GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Srebrenitsa soykırımının 28'inci yıl dönümüne, Diyarbakır'da 18 gazetecinin tutuklu olduğu davanın ilk duruşmasına, Avrupa Konseyinin Lozan Üniversitesine hazırlattığı Ceza İstatistikleri Raporu'na, Uluslararası Sendikalar Konfederasyonunun açıkladığı Küresel Haklar Endeksi'ne ve Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesinde yaşanan DEDAŞ protestosuna ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:1
Birleşim:13
Tarih:11.07.2023

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, Yugoslavya iç savaşında, 11-18 Temmuz 1995 tarihleri arasında, ırkçı Sırp askerleri ve onlara bağlı paramiliter gruplar, Birleşmiş Milletlerin güvenli bölge ilan ettiği Srebrenitsa kasabasında, tüm dünyanın gözleri önünde 8 binden fazla Boşnak Müslümanı katletti. Kaç kişinin katledildiğinden bağımsız olarak zihniyet anlamında ele alındığı için, Srebrenitsa katliamı 2007 yılında Uluslararası Adalet Divanı tarafından soykırım olarak tanımlandı, birinci dereceden sorumlular mahkûm edildi. Ancak bu katliamda hayatını kaybeden binin üzerinde cenazeye hâlen ulaşılamamış olması yaşanan acıları da elbette ki taze tutmaktadır. 28'inci yıl dönümünde Srebrenitsa soykırımının sorumlularını tarih önünde bir kez daha lanetliyoruz. Bu katliamda hayatını kaybeden binlerce insana Allah'tan rahmet diliyor ve Bosna halkının acılarını paylaşıyoruz ve bir daha dünyanın hiçbir yerinde geçmiş yıllarda olduğu gibi soykırımlar yaşanmaması için de bu hesaplaşmanın ve bu bilincin canlı tutulması gerektiğini söylüyoruz.

Sayın vekiller, bugün Diyarbakır'da bir mahkeme sürüyor. Diyarbakır merkezli yürütülen soruşturma kapsamında -hatırlamazsınız belki birçoğunuz ama- 8 Haziran 2022'de gazeteciler gözaltına alındı ve 16 Haziranda tutuklandı bu gazeteciler. Biz, geçtiğimiz yıl bunu Mecliste de gündem yapmıştık defalarca. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eş Başkanı Serdar Altan, Mezopotamya Ajansı editörü Aziz Oruç, Xwebün gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş ve gazeteci arkadaşlarımız; 18 gazeteci tutuklanmıştı ve o zamandan bugüne kadar herhangi bir iddianame ortaya konulmamıştı. Şimdi, 18 gazetecinin tutuklandığı duruşma ilk defa bugün başladı. Savunmadan sadece bir cümle söyleyeyim, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eş Başkanı dedi ki: "Özgür basın geleneği barışın ve demokrasinin teminatıdır. Biz suçlu değiliz, davacıyız ve on üç aydır tutuklu bulunmaktayız ama neden tutuklu olduğumuzu bilmiyoruz."

Şimdi, daha önce de böyle bir operasyon olmuştu. Yine, 29 Ekim 2022'de Ankara'da bu sefer gazeteciler tutuklandı, özgür basın gazetecileri; seçim sonrası 16 Mayıs 2023'te hepsi salındı yani Kürt gazeteciler, özgür basında çalışan gazeteciler neden tutuklanıyor seçim öncesinde de seçim sonrasında hemen salınıyor? Çünkü hakikatlerin yazılmasına bu iktidar tahammül edemiyor, bunu çok net olarak gösteriyor.

Bugün Diyarbakır'daki duruşmada aldığımız bilgilere göre çok acayip bir durum daha var, gerçekten Türkiye'de yargı mekanizmasının geldiği durumu gösteriyor. Duruşmada gazetecilerin iddianamesini hazırlayan soruşturma savcısının mahkeme üyesiyle evli olduğu ortaya çıktı yani inanılır gibi değil. Avukatlar reddihâkim talebinde bulundu, mahkeme başkanı bu talebi her zaman olduğu gibi reddetti. Yani Türkiye'de adalet mekanizmasının işleyişine dair gerçekten ilginç bir örnek daha ama bu yeni değil elbette ki hani, bu tür şeyleri hep konuştuk, konuşmaya da devam edeceğiz.

Avrupa Konseyinin Lozan Üniversitesine hazırlattığı bir rapor var, Ceza İstatistikleri Raporu, belli aralıklarla hazırlatıyorlar. Bu raporda 48 Avrupa Konseyi üyesi ülkenin cezaevlerindeki verileri ortaya konulmuş. Çeşitli değerlendirme kriterleri var; işte, hapsedilme oranları, cezaevi nüfusu, aşırı kalabalık, hapishane bütçeleri, ölüm ve kaçış oranları falan gibi çeşitli kriterler değerlendiriliyor. Avrupa Konseyi üyesi 48 ülkede yaklaşık 980 bin mahkûm bulunduğu belirtiliyor. Türkiye 1'inci sırada. Rekor! Şaşırdık mı? Şaşırmadık. 300 binden fazla kişi tutuklu ve hükümlü olarak cezaevlerinde yer alıyor. Avrupa'da 1'inciliği almışız, Avrupa Konseyi üyeleri arasında. Neredeyse 100 bin kişi başına 355 tutuklu ve hükümlü düşüyor. Evet, işte, adalet mekanizmasının nasıl işlediğine dair bir örnek daha önümüzde duruyor.

Şimdi, bugün, bu uluslararası istatistiklerle ve raporlarla ilgili birkaç örnek daha vermek istiyorum. Sadece cezaevleri değil elbette ki, başka konularda da başı çekiyoruz. Yani Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu Küresel Haklar Endeksi'ni açıkladı. Buna göre, Türkiye, 149 ülke arasında işçi haklarının en kötü olduğu 10'uncu ülke ilan edildi. Yani çok uzun yıllardır endekslerde işçi haklarının en kötü olduğu ülkeler sıralaması yapılıyor, ölçülüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Oluç, tamamlayın.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Bu kategoride Türkiye oldukça ön sıralarda yer alıyor. Yani nedir buradaki değerlendirme kriterleri? Grevlerin baskılanması, ertelenmesi; sendikacıların keyfî tutuklanması, sistematik sendika örgütlenmesinin bozulması vesaire gibi kriterler var burada. Türkiye'nin önünde olan 9 ülkeyi sayayım mı? Bangladeş, Belarus, Ekvador, Mısır, Guatemala, Myanmar, Tunus, Filipinler, sonra Türkiye geliyor. Yani "Bravo iktidara!" demek geliyor insanın içinden.

Son olarak bir konuya daha değinmek istiyorum Sayın Başkan. Viranşehir'de bir DEDAŞ protestosu yaşandı. Şimdi, her yıl yaz ayları geldiği zaman bu DEDAŞ, Urfa, Diyarbakır, Şırnak, Mardin; oradaki bütün illerde, bütün illerde bir baş belası hâline geliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Toparlıyorum.

Yeni değil, bu DEDAŞ meselesini her yıl burada, yaz ayları geldiği zaman bir kere konuşuyor oluyoruz. Neden? Bu DEDAŞ orada yaşayan insanların hayatını zorlaştırmak, üretimlerini zorlaştırmak için elinden gelen her şeyi yapıyor, her türlü hukuksuzluğu yapıyor, her türlü düşmanca tutumu sürdürüyor. İşte, Urfa'nın Viranşehir ilçesinde de çiftçiler, DEDAŞ'ın borç gerekçesiyle tarımsal sulamada kullandıkları elektriği kesmesi nedeniyle bir eylem yaptılar. Polis müdahale ediyor tabii, TOMA'yla saldırıyor, en az 20 kişi gözaltına alınıyor. Mahallelerine dört gündür elektrik vermeyen DEDAŞ'ı protesto ediyor köylüler ve polis saldırıyor. Neden? DEDAŞ neden bu hukuksuzlukları yapıyor, neden DEDAŞ bu zulmü Kürt köylülerine reva görüyor? Bunu yıllardan beri burada tartışıyoruz fakat bu DEDAŞ'ın ortakları, DEDAŞ'la birlikte hareket edenler, DEDAŞ-iktidar ilişkileri ne ise bir türlü bu hukuksuzlukların önüne, DEDAŞ'ın bu zulmünün önüne geçilemiyor; bir kez daha bunu görüyoruz.

Teşekkür ederim.