| Konu: | YABANCILAR VE ULUSLARARASI KORUMA KANUNU (S.S.:310) |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 81 |
| Tarih: | 21.03.2013 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 310 sıra sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı'nın ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün bu kanun tasarısı üzerinde, ikinci bölümün de görüşüleceği öngörüldüğü için farklı bir konuşma hazırlamıştım ama bugün içinde bulunduğumuz gündem nedeniyle konuşmama öncelikle bütün Türk milletinin nevruzunu kutlayarak başlamak istiyorum. Ancak, bugün, maalesef, çok üzgün bir gün yaşamaktayız Türk milleti olarak. Bugün, bölücüler Diyarbakır'dan Türk devletine ve Türk milletine meydan okumaktadırlar. Bugün, Diyarbakır'da meydanlarda Türk Bayrağı yok. Bugün, Türk adaleti tarafından Türk milleti adına mahkûm edilen cani Hükûmetin bilgisi ve gözetimi dâhilinde Diyarbakır meydanında nutuk irat etmiştir. Bu, kabul edilebilir bir şey değildir arkadaşlar. Bunu söylediğimiz zaman, her zaman tepki gösteriyorsunuz. Bu nutuk sizin bilginiz ve iradeniz dâhilinde irat edilmiştir. Oraya 3 defa BDP heyetini siz gönderdiniz, o bildiriyi, o nutuğu BDP milletvekillerinin eline siz verip orada okuttunuz.
Bugün, Hükûmet, MİT, yargı, hiçbirisi görevini yapmamıştır. MİT'in görevi teröristlerle pazarlık yapmak değildir; MİT'in görevi, bu devletin güvenliğini tehdit edenlerle ilgili gerekli istihbaratları ve operasyonları yapmaktır, içeride yapılacak operasyonlarla ilgili iç güvenlik birimlerine gerekli istihbarat bilgilerini vermektir.
Bugün, otuz iki,otuz üç yıl sonra iki üniversite eğitime iki gün ara verdi. Ankara Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi, çıkan olaylar sebebiyle bugün ve yarın eğitim yapmıyor arkadaşlar. Hükûmetin Türkiye'yi getirdiği nokta bakımından bu çok önemlidir. Bu, bundan sonra gideceğimiz yer bakımından da önemli.
Yıl 2005, teröristbaşı "TSK'nın bir kesimi tasfiye edilecek." diyor ve bugün TSK'nın bir kesimi tasfiye ediliyor, Silivri Cezaevi'ne tıkılıyor ama o, Türk adaleti tarafından yargılanan, mahkûm edilen, Türk milleti adına hüküm verilen cani Diyarbakır meydanında nutuk atıyor arkadaşlar. Bu ülkeyi siz mi idare ediyorsunuz, yoksa İmralı'daki cani mi idare ediyor?
Sayın İçişleri Bakanı, kusura bakmayın ama size seslenmek zorundayım. Bunu daha önce de zatıalinize söyledim. Ben İçişleri Bakanlığında kaymakam adayı olarak göreve başladığımda siz o Bakanlıkta -şu anda Bakan olarak bulunduğunuz Bakanlıkta- daire başkanıydınız. Ben ve benim kuşağımdaki insanların yetişmesinde elbette ki sizlerin emeği var ama bize öğrettiklerinizi bugün kendiniz unuttunuz Sayın Bakan. Bize diyorsunuz ki: "Orada meydana gelen olaylarla ilgili gerekli tutanaklar adliyenin önüne konur." Elbette ki adliye, önüne konulan yanlışları yargılamakla görevlidir ama idarenin de bir görevi vardır, hükûmetin de bir görevi vardır. Bu nedir arkadaşlar?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Yanlış yapılmasını engellemek.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Önlemek, yanlışı önlemek. Yanlış, bir aydır bağıra bağıra geliyor "Ben geliyorum, ben yanlışım." diyor! Diyarbakır meydanı kaç gündür süsleniyor, orası kaç gündür hazırlanıyor? Sizin valiniz, emniyet müdürünüz, istihbaratınız nerede? Siz neredesiniz, ne iş yapıyorsunuz?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Hükûmet nerede? Devlet nerede?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Yani, İçişleri Bakanının görevi oradaki fotoğrafları adliyeye havale etmek değildir, bu olayları önlemektir Sayın Bakanım. Siz Bakansınız, bu mitingin hazırlığı günlerdir sürüyor, olayları önleyeceksiniz, önleme görevi sizin. Gün mazeret günü değil, icraat günü. Bugün, burada sizin yerinize bir başkası da oturup Hükûmeti temsilen bu görevi yapabilir. Siz, bu işinizi yapacaksınız.
Bugün, sizin Diyarbakır Emniyet Müdürünüz Recep Güven, sabah miting alanına gidiyor ama oradaki hiçbir yanlışı görmüyor. Bu ne rezalet! Bu nasıl bir şey! Bu, Emniyet Müdürünün ilk icraatı da değil; daha önce de bağırdı, çıktı dedi ki: "Teröristler için ağlamayan insan değildir." Yani emniyet müdürünün görevi teröristler için ağlamak mı, teröristleri susturmak, teröristleri durdurmak, teröristleri engellemek mi, enterne etmek mi? Yani bu Emniyet Müdürü şimdi bu yanlışların hiçbirisini mi görmedi? Bu nasıl bir iştir? Ayrıca, bu Emniyet Müdürü ısrarla Diyarbakır'da niçin tutuluyor? Buna bizim bilmediğimiz hangi görevi verdiniz? Bu işi yapacak Türkiye'de emniyet müdürü mü bitti? Elinizde bin tane birinci sınıf emniyet müdürü var. Yok mu Sayın Bakan?
İktidarınız, MİT'i teröristlerle görüşme elçisi yaptı ey AKP Hâlbuki MİT işini yapsa ne teröristler bu ülkeyi teslim alabilirdi ne de eylem yapabilirlerdi. Hem Adalet Bakanlığı hem de AKP Genel Merkezi bombalanmazdı, onlarla ilgili gerekli istihbaratlar toplanır, gerekli operasyonlar zamanında yapılırdı. Kendi iktidarınızda, kendi genel merkezinizi bile koruyamıyorsanız, siz bu milleti nasıl koruyacaksınız?
Gülmeyin arkadaşlar, bu sizin âcizliğiniz, bu iktidarın âcizliği. Tek başınıza on bir senedir iktidarsınız ve sizin Genel Merkeziniz bombalanıyor. Biz terörün her türlüsünü lanetliyoruz ama siz kendinizi bile korumaktan âcizsiniz. Siz kendinizi koruyamazsanız bu milleti nasıl, nerede koruyacaksınız, buna kimi inandıracaksınız? E, tabii ki Diyarbakır'da olan olayları soruşturamazsınız, niye soruşturamazsınız? Bugün Diyarbakır'da yaşananların hepsi sizin icraatınız.
Şimdi, tabii ki üzerinde konuştuğumuz kanunla ilgili de birkaç cümle söylemek istiyorum. Daha önce, Sayın Başbakan, Ermeni diasporası ayağa kalkınca "Türkiye'de 1 milyon Ermeni vatandaşı var, biz de onları ülkesine göndeririz." diyerek Ermenileri tehdit etti. Bu rakam gerçekten doğru mu? Doğruysa, bu insanlar ülkemizde ne iş yaparlar, ne yerler, ne içerler; ülkemizin güvenliğine, ülkemizin huzuruna, ülkemizin birliğine, dirliğine katkıları nedir? Çünkü bugün Diyarbakır'da irat buyrulan nutukta ilk sayılan unsurlardan birisi de Ermenilerdi. Ayrıca, başka ülke vatandaşlarından ülkemizde yasal olarak kaç kişi ikamet etmekte ve çalışmaktadır? Yine, ülkemize yasal olarak gelen ancak süresi içinde geri gitmeyen ne kadar insan vardır?
BOP, bölgemizde milyonlarca Müslüman'ın hayatına mal olmuştur. Bu Büyük Orta Doğu Projesi, sizin de ortağı olduğunuz bir projedir. BOP (Büyük Orta Doğu Projesi) milyonlarca Müslüman'ı yerinden yurdundan etmiştir. Büyük Orta Doğu Projesi uygulamaları sonucu, ülkemize bugüne kadar ne kadar sığınmacı gelmiştir? Bunun ülkemize maliyeti nedir?
Büyük Orta Doğu Eş Başkanı Sayın Başbakana da sormak isterim: Bu görevi Sayın Başbakana kim vermiştir? Büyük Orta Doğu Projesi, ülkemize bugüne kadar ne kazandırmıştır ve bundan sonra ülkemize ne kazandıracaktır?
Bu Büyük Orta Doğu Projesi, bakınız, sadece Irak'ta 1 milyondan fazla Müslüman'ın canına mal oldu. Bugün, Suriye'de verilen rakamlar 200 binlere ulaştı, Mısır'da ne kadar Müslüman'ın kanının döküldüğünü kimse bilmiyor. Libya'da ne kadar Müslüman'ın kanının döküldüğünü kimse bilmiyor. Suriye'yi armut gibi, bugün, sizinle birlikte, o Büyük Orta Doğu Projesi'nin mimarlarıyla birlikte sallıyorsunuz. Yani bu Büyük Orta Doğu Projesi nedir, önce ona bir bakmak lazım. Büyük Orta Doğu Projesi, Kuzey Afrika ve Orta Doğu'yu hükûmetsiz, devletsiz, milletsiz bırakmak istiyor, siz de buna alet oluyorsunuz. Şimdi, sırada, bölgede iki tane devlet kaldı: Birisi Türkiye, birisi İran. Siz, gene kendi aldığınız görev gereği, Türkiye'yi de bölmek, parçalamak isteyenlere göz yumuyorsunuz. Siz bunun hesabını elbette vereceksiniz, Büyük Orta Doğu Projesi'ne ortaklık yapmanın bedelini eninde sonunda Türk adaletine vereceksiniz çünkü bugün Suriye'den gelen sığınmacıların hepsini bu milletin rızıklarıyla doyuruyorsunuz, onlara kurduğunuz kampları bu milletin rızıklarından veriyorsunuz. Türkiye'de kaçak yaşayan? O sınırdan gelen binlerce dolarlık kaçak ürünün Türkiye'ye girişine göz yumuyorsunuz Suriyeliler hayatta kalsınlar diye ama bu milletin haklarını korumuyorsunuz. Sizin göreviniz, öncelikle Türk devletinin bekasını sağlamak ve Türk milletinin refahını, huzurunu sağlamaktır. Lütfen, görevinizi hatırlayın ve yapın.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)