| Konu: | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile Bağlı Cetvellerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 16 |
| Tarih: | 14.07.2023 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 34 sıra sayılı 2023 Yılı Ek Bütçe Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Notlarım arasında Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısına bu seneki ek bütçe kanun teklifi çalışmalarına katıldığı için teşekkür etmek vardı ancak iki nedenden dolayı biraz tereddüt ediyorum teşekkür edip etmeme konusunda. Çünkü geçen yıl Fuat Oktay Bey'i biz buraya çok çağırdık, gelmemişti; en azından Cevdet Bey geldi, konuşacak kısımlarda vardı ama daha sonraki kısımlarda olmadığını gördüm, soru-cevapta buradaydı. Bir ikincisi, soru-cevapta -birazdan değineceğim vaktim kaldığı sürece- yani bazı konularda öyle cevap verdi ki yani "Keşke o değerlendirmeleri biz burada duymasaydık." noktasına bizi getirdi ama yine de ben görüşmelere katıldığı için kendisine teşekkür ediyorum ama tabii, sürekli burada olmasını elbette bekleriz.
Şimdi, o zaman Sayın Yılmaz'ın -nasılsa kendisi dinleyecektir- bir tane değerlendirmesiyle başlamak istiyorum. Bu, kur korumalı mevduat... Geneli üzerinde sorular sorulunca kur korumalı mevduatla ilgili eleştirilere şöyle bir açıklama getirdi: "Ya, maliyeti oldu ama maliyeti kadar faydası da oldu." şeklinde bir değerlendirmesi oldu. Tabii, maliyetinin ne olduğunu bize söylemedi. Hâlâ kur korumalı mevduatın bütçeye ve Merkez Bankasına -şimdi bütçenin yükü de Merkez Bankasına aktarılıyor- maliyetinin ne olduğunu biz -yani doğrudan maliyeti anlamında söylüyorum- zaten biliyor değiliz, şu anda bilmiyoruz. Bununla ilgili birtakım çalışmalar var, yani bunun işte, geçen yıl 200 milyar TL, bu yıl da 350 milyar TL civarında olacağına ilişkin çalışmalar var. Şimdi işin bir yanı bu fakat yani bu açıklamadaki talihsizlik şu: Yani kur korumalı mevduata Türkiye'yi götüren nedenleri hiç konuşmadan -tamam mı- sanki kendi kucaklarında buldular bunu, bir başkası yaptı, "Ya, kur korumalı mevduatı getirmeseydik işler daha kötü olacaktı." gibi bir açıklama yaptı. Böyle bir açıklama kabul edilebilir mi arkadaşlar? Bakın, kur korumalı mevduata Türkiye'yi götüren şartları tekrar bir gözden geçirmemiz lazım. Bugünkü ek bütçeyi konuşmamızın, geçen yıl yine ek bütçeyi konuşmamızın temel nedeni bu. Bugün bir barınma krizi konuşuyorsak, gıda krizi konuşuyorsak, bugün alım gücündeki düşüklüğü konuşuyorsak bu bizi 2021 yılı Eylül ayında alınan kararlara götürüyor. O kararlar kur korumalı mevduatı da doğuran kararlardı.
Şimdi, 2021 yılı Eylül ayında Tüketici Fiyat Endeksi yüzde 19,58'di arkadaşlar, bugün yüzde 38, yıl sonunun yüzde 55'le biteceğini uzmanlar tahmin ediyor, yıl ortalarında da yüzde 85'i gördük. Değerli arkadaşlar, dolar kuru 2021 yılı Eylül ayında 8 TL'ydi, bugün dolar kuru 26 liranın üzerinde. Şimdi, politika faizi 19'du 2021 Eylülde, bugün 15 ama Merkez Bankası diyor ki: "Ben bunu artıracağım." Piyasa faizinin ne olduğunu zaten bilmiyoruz ama 2021 Eylülünün 2 katı kadar da piyasa faizi var bugün. Dolayısıyla şöyle bir hesap yapalım: Her şey normal şartlarda gitmiş olsaydı 2021 Eylülünden bugüne, bugün 10,5 lira bir dolar kurunu konuşacaktık. Hesabımı neye dayandırıyorum? Çok basit, Türkiye enflasyonu ile Amerika'nın enflasyonunun farkı kadar; işte, yıllık yüzde 15, iki yıl üst üste artış olunca -yaklaşık iki yıl geçti- 10,5 lira olacaktı dolar kuru. Bakın, doğrudan sadece 3 tane etkiyi söylemek istiyorum, dolar kurunun yani 26 liraya gelmesinin etkisi: Dış borçların TL karşılığındaki artışı 7 trilyon 130 milyar lira arkadaşlar. Buna kimisi diyor ki: "Ya, niye TL'ye çevirip bakıyorsunuz, dolar olarak artmadı?" Ya, bütçemiz TL, üretimimiz TL. Dolayısıyla TL üzerinden bakmak kadar normal bir şey olamaz. Nihayetinde, bunu TL kazanıp ben bu borçları ödeyeceğim.
Bakın, buradan gelen yük, dolar kurundaki artışın yani 10,5 liraya göre ekstra artışın yükü, dış borç anapara üzerindeki yükü 7,1; iç borç faiz, kamu faiz üzerindeki yükü 2,1 trilyon lira değerli arkadaşlar. Bugün, şimdi bir kısım AK PARTİ'li arkadaşların da dediği gibi "İşte, 2002'ye göre faiz yükümüz şöyle düştü." filan değil, önümüzdeki dönemde ödeyeceğimiz faize bir bakın bakalım, 2,8 trilyon lira merkezî yönetim bütçesinin önümüzdeki dönemde ödeyeceği faiz var. Bu nereden çıktı buraya? 2021 Eylülünde 720 milyar liraydı bu. 720 milyardan 2,8 trilyon liraya çıktı. 2,1 trilyon lira işte sizin kuru patlatmanızın, faizi patlatmanızın Türkiye'nin kamu maliyesine sadece iç faiz olarak maliyeti. Şimdi, bunları görmeyeceksiniz... Kur korumalı mevduattan da uzmanların tahminini alırsak yaklaşık 545 milyar lira geliyor. Dolayısıyla 3 kalem üzerinden maliyet 9,7 trilyon liradır arkadaşlar, Türkiye'yi kur korumalı mevduata götüren maliyetler. Şimdi, bunu bütçeyle ilişkilendirirsek orijinal bütçeye göre Türkiye bütçesinin 2,2 katı, anlatabiliyor muyum? Yani Türkiye bütçesi 100 ise burası 220 olmuş, buradan kurun artmasının Türkiye'ye getirdiği maliyet. Bu, bu kadar önemli bir maliyettir. Bunları yok sayacaksınız, ondan sonra "Efendim, kur korumalı mevduat olmasaydı işte dolar şöyle olurdu..." Sanki dolara istikrar mı kazandırdınız? Kur korumalı mevduat geldi de ne oldu? 18'e fırlayan kur 11'e düştü, ondan sonra birtakım makro ihtiyatilerle, başka şeylerle 18'de tuttunuz, şu anda 26 lira. Yıl sonunda ne olacağını da hiç kimse bilmiyor. Üstelik, Türkiye bu kadar yüksek bir maliyete katlandı. Yani bütçenin 2,2 katı kadar dışarıda bir bütçe gideri oluştu değerli arkadaşlar. Bunların sıkıntısını zaman içerisinde hep beraber yaşayarak göreceğiz.
Şimdi, mazeret... Efendim, ağızlarında hiç bitmeyen bir mazeret. Bunu Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısına da söylüyorum, gelsin bunların cevabını versin. Mazeretlerden bir tanesi Rusya-Ukrayna savaşı. Şimdi diğerlerini de sayacağım, depremle ilgili olan kısmı da söyleyeceğim. Ya, Rusya, Ukrayna savaş yapıyor, onların parasındaki değer kaybına bakıyorsunuz, değerli arkadaşlar, Eylül 2021'den bugüne Rus rublesindeki dolar kuru artışı yüzde 27. Savaşan ülkedeki kur artışı yaklaşık iki yılda yüzde 27, Ukrayna'da yüzde 38. Türkiye'de kaç? Yüzde 225. Değerli arkadaşlar, siz bana ne Rusya-Ukrayna mazereti söylüyorsunuz. Bu savaş bizi savaşan ülkeden daha kötü hâle getiriyorsa o zaman zaten biz bitmişiz demektir. Zaten bittik de onun da kanıtıdır bu. Savaşan ülkelerin parasındaki değer kayıpları, daha doğrusu kur artışı -değer kaybı farklı bir hesap- yüzde 27, yüzde 38 olacak, bizde yüzde 225 olacak. Demek ki o kadar hasta ki sizin yarattığınız ekonomi... Yani orada savaşan ülkelerden, onların savaşından biz burada daha fazla etkileniyoruz. Bu, aslında bunun itirafıdır. Böyle bir mazeret olur mu? Biraz sorumlu konuşmak lazım ya. Şu Parlamentoya hiç olmazsa biraz saygılı olun. "Efendim, Rusya-Ukrayna savaşı çıktı, bizim bütçemiz bozuldu." Var mı böyle bir şey? Veya "Enflasyonumuz arttı." Dünyanın neresinde böyle bir şey var?
Şimdi, gelelim şu bütçe açığı meselesine. Bir kısım AK PARTİ'li arkadaşlar, Cumhur İttifakı'ndan arkadaşlar, 2022 yılında bütçe açığının da düşük olduğuna ilişkin burada zafer naraları attılar değerli arkadaşlar. Şimdi, 2022 orijinal bütçesinde bütçe açığı ne olacak denilmiş? 278 milyar lira. 2022 orijinal bütçesinde yani 2021 Eylül'ünde 2022 için 278 milyar lira bütçe açığı öngörülmüş. 2022 girmiş, yılın gerçekleşmeleri olmuş, elimize sekiz aylık veri gelmiş, 2022'nin bütçe açığının 278 milyar liradan 461 milyar liraya çıkacağını tahmin etmiş Hükûmet, artırmış; ağustos verisi var elimizde üstelik. Üç ay sonra, dört ay sonra gerçekleşme ortaya çıkmış, açık 139 milyar liraya düşmüş. Şimdi bu 139 milyar lira üzerinden "Bakın, bizim bütçe açığımız nasıl da düşük gerçekleşti işte." filan diye burada yani sanki karşısında hiç bu işi bilmeyen insanlar varmışcasına birtakım laflar konuşuluyor ya, çok ayıp, hakikaten bunu buradan yadırgadığımı ifade etmek istiyorum. Nasıl bir iyileşme oldu? Bütçenin hangi kalemini iyileştirdiniz de siz 461 milyar liraya kadar çıkardığınız bütçe açığı 139 milyar lira olarak gerçekleşti. Bunu bize burada bir izah edin; Maliye bürokratları burada, bunun bize bir izahını yapsınlar. Harcamaları gizlendi, bir kısım harcamalar öbür tarafa aktarıldı yani o şekilde bir bütçe açığı bu. Ya, bu bütçe açığı üzerinden şimdi "2022'de bütçe açığımız çok iyi oldu..." O zaman şu soruyu sormazlar mı size: 139 milyar lira olarak 2022'de bütçe açığınız gerçekleşiyor, 2023 bütçe açığını niye 660 milyar lira olarak yaptınız? Deprem nedeniyle mi yaptınız? Depremin olacağını mı biliyordunuz? 2022 yılının Eylül ayında bütçeyi yaparken Şubat 2023'teki depremden haberiniz mi vardı da bütçe açığını 4-5 katına çıkardınız? Ya bunların bir mantıklı izahının olması lazım, böyle bir şey olabilir mi? Hiçbir mantıklı izahı yok. Hesap yok, kitap yok ortada, bütçe filan kalmamış, hiçbir hesabına şu anda Maliye Bakanlığının, Strateji Bütçe Başkanlığının verdiği... Emin olun, bakın, yıllarca bu verileri kullanmış, bu işin içinde bulunmuş eski bir bürokrat olarak söylüyorum. Hakikaten hiçbirinin güvenecek, itimat edecek bir yanı kalmadı. Piyasa bunu biliyor Sayın Yılmaz, piyasa bunu biliyor, piyasa bunu bildiği için de en kötüyü fiyatlandırıyor. Yani sizin açıkladığınız 139 milyara göre bir risk primi koymuyor. Veya şimdi "660 milyar lira bütçe açığı olacak 2023'te." diyorsunuz. Efendim, bunun yüzde 10... Borçlanma limiti yüzde 10 -biliyorsunuz, kanundan kaynaklanan şeyler var- 728-730 yapıyor ama borçlanma limitini, borçlanma iznini 3 katına çıkarıyorsunuz ya, 2,2 trilyon liraya çıkarıyorsunuz. Bu nasıl bir şeydir? Bunu anlamak mümkün değil. Bütçe, 660 milyar lira bütçe açığı diyor; borçlanma limiti 730 milyar lira -kanunla verilen yetkiden- ama ondan sonra, geçen hafta, daha dün çıkan kanunla izin 2,2 trilyon liraya çıkıyor, bunu bize bir izah edin. Hiçbir şekilde bunların bir izahında bulunmuyorsunuz. Ama bu ne oluyor? Bunu piyasa biliyor, bu kadar borçlandığına göre açık daha fazla olacak diyor. Olmayacaksa da burada piyasayı, kamuoyunu, Parlamentoyu ikna edecek şeyler söylemeniz lazım. "Her şey iyi, her şey iyi." demekten başka bir şey söylemediniz. Her şey iyiyse bunlar ne o zaman? Niye borçlanma limitini 3 katına çıkarıyorsunuz, bütçenin verdiği yetkinin üzerine çıkarıyorsunuz? Bunu bize söylemeniz lazım.
Şimdi, aylık bütçe sonuçlarına bakıyorsunuz değerli arkadaşlar. 2022 yılında Ocak-Mayıs döneminde, beş aylık dönemde -bütçedeki tuhaflığa bakın- bütçe açığı vermemişiz, 125 milyar lira bütçe fazlası verilmiş. 2023'ün Ocak-Mayıs dönemine geliyorsunuz, bütçe fazladan bu sefer açığa dönüşüyor, 264 milyar liraya. Şimdi, "Bu nasıl oldu?" diye soracak olursak, bir soru-cevap şeklinde olsa diyecekleri tek şey var: "Deprem." Arkadaşlar, deprem filan değil, analizi yanlış yapmayın. Niye deprem değil? Çünkü ocak-şubatı da söyleyeyim o zaman size. Geçen yılın ocak-şubatında 100 milyar lira fazla vermişsiniz ama bu yılın ocak-şubatında açık 203 milyar lira olmuş. Yani deprem olmadan deprem harcaması mı yaptınız? Yani hakikaten ya depremi öngörerek harcamalarına önceden başladınız... Ben bunu bilmiyorum, böyle bir şey olamaz. Şimdi, varsa yoksa "deprem, deprem, deprem" deniliyor. Deprem değil, kötü yönetimin faturasıdır bu, bunu açıkça konuşmanız lazım. Madem depremdi, o zaman niye Cumhurbaşkanına ödenekleri oradan oraya, oradan oraya aktarma yetkisi aldınız? Şimdi buradan yaklaşık 500 milyar lira deprem nedeniyle ilave ödenek alınacak, bunların çok az kısmı belki depremde kullanılacak, ondan sonra bunları alacaksınız başka tarafa aktaracaksınız. Bu net bir şekilde zaten ortada gözüküyor. Veya borç, ocak-mayısta faiz harcamaları değerli arkadaşlar, geçen yıla göre yüzde 95 artmış, ilave faiz ödeneği 80 milyar lira, bunlardan bahseden yok. Şu andaki hesaba göre bile bütçenin bu yıl 646 milyar lira bir faiz ödemesi olacak. Az önce iç faiz ödeme yükümlülüğünün 723 milyar liradan son iki yılda 2 trilyon 787 milyar liraya çıktığını zaten ifade etmiştim.
Şimdi, ek bütçe ihtiyacı niye doğdu? Yani bunu net bir şekilde ortaya koymak lazım. Bunu az önce aslında kısmen açıklamış oldum. Elbette deprem var, Allah bir daha yaşatmasın, depremi inkâr etmek mümkün değil; elbette bu depremin bize maliyeti olacak, bütçemize bir yükü olacak ama bu sizin dediğiniz şekilde filan bir şey değil. Yani burada siz işte "482 milyar lira giderler için, toplamda 527 milyar lira." diyorsunuz. 527 milyar lirayı esas alırsak, Merkez Bankasının birim fiyat çalışması var, ona göre 736 bin tane konut yapılması lazım ama Sayın Cumhurbaşkanının -yapılıp yapılmayacağı belli değil- söylediği konut sayısı 319 bin. Dolayısıyla zaten hesabın tutmadığı da net bir şekilde ortada.
Şimdi yeni baştan bir bütçe yapılıyor. Şu sıra sayısı, değerli arkadaşlar, şunun 107 sayfa cetvelleri var, 107 sayfa. Tamam mı? Şimdi, bütçe yapıyorsunuz, güzel, ya bu kadar da kâğıt israfı var. Şu Cumhurbaşkanının ödenekleri oradan oraya aktarma yetkisini niye aldınız? Hiç olmazsa bir sayfalık bir cetvel yapardınız, alırdınız, zaten Cumhurbaşkanı bunları yapacak. Yani dolayısıyla bu da neyi gösteriyor? Sahici olmadığını gösteriyor. Şimdi deprem denilecek, yarın bir gün deprem için tahsis edilen -yıl sonu geldiğinde bunların hepsini konuşacağız- ödeneklerin önemli bir kısmının başka gider kalemlerine, kendi beceriksizliklerinizden kaynaklanan gider kalemlerine aktarıldığını daha önce yaşadık, net bir şekilde şimdi yaşayacağız.
"Deprem, deprem" derseniz, geçen yıl bütçenin, orijinal bütçenin yüzde 62'si kadar niye ek bütçe aldığınızı buradan sorma hakkımız vardır tekrar size. Bakın, geçen yıl bütçe 100'se üzerine 62 lira ilave bütçe alınmıştı. Geçen yılda mı deprem vardı? Ama kötü ekonomi politikaları geçen yılı da etkiledi, bu yılı da etkiledi. Dolayısıyla bunların hepsine baktığımızda aslında depremin bir bahane olduğunu net bir şekilde görüyoruz.
Şimdi, deprem demişken, deprem yardımları 115 milyar lira. Şimdi bütçeden para ayırıyoruz, bu deprem yardımları ne oldu hakikaten? Bunlar nerede kullanılacak yani bunlara 115 milyar liraya ilave olarak bunlar mı kullanılacak, bunu bilmiyoruz. Bir de fon kurulmuştu, şimdi vaktim olmadığı için bunların detaylarına giremeyeceğim. Hep sorduğumuz bir de deprem vergileri vardı. Bakın, bu rakamları muhalefetteki bazı arkadaşlar da yanlış kullanıyor, burada daha teknik açıklamasını şimdi yapacak değilim ama 2003-2023 döneminde -bu yılın da bittiğini varsayarsak- deprem nedeniyle konulan vergilerin bir kısmı, özel iletişim vergisi net olarak gözüküyor ama bir kısmı diğer vergilerin içerisine yedirildiği için arkadaşlar onu eksik kabul ediyorlar, yaklaşık 52 milyar dolar olduğunu unutmayalım. Bu paraların da nerede olduğunu bize söylemeleri gerekiyor.
Şimdi, diğer bir husus da Sayın Cevdet Yılmaz'ın yine konuşmasına baktığımız zaman "Her şey çok iyi, her şey çok iyi." diyor. O zaman bu bütçe açığı ne? Niye borçlanma limitini bu kadar arttırıyorsunuz? Niye yüzde 25 ilave ödenek istiyorsunuz? Niye enflasyonda rekor kırıyoruz? Niye Türkiye barınma krizi yaşıyor? Niye Türkiye seçimden bu yana yüzde 35 dolar kur artışına sahne oldu? Bu sorulara, bize cevap vermesi lazım.
Diğer bir konu da şu: Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı konuşma metninde diyor ki... Neyse, o kısmı geçeyim.
Şimdi, bu yük nasıl dağıtılıyor, bir de çok kısa onu söyleyelim. Yani 1,1 trilyon lira ilave ödenek alınıyor. Detaylarına girmeyeceğim ama şöyle baktığımızda değerli arkadaşlar, bunun 908 milyon lirası zengin fakir demeden yani hiçbir ayrım gözetmeksiniz vatandaşa yüklenen vergilerden kaynaklanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın Sayın Usta.
ERHAN USTA (Devamla) - Sadece kurumlar vergisinin biraz zenginlere dönük vergiler olduğunu söyleyebiliriz. Onun dışındakilerin tamamının zengin fakir demeden yani adaletsiz bir şekilde dağıtılmış vergilerden finanse edildiğini görüyoruz. Oysa, biz isterdik ki "Faiz ve diğer sermaye kazançlarını vergilendireceğiz, oradan gelir elde edeceğiz, kamu özel iş birliği projelerinden şu kadar tasarruf edeceğiz, kamu giderlerinden şu kadar tasarruf edeceğiz, ucuz kredi yoluyla zengin ettiğimiz insanlar var, onlara bir kısım vergi koyacağız şu kadar gelir elde edeceğiz, KKM'ye vergi koyacağız, efendim, israfı, yolsuzluğu şu kadar engelleyeceğiz, buralardan gelir elde edeceğiz." diye keşke bize bir bütçeyle gelmiş olsaydınız Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı ama maalesef bunu yapmadınız, yine fakire fukaraya tepeden tırnağa vergi bindirerek getirdiniz.
Dolayısıyla son olarak da şunu söyleyeceğim: Bütçe açığının gerçek boyutunun ne olduğunu eylülü beklemeden lütfen piyasayla paylaşın; bütün makro göstergeleri, revize tahminlerinizi paylaşın çünkü piyasa siz bunları söylemediğiniz sürece en kötüyü fiyatlandırıyor, burada Türkiye bunun bedelini ağır bir şekilde ödüyor.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)