| Konu: | Cumhurbaşkanlığının, Türkiye'nin millî güvenliğine yönelik ayrılıkçı hareketler, terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye'deki tüm terör örgütlerinden ülkemize bundan sonra da yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı millî güvenliğimizin idame ettirilmesini sağlamak, Türkiye'nin güney kara sınırlarına mücavir bölgelerde yaşanan ve hiçbir meşruiyeti olmayan tek taraflı bölücü girişimler ve bunlarla ilgili olabilecek gelişmeler istikametinde Türkiye'nin menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekât ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 8 |
| Tarih: | 17.10.2023 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Irak-Suriye tezkeresi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Emperyalist güçlerin stratejik planları ve operasyonları, Orta Doğu'da yaşanan jeopolitik gelişmeler ve iktidarın öngörüden yoksun politikaları, Türkiye Cumhuriyeti devletinin 1.289 kilometrelik güney sınır hattında önemli millî güvenlik riskleriyle bizleri karşı karşıya bırakmıştır.
Hafızalarınızı tazelemek açısından konuya Irak'tan başlayarak tarihî bir perspektif çizmek istiyorum.
1991 Körfez Savaşı Irak'ın kuzeyinde oluşan güç boşluğunu tetiklemiş ve merkezî otorite eksikliğinden kaynaklanan belirsizlik ve kaos Türkiye sınırları ötesinde yeni bir tehdit oluşumuna zemin hazırlayarak bölgede terör ve tedhiş faaliyetlerinin artmasına sebep olmuştur. İşte, tam da o dönemde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 5 Nisan 1991'de 36'ncı paraleli kapsayan 688 numaralı Güvenli Bölge Kararı, bu bölgedeki güç boşluğunu daha da derinleştirerek PKK'nın Irak'ın kuzeyindeki varlığını tahkim etmesine neden olmuştur.
Evvela zemin hazırlanmış, daha sonra Amerika Birleşik Devletleri'nin 2003 yılında gerçekleştirdiği Irak işgali sonrasında bölgede dört parçalı terör devletinin ilk adımı atılmıştır. Bu işgalin sonucunda dört parçalı kürdistan projesinin Irak nezdinde iki farklı varyantını oluşturan Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ve PKK terör örgütünün bölgedeki gücü bilinçli olarak tesis edilmiştir.
Emperyalist kukla terör devleti projesini yaşama geçirme hayaliyle Amerika Birleşik Devletleri işgalinden sonra hazırlanan Irak Anayasası'nda "iki toplumlu yapı" diyerek Irak'ın kuzeyinde dört parçalı terör devletinin ilk adımını attılar. Daha sonra 25 Eylül 2017'de Irak'ın kuzeyinde yapılan sözde bağımsızlık referandumuyla bölgede Amerika Birleşik Devletleri güdümünde dört parçalı terör devleti kurma projesinin de ilk adımını gerçekleştirdiler.
Bildiğiniz üzere, bu süreçte PKK, IŞİD varlığıyla kırılganlaşan güvenlik ortamından yararlanarak Amerika Birleşik Devletleri'nin de desteğiyle Sincar'da konuşlandırılmıştır. Bu durum stratejik bir önemi haizdir çünkü PKK, Sincar'ı terör koridorunun ana istasyonu olarak kullanmaya başlamıştır. Bu bölge, Irak-Suriye ve Suriye-Türkiye arasında oluşturulan terör hattının lojistik ikmal noktası işlevini görmektedir. Irak'ın parçalanması ve sonrasında kuzeyde etnik bölücü yapıların tahkim edilmesi dört parçalı terör devleti hayalini düşünceden eyleme dönüştürmeye kalkışmanın ilk hamlesidir. Türkiye'yi hedef alan bu emperyalist projenin ikinci aşaması ise Suriye'de sahneye koyulmuştur.
Değerli milletvekilleri, PKK ve onun türevlerinin, PYD ve YPG başta olmak üzere, terör unsurlarının siyasi hedefini belirleyen 2005 KCK sözleşmesi ve onun dört parçalı terör devleti tanımıdır. İşte bu hedef dairesinde emperyalizmin Suriye'deki stratejik hedefi, tıpkı 2005 Irak Anayasası'nda olduğu gibi Suriye iç savaşı sonrasında yapılacak Cenevre görüşmelerinde iki toplumlu bir federal kukla yapı kurmak, böylece dört parçalı terör devleti projesinin ikinci büyük coğrafi ve siyasi adımını tamamlamaktır.
Türkiye'nin güney sınırlarında, Suriye'nin kuzeyinde terör devletinin inşa süreci 2011 Suriye iç savaşıyla başlamıştır. Uluslararası ilişkilerde "güç boşluğu" diye tarif edilen bir kavram var, bu bir kaidedir. Bir yerde merkez kuvvet çöktüğü andan itibaren orada merkezkaç kuvvetler oluşmaya başlar. Suriye iç savaşının başlamasından kısa bir süre sonra ülkenin kuzeyindeki merkez kuvvet çökmüş ve bölgede merkezkaç kuvvetler yani IŞİD ve PKK ortaya çıkmıştır. PKK, Suriye'nin kuzeyinde işgal ettiği bölgelerde, Haseke, Cezire ve Afrin'de 2013 yılında sözde otonom alanlar ilan etmiş, 2016 yılının Mart ayında ise Suriye'nin kuzeyinin neredeyse tamamını kontrol altına almıştır. Emperyalizmin ve PKK iş birliğiyle bölgede yapılan stratejik göç mühendisliğinin sonucunda Suriye'nin kuzeyinde bir terör devletinin demografik altyapısı oluşturulmaya çalışılmıştır. Hâlihazırda bölgede ABD eliyle 100 bin kişilik bir terör ordusu beslenmektedir. Böylece, dört parçalı büyük terör devleti hayalinin ikinci aşaması yani Suriye adımı da gerçekleştirilmiştir. Irak ve Suriye'nin ardından bir sonraki hedef İran olacak ve onu da dört parçalı terör devleti projesinin son aşaması olan Türkiye izleyecektir. Melun ve aleni plan aslında budur.
Amerika Birleşik Devletleri yaşadığımız coğrafya üzerinde emperyalist emelleri olan uluslararası bir aktördür, sınırlarımızın dibinde besleme bir ordu kurarak, millî birliğimizi ve vatan bütünlüğümüzü tehdit eden paralı ve bölücü örgütlerden yararlanmayı sürdürmektedir. Amerika Birleşik Devletleri'nin kirli doları ve silahlarıyla kin ve nefret kusan, emperyalizmin kölesi ve uşaklığını içlerine sindirmekten utanmayan eli kanlı canilerin ve onları destekleyenlerin barış bezirgânlığı yapmaya hakları da hadleri de yoktur. (İYİ Parti ve MHP sıralarından alkışlar)
Türk milletinin varlığının ve birliğinin ilanihaye muhafaza edilmesi, vatandaşlarımızın huzur ve güven içinde yaşaması, Türkiye Cumhuriyeti devletinin 1.289 kilometrelik güney hattının tamamındaki tüm terör unsurlarını yok etmesine bağlıdır. Dolayısıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerek Irak'ın gerekse Suriye'nin kuzeyinde gerçekleştirdiği askerî operasyonlar meşrudur, mecburidir ve vazgeçilmezdir.
Sayın milletvekilleri, ben durum muhakemesine hasımlarımızdan başladım; peki, Türkiye'nin egemenliğini, istiklalini ve istikbalini hedef alan bunca emperyalist plan ve jeopolitik risk karşısında Hükûmet olarak sizler neler yaptınız? Şimdi bunları konuşmanın tam zamanıdır. Açık ve net olarak söylemek gerekirse sürecin başında kendinizi Büyük Orta Doğu Projesi'nin eş başkanlığının büyüsüne kaptırdınız, Büyük Orta Doğu Projesi'nin asıl hedefinin bölünmüş ve küçük Türkiye olduğunu idrak edemediniz. Suriye iç savaşı Mart 2011'de başladı, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti daha Nisan 2011'de İstanbul'da, Mayıs 2011'de de Antalya'da Suriye Müslüman Kardeşlerinin toplantılarını tertip etmiştir. Hükûmet 2011 yılının yazında Suriye muhalefetinin hem siyasi hem askerî kanadını Türk topraklarında konuşlandırmış ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Suriye iç savaşının doğrudan bir tarafı hâline gelmesine neden olmuştur.
Az önce uluslararası ilişkiler disiplinin başat bir kavramından bahsettim, "güç boşluğu." İşte, Suriye'nin kuzeyinde PKK tarafından istismar edilen o güç boşluğu ve bugün karşı karşıya bulunduğumuz risk ve tehditler bizzat Adalet ve Kalkınma Partisinin yanlış Suriye politikası neticesinde ortaya çıkmıştır. İç savaşın başlangıcında, öngörüden yoksun politikalarla "Şam'da cuma namazı kılacağız." diyen Erdoğan ve Hükûmeti 2013 yılına geldiğimizde Türkiye'yi eşi benzeri görülmeyen güvenlik risklerine ve yakın insanlık tarihinin gördüğü en büyük kitlesel göç dalgasına maruz bırakmış ve Türkiye, Adalet ve Kalkınma Partisinin açık sınır politikasıyla birlikte 2015 yılından itibaren dünyada en fazla sığınmacı ve kaçak barındıran ülke konumuna taşınmıştır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin temeli olan Türk millî kimliği ve Türkiye, İhvancı rüyalarınız, beynelmilel dünya görüşünüz ve millî bilinçten yoksun politikalarınız sebebiyle varoluşsal bir tehditle karşı karşıya kalmıştır.
Dünyada 193 ülke var. Bugün Türkiye, bu 193 ülkenin 98'inin nüfusundan daha fazla sığınmacı ve kaçak nüfusu şayet barındırıyorsa bunun sorumluluğu da vebali de sizlerin üzerindedir. İşte bu demografik risk ve tehditlere ilave olarak AK PARTİ'nin ısrarla yürüttüğü yanlış Suriye politikası sonucunda Türkiye sadece içeride değil, sınırda ve sınırın ötesinde, eşi benzeri görülmemiş bir güvenlik zafiyetiyle karşı karşıya kalmıştır.
Uzun uzun anlatmaya hiç lüzum yok, tek bir somut bilgi o dönemdeki durumu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bizim Suriye'yle 911 kilometrelik bir sınırımız var. Ocak 2016 itibarıyla, AK PARTİ'nin izlediği yanlış Suriye politikası sonucunda bu 911 kilometrelik sınırın 622 kilometresi terör örgütlerinin kontrolüne geçmişti. 2016 Mart ayında PKK'nın Suriye'nin kuzeyinin neredeyse tamamında otonom bölgeler ilan etmiş olması ve 2016 yılında da Münbiç'e girilmiş olması ziyadesiyle hazin bir sonuçtur. PKK'nın Ayn el Arap'tan çıkan terörist unsurlarının Münbiç'e, oradan da El Bab'a giderek Suriye'nin kuzeyinin tamamında entegre bir terör bölgesi oluşturma hedefi mutlak suretle durdurulmak mecburiyetindeydi.
İşte, 24 Ağustos 2016'da Fırat Kalkanı Operasyonu bu sebeple yapılmıştır. 2018 yılında Zeytin Dalı ve 2019 yılında Barış Pınarı Harekâtları da bu sebeple gerçekleştirilmiştir. Yani aslına bakarsanız, uyguladığınız yanlış politikaların kötü sonuçlarını şanlı Türk Silahlı Kuvvetleri Mehmetçik'in gücüyle sahada telafi etmek mecburiyetinde kalmıştır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İşte bu sebeple, İYİ Parti ve Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener "Suriye'nin kuzeyindeki terör tehdidine karşı tek bir parti vardır, o da al bayrak partisidir." diyerek bölgedeki askerî operasyonlara destek vermiştir.
ZEYNEP ODUNCU (Batman) - Hastaneler terör tehdidi midir?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Katliamlardan da söz edin, katliamlardan...
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Türk ordusu bu 3 askerî harekâtla birlikte Türkiye'nin güneyinde 10 bin kilometrekarelik alanda konuşlanmış olan IŞİD ve PKK varlığına son vermiştir. (İYİ Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar, Yeşil Sol Parti sıralarından gürültüler) Şanlı ordumuz bu 10 bin kilometrekarelik alanı yüzlerce şehit vererek PKK'dan temizlemiştir. Şanlı Türk ordusunun büyük bir mücadele ve fedakârlıkla şehitler vererek PKK'dan temizlediği bu bölgelerden geri çekilmesi asla mümkün değildir. Nuh Tufanı yeniden kopsa bunu başarmaya muvaffak olamayacaksınız. (İYİ Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar, Yeşil Sol Parti sıralarından gürültüler)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tabii canım, babanızın tapulu malı!
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - "Türk askeri Suriye'den derhâl çıksın. Fırat'ın doğusundan da çekilsin." demek "Bayrağımızı indirip o bölgeyi PKK ve YPG'ye teslim edelim." demektir. Şimdi bu durum bu kadar açık ve net bir şekilde ortadayken, Suriye'nin kuzeyinde ağır silahlarla donatılmış 100 bin kişilik bir terör ordusu mevcutken Suriye'de bir terör tehdidi yokmuş gibi hareket etmek ve büyük fedakârlıklarla, Mehmetçik'imizin canı ve kanıyla teröristlerden temizlediğimiz bölgelerden geri çekilelim demek büyük bir gaflettir, büyük bir dalalettir ve büyük bir ihanettir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Suriye bayrağı niye terör tehdidi ya, bir de onu söyleseniz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Ne zamandan beri siviller terörist oluyor? Ne zamandan beri okullar bombalanıyor?
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Bu söylediklerimin takdiri sizlere değil, büyük Türk milletine aittir. Suriye'nin kuzeyinde merkezî otorite yeniden ve tamamen tesis edilinceye kadar...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Size mi kaldı merkezî otoriteyi yeniden tesis etmek?
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - ...Türk Silahlı Kuvvetleri bölgede varlığını sürdürecek ve millî güvenliğimizi tehdit eden unsurlar da son neferine kadar temizlenecektir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bunların müsebbibi sizsiniz, siz!
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - İşte bu gerekçeyle, biz, İYİ Parti olarak Irak-Suriye tezkeresine dün olduğu gibi bugün de "evet" oyu vereceğiz. (İYİ Parti ve MHP sıralarından alkışlar) Elbette, bizler de Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye'nin kuzeyinde ilanihaye kalma taraftarı değiliz...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Değilsiniz canım!
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - ...ancak Suriye'nin kuzeyinden şayet geri çekileceksek bunu ancak bölgenin merkezî hükûmete teslim edilmesi şartıyla...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Merkezî hükûmetle de savaşıyorsunuz. Kime teslim edeceksiniz? ÖSO'culara mı, El Kaide'ye mi, DAEŞ'e mi vereceksiniz?
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - ...ve Suriye'nin toprak bütünlüğünün tam ve kâmil olarak tesis edilmesi suretiyle yapmalıyız.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - DAEŞ için savaşıyorsunuz, DAEŞ için! DAEŞ'e teslim etmek istiyorsunuz.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Ben "birlik" deyince, "bütünlük" deyince, "vatan" deyince sizin neden gocunduğunuzu biliyorum; oturun oturduğunuz yere! (İYİ Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Siz bizim gruba "oturun" diyemezsiniz ya!
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Bu sebeple Mehmetçik'imizin bölgeden sağ salim ve barış içinde geri çekilebilmesi için atılması icap eden öncelikli adım, Türkiye Cumhuriyeti devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti arasında bir müzakere ve iş birliği sürecinin derhâl başlatılması olmalıdır. Türkiye olarak hedefimiz gerek 1998 Adana Mutabakatı ve gerekse 2010 yılında Suriye'yle imzaladığımız Terör ve Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği Anlaşması çerçevesinde Suriye'de toprak bütünlüğünü sağlamak ve terör örgütlerinin bölgedeki varlığını sona erdirmek olmalıdır. 2 ülke arasındaki bu muhtemel iş birliği, Türkiye'de bulunan Suriyeli sığınmacıların Suriye'ye güvenli geri dönüş sürecini başlatmak için de tabii olarak bir zemin hazırlayacaktır. Her zaman ifade ettiğimiz gibi İYİ Parti bu konuda taraftır, Türk milletinden ve Türkiye Cumhuriyeti devletinden yanadır. (İYİ Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; MHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Irak-Suriye tezkeresinin içinde bulunan "yabancı silahlı kuvvetler" ifadesinin tezkereye "hayır" oyu verilmesine gerekçe teşkil edeceğini düşünmek bize göre ziyadesiyle yanlıştır. 2015 yılından beri Türkiye Büyük Millet Meclisine gelen tüm Irak-Suriye tezkerelerinde "yabancı silahlı kuvvetler" ibaresi bulunmasına rağmen benzer tezkerelere 2015, 2017 ve 2019'da "evet" oyu vermek, 2021'de de "hayır" demek ve şimdi de "hayır" denileceğini söylemek Cumhuriyet Halk Partisi açısından izaha muhtaç bir çelişkidir. Ben Cumhuriyet Halk Partisinin 2015 ve 2021 tarihleri arasındaki tüm Irak-Suriye tezkerelerine içinde "yabancı kuvvetler" ifadesi olduğu hâlde okumadan "evet" oyu vermesini ihtimal dâhilinde görmüyorum. Türkiye'nin 24 Ağustos 2016 tarihinde gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı Operasyonu yoğunluklu olarak IŞİD'e karşı gerçekleştirilmiş bir askerî operasyondur. Dolayısıyla o dönemde IŞİD'e karşı oluşturulmuş uluslararası koalisyonun muhtemel askerî desteğini alabilmek için bu ifade tezkerenin içine dercedilmiş ve matbu hâle gelmiştir. Sanki bu ifade geçtiğimiz senelerde yokmuş gibi ve yeni ortaya çıkmış gibi bir algı oluşturmak da doğru değildir. Evet, dün "evet" denilen Irak-Suriye tezkeresine bugün yapay gerekçelerle "hayır" oyu vermek Türk Silahlı Kuvvetlerinin şu anda kontrol ettiği binlerce kilometrekarelik alanı yeniden terör örgütlerinin inisiyatiflerine terk etmek anlamına gelir ki bu son derece tehlikelidir. Biz Afrin'in, Tel Abyad'ın ve Resulayn'ın yeniden PKK terör örgütünün kontrolü altına girmesine asla izin veremeyiz, vermeyiz. Temennimiz, Birleşmiş Milletlerin 2254 sayılı Karar'ı çerçevesinde Suriye'nin toprak bütünlüğünün yeniden sağlanması ve tüm terör örgütlerinin bölgeden tasfiye edilmesidir. Ve yine temennimiz, Türkiye ve Suriye devletlerinin iş birliği içerisinde, ortak bir zeminde hareket etmesi ve Suriye'nin kuzeyindeki bu merkezî otorite boşluğuna artık son verilmesidir. Suriye'nin toprak bütünlüğü sağlanıncaya, bölgede merkezî otorite yeniden inşa edilinceye kadar Türk Silahlı Kuvvetlerinin bölgedeki varlığı tartışmasız devam etmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun, bir dakika daha süre veriyorum.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Yaşadığımız bölgenin riskleri son zamanlarda yaşanan olayların vahametinden de anlaşılmaktadır. Ebediyete kadar bu topraklarda yaşamak istiyorsak Türk millî kimliğine ve Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel ilkelerine sonsuza dek sahip çıkmak mecburiyetindeyiz.
Geçmişte söyledim, şimdi de tekrar ediyorum: Etnik kimlikler ve mezhepler üzerinden ayrıştırılmış, kutuplaştırılmış bir zorlu coğrafyada, dört bir yanımızın savaşlarla kuşatıldığı Orta Doğu'da tek dayanağımız, devletimizin kurucusu ve koruyucusu olan Türk millî kimliğidir. Türklük bizim için bir etnik tanımlama değil, bir siyasi işaretlemedir. Din, dil, köken, mezhep gibi farklılıklar ise bizim ayrılıklarımız değil, bilakis zenginliklerimizdir. Kim ne söylerse söylesin aslında çok büyük bir hazinenin sahibiyiz, bu büyük hazinenin adı Türk milleti ve büyük Türkiye Cumhuriyeti devletidir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Bir dakika daha rica edeyim.
BAŞKAN - Toparlayın, bağlayın.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - İYİ Parti, milliyetçi, kalkınmacı ve demokrat kimliğinin bir gereği olarak her zaman ve zeminde Türk milletinin egemenliğini ve menfaatlerini savunmayı sürdürecektir. Bizim ortaya koyduğumuz iradenin, politikaların ve kararların referansı büyük Türk milletidir ve onun menfaatleridir. Bu sebeple, bir kez daha Türk Silahlı Kuvvetlerinin terör örgütlerine karşı gerçekleştirdiği operasyonlara sonuna kadar destek vereceğimizi belirtiyor, Irak-Suriye tezkeresine İYİ Parti olarak "evet" oyu kullanacağımızı kamuoyuna ilan ediyorum.
Yüce Meclisi şahsım ve İYİ Parti Grubu adına saygılarımla selamlıyorum.
Sabrınız için teşekkür ederim. (İYİ Parti, AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)