Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ulusal Sürücü Belgelerinin/Sürüş Ehliyetlerinin Karşılıklı Olarak Tanınması ve Değişimi Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 11 |
Tarih: | 05.07.2023 |
CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Başbağlar katliamının 30'uncu yıl dönümünde, terör örgütü PKK tarafından katledilen 33 vatandaşımızı rahmetle anıyor, katliamı bir kez daha lanetliyorum.
Bu kürsüde ne zaman uluslararası anlaşmaları konuşsak, dış politikayı ne zaman konuşsak şu konuyu mutlaka hatırlatma ihtiyacı duyuyoruz: Dış politikada Türkiye'nin başarılı olması için içeride güçlü bir ekonomisi, içeride güçlü bir demokrasisi olması olmazsa olmaz bir şarttır. Yani bu imzaladığımız, onayladığımız anlaşmaların hepsi güzel, iyi ama bu anlaşmalardan ülkemiz için arzu ettiğimiz çıkarları elde edebilmemiz için öncelikle güçlü bir hukuk devletine ihtiyacımız var.
Peki, hâl böyleyken bizim bugün durumumuz nedir birlikte bakalım. Kurban Bayramı'nı geride bıraktık, hem tüm milletvekillerimizin hem de bizi izleyen vatandaşlarımızın geçmiş bayramını kutluyorum, daha nice bayramları sağlık ve huzur içinde geçirmelerini diliyorum ancak bu bayrama buruk, bu bayrama haklı beklenti içinde giren yurttaşlarımız var. Kim onlar? Cezaevlerindeki düşünce suçluları, siyasi tutuklular. İfadesi, düşüncesi nedeniyle tutuklu bulunan gazeteciler, hak savunucuları, siyasetçiler ailelerinden, sevdiklerinden, en önemlisi de özgürlüklerinden mahrum, demir parmaklıklar ardında, zindanda geçirdi bu bayramı. Onlardan biri de seçilmiş milletvekili Can Atalay. 14 Mayısta Hataylıların, bu milletin oylarıyla milletvekili seçildi, mazbatasını aldı ama hâlâ yemin edebilmiş değil. Büyük bir hak gaspı var ortada; gasbedilen, milletin iradesi. Zaten adalet, hukuk yok edilerek dört yüz otuz beş gündür Marmara Cezaevi'nde tutuluyor, bunun elli günü de milletvekili olarak seçilmesine rağmen millet iradesi yok sayılarak geçti. Kendisi mazbata aldı mı? Aldı. Burada Meclis Başkanı adayı oldu mu? Oldu. İnsan Hakları Komisyonumuza üye seçildi mi? Seçildi. Bugün o Komisyonun toplantısı vardı ama işte bir üyesi zindanda. Bayramda kendisiyle cezaevinde görüştüm, dedi ki: "Meclis İnsan Hakları Komisyonunun bir üyesi hukuksuz şekilde cezaevinde tutulurken Komisyonun toplanması başlı başına bir büyük hak ihlali değil midir?" bunu sordu. Şimdi ben de o soruyu size yöneltiyorum, bunun adı haksızlık, hukuksuzluk değil de nedir değerli arkadaşlarım? (CHP sıralarından alkışlar) Meclis Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş'a sesleniyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının bundan daha önemli, daha öncelikli başka bir işi olabilir mi? Yargıtaya sesleniyorum: Adalet mülkün temeliyse, millet adına adalet dağıtıyorsanız millet iradesinin gasbedilmesine izin veremezsiniz, vermemelisiniz. Anayasa hükmü ortada, mahkemelerin benzer kararları ortada. O zaman, milletin vekili olan Can Atalay, bir gün dahi gecikmesizin bu yüce çatı altında görevine başlamalıdır.
Değerli milletvekilleri, Gezi davası tutukluları yani Can Atalay'ın da yer aldığı davada Osman Kavala iki bin yetmiş üç gündür, Tayfun Kahraman, Hakan Altınay, Mücella Yapıcı, Mine Özerden, Çiğdem Mater dört yüz otuz beş gündür cezaevinde, hepsi Türkiye'nin yetiştirdiği değerler. Tamamen içi boş bir iddianameye dayanarak Kavala ömür boyu, diğerleri ise on sekiz yıl hapiste çürütülmek isteniyor. Bu insanların hayatlarından aylarının, yıllarının çalınması vicdansızlıktır, adaletsizliktir, yazıktır. Ülkemizin yetiştirdiği en iyi şehir plancılarından Tayfun Kahraman içeride, en donanımlı mimarlardan Mücella Yapıcı içeride. İstanbul'da depremle mücadelede onların bilgisine, kılavuzluğuna ihtiyaç varken ne işleri var zindanda? Yazıktır. Bayramda görüştüğüm Tayfun Kahraman özgürlüğünü geri istiyor. Yapılacak şey belli: Siyaset, saray bu davadan elini çekmeli, Yargıtayda bekleyen dosya bir an önce ve sadece hukuk merceğinden ele alınmalı, bugüne kadar verilen delilsiz, hukuksuz kararlar bozulmalı ve hayatları çalınan bu insanların özgürlüklerinin yolu artık bir an önce açılmalıdır, açılmalıdır ki bir büyük ayıptan kurtulalım. Hangi ayıp? İşte, Osman Kavala iki bin yetmiş üç gündür cezaevinde, her yeni güne sadece hukuk, sadece adalet arzusuyla uyanıyor. Hakkında kendi mahkemelerimizden 2 beraat, 2 tahliye kararı var, bunlara rağmen hâlâ tutuklu olduğu için de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden de yine, hak ihlali konusunda 2 karar var ama sarayda oturan biri istiyor diye, Osman Kavala ve Gezi davasında yargılanan aydınlarımız aylardır zindanda, o tek kişinin inadı yüzünden Türkiye Avrupa Konseyinde yaptırım uygulanacak ülke konumuna gelmiş durumda.
Sayın Ahmet Yıldız burada, kendisine yeni görevinde hem başarılar diliyorum hem de anlaşmalar konusunda Meclisimize Dışişleri heyetiyle geldiği için teşekkür ediyorum. Bahsettiğim konuyu en iyi bilenlerden biri. AK PARTİ'lisi, Cumhuriyet Halk Partilisi, İYİ Partilisi, MHP'lisi, Yeşil Solu, partilisi, partisizi; milyonlarca yurttaşımız bu ayıplı imajı hak etmiyoruz, hak etmiyoruz arkadaşlar ama dinleyen kim! Mahkemeler ne karar verirse versin tek kişinin talimatıyla insanlar zindanda çürütülüyor ve hayatlarından çalınan her dakika da demokrasi ayıbımız olarak tarihe geçiyor.
Değerli milletvekilleri, seçim bitti ama bu iktidarın baskı, yasak, sansür politikaları bitmedi, bitmiyor. 29 Mayısta sözde "kucaklaşma" diyenler, "Türkiye Yüzyılı" diyenler, bakıyoruz, yine basını susturma peşindeler. Bayrama cezaevinde girmek zorunda bırakılanlardan biri de TELE1'in Genel Yayın Yönetmeni gazeteci Merdan Yanardağ oldu. TELE1'e gözdağı için, özgür basına gözdağı için, topluma gözdağı için basın özgürlüğü ve halkın haber alma hakkı ve özgürlüğünü yok etmek için hedefe kondu; yaptığı on dakikalık değerlendirme bağlamından tamamen koparılarak, cımbızlanarak ve montajlanarak hedef hâline kondu; gözaltına alındı, tutuklandı, bayramı tek başına hücrede geçirmek zorunda bırakıldı. Tam sekiz gündür özgürlüğünden mahrum. Ortada çok boyutlu bir büyük hukuk katliamı var.
Değerli arkadaşlarım, öncelikle -Sayın Abdulhamit Gül burada- biz bu Mecliste 2019'da kanun çıkarmadık mı? Adına "yargı reformu" demedik mi? Neydi o reform? Terörle Mücadele Kanunu'na "Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz." düzenlemesini ekledik. Artık kimse ifadesi nedeniyle tutuklanmayacaktı. O zaman, Merdan Yanardağ neden, niçin cezaevinde? Nerede kaldı verdiğimiz söz, çıkardığımız kanun? Kendi çıkardığımız kanunu uygulayamıyorsak bunun adı hukuk devleti olur mu değerli arkadaşlar?
İkinci olarak, hâkim mahkemede diyor ki: "Katalog suçlardan yani ağır suçlardan tutukluyorum." Oysa karara dayanak gösterilen madde katalog suç değil. Merdan Yanardağ'ın sözlerinde asla bir kasıt yok, bu çok açık. Bunu Grup Başkan Vekilimiz Sayın Ali Mahir Başarır da defalarca ifade etti ve aslında suçlu bulunsa dahi bir gün dahi yatarı olmayan bir iddiayla şu anda cezaevinde tutuluyor. Yani, değerli arkadaşlarım, bir gazeteciye yargısız infaz yapılıyor.
