Konu: | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile Bağlı Cetvellerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 16 |
Tarih: | 14.07.2023 |
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SEMA SİLKİN ÜN (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli Başkan, sayın milletvekillerimiz; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Meclisimizde bugünkü mesaimizi bütçenin yönetilemezliğinin itirafına ayırmış bulunmaktayız. Çünkü bu yönetilemezliği borçlu olduğumuz bir hükûmet sistemiyle yönetiliyoruz. Bu sistem bütçenin bir şeffaflık meselesi olduğunun, bu sistem bütçenin bir hesap verebilirlik meselesi olduğunun, bu sistem bütçenin bir kuvvetler ayrılığı ilkesi meselesi olduğunun, bu sistem bütçenin bir hukuk devleti meselesi olduğunun, bu sistem bütçenin bir demokrasi meselesi olduğunun yeterince idrakinde olmayan bir sistem. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin sağlıklı işlemediği bir ortamda, yargı bağımsızlığının zedelendiği bir ortamda bütçe bir borç yönetimi anlayışından öteye geçemez. Bu hakikatleri görmezden gelerek atılan yanlış adımların bedelini bugün imtiyazlı, mutlu azınlığın dışında kalan iktidara da muhalefete de oy vermiş milyonlarca vatandaşımızla birlikte ödüyoruz.
Aramızda bulunan Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız ile Hazine Bakanının ülkemize yatırım çekmek için ülke ülke ziyaretler gerçekleştirmelerini elbette bizler de umutla takip ediyoruz. Ancak kendilerinin şahsi kariyerlerine duyulan güvenin Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk dönemdeki acı tecrübesi karşısında yeterli olmadığını da üzülerek görüyoruz. O tecrübe bize de dünyaya da ekonominin rasyonalitesine aykırı her yöntemin denenebileceğini ve bu sistemde güven tesis etmenin imkânsızlığını gösterdi. Kur korumalı mevduat sisteminden döviz ve faizi aynı anda baskılamaya, arka kapıdan şeffaf olmayan yöntemlerle döviz satışından Merkez Bankasının bağımsızlığını ortadan kaldırmaya varan tüm müdahaleler ülkemizde "mutlak yoksulluk" "çalışan yoksulluğu" kavramlarını yeniden milletin kaderi hâline getirdi. Bunu yaparken tek derdi helal lokmadan başka olmayan alnı secdeli analarımızı, eli tespih çeken amcalarımızı katmerli faize bulaştırmaktan da imtina etmediler, veballerine ortak oldular.
Değerli milletvekilleri, iki gündür görüşmekte olduğumuz kanunlar görünüşte ekonomik krizin enkazını ortadan kaldırmayı amaçlıyor ancak yaşadığımız ekonomik krizin en önemli nedenini göz ardı ediyor. Bu bağlamda, çok temel bir hukuksuzluk konusu olan, adalet duygumuzu örseleyen KHK mağduriyetleri konusu var ki değinmeden edemeyeceğim.
Kıymetli arkadaşlar, Hazreti Ali'nin "Devletin dini adalettir." sözü, biz siyasiler birtakım mülahazalarda lafı bir yere bağlayalım maksadıyla söylenmiş bir söz değildir. Bu söz yolumuzu aydınlatırsa, bizlere öğüt olursa, halkımızın oylarıyla geldiğimiz bu makamlarda siyaset ediş yöntemimize tevarüs edebilirse amacına hizmet etmiş olur.
15 Temmuzun arifesinde bu konuya değinmem şüphesiz bir risk olarak görülebilirdi. Oysa tam aksine, 15 Temmuz gecesi canları pahasına aziz vatanı kanlarıyla sulayan şehitlerimiz, ülkemizin başı dik olsun, vatandaşları insan onuruna yaraşır bir hayat sürsün, Hazreti Ali Efendimiz'in öğüdü mucibince "Devletin dini adalet olsun." diye kanlarını, canlarını ortaya koymakta imtina etmediler. Onlar başta FETÖ terör örgütü olmak üzere, nice şer odaklarının ülkemizde körüklemeye çalıştığı kardeş kavgası maksadı hasıl olmasın diye, hemşehrim merhum Özay Gönlüm'ün eserinde ifade ettiği gibi, içeride dirlik, dışarıda birlik sahibi bir ülke olalım diye hepimizin gözlerini yaşartan nesilden nesile aktaracağımız bir destanın gerçek sahipleri olarak aramızdan ayrıldılar.
Şairin "Senden umut kesmem, kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır." dizelerinin en çok haykırıldığı şu dönemde keşke bu kürsüden -az sonra söyleyeceklerimi- bu cümleleri kurmak zorunda kalmasaydım. 21'inci yüzyılın Türkiyesinde Orta Çağ'dan kalma cadı avlarını, bir kanaat notuyla ne insanlıkla ne İslam anlayışımızla yan yana gelmeyecek ekmekle, şahsiyetle, yaşam hakkıyla oynamalarını ülkemize nasıl yakıştırıyoruz.
Çiğnenen hukuki boyut bir tarafa, sürecin sebep olduğu çocuk intiharlarının, psikolojik travmaların, düçar olunan amansız hastalıkların, sosyal ölümlerin vakayıadiyeden sayılmasını insanlığımıza nasıl yakıştırıyoruz. Binlerce insanın mağduriyetini perçinlemeyi, onları toplumsal hayatta örselemeyi, âdeta cüzzamlı gibi gösterip manevi bir cadı avına muhatap etmeyi eşit vatandaşlık anlayışımıza, millet olma bilincimize, kardeşlik hukukumuza nasıl yakıştırıyoruz? Merhum üstat Sezai Karakoç'un "Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır?" sorusuna şedit ve gaddar bir zihniyete karşı vatandaşımızın hukukunu koruma sorumluluğu bilincinde olursak ancak başımız dik cevap verebiliriz.
Sözlerime son verirken 15 Temmuz şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimizi minnetle yâd ediyorum. 15 Temmuz hain darbe girişimini, darbecileri, darbe zihniyetini dün olduğu gibi bugün de lanetliyorum. Şehitlerimize ve milletimize adalet borcumuz olduğunu, tek borcumuzun adalet olduğunu sizlere hatırlatarak huzurunuzdan ayrılıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)