GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile Bağlı Cetvellerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:16
Tarih:14.07.2023

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA DOĞAN DEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Buradan bizleri dinleyen tüm halkımıza saygı ve sevgilerimi iletiyorum.

Yılın bitmesine beş aydan daha az bir süre kalmışken yapılan ek bütçenin 2023 yılı genel bütçesinin yüzde 25'ini oluşturuyor olması, esasında bizlere bütçenin ek olarak dörtte 1 oranında açık verdiğini ve ihtiyaçları karşılayamadığını göstermektedir. Anayasal zorunluluk sebepli bütçe gelirlerinin ödeneği karşılaması gerektiğinde ek bütçe kadar iktidarca ek gelir kapısı oluşturmak zorunluluğu ve çabası karşımıza çıkmaktadır. Burada akıllara gelen soru, ek bütçeyi karşılayacak gelirin nereden sağlanacağıdır. Ek bütçe demek, ek gelir oluşturmak demek; ek gelir demek, vatandaşın sırtına ek geçici vergi yükü yüklemek demek. Çok iyi biliyoruz ki geçici vergilerden daha kalıcı bir şey yoktur. Yasa gereği, ek bütçe kadar ek gelir gösterilmesi gerekiyor ve ek gelirler, ek bütçeye denk olacak şekilde 1 trilyon 119,5 milyar lira olarak hesaplanmış, bunun yüzde 95'inin de vergilerden karşılanacağı öngörülüyor. Ek bütçenin ek gelirini balonlaşan vergilerin karşılayacağı, bunun 2 kalem olarak en yüksek paylara sırasıyla 310 milyar lira ve 307,6 milyar lirayla KDV ve ÖTV'den alınacağı, dahası yüzde 8 ve 18'den sırasıyla yüzde 10 ve 20'ye çıkarılan KDV ve akaryakıt, motorlu taşıtlar satışları, sigara, alkolden alınacağı, bunun da ek bütçenin daha başlangıçta yüzde 50'sinin vatandaştan KDV ve ÖTV olarak alınacağı açıktır.

Ayrıca, unutulmamalıdır ki ilk kez yürürlüğe giren motorlu taşıtlar vergisinde 3'üncü taksit uygulamasından ek bütçeye 32,3 milyar lira yani ek bütçenin yüzde 2'si kadar bir gelir sağlayacağı ve bu da önümüzdeki yıllarda iktidarın bu uygulamayı sıkışma hâlinde artırarak tekrar edebileceği anlamına gelmektedir. Yani, anlaşılan iktidar bütçe açığını anayasal zorunluluk nedeniyle "Ek gelirlerle kapatalım." derken ek gelirin yüzde 70'inden fazlasını düşük-orta gelirli vatandaşın sırtına yüklemeyi artık alışkanlık hâline getirmiş ve düzeni hâlâ bu şekilde devam ettirmeye çalışmaktadır.

Vatandaşın sırtına yüklenen ek vergilerden bahsetmişken, faiz meselesini de atlatmayalım. Ek bütçenin 80,5 milyar lirası, yani yüzde 7'sinden fazlası da faiz giderlerine ayrılmış bulunmakta. Sayın Erdoğan'ın ve iktidarın faizle nasıl başa çıktığını buradan çok iyi anlıyoruz.

Ek bütçede sunulan deprem payını unutmamak gerek. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, toplamda 112,2 milyar lira bağış yapıldığını, 38,2 milyar lirasının harcandığını, cepte henüz daha 74 milyar lira deprem bölgesi için bütçe bulunduğunu söyledi. Ek bütçeye -Cevdet Yılmaz'ın verilerine göre- elde kalan 74 milyar liranın bir anda yaklaşık 7 katından daha fazla bir ek yapmanın mantığı nedir?

