Konu: | Dünya Ticaret Örgütünü Kuran Marakeş Anlaşmasını Tadil Eden Protokol ve Protokolün Eki Balıkçılık Sübvansiyonları Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 3 |
Tarih: | 04.10.2023 |
İİYİ PARTİ GRUBU ADINA YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Muhterem Başkanım, çok kıymetli milletvekilleri, ekranları başındaki aziz milletimiz; öncelikle, 28'inci Dönemin Birinci Yasama Yılının sonunda burada emekliler ve maaş zamlarıyla ilgili konu görüşülürken bizim buradan bahsettiğimiz, çok zor şartlar altında yaşayan emeklilerin durumunu anlatırken de örneklendirerek... "Beğenmediğiniz eski Türkiye'de emekli olan bu devlet memurları ve işçiler emekli ikramiyeleriyle ev alabiliyorlardı." demiştim. Tutanaklardan çıkardığımızda, o zaman bu taraftan -isimlere gerek yok ama- arkadaşlarımız şöyle laf atmışlardı: "Vallahi de inanmıyorsun, billahi de inanmıyorsun söylediklerine." Yine, "Tüp kuyruklarında, yağ kuyruklarında tüpü, yağı buldun da ev mi kaldı, ne alakası var?" demişler ve yine, devamında "Ben memur çocuğuyum, böyle bir şey ne yaşadık ne gördük." demiş. Bunun gibi benzer şekilde araştırmadığımızı iddia etmişlerdi. O günden bugüne söz düştü. Ben size hemen kısaca beğenmediğiniz eski Türkiye'de -şimdi sürüm sürüm sürünen emeklilerimiz- o zaman emekli olanlar... Bakınız, 1982'de 1/4'ünden ve yirmi beş yılda emekli olan bir devlet memuru, örneğin öğretmen, 1 milyon 110 bin lira alıyormuş o zamanın parasıyla. Ortalama ev fiyatı, üç artı bir ve merkezî mahallede kaç lira? 745 bin lira yani emekli ikramiyesiyle 1,49 ev alabiliyordu; 1985'te 1,14; 1991'de 1,09; 1996'da 1,01; 2000'de 1'e yakın ve iktidarınızla birlikte değil ev almak, balkon alamaz hâle geldi; eserinizle övünebilirsiniz, emeklinin hâli bu.
Şimdi, gelelim araştırarak konuşmaya. Araştırmadan, kurguyla, yalanla konuşma geleneği maşallah sizin iktidar geleneğiniz içerisinde Türkiye'nin tanıştığı bir gelenektir.
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Sensin yalancı!
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Efendim, bugün Uluslararası İnsan Hakları... (AK PARTİ sıralarından "Şov yapıyor!" sesleri)
Şov yapmıyorum, o zaman da böyle demiştiniz, belge koydum.
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - "Yalancı" diyemezsin sen.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Ne?
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - "Yalancı" diyemezsin sen, hitabını yap, git.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Efendim, hitabı yapıyorum.
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Tamam.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Kimin yalancı olduğunu o gün laf atan arkadaşlarınıza söyleyin.
Uluslararası insan hakları örgütü, karşılaştırmalı bir rapor yayımladı bugün: 17 ülke özgür, 32 ülke kısmen özgür ve 21 ülke de özgür değil. Tahmin edin, bu 21 ülkenin içerisinde neresi de var? Sayenizde Türkiye Cumhuriyeti de var. Anlatayım, 32 puandan da 30 puana düşmüşüz. Ondan sonra...
YILMAZ BÜYÜKAYDIN (Trabzon) - Efendilerinizin ağzıyla konuşmayın.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Efendim?
YILMAZ BÜYÜKAYDIN (Trabzon) - Efendilerinizin ağzıyla konuşmayın.
BAŞKAN - Sayın Hatip, lütfen Genel Kurula hitap edin.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Hitap edeyim.
Örneğini 2 Ekimde Sincan Cezaevine gittiğimde gördüm ve yaşadım. Memlekete gelen 13 milyon civarında sığınmacıyla alakalı haberleri yaptı diye gözaltına alınan, tutuklu bulunan gazetecileri ziyaret ettim. Ziyaret ettiğimde bir de gördüm ki gazetecilerin saçları rızaları dışında zorla üç numaraya vurulmuş.
Ben bundan önce cezaevi ziyareti yaptığımda yani Silivri'ye, Sayın Can Atalay Milletvekilimizi ziyarete gittiğimde de fotoğraf çektirmiştim. Cezaevine bilgi vererek fotoğraf çektirdik. Sayın Savcı ve Cezaevi Müdürü: "Fotoğrafı yarım saat sonra e-postanıza göndereceğiz." dediler, bana dediler. Ben de bu sözlere itimat ederek çıktım. Fotoğraf geldi mi? Gelmedi. Aradım Sayın Savcıyı: "Sayın Savcım, bu fotoğrafı niye göndermediniz?" Dedi ki: "Allah Allah, göndermediler mi? Hemen uyarıyorum." İki saat daha geçti, yine gelmedi. Ondan sonra bir kez daha aradım. Bu sefer ne dedi: "Makinenin dijitalinde bir arıza olmuş, fotoğraflar..." Şimdi bakın, buradan nereye geleceğim. Öyle bir yönetim tarzı ortaya koydunuz ki devlette sayenizde tam bir kahtırical durumu var, tam bir adam kıtlığı durumu var. Özgül ağırlığı olmayan; kanunu, yargıyı, yürütmeyi, mevzuatı uygulayamayan memurlarla doldurdunuz kamuyu. İnisiyatif kullanamayan, vicdanına danışamayan, yalnızca ve yalnızca iktidara hizmet eden memurlar oluşturdunuz. Devletin sözü sayenizde orada yerde kaldı. Evet, saçları üç numaraya vurmak nedir? Ne yapmaya çalışıyorsunuz?
Uluslararası sözleşme, bugünkü konularımızdan biri de uluslararası sözleşmeler, değil mi? Onun için buradayız. Uluslararası sözleşmeleri bırakın, kendi Anayasa'nıza uymayan bir yönetim tarzıyla karşı karşıyayız.
Bugün, bir haber daha aldık. Neymiş? Türkiye, EURO 2028 Avrupa Futbol Şampiyonası adaylık sürecinden çekildi. 2022 yılında müracaat ettikten sonra -teknik hazırlıklarımız tamam, statlarımız tamam, dokümanlar tamam, şu kadar hazırlık yaptık, sonuçta- niye çekildiniz efendim? Ülkenin ekonomisinin geldiği nokta, getirdiğiniz nokta işte tam da burası.
MEHMET BAYKAN (Konya) - Beyefendi, eksik söylüyorsunuz, yenisine talip olduk.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Efendim, neden çekildiniz?
MEHMET BAYKAN (Konya) - Yenisine talip olduk.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Efendim, 2028, eksik söylemiyorum, lütfen, onu da araştırın; buna göre bakınız.
MEHMET BAYKAN (Konya) - Yeni bir projeye talip olduk. Çekildik ama yenisine talip olduk.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Göreceğiz efendim.
MEHMET BAYKAN (Konya) - Göreceğiz, tamam.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Dün burada mülakatlar konusu tartışıldı, konuşuldu ve her zamanki gibi bu konuyla ilgili araştırma reddedildi. Ben on sekiz yıl kamuda memuriyet yapmış, sendikacılık yapmış bir öğretmen milletvekiliyim, kardeşinizim. Bu mülakatlarla ilgili konularda çok fazla mağduriyetin bire bir şahidi oldum. Sayın Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'i de 2014'te müsteşarlığından tanırız, onun uygulamalarını biliriz. Kamuda belki de cumhuriyet tarihinin toplamından daha fazla kadrolaşmanın, cumhuriyet tarihinin toplamından daha fazla kıyımın yaşandığı dönemin mutfağındaki kişidir. Şimdi çıktı ne dedi Sayın Yusuf Tekin? Sayın Cumhurbaşkanının meydanlardaki, kürsülerdeki sözlerinin aksine dedi ki: "Mülakatları kaldırmıyoruz." "Kaldırmıyoruz." dedi. "Nasıl olacak?" dendiğinde de "Artık, mülakatları mülakat gibi yapacağız." dedi. Yani demek istedi ki: "Bizden önce yapılan mülakatlar -getirip yapmış olduğunuz- AK PARTİ dönemindeki mülakatların hepsi kul haklarının gasbıdır." Bu kadar günahın ve vebalin altındasınız ve bunu Millî Eğitim Bakanınız Sayın Yusuf Tekin kendi söylemiyle teyit etti. Şimdi, buradan geçmişe doğru, hakları gasbedilmiş, tanıdığı, bildiği, eşi dostu, iktidardan yana torpili olmadığı için ekmeğinden, işinden, rızkından olan insanların hepsine yeniden bir hak doğmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen sözlerimizi tamamlayalım.
Buyurun.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Tamamlayacağım efendim.
Buradan sesleniyorum: O mülakat mağdurları, bu nedenle hakları, makamları, mevkileri, işleri ellerinden alınanla, Yusuf Tekin'in söylemi üzerine lütfen müracaat ediniz. Yeniden işte o kaybetmiş olduğunuz mülakatların ve haklarınızın telafisini talep ediniz.
Bu vesileyle ben yüce heyetinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.
Kolay gelsin. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)