Üçüncü mesele, ne diyor hâkim? "Kaçma şüphesi var." diyor. Oysa hakkında yürütülmekte olan 2 ayrı soruşturmada hakkında yurt dışına çıkış yasağı konmuş Merdan Yanardağ'a. Ayrıca, Merdan Yanardağ geçmişte, Ergenekon davasında yine yargılanmış, yine hapse girmiş ama hiçbir zaman bu ülkeyi terk etmemiş.
Dördüncü mesele, kararda delillerin toplanamadığından bahsediliyor. Oysa, tutukluluğa gerekçe gösterilen cımbızlama, montajlama sözler televizyon yayınına ait. O yayının montajlanmamış tamamının videosunu da bizzat Merdan Yanardağ kendisi savcıya ve hâkime teslim ediyor. Yani, neresinden baksanız üst üste hukuksuzluk.
Tutukluluğuna yapılan itiraz bugün reddedildi. Ortada bir büyük hukuk katliamı, bir büyük demokrasi ayıbı var ama diğerleri gibi bu hukuksuzluğa karşı yine biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak susmayacağız. Gazeteci meslektaşlarımız ve hukukçu milletvekili arkadaşlarımızla bir heyet oluşturarak bayramda cezaevinde kendisini ziyaret ettik. Gördüğümüzde en temel ihtiyaçlarına bile ulaşamamış durumdaydı çünkü böyle planlanmıştı, kendisine mağduriyet yaşatacak şekilde bir gözaltı ve tutuklanma planlandı ve yaşatıldı, resmen bu zulüm planlandı. Ama yaşatılanlar karşısında dimdik bir iradeyle halkın haber alma hakkı ve gerçeklerden haberdar olma hakkını her şeyin üstünde gören bir Merdan Yanardağ bulduk karşımızda.
Değerli milletvekilleri, Yanardağ neden cezaevinde? Kendisi de biliyor, herkes görüyor ki saray iktidarı böyle istedi. Gizli planlarını açık eden, halkın gerçekleri görmesini sağlayan gazetecileri baskı, korku ve gözdağıyla engellemek istiyorlar. Hedef sadece Yanardağ değil, ya ne? Ulusal yayın yapan TELE1'in önce karartılmasını, sonra da lisans iptaliyle kapatılmasını istiyorlar. Bugün Merdan Yanardağ zindanda, yarın RTÜK TELE1'e ceza için toplanacak. TELE1 karartılınca, TELE1 kapatılınca ne olacak? Diğer televizyonlara, gazetelere korku salınacak; korku salınsın, sindirilsin ki bu iktidarın yolsuzlukları, kirli pazarlıkları bilinmesin, konuşulmasın isteniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın Sayın Çakırözer.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Sağ olun.
Değerli milletvekilleri, bir gazetecinin susması, bir kanalın kapatılması 85 milyon olarak hepimizin basın özgürlüğünün, hepimizin özgürlüğünün elinden alınması demektir. Merdan Yanardağ gazetecidir, yeri cezaevi değil, haber yaptığı, yorum yaptığı televizyon kanalıdır. Buradan RTÜK'e de çağrı yapmak, görevini hatırlatmak istiyoruz: RTÜK'ün görevi nedir? Her şeyden önce Anayasa tarafından güvence altına alınan basın özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün korunmasıdır. Ama şimdi Merdan Yanardağ ve TELE1 üzerinden basın özgürlüğüne, toplumsal muhalefete bir gözdağı operasyonu yapılmakta. RTÜK'e çağrıda bulunuyoruz: Sarayın bu operasyonuna alet olmayın, Türkiye'ye kanal kapatma ayıbını yaşatmayın. Ama "Yok, biz sarayın gölgesinde hukuksuzluğu sürdüreceğiz." diyorsanız, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak halkın haber alma hakkı için mücadelemizi sürdüreceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Selamlayın lütfen .
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Teşekkür ederim.
Gazetecilerin özgürce mesleğini yapabildiği, ifade ve basın özgürlüğünün korunduğu demokratik bir ülke mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz.
Değerli milletvekilleri, halkın haber alma hakkı için yayın yapan televizyonları karartarak; gazetecileri, milletvekillerini, siyasetçileri, avukatları, hak savunucularını zindanda tutarak ülkemizin demokrasisi düzelmez, itibarımız düzelmez, ekonomimiz hiç düzelmez. Eğer gerçekten "kucaklaşma" diyorsak işte ilk önce milletin vekili Can Atalay'ı, gazeteci Merdan Yanardağ'ı ve düşüncesi nedeniyle haksız, hukuksuz zindanlarda rehin tutulan tüm siyasi tutukluları adalete ve özgürlüklerine kavuşturarak başlamalıyız.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)