletimizle birlikte temiz bir sayfa açacağız diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)