GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 6/2/2023 Tarihinde Meydana Gelen Depremlerin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpların Telafisi için Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi İhdası ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:15
Tarih:13.07.2023

ÖMER FARUK HÜLAKÜ (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi selamlıyorum.

Covid-19 pandemisi üzerinden üç yılı aşkın bir süre geçti. Üç yıldır buraya getirdiğiniz hemen her torbanın içerisinde cezaevlerine yönelik düzenlemeler vardır ancak bu düzenlemelerin eşitlikten, adaletten ve genellikten uzak olduğunu her defasında görüyoruz. Bilindiği üzere, pandemi sürecinde dünyanın birçok yerinde af çağrıları yapıldı; cezaevleri karantina bölgelerine dönüşmesin diye, her bir yurttaşın sağlık hakkı teslim edilsin diye birçok ülke bu yönde olumlu adımlar attı. Türkiye'de de beklenti ve talep; eşit, adil ve genel bir infaz düzenlemesinin hayata geçirilmesiydi. Ancak her konuda olduğu gibi iktidar ve ortağının sinir katsayısını arttıran birileri var, her infaz düzenlemesinde ağızlarında sakız ettikleri bir hukuksuzluk var; bunun adı "Kürtler hariç düzenlemesi"dir, bunun adı açıkça "Kürt düşmanlığı"dır. On yıl ceza alan adli suçlular neredeyse hiç yatmadan salıverilecek; hırsızlar, kadın katilleri, yolsuzluk yapanlar, istismarcılar salıverilecek ama siyasi tutsaklara pişmanlık dağıtılacak, infazları yakılacak; gazeteciler, fikir ve düşünce özgürlüğü sebebiyle suçlananlar içeride kalacak.

Bakın, üç yıldır 200'ün üzerinde hak ihlaline sebep oldunuz. Sincan Kadın Cezaevinde 14 tutsak koşullu salıverilme hakkından yararlanamıyor. Hasta tutsak Özge Özbek açık beyin ameliyatı olduktan üç gün sonra tutuklanarak cezaevine atıldı. Daha sonra, infazı ertelenip tahliye oluyor ve tedavisine devam ediliyor ancak bu tedavi sadece üç ay sürüyor, üç ay sonra tekrar tutuklanıp cezaevine atılıyor. "Epilepsi" tanısı konulup nörologların "Cezaevinde kalamaz." raporuna rağmen tahliye edilemiyor. 10 Temmuz Pazartesi akşamı yaşadığı denge kaybı sonucunda kafasını sert bir cisme çarparak hastaneye kaldırılmış ve çekilen tomografide beyin kanamalarının meydana geldiği ve tümör sayılarında ciddi bir artış olduğu görülüyor. Tetkiklerinin yapıldığı hastanedeki doktorlar tarafından ameliyat olması gerektiği fakat ameliyatın da çok riskli bir ameliyat olduğu söyleniyor. Özge Özbek, düşman hukuku uygulanırcasına, iktidar gibi düşünmediği için hem yaşam hakkı hem de tedavi hakkı ihlal edilerek âdeta esir tutuluyor.

Yaşam hakkı kutsaldır, cezaevleri insanları ölüme terk ettiğimiz yer değildir. Afyon Cezaevinde otuz yıldır tutsak olan Dijwar Nesri İsmail ve yüzlerce tutsak bu haktan yararlanamıyor; hasta tutsaklar sağlık hakkına erişemiyor, hasta olmalarına rağmen kelepçelerle muayeneye götürülüyor, Adli Tıp Kurumu raporlarının "Cezaevinde kalamaz." kararlarına rağmen ısrarla cezaevinde tutuluyorlar.

Şu sorulara cevap verebilecek bir kişi var mı bu teklifleri hazırlayan milletvekilleri arasında: Engin Aktaş'ı içeride tutan nedir? Serdar Yıldırım'ı, Abdulkadir Kuday'ı içeride tutan hangi adalettir? Sıtkı Bektaş'ı içeride tutan, daha sonra ölümüne sebep olan nedir? 84 yaşındaki Mehmet Emin Özkan'ı ölüme mahkûm eden hangi hukuktur? Tek başına cezaevinde kalamayacak duruma gelmiş, 5 defa kalp krizi geçirmiş, 4 defa anjiyo olmuş bir kişinin cezaevinde tutulmasını sağlayan hangi mantıktır? Hukuki bir gerekçe olmadığını aslında hepimiz çok iyi biliyoruz. Mesele yasa değil, mesele adalet değil.

İktidarın torba yasasında infaz düzenlemesi varsa parantez içerisinde "Kürtler hariç." yazar. Aslında biz az önce de bunu gördük; Kürtçe bir selam verdi diye masalara vuruldu, tepkiler gösterildi. Ben en çok bunu merak ediyorum, özellikle burada da söylüyorum: Bu sıralarda 100'den fazla Kürt milletvekili var. Seçim dönemlerinde seçmenden oy isterken Kürtçe konuşarak oy istemek iyiydi ama o seçmenlerin birçoğu Türkçe bilmiyor, buradan neden onlara seslenmiyorlar? Orada verdikleri sözleri burada neden söylemiyorlar? Türkçe bilmeyen seçmenleri var. Bence artık bu Kürtçe konusunu biraz daha düşünmeniz gerekiyor, bizim ana dilimizdir.

Kısacası durum şundan ibarettir: Bu iktidarın af yasalarıyla mafyalar, çeteler, katiller salıverilir ama gazetecilere, siyasetçilere, Kürt siyasetçilere kapılar kapatılır. İşte bu sebeple, Kürt halkına yönelik topyekûn bir tecrit ve yıldırma politikası uygulandığını söylüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FARUK HÜLAKÜ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurunuz, tamamlayınız Sayın Hülakü.

ÖMER FARUK HÜLAKÜ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, eğer bir infaz yasası düzenlemesini konuşuyorsak, eğer samimiyseniz buyurun, her tutsağa yönelik eşit, adil, ayrım gözetmeksizin bir düzenlemeye dönüştürelim.

Hepinize teşekkür ediyorum. (Yeşil Sol Parti sıralarından alkışlar)