Torba kanuna gizlenen ek bütçeyle öngörülen 794,1 milyar lira ek bütçe açığı verileceği anlaşılıyor; zira, bu harcama karşısında bir gelir gösterilmiyor. Bu nedenle, başlangıçta 659,5 milyar lira olan 2023 yılı bütçe açığının 659,5 milyar artı 794,1 milyar lira yani toplamda en az 1 trilyon 490 milyar lira olacağı anlaşılıyor. Eklenecek ödenek ve gelir tahmini eşit bir şekilde artırılmak zorunda olunduğu için 2023 yılı bütçesinin 659,4 milyar lira olan başlangıçtaki açık tahmini de değişmiyor.

Enflasyon sonucu kamu personelinin maaş ücretleri ile emeklilerin aylıklarına yapılan zamlar genel bütçede ek olarak 794,1 milyar liralık ek bir yük bindirmekte ve bu yükün Meclise sunulan torba yasada gizlenmiş, Anayasa'ya aykırı bir teşebbüs olduğu görülmektedir. Anayasa'ya açıkça aykırı olan bu yetkiyle Cumhurbaşkanı bütçeye toplam 794,1 milyar lira ödenek ekleyebilecek. Buradan da anlaşılacağı üzere, ek bütçe teklifi, bir torba yasası teklifiyle 2023 yılı bütçesinde toplam 1 trilyon 914 milyar lira ödenek eklenmesinin yolu açılıyor. Nihayetinde, genel bütçe yetmedi, zengin mükelleflerden alınması gereken bütçe gelirleri, gariban vatandaştan zorla alınmaya çalışılıyor. Ek bütçe ve torba yasada Anayasa'ya aykırı bir şekilde geçirilmeye çalışılan kanunla beraber bütçe açık vermeye devam ediyor. Gelir-gider dengesi bozukken makas daha da açılıyor. Sayın Erdoğan'a, Anayasa'ya aykırı bir şekilde, gelir gösterme yükümlülüğü olmadan ek bütçe yetkisinin verilmesiyle Meclis işlevsizleştiriliyor, hesap verilebilirlik ortadan kaldırılıyor. Yıllardır hesap vermekten uzak, sürekli bütçeye borç yükü bindiren, küçük kurnazlıklarla dolu kanunlarla, kısa vadeli, günü kurtarma planları yapan iktidar aynı tutumu sergilemekten maalesef geri durmuyor.

Tüm bunlar yaşanırken gelin bir de halk ne durumda ona bakalım: Dul ve yetimler ne durumda, kaç lira maaş alıyorlar, aldıkları maaşla geçinebiliyorlar mı diye kimse sorgulamıyor.

Bakınız, bugün eşini kaybetmiş bir kadın 5.625 lira maaş alıyor. Zam sonrası ne olacak bilinmez fakat şu an asgari ücretle arasında 5.757 lira fark var yani aradaki fark maaşın kendisinden daha fazla. İnsanlar asgari ücretle geçinemiyor, bu -ayrıcalıklı- insanlarımız bu paralarla nasıl geçinecek? Geçinmek bir yana bu para kiralarını bile karşılamıyor. Sorarım sizlere, deprem sonrası evini barkını, eşini yitirmiş, çalışacak durumu olmayan bir anne bu paralarla nasıl geçinecek? Anne babasını depremde kaybeden bir üniversite öğrencisi bu paralarla nasıl okul masraflarını karşılayacak? İnsanlarımız pazardan elleri boş dönüyor; akaryakıt fiyatları aldı başını gidiyor, bugün bir araç deposu 1.500 liraya doluyor; çiğ süt fiyatı yerlerde, market fiyatının üçte 1'i, süt üreticisi kan ağlıyor; çiftçinin hasadı tarlada, TMO köylüyü bekletiyor, ürünler harman yerinde bekliyor. Ülkemizde herkese düşen pay var; vatandaşa, garibana bu paydan yine yoksulluk, çaresizlik düşüyor.

Yine aynı konu engelli ve yaşlı vatandaşlarımız için geçerli. Yaşlı aylığı 2.348 TL, yüzde 40 ile 69 arası engelli aylığı 1.874 TL; yüzde 70 ve üzeri engelli aylığı 2.811 TL. Arkadaşlar, bu miktarlarla tek başına yaşayan ve bakacak yakını olmayan bir engelli, bir yaşlı nasıl geçinir, ne yapar, ne yer, ne içer? "İnsaf, insaf, insaf!" diyoruz.

Son olarak gündemimizde olmaması gereken konulardan biri, geçtiğimiz günlerde Millî Eğitim Bakanı çıkıp diyor ki: "Karma eğitim esas ama kız okulları kurmak gerekiyorsa kurulur." Çocukları kız, erkek diye ayıracağınıza çocukların karınlarını doyurun. Öte yandan ÇEDES'le, okullara atama bekleyen psikolojik danışman ve rehber öğretmenler dururken vaiz ve imamlar görevlendiriliyor. Okullarımızda ilahiyat eğitimi almış öğretmenler tarafından verilen din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri varken böyle bir uygulamaya derhâl son verilmelidir. Bu söylem ve eylemler laiklikle, eğitimin bütünsellik ilkesiyle, laik eğitimle taban tabana zıttır; kamuoyunun, özellikle eğitimcilerin dikkatine arz ediyoruz.

Son olarak bir şey söyleyeyim: Dün -özellikle AK PARTİ'li arkadaşlara sesleniyorum- Antalya'dan çok sevdiğim bir dostum, AK PARTİ'li, Tayyip Bey hastası, günde herhâlde Tayyip Bey'le ilgili 20 tane "tweet" atan ve sürekli muhalefeti eleştiren bir tavrı olan yakın bir arkadaşım arayıp şöyle bir şey söyledi: "Sayın Başkanım, ne olursunuz beni kurtarın." "Hayırdır ağabey?" dedim. "Bizimkiler emeklilere maaş zammı yapmadılar, ben emekliyim. Tayyip Bey'i çok sevdiğim için, sürekli savunduğum için herkes beni arayıp bana inanılmaz şeyler söylüyor, çok üzülüyorum. Lütfen, siz bu işe el atın." dedi. Buradan da size bu konuyu aktarmış olayım. Ve son bir şey daha söyleyeyim: Biraz önce, Aydın Milletvekilimiz sevgili Mustafa Savaş "Ekonomiyi çok iyi yönettiğimiz için burada oturuyoruz." dedi; ben de biraz kafamı kurcaladım, baktım ki güvenlik politikaları üzerinde seçimde muhalif olan herkesi terörist ilan ederek ve güvenlik politikaları uygulayarak kazandığınız seçim için şimdi "Biz devleti çok iyi yönetiyoruz, biz ekonomiyi çok iyi yönetiyoruz, o yüzden bize oy verdiler." diyorsunuz. Oysaki devletin bütün imkânlarını kullanarak seçim aldınız, millet inliyor; boşanmalar, intiharlar her geçen gün artıyor, çocuklarını bu yıl üniversiteye gönderemeyen milyonlarca insan oldu, harçlık veremeyenler, pazar parası bulamayıp eşlerinin yüzüne bakamayanlar ve inanılmaz derecede bir sendrom, bir sıkıntı... Siz hâlâ "Biz ekonomiyi çok iyi yönetiyoruz, o yüzden millet bize oy veriyor." diye düşünüyorsanız bunu da sizin vicdanınıza bırakıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DOĞAN DEMİR (Devamla) - Sayın Başkanım, bitirmek üzereyim.

BAŞKAN - Buyurun.

DOĞAN DEMİR (Devamla) - Ayrıca, son olarak şunu da söyleyeyim, ben 1999 yılında Kocaeli'de deprem yaşamış birisi olarak söylüyorum: Bu aldığınız harçların, paraların birçoğunu, belki tamamına yakınını depremde kullanmayacağınız gibi... O süreçte yaşadıklarımızı da hep beraber gördük, hiçbir şey olmadı. Ayrıca, o övündüğünüz TOKİ'nin söz verip de yapamadığı ve bugüne kadar 50 bin vatandaşın TOKİ'yle mahkemelik olduğunu da buradan bilgilerinize sunar, saygılar sunarım. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)