Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sierra Leone Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığı ile Vergiden Kaçınmaya Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 4 |
Tarih: | 05.10.2023 |
YEŞİL SOL PARTİ GRUBU ADINA SIRRI SAKİK (Ağrı) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben de hepinizi selamlıyorum.
Burada oturuyoruz ama Ağrı'dan bizi izliyorlar. Oradaki muhtarlar, oradaki yurttaşlar şöyle bir fotoğraf gönderdiler. Ben Ağrı'da bir dönem belediye başkanlığı yaptım ve bizden sonra gelen belediye başkanı adayı arkadaşımız ve AK PARTİ iktidarı "Ağrı'yı bir cennete dönüştüreceğiz, bir Akdeniz kenti yapacağız." dediler. Valla şimdi gördüğünüz kent burası, işte bugün çekilip ve buraya gönderilen bir resim. Türkiye'nin en yoksul kentindeyiz ve Ağrı'dayız. Yani her yıl ya Muş ya Ağrı yoksullukta yarışırlar ama bu iktidar tam yirmi iki yıl... Ve bu iktidara Ağrı birçok kez... Şu anda da belediye Ağrı'da ama yoksulluk dorukta. Ben belediye başkanlığı yaptığım dönemde küçük dokunuşların nasıl büyük fırtınalar kopardığını biliyorum. Onun için, iktidar olan ve yirmi iki yıldır iktidar olanlar her hâlükârda bu yoksul kentin derdinden anlamalı. Demek ki sizin böyle bir dünyanız yok. Ağrılılar, eminim ki önümüzdeki yerel seçimlerde size büyük bir ders verecekler, bizim bıraktığımız o belediyeciliği yeniden hayata geçirecekler.
Sevgili arkadaşlar, geçen gün burada bir otuz yıl geriye yolculuğa çıkmıştık. Vartinis'ten başlayan ve ekim ayındaki o vahşetleri sizinle paylaşmıştım ama zamanımız yetmemişti, bugün biraz daha zamanımız uzun. Vartinis'ten başlayacağım, doğduğum köyü ve oralarda yaşanan vahşetleri sizlerle paylaşacağım; eksik var, fazla yok.
Vartinis duruşmasını izlemeye giderken Kırıkkale'ye duruşmada dönemin yüzbaşısı orada oturmuştu. Mahkeme başkanı kendisine soruyordu: "Burada çatışma yok, kavga yok, yaralı bir PKK'li yok, ölü bir PKK'li yok, asker yaralanmamış; evler ateşe verilmiş, siz niye söndürmüyorsunuz?" dediğinde mahkemeyle dalga geçiyordu. "Bizim görevimiz ateşi söndürmek değil." Ben yerimden fırladım, bunlar katil, bunların görevi ateş yakmak ve ateşi harlamaktır, bunların eli kanlı ama mahkemeyle bu kadar dalga geçen o yüzbaşı ne hikmetse tutuklanmadı, sonrası Yargıtayın başlattığı o "Bunu yargılayın." sürecinden sonra tutuklama oldu ama bu yüzbaşı şu anda elini kolunu sallayarak devam ediyor.
Şimdi, Vartinis'ten sonra bölgede ciddi bir askerî operasyon başladı. Benim doğduğum köy Vartinis'ten ayrılıp Zengök'e doğru gidecektim ama büyük bir askerî konvoyun Zengök'e doğru gittiğini gördüm, gece orada konaklıyordum. Bana dediler "Geri dönelim." döndük, geldik. Sabahın şafaklarında çevre köylüler geldiler, dediler ki: "Bütün köyü ateşe verdiler." Hatta köye giderken önlerine kim geçmişse, yolda kimi bulmuşlarsa Murat'ın kenarında kurşuna dizmişler ve suya atmışlar; o gün bugündür hâlâ birçok insanın cesedi bulunmadı ve gidenler üniformalıydı; o gün de söyledim.
Bakın, benim 5 yakın akrabamı yaktılar ve 5'i de millî görüşten gelenlerdi. Baba 80 yaşındaydı, oğlu Devlet Demiryollarında çalışıyordu, bir oğlu Siyasal Bilgiler son sınıf öğrencisiydi ve kızı ve şoförü; öldürülen 3 kişi daha onlar da Devlet Demiryollarından emekli olmuşlardı ama ben tam otuz yıl önce bu kürsüden seslendirirken devletin refleksleri İçişleri Bakanı çıkıp burada aynen şu cümleyi kurdu: "Sırrı Sakik'in köyünde çıkan çatışmada 8 terörist ölü ele geçti." ve "8 terörist" dediği 2'si 80 yaşında, 3'ü de Devlet Demiryollarından emekli olmuş ve bu insanların bir oğlu da polis yani devletle bir sorunu olmayan insanlar ve orada öyle bir vahşet uygulandı ki insanlıktan ve sizden özür dileyerek işte böyle yaptılar biliyor musunuz? O aileyi bu şekilde yaktılar ve böylesi bir vahşet uygulandı. Buraya bakın, bu vahşetler uygulandı, bunlara söyleyecek bir sözünüz yok mu? Sonrası, bu birlikler nereden geldi biliyor musunuz? Bu birlikler Bolu'dan ve Kayseri'den gelen komando birlikleriydi, başlarında "Yavuz Ertürk" diye biri vardı, katildi! Sonrası ne yaptı biliyor musunuz? Çekip Şenyayla'ya gittiler. Bütün evleri ateşe verdiler. Şenyayla'da 11 insanı aldılar gözaltına. 11 insan orada katledildi. Sizin milletvekilinizin seslendirdiği, Sezgin Tanrıkulu'nun seslendirdiği olay oydu. AİHM'in kararları vardı ve sadece bir bölge değil, Diyarbakır'dan, Kulp'tan, Lice'den Bingöl'e kadar bütün insanlar bunları gördüler, ne olduğunu ve sonrası yargılandılar. Ne oldu? Çünkü Kürtlere karşı işlenen suçlarda ya beraat edersiniz ya da zaman aşımına uğrarsınız.
Size başka bir şey anlatacağım. Millî Selamet Partisinin, Millî Nizam Partisinin ve hatta Refah Partisinin bölgede önemli bir kanaat önderi vardı, Mehmet Emin Bingöl. Sayın Erbakan'ın da çok sevdiği, önünde saygıyla eğildiği biriydi. Onu evinden aldılar ve benim 3 yakınımla birlikte götürdüler alaya, alaydan gece alıp bunları götürdüler, işkence ettiler, bir Muş bunu biliyordu, sonra köprünün altında infaz edildi. O tarihte de bunları alıp taşıdım, rahmetli Erbakan -eski sistem- şurada oturuyordu. Oradaki bütün arkadaşların kimi ağlıyordu, kimi yüzüme bakamıyordu ama bu katillerin hepsi aklandı. Ben kulis tarafına geçince o dönemin, millî görüşün temsilcileri gelip tek tek kucakladılar; evet, böylesi bir vahşet oldu. Şimdi, ekim ayında böylesi büyük bir vahşetin yaşandığına hep birlikte tanıklık ettik ama hep zaman aşımı, hep katiller yargılanıyor ve aklanıyorlar. Bu Parlamento bir şey yapamaz mı Allah aşkına? Allah aşkına, size sesleniyorum ey İYİ Partililer, ey MHP'liler: O gün bir Meclis araştırması önergesi verdik, siz konuşmadınız bile. Ya, bir laf edin Allah aşkına, deyin ki: "Siz haksızsınız." Haksızlığımızı kabul edelim veyahut çıkın, deyin: "Evet, bunlar katil." Bakın, o zaman bu topraklarda barışı inşa edebiliriz. Bizim bu topraklarda hakkımız var, hukukumuz var, birlikte bu coğrafyayı inşa etmişsek bizim dilimize, kimliğimize, kültürümüze saygı duyacaksınız, onu hayata geçireceksiniz. Bakın, bugün Saadet Partisi burada haksızlığa uğradı. Ötekilerin ruhunu anlayabilmek için muhakkak haksızlığa uğramak mı gerekiyor? Ben abartı bir şey söylemiyorum, ben kimseden bir merhamet de beklemiyorum ama bu Parlamento eğer halkın iradesiyse bunların gereğini yapmalıyız. İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olmaz. Bu zaman aşımına sığınarak katilleri bu Parlamento aklayamaz. Aklarsanız çocuklarınıza karşı büyük günahlar işlersiniz. Bakın, benim söylediklerim... Diyarbakır milletvekilleri, arkadaşlarımız burada. Suna Kepolu var, bu olayı çok iyi bilir; Galip Ensarioğlu var, bu Şenyayla'daki olayı çok iyi bilir; onlar da benim akrabam, 11 kişi. Mehmet Salih Akdeniz bir kanaat önderidir, bölgede çok sevilir, çok da iyi bilinir. Hatta sizin milletvekiliniz... Said Yavuz, o da benim akrabam ve o ölen, öldürülen 11 kişinin yakın akrabasıdır. Mehmet Selim Ensarioğlu İYİ Parti Milletvekili ve o dönemin Bakanıdır; vallahi billahi de benim bu söylediklerimi o da çıkar, burada bire bir anlatır. Onun için benim bu söylediklerimi ne olur bir tarafa atmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sakik, lütfen sözlerimizi tamamlayalım.
SIRRI SAKİK (Devamla) - Ben tarihe tanıklık ettim, ben bu sorunun çözülmesini istiyorum, biz zaten bunun için buradayız, bunu çözebiliriz. Bizim acılarımız var; yüz yıllık cumhuriyet bizi yok saydı, reddetti. Şimdi yeni bir cumhuriyeti birlikte inşa edebiliriz. Ben seçimler öncesi "Demokratik bir cumhuriyeti inşa edeceğiz." dedim, Sayın Bahçeli nereye gittiyse aldı bu konuşmamı dolandı, dolaştı, dedi ki: "Cumhuriyeti yıkacaklar." Hayır, tam tersi, demokratik bir cumhuriyeti inşa edelim, hep birlikte içinde özgürce yaşayalım yani hep birlikte ortak bir vatanımızı birlikte inşa edelim diyorum, yüce Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Yeşil Sol Parti sıralarından alkışlar)