| Konu: | İsrail'in Gazze'deki bir hastaneye yönelik saldırısına ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin tutumuna, 18 Ekim Azerbaycan'ın 32'nci bağımsızlık yıl dönümüne, millî güvenlik sorunu olan sığınmacı ve kaçak krizini dile getiren Türk milliyetçisi gençlerin tutuklanmaya başlandığına, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlığına riyaset eden bir milletvekilinin yurt dışına çıkışına mâni olmanın bütün demokratik geleneklere ve teamüllere aykırı olduğuna ve birleşimi yöneten Başkan Vekili Sırrı Süreyya Önder'in çok sayıda milletvekiline yerinden söz vermesine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 9 |
| Tarih: | 18.10.2023 |
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
İsrail'in Gazze'deki bir hastaneye yönelik saldırısı sonucunda 500'den fazla masum sivil katledilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi konuyla ilgili meseleden haberdar olur olmaz da ortak bir bildiri yayınlayarak bu saldırıyı kınama basireti sergilemiştir. İsrail'in silahsız sivillere yapmış olduğu bu saldırı sadece uluslararası hukuka değil insan olmanın gereklerine de aykırı bir vahşettir. İsrail ordusu bu katliamlara başlamadan önce kuralsız savaşacağını ifade ve ilan etmişti; bu, kamuoyunun, dünya kamuoyunun malumudur. Biz de "Bir devlet, kuralsız ve kaidesiz savaşırsa devlet olma vasfını kaybeder." demiştik. İşte şimdi, İsrail'in devlet olma vasfını kaybettiği, hastaneleri bombaladığı, çocukları öldürdüğü, düpedüz bir terör örgütü gibi davrandığı bir noktadayız. Allah'ın laneti ve gazabı yapılan bu acımasız ve alçak saldırının faillerinin üzerine olsun. Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere tüm uluslararası toplumu bir an önce, bu masum insanların ve çocukların yaşama hakkına sahip çıkmaya ve Netanyahu'nun bu insanlık dışı terör faaliyetlerini durdurmaya davet ediyoruz çünkü bu artık savaş değil açık seçik bir Netanyahu terörüdür. Dilerim ki Cenab-ı Allah belasını versin, verecektir bana göre. Bize göre de Netanyahu zaten tarihten ders çıkarmamış, 21'inci yüzyılın yeni Hitler'idir, sonu inşallah onunkine benzer ve tüm insanlık tarafından lanetlenir.
Bugün 18 Ekim, 18 Ekim 1991'de bağımsızlığını ilan eden dost ve kardeş ülke Azerbaycan'ın 32'nci bağımsızlık yıl dönümüne takaddüm ediyor. Parti olarak bu günü gururla kutluyoruz. "Yükselen bayrak bir daha inmez." diyen Mehmet Emin Resulzade'yi, Azerbaycan'ın ilk Cumhurbaşkanı olan büyük dava ve fikir adamı merhum Ebulfez Elçibey'i ve bağımsızlık uğruna canını veren tüm şehitlerimizi rahmetle yâd ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Saygıdeğer milletvekilleri, bir millî güvenlik sorunu olan sığınmacı ve kaçak krizinin mevcut ve muhtemel yıkıcı etkilerini ortadan kaldırmak yerine, bu krizi dile getiren Türk milliyetçisi gençleri tutuklamaya başladınız. Kendi ellerinizle sebep olduğunuz bir krizin bedelini yine bu memleketin evlatlarına ödetiyorsunuz. Türk milletini kuşatan bu önemli sığınmacı ve kaçak sorununu gündeme getirdiği için tutuklanan milliyetçi gençlerin "Bu rutin bir uygulamadır." diyerek ilk önce saçlarının kazındığını öğrendik. Daha sonra tutuklu gençlerden birisi olan Süha Çardaklı'nın böbreğinde bulunan stentin, doktorlar tarafından, en geç 9 Ekimde çıkarılması gerektiği ifade edildiği hâlde bugün hâlâ ihtiyacı olan sağlık hizmetini alamadığı bilgisine eriştik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın Sayın Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Süha Çardaklı'nın dokuz gündür böbreklerinde iltihaplanma riski bulunmasına rağmen hâlâ tedavisine başlanamadığı tarafımızdan biliniyor. Teröristlere dahi yapılmayan bu muameleler, bu uygulamalar ne vicdanidir ne de insanidir. Biz, içeride şu anda bu sebeple tutuklu bulunan gazetecilerin serbest bırakılması haberini beklerken iki gün önce bir başka genç gazeteci arkadaşımızın daha tutuklandığını öğrendik. Üstelik bu tutuklamaların öne sürülen sebeplerinden biri de genç gazeteci arkadaşlarımızın sosyal medya hesaplarında milliyetçi paylaşımlarda bulunması olarak ifade edilmiştir, bu son derece hazin bir durumdur. Milliyetçi paylaşımlarda bulunmak bu ülkede ne zamandır suç oldu, doğrusunu isterseniz anlayabilmiş değilim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayalım.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Bitiyorum.
Bunun nasıl bir aymazlık olduğunu tanımlamanızı bekliyorum. Milliyetçi reflekslerden neden bu denli rahatsız oluyorsunuz, onu da anlamakta güçlük çekiyorum. Bu ülkenin milliyetçi gazetecilerine, gençlerine yapılan bu zulmün tek bir amacı vardır, o da Türk milletinin "Artık yeter!" dediği sığınmacı ve kaçak sorununu gündeme getirenlere gözdağı vermektir. Bilinsin ki çabalarınız beyhudedir, hiçbir Türk milliyetçisi Türkiye'nin bugününü ve istikbalini tehdit eden sığınmacı ve kaçak krizine karşı sessiz kalmayacaktır diyorum.
Ayrıca, az önceki bilgilendirmenize istinaden de bir iki cümlede bulunmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlığına riyaset eden bir milletvekilinin yurt dışına çıkışına mâni olmak bütün demokratik geleneklerimize ve teamüllere aykırıdır. Dışarıdan bakıldığında bu, gülünecek durumdur, bu durumun düzeltilmesi noktasında da derhâl vaziyet alınmasının gerekli olduğu kanaatini taşıyorum.
Ayrıca, çok sayıda milletvekili arkadaşımıza yerinden söz veriyorsunuz, bu davranışınızı da takdirle karşılıyorum. Grup Başkan Vekilