Konu: | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile Bağlı Cetvellerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 16 |
Tarih: | 14.07.2023 |
YEŞİL SOL PARTİ GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Sayın Başkan, sayın vekiller; 2021 yılıydı, bu Genel Kurulda 2022 bütçesini görüşüyorduk, daha bütçe görüşmeleri bitmeden biz o zaman demiştik ki yine bu kürsüde: "Bütçe kadük hâle geldi, 2022 bütçesi bu şekilde kullanılmaz hâle geldi." demiştik; "Yok." dediniz, sonra 2022 bütçesi için ek bütçe geldi biliyorsunuz. Sonra 2023 bütçesini konuşuyorduk yine bu Genel Kurulda, yine söyledik bunu "Bu bütçe gerçekleri yansıtmıyor." dedik, itiraz ettiniz; şimdi yine geldik, burada ek bütçeyi konuşuyoruz 2023 için. Yani ne demek oluyor bu biliyor musunuz? Sizin öngörüsüzlüğünüz sadece hazırladığınız orta vadeli ekonomik program vesaire gibi yerlerde değil, sadece Merkez Bankasının ve hazinenin öngörülerinin tutturulamamasında değil, hiçbir şeyde öngörüleriniz doğru çıkmadı. Şimdi, bunu bir kenara koyalım. Hiç düşünmüyorsunuz ya "Düğmeyi nerede yanlış ilikledik de bu hâle geldik?" diye. Bu gidişle önümüzdeki ekim, kasım, aralık aylarında 2024 bütçesini tartışacağız, aynı durumla karşı karşıya kalınacak çünkü... Neden bunu söylüyorum? Yeni ekonomi, Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Şimşek dedi ki: "Artık rasyonel politikalar uygulamamız lazım." Yani irrasyonel politikaların sonuna geldik. İşte, 2022 ve 2023 bütçelerinde ek bütçe yapma ihtiyacı sizin irrasyonel politikalarınız yüzünden ortaya çıktı ve bunu sizin kendi Ekonomi Bakanınız itiraf etti; itiraf etti, keşke burada olsaydı, birlikte konuşurduk.
Şimdi, niye bunları söylüyorum? Bakın, başka bir şey var, öngörüsüzlüğünüz sadece ekonomide değil, dış siyasette, dış ilişkilerde de böyle bir durum var ve bugün bir şeyler tartışılıyor, onun üzerine bazı cümleler kurmak istiyorum çünkü ekonomiyle doğrudan ilişkili. Ekonomide yaşanan krizin, sizin öngörüsüzlüğünüz ve yanlış politikalarınız yüzünden yaşanan krizin tabii ki bazı alanlarda yansımaları oluyor; dış politika. Nedir? Birdenbire Avrupa Birliğine üyeliği keşfettiniz değil mi? Cumhurbaşkanı Erdoğan birdenbire keşfetti bunu. Avrupa Birliğine üyelik önemli, doğru, önemli. Kendisi burada 2017 yılında Meclisin açılış konuşmasını yapıyordu, 1 Ekim 2017'de dedi ki: "Bizim artık Avrupa Birliğine üyelik diye bir derdimiz, sorunumuz yok, kapattık o defteri." Aradan altı yıl geçti -öngörüsüzlük böyle bir şey işte- şimdi Avrupa Birliğine üyeliği tartışıyorsunuz. Şimdi, iyi bir şey böyle bir noktaya gelinmiş olması ama yanlış yerden tutuyorsunuz, yine yanlış yerden. Neden? Şöyle tartışılıyor: Sanki Türkiye'nin Avrupa Birliğine üyeliğini İsveç engelliyordu, sanki vize serbestisi konusundaki engelleri İsveç çıkartıyordu, birdenbire dediniz ki: "Biz İsveç'in yolunu açalım, İsveç de Avrupa Birliğine üyeliği desteklesin ve vize serbestisi konusundaki adımlarımızı desteklesin." İsveç mi engelliyordu bunu? Yine yanlış yerden bakıyorsunuz meseleye. Şimdi, bir de üstelik NATO'yla bunu ilişkilendirmeye kalkıştınız. Yahu el insaf yani NATO 1949'da kurulmuş, Avrupa Ekonomik Topluluğu 1959'da kurulmuş, 1958'de Roma Anlaşması yapılmış; Türkiye 1999'da yani bundan tam kırk yıl sonra aday ülke hâline gelmiş, müzakereler başlamış, böyle bir durumla karşı karşıyayız. 1999'dan bugüne kadar yirmi dört yıl geçmiş, şimdi tekrardan sil baştan. Çünkü yanlış politikalar yüzünden bu hâle gelindi. Yani Türkiye'nin Avrupa Birliğine üyeliğini engelleyen İsveç, o, bu falan değil; sizin günün birinde "Kopenhag Kriterlerini uygulamayacağız, biz artık bunun yerine Ankara kriterlerini geçireceğiz." demenizdir. İşte, Ankara kriterleriyle bu hâle geldiniz. Eğer Kopenhag Kriterlerini uygulamaya devam etseydiniz, reformları gerçekleştirmeye devam etseydiniz, demokratikleşme, hukukun üstünlüğü konusunda adım atmaya devam etseydiniz, Kürt sorununda demokratik barışçı çözüm doğrultusunda adım atmaya devam etseydiniz bugün bu noktaya gelinmeyecekti. Şimdi bu noktaya gelindi. Peki, güzel, bu noktaya gelindi, devam edelim buradan.
Sizin Ankara kriterleriniz nedir, nedir Kopenhag Kriterleriyle karşılaştırdığınızda? Kopenhag Kriterlerinde mi diyordu ya "Kayyum atayın." diye? "Yerel demokrasiyi, sandık hukukunu yerle bir edin." diye Kopenhag Kriterlerinde mi yazıyordu? Hayır, sizin Ankara kriterlerinizde yazıyordu ve bu nedenle Venedik Komisyonuyla ve Avrupa Konseyiyle kavgalı hâle geldiniz, ağır eleştiriler aldınız. Ankara kriterleri işte! Sadece bu mu? Kopenhag Kriterlerinde mi yazıyor "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamayın." diye? Orada mı yazıyor "Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin maddelerini çiğneyin." diye. Hayır ama Ankara kriterlerinde var bunlar. Kopenhag Kriterlerinde mi yazıyor "Siyasi nedenlerle siyasileri tutuklayın." diye, orada mı yazıyor? Orada mı yazıyor "Gazetecileri hapse atın, RTÜK aracılığıyla bütün muhalif medya üzerinde Demokles'in kılıcı gibi cezaları sallandırın." diye? Kopenhag Kriterlerinde mi var "FATF'nin gri listesine girin, terörün finansmanıyla mücadele konusunda gerekli adımları atmayın." diye? Hayır ama Ankara kriterlerinizde var işte bunlar. O kadar çok şey söylenebilir ki. AYM'nin kapatılması tartışması Kopenhag Kriterlerinde mi var? HDP'nin kapatılması için adım atılması Kopenhag Kriterlerinde mi var? Hayır, bunların hepsi sizin Ankara kriterlerinizde var. Grevleri erteleme Ankara kriterlerinizdir, toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkının kullanmasını engellemek Ankara kriterlerinizde var; hepsi, bunlar var. "Avrupa Konseyinde Türkiye'yi izleme sürecine düşürün." diye mi yazıyordu Kopenhag Kriterlerinde? Hayır ama Ankara kriterleriniz sonucunda Avrupa Konseyinde Türkiye'yi izleme sürecine aldırdınız ve devam ediyor hâlâ.
Avrupa Parlamentosu her yıl ilerleme raporu yayınlıyor, Türkiye için koskoca bir bölüm oluyor o ilerleme raporunda ve her seferinde, her yıl o ilerleme raporlarında çok ağır eleştiriler yöneliyor Türkiye'ye, sizin iktidarınızın icraatlarına. Ne yapıyor Dışişleri Bakanlığı? "Efendim, bu raporlar bizim için yok hükmündedir." Ya, öyle mi? Avrupa Parlamentosunun yani Avrupa Birliğinin Parlamentosu olan yerin hazırladığı ilerleme raporları sizin için yok hükmünde Ankara kriterlerine göre.
Şimdi ne yapacaksınız peki? Şimdi tekrar yayınlanacak sonbaharda Avrupa Parlamentosunda ilerleme raporu, ağır eleştiriler geliyor ve ağır eleştirilerin ötesinde çok ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya ülkemiz. Nedir, onu da size söyleyeyim: Yeniden imtiyazlı ortaklık fikri Avrupa Parlamentosunda ve dolayısıyla Avrupa Birliği içinde gündeme getirilmek üzere ısıtılıyor. İmtiyazlı ortaklık ne, biliyor musunuz? Rencide edici bir şey. Yani diyorlar ki: "Biz size çok iyi imtiyazlar vereceğiz ama Avrupa Birliğine almayacağız." İlk önce Almanya'da Hristiyan Sosyal Birlikte, Hristiyan Demokrat Partisinin kardeş kuruluşunda bu fikir ortaya çıktı, sonra Hristiyan Demokrat Parti bunu benimsedi, sonra Merkel iktidar oldu, Almanya'ya bunu benimsetti, sonra Merkel Avrupa Birliği içinde bunu Fransa'ya benimsetti; bu tehlike Demokles'in kılıcı gibi sallanıyor. İmtiyazlı ortaklık demek "Biz Türkiye'yi Avrupa Birliğine girmeye değer görmüyoruz ama size işte böyle bir yer sağlıyoruz." demek, rencide edici bir durum ve eğer gereken adımlar atılmazsa yani Kopenhag Kriterlerine geri dönüş yapılmazsa işte o zaman çok ciddi bir durumla karşı karşıya kalınacak bir kez daha.
Neden önemli Avrupa Birliği sizin için de bütün ülke için de? Çünkü ekonomi açısından yaşadığımız krizin çözümlerinden bir tanesi Avrupa'yla ilişkilerde. Neden mi? Türkiye'nin ithalatı ve ihracatı en güçlü olan yer Avrupa Birliği ülkeleri, büyük oranda Avrupa'yla siz ithalatınızı ve ihracatınızı yapıyorsunuz. O yüzden, şimdi niye bunları söylüyorum? Sizin yanlış öngörüleriniz Avrupa'yla ilişkilerde bizi buraya getirdi, daha kötü bir noktaya getirmemesi için adım atılması gerekiyor. Evet, Avrupa Birliğine tekrardan dönüş yapıp tekrardan Kopenhag Kriterleriyle ilgili adım atılacaksa, tekrardan reformcu bir anlayış geliştirilecekse doğru olandır ama biz sizin samimiyetinize inanmıyoruz bu konuda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) - Sayın Başkan, toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Oluç, tamamlayın lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) - Çünkü bunları yapabilmek için esas itibarıyla demokrasinin evrensel kurallarına uygun adımların atılması gerekiyor, hukukun evrensel ilkelerine ve demokratik ilkelerine uygun adımların atılması gerekiyor; insan hak ve özgürlüklerinin, evrensel olan insan hak ve özgürlüklerinin hepsinin bu ülkede uygulanması gerekiyor yani demokratikleşmeye ihtiyaç var, hukukun üstünlüğüne ihtiyaç var, kuvvetler ayrılığına ihtiyaç var, Kürt sorununda demokratik, barışçı çözüme ihtiyaç var. Demokratikleşme ile Kürt sorununda barışçı, demokratik çözümün birbirinden ayrılamaz, birbirine içkin olan konular olduğunu hepimiz biliyoruz; bunlara ihtiyaç var. Eğer buraya tekrardan dönecekse iktidar biz her türlü desteği Meclis içinde ve Meclis dışında vermeye hazırız; yeter ki samimi, tutarlı ve kararlı olun.
Teşekkür ediyorum. (Yeşil Sol Parti sıralarından alkışlar)