GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ankara Garı katliamının 8'inci yılına, 7 Ekimde İsrail ve Filistin arasında başlayan en şiddetli savaşa ve bu konuda Yeşil Sol Partinin görüşlerine, kuzeydoğu Suriye'de yaşananlara, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Filistin-İsrail savaşı için söylediklerine ve bu iktidar Orta Doğu'ya demokrasiyi, barışı, adaleti getirmek istiyorsa çifte standartlardan vazgeçmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:5
Tarih:10.10.2023

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, bugün 10 Ekim, ülke tarihinin en kanlı katliamının üzerinden sekiz yıl geçti. IŞİD'li katiller 104 canımızı bizden aldı, hem de barış taleplerini dile getirmek üzere Ankara Garı'nın önünde toplanmış olan insanların arasından. 10 Ekim 2015 günü Ankara Tren Garı Kavşağı'nda KESK, DİSK, TMMOB ve Türk Tabipleri Birliğinin düzenlediği "barış mitingi"ne giden grubun bulunduğu bölgede saat 10.04'te meydana gelen bombalı saldırıda 104 kişi hayatını kaybetti. Katliamın sanıklarının büyük çoğunluğu firari. Sorumluluğu bulunan kamu görevlileri yargılanmadı. Daha önceden sanık konumunda bulunanların sonradan tanık olarak dinlenerek tahliye edilmeleri yaşandı. Bütün bu süreç bize şunu gösterdi: Devletin bir kesimi 104 canın nasıl ve ne için öldüğünü sorgulamak yerine IŞİD'li katilleri savunma refleksiyle hareket etti, iş birliği yaptı yani ve bu da, bu durum da yargılamaya sirayet etti. Yapılan yargılamada esas sorumlular yargılanmadan, çoğu sanık bulunmadan, gerekli evraklar tedarik edilmeden yasak savma niteliğinde bir karar verildi ve neticede aslında hiçbir şey yapılmadı. Bizler hâlâ "Bu kanlı katliamın nasıl bir girişim olduğunu bilmiyoruz." diyenlere söyleyelim: Biz biliyoruz bunun nasıl bir şey olduğunu. Hiçbir kamu görevlisinin yargılamaya dâhil edilmemesi bu katliamın niteliği konusunda bizlere gerekli ve yeterli mesajları verdi. Bugün 10 Ekimde, sekiz yıl sonra bir kez daha bu gerçeği söylüyoruz: Katliamın arkasında kimlerin olduğunu, devletin hangi kesimlerinin, hangi birimlerinin bu katliamın hazırlayıcısı ve kolaylaştırıcısı olduğunu biliyoruz; bunu bir kez daha vurguluyoruz ve lanetliyoruz.

Değerli vekiller, 7 Ekim Cumartesi sabah saatlerinden itibaren İsrail ve Filistin arasında son yıllarda yaşanan en şiddetli savaşa tanıklık ediyoruz. İki taraf arasında süren savaşta sivillerin katledilmesini, cenazelere ve rehinelere işkence edilmesini, yaşam alanlarının bombalanmasını asla kabul etmiyoruz. Bir an önce, tarafları bu ölüm ve kıyım yarışından vazgeçmeye çağırıyoruz. Yaşanan çatışmalarda sivillerin açıkça hedef alınması iki halk arasındaki düşmanlığı da derinleştirmektedir, bunu bir kez daha vurguluyoruz.

Yeşil Sol Parti olarak İsrail'in Filistin'i işgal etmesini reddediyoruz. Filistin halkının özgürlük mücadelesini bugüne kadar savunduk savunmaya devam ediyoruz; bölge devletleri başta olmak üzere bütün güçleri iki tarafın da barışçıl çözümde ortaklaşması için gerekli bütün çabaları göstermeye çağırıyoruz. Bizler, Filistin-İsrail arasında onyıllardır süren, yaşanan savaş ve işgallerin neden olduğu şiddet ortamına karşı adil, demokratik çözümün ve barışın tarafıyız. Yaşanan son büyük savaşla birlikte bir kez daha açığa çıkmıştır ki ateşi ateşle söndürmek mümkün değildir. Orta Doğu'daki temel iki mesele olan Filistin ve Kürt meselesi çözülmeden Orta Doğu'da sorunların çözülmeyeceğini yıllardır acı bir biçimde tecrübe ediyoruz, bunu dile getiriyoruz ve bunun çözümünün ortaya çıkarılması için mücadele ediyoruz.

Şimdi, bakın, halkların Orta Doğu'da binlerce yıl bir arada ve barışçıl yaşama deneyimine sahip olduğu bu coğrafyada huzuru tesis etmenin en doğru yolu demokratik ve barışçıl çözümleri esas almaktır. Bizler, Orta Doğu'da şiddetin, ölümün ve iktidarcı anlayışların değil halkların bir arada, eşit koşullarda, barışçıl yaşaması tarafındayız. Demokratik ve barışçıl yaşamı bu topraklara hâkim kılmak her zamankinden daha güçlü şekilde kendisini dayatmaktadır ve Orta Doğu'da yaşanan yoğun gerginlik, çatışma ve savaşlar demokratik bir dönüşümü zorunlu kılmaktadır. Bu yaşananlar bir kez daha bize bunu gösteriyor.

Şimdi, bakın, bir bölgeden söz edeceğim, kuzeydoğu Suriye. Bir tarafta Filistin-İsrail çatışması ve savaşı, öbür tarafta kuzeydoğu Suriye'de yaşananlar. Bu bölgede, kuzeydoğu Suriye ya da "Rojava" dediğimiz bölgede 2020 nüfus sayımına göre ne kadar insan yaşıyor biliyor musunuz? 5 milyon insan yaşıyor, belki şimdi -2023 oldu- bu sayı artmış olabilir. Burada Kürt, Arap, Süryani, Ezidi halkları, Müslümanlar, Hristiyanlar birlikte yaşıyorlar, birlikte bir yaşam oluşturuyorlar; orada çocuklar okullara gidiyor, orada insanlar üretim yapıyorlar, üretim alanları var yani siz burada, Ankara'da nasıl bir yaşam kuruyorsanız, işte Rojava kentlerinde de kuzeydoğu Suriye'de de öyle bir yaşam kuruluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Dediğim gibi çocuğu var, yaşlısı var, erkeği var, kadını var. Üretim yapılıyor, okullarda eğitim yapılıyor, sağlık birimleri var, enerji üretiliyor; bir yaşam var orada. Şimdi, bu yaşamın olduğu yeri bir askerî garnizon sanırsanız büyük hata yaparsanız ve bu hatanın sonucunda hiçbir suçu olmayan insanların ölümüne yol açarsınız ve bugün yaşanan odur.

Şimdi, Dışişleri Bakanı şöyle bir tehdit savurdu, dedi ki: "Bütün altyapı, üstyapı tesisleri, enerji tesisleri topyekûn meşru hedeftir." Ne yapmak istiyorsunuz? Ne yapıyorsunuz? Şimdi, 5'inden itibaren, 5 Ekimden bugüne kadar bombalanmış olan yerlerin elimizde listesi var. Baktığımız zaman ne görüyoruz biliyor musunuz? Sivillerin yaşadığı alanların bombalandığını görüyoruz, çocukların ve sivillerin ölmekte olduğunu görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - İftira; iftira arkadaşlar, iftira.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Bu kabul edilebilir bir şey mi? Filistinliler ölürken hep beraber haklı bir şekilde itiraz edeceğiz ama Kürtler ölürken ellerimizi alkışla çırpacağız. Böyle bir şey olabilir mi? Yani Orta Doğu'da Kürt sorununu ve Filistin sorununu çözmezseniz Orta Doğu'da barış olmaz, Orta Doğu'da demokrasi olmaz, Orta Doğu da esas itibarıyla emperyal güçlerin at oynattığı bir alan olmaya devam eder. Dolayısıyla, bir kez daha çağrı yapıyoruz. Bakın, Adalet ve Kalkınma Partisi Sözcüsü Ömer Çelik dedi ki: "Prensip olarak söyleyeyim, her türlü sivil ölüm kaybına karşıyız. Bu bakımdan hangi taraftan olursa olsun sivillerin kaybına yol açacak şiddetten uzak durulması gerektiğini ifade ediyoruz." Filistin için söylüyor. Çok güzel, bunu kuzeydoğu Suriye için de söyleyeceksiniz. Cumhurbaşkanı Erdoğan dedi ki Filistin-İsrail savaşı için, yeni söyledi bunu: "Savaşın da bir adabı vardır. Ne İsrail ne de Filistin topraklarında tek bir masumun kanının akmaması gerektiğini söylüyoruz."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN - Toparlayın Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - "Camilerin bombalanması, sivillerin öldürülmesi asla kabul edilemez." dedi, "Savaşın bir adabı, bir ahlakı vardır; tüm taraflar buna uymak zorundadır." dedi, bir şey daha söyledi "Adil bir barışın kaybedeni olmaz." dedi. Biz de aynen böyle düşünüyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunu İsrail-Filistin için söylüyorsa kuzeydoğu Suriye ve Rojava için de, orada yaşayan Kürt, Arap, Süryani, Ezidi halkları için de söylemek zorundadır. Çifte standarttan vazgeçmek, gerçekten Orta Doğu'ya demokrasi, barış, adalet getirmek istiyorsa bu iktidar böyle davranmak zorundadır.

O saldırıların hepsini kınadığımızı bir kez daha açık bir şekilde ifade etmek istiyorum. (Yeşil Sol Parti sıralarından alkışlar)