| Konu: | YABANCILAR VE ULUSLARARASI KORUMA KANUNU (S.S.:310) |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 80 |
| Tarih: | 20.03.2013 |
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu ilerleyen saatlerinde esasında tartıştığımız, yasanın ötesinde hepimizin aklındaki fikirler ve düşünceler. "Türkiye nereye gidiyor ve ne olacak?" sorusu tüm yurttaşlarımızın kafasında ve hepinizin kafasında.
Değerli milletvekilleri, bir ülkeyi kurmak, bir devleti kurmak çok zordur, yaşatmak çok zordur ama yıkmak çok kolaydır. Modern Türkiye'yi kuran Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları ta bundan doksan yıl önce emperyalizme karşı verdikleri bağımsızlık savaşından sonra ülkemizi, Türkiye Cumhuriyeti'ni üç ana ideal üzerine kurmuşlardır. Bunlardan birincisi, çağdaş uygarlık seviyesine ulaşacak bir noktada ülkemizi ilerletmek; ikincisi, halk egemenliğine dayandırmak ve üçüncüsü, laik bir cumhuriyeti kurmaktır. Devletimizin kuruluş felsefesi bu üç ana eksen üzerinde şekillenmiş ve bugüne değin gelmeye çalışmıştır.
Değerli milletvekilleri, gelinen bu süreç içerisinde Mustafa Kemal ve arkadaşları bir ümmet toplumundan ulus yaratmışlardır. Bugün tartıştığımız konularda bu kavramın önemini çok iyi değerlendirmemiz ve irdelememiz gerekiyor: "Ümmet" kavramı. Yani bir İslam birliği içerisinde siz bir ülkeyi şekillendirirseniz işte bugün Orta Doğu coğrafyasında karşılaşılan ve ülkelerin aşamadıkları sorunlarla karşı karşıya gelirsiniz. Büyük Atatürk bunu yıllar öncesinden görmüştür. Sorunun ümmet anlayışı içerisinde değil, bir ulus anlayışı içerisinde çözüleceğini çok net görmüş ve Türkiye Cumhuriyeti'ni Orta Doğu'daki bütün Müslüman ülkelerden ayırt edici özelliğiyle bir ulus ekseni ve ümmet kavramının dışında kurmuş ve şekillendirmiştir. Şimdi, bu kavramları tartıştığımız bu noktada ben diliyor ve istiyorum ki bütün milletvekillerimizin bu konuyu bir defa değil, tam bin defa düşünmeleri gerekiyor. Acaba bu ilkelerimizden ayrıldığımız zaman, bu ilkeler sarsıldığı zaman ülkemiz nerelere gidebilir? Eminim hepinizin kafasında tereddütler var, şüpheler var. Bin defa düşünün değerli arkadaşlarım.
Kolay bir sorunla uğraşmıyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi, ülkemizdeki terör sorununun bitmesi için elini taşın altına koymaya hazır bir parti olduğunu her zaman defalarca deklare etmiştir ama bu sorunun çözümünde Türkiye'mizin bütün coğrafyasını kucaklayan bir anlayışın ortaya konulması gerekir. İktidarın yürüttüğü çalışmalar bu anlayışın dışındadır ve dünyadaki hiçbir çatışma yaşanan ülkede, ülkemizdeki gibi bir alaturka anlayış götürülmemiştir. Umuyor ve diliyorum ki iktidar partisi bu yanlışlarını görecektir, muhalefeti bilgilendirecektir, halkı bilgilendirecektir, şeffaf bir anlayış içerisinde bu süreci götürmeye çalışacaktır ama biliniz ki Başbakanın geldiği nokta çözümün ötesinde, kendi kafasında şekillendirdiği bir başkanlık anlayışına dayanmaktır. Bu başkanlık anlayışının içerisinde demokrasi yoktur, bu başkanlık anlayışının içinde insan hakları yoktur, bu anlayışın içinde gazetecilik hürriyeti yoktur. Batsın gazetecilik anlayışı vardır ve bir gazetemizin sahibinin Başbakana gidip de "Beğenmediğin o gazeteciyi bırak, ben gazetemi kapatırım." dediği bir ülkede demokrasiden, insan haklarından ve Türkiye'deki demokrasiden bahsedilmez değerli arkadaşlarım.
Çok tehlikeli sularda geziyorsunuz, bu sular sizi kesinlikle sağlıklı bir limana ulaştırmayacaktır. Burada hepimizin el birliği vermesi, el birliği yapması, parlamenter demokrasiyi sonuna kadar savunması gerekiyor. Elbette bu konuda birbirleriyle ittifak eden partilerin de kamuoyuna ne düşündüklerini çok iyi açıklaması gerekiyor. Barış ve Demokrasi Partisinin de başkanlık rejimi konusundaki muğlak söylemleri yeterli değildir, açıklanmaya muhtaçtır. Neyin pazarlığını yapıyorsunuz?
Sayın Ahmet Aydın diyor ki: "Ülkemizin doğusuna gidemiyorsunuz." Ben de hepinize "hodri meydan" diyorum -hepinizin masraflarını karşılamak kaydıyla- buyurun, gelin benimle yarın Uludere'ye beraber gidelim. İçinizde Uludere'ye gidecek bir AKP'li milletvekilinin olabileceğini sanmıyorum.
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) - Her gün oradayız.
LEVENT GÖK (Devamla) - Var mısınız değerli arkadaşlarım, var mısınız? BDP'liler de bu konuda suskundur, BDP'liler de bu konuda mahzundur.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Biz oradan geldik oradan.
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) - Biz oradayız, her hafta oradayız.
LEVENT GÖK (Devamla) - Başkanlık anlayışına teslim etmeyeceğimiz bir ülkede, demokrasiyi Cumhuriyet Halk Partisi mutlaka inşa edecektir.
Hepinize sevgiler saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)