GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına İlişkin Nahçıvan Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına Dair Protokol'ün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:2
Tarih:03.10.2023

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA MUSTAFA KAYA (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına İlişkin Nahçıvan Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına Dair Protokol'ün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi'yle ilgili, grubumuz adına kanaatlerimi aktarmak üzere huzurlarınızdayım; öncelikle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1 Ekim 2023 günü Meclise çok yakın bir mesafede gerçekleştirilen terör saldırısını lanetliyoruz, kınıyoruz. Bir daha böyle terör saldırılarının gerçekleşmemesi adına hepimizin üzerimize düşeni yapmamız gerektiğine dair kanaatimizi de buradan ifade etmek istiyorum.

Sözlerime yine başlarken her birinizi Türk Devletleri İşbirliği Günü dolayısıyla tebrik ediyorum. Bundan on dört sene önce Azerbaycan'ın Nahçıvan kentinde 9. Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirvesi'nde katılımcı devletler olan Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye tarafından Türk Keneşinin kurulmasına önayak olan Nahçıvan Anlaşması imzalanmıştır. Katılımcı devletler arasındaki iş birliğinin kurumsallaştırılmasını sağlayan bu anlaşma tarihî bir öneme sahiptir. Bilindiği üzere, 1991 yılında Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Kafkas ve Orta Asya Türkleri yeniden bağımsızlıklarına kavuştular. Kardeş Türk Cumhuriyetlerinin yeniden bağımsızlıklarına kavuşmasının ardından Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan ortak gelecek için birtakım çalışmalara başlamış ve bu çalışmalar sonucu 1992 yılında Ankara'da Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi toplanmıştır. Bu zirve kurulduğu günden bu yana Türk halkları arasında siyasi, ekonomik ve kültürel alanda önemli işlere imza atmıştır. İşte bu başarılı çalışmalar sonucu 2021 yılında Türk Devletleri Teşkilatı kurulmuştur. Bugün 5 bağımsız Türk devletini bünyesinde toplayan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Macaristan ve Türkmenistan'ı gözlemci olarak bünyesinde birleştiren Türk Devletleri Teşkilatı artık küresel bir örgüt hâline gelmiştir. Bugün Türk Devletleri Teşkilatı Orta Asya'dan Doğu Avrupa'ya kadar uzanan büyük bir coğrafyaya sahip bir teşkilattır. Tarihî İpek Yolu üzerinde bulunan bu teşkilatın Hazar Denizi, Karadeniz, Ege Denizi ve Akdeniz gibi stratejik konuma sahip denizlere kıyıları olan ülkelerden oluştuğunu da hatırlatmak isterim.

Bu arada, Zengezur Koridoru'yla ilgili benden önceki değerli konuşmacıların da çeşitli atıfları oldu. Zengezur Koridoru'nun açılması adına hem Türk Devletleri Teşkilatı hem de bölge ülkelerinin ortak ve birbirlerinin faydasını gözetecek şekilde adım atmaları önemlidir. Zengezur Koridoru'nun alındığı karar şekliyle bir an önce hayata geçirilmesi, bölge ülkelerinin kendi ithalatlarını, ihracatlarını bu yolu kullanarak yapabilmeleri ayrıca ekonomik bir katkı olarak bütün ülkelere fayda sağlayacaktır.

Türk Devletleri Teşkilatı gözlemci üyelerle birlikte ciddi bir hissesi gençlerden oluşan 160 milyonluk nüfusa, 4 milyon 650 bin kilometrekare toprağa, 1,5 trilyon dolardan daha fazla gayrisafi yurt içi hasılaya sahiptir. Bu rakamlar bize gösteriyor ki Türk Devletleri Teşkilatı sadece ortak kültür veya kan bağından oluşan herhangi bir örgüt değildir; kadim kültürün taşıyıcısı ve akraba halkların oluşturduğu Türk Devletleri Teşkilatı verimli çalışmalar sonucu kısa süre içerisinde dinamik nüfusu, stratejik konumu ve doğal zenginlikleriyle küresel bir güce dönüşebilir. Bunun için, Türkiye başta olmak üzere diğer üye ülkeler de üzerine düşen birçok sorumluluğu acilen yerine getirmelidir.

Her ne kadar Türk Devletleri Teşkilatı büyük bir potansiyeli taşısa da kendi aralarında yeteri kadar ekonomik ilişkilerini geliştirmiş değiller. Bunun üzerinde bir an önce acil çalışmalar yapılmalı ve ekonomik bağımlılığı karşılıklı bağımlılık şekline dönüştürecek adımlar atılmalıdır. Türkiye'nin Türk Devletleri Teşkilatı üyeleriyle toplam ticaret hacmi bugün 20 milyar doların biraz daha üzerindedir, diğer üye ülkelerde bu rakam daha azdır. İlk önce, biz grup olarak düşünüyoruz ve şunu ifade etmek istiyoruz: Türk Devletleri Teşkilatı ortak bir pazar kurmalıdır, hiçbir engel olmadan üye ülkeler kendi aralarındaki ticaretlerini kolayca yapabilmelidir, millî paralarla ticaretler yapılmalıdır. Bu yolla, üye ülkelerin millî paralarının da dünya piyasalarındaki itibarı önem kazanacaktır.

Bir diğer yandan, kültürel konulara eğilmek de kanaatimizce yerinde olacaktır. Öğrenci değişimi vesair alanlarda yapılacak iş birlikleri bu teşkilatı daha da güçlendirecektir.

Özellikle dış politika konusunda da ortak noktalar üzerinden hareket edilmeli ve Orta Asya'da Çin, Rusya veya Batı'nın güç savaşının kapılarını kapatacak şekilde Orta Asya'nın temelini oluşturan üye ülkelerle birlikte Türkiye ortak politikalar inşa etmelidir. Nasıl Azerbaycan'ın Karabağ zaferinde tek ses, tek yürek olduysak tüm sorunlarımız için de tek ses olabilmeliyiz. Gözlemci üye olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin asli üye olması için çalışmalar yapılmalı ve üye ülkeler Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını ivedilikle tanımalıdır.

Değerli milletvekilleri -sözün burasında- geçtiğimiz pazar günü Sayın Cumhurbaşkanının bu kürsüden yaptığı konuşmada -şu bize de dağıtılan konuşmada- Kıbrıs'a atıf yapılmaması maalesef düşündürücüdür. Kıbrıs'a bir atıf yapılmış olması ve Kıbrıs'la ilgili, "millî davamız" diye öteden beri dile getirdiğimiz Kıbrıs'la ilgili Sayın Cumhurbaşkanının Meclis açılışında bir mesaj vermiş olması, iki devletli çözüme dönük vurguyu tekrarlaması ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin bütün noktalarda tanınmasına dönük mesajlar vermesi emin olun hepimizi daha memnun ederdi.

Kıbrıs'ın bugün için içinde bulunduğu sıkıntıların neler olduğunu, 2004 Annan Planı'nda yaşananlar neticesinde, Annan referandumu sonrasında Kıbrıs'ın karşı karşıya kaldığı riskleri ve 1 Mayıs 2004 tarihinde Avrupa Birliğinin Güney Kıbrıs'ı "Kıbrıs Cumhuriyeti" adı altında Avrupa Birliğine üye yapması ve neticesinde bugün Kuzey Kıbrıs'ın orada tamamen tanınmama noktasında bir köşeye sıkıştırılmış olmasını da ben özellikle burada dile getirmek istiyorum ve muhakkak Kıbrıs'ın millî bir dava olduğunu ve Kıbrıs üzerinde herkesin ortak kanaatini mutlaka geliştirmesi gerektiğini buradan ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Irak ve Suriye'deki kardeşlerimizin de sorunları hepimizin sorunları olmalıdır. Bu konular üzerine ortak çözüm yollarını mutlaka bulup geliştirmeliyiz.

Saygıdeğer milletvekilleri, değerli arkadaşlar, Sayın Başkanım; biz Türk Devletleri Teşkilatının 1996-1997'de, 54'üncü Hükûmet döneminde kurulan D8 gibi önemli olduğunu, Türkiye'nin kendi iradesiyle kurabildiği bu tür birlikteliklerle birlikte aslında hem kendi coğrafyasında hem de yakın coğrafyalarda barışı, huzuru inşa etme potansiyelinin daha güçlü olduğunu görüyoruz. Hem bölgesel iş birliklerinin hem de küresel iş birliklerinin tarafı olan Türkiye'nin bu noktada muhakkak atabileceği adımlar vardır. Bu adımlarda ne Rusya'nın ne Çin'in ne Amerika'nın ne de küresel başka bir gücün tek taraflı bağımlılık ilişkisi içerisine girmeden, karşılıklı bağımlılık teziyle, eşit ve adil koşullarda iş birliği alanlarının geliştirilmesi muhakkak hepimizin gözetmesi gereken temel noktadır.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; ben böylece sözlerimi tamamlıyor; sizleri, değerli Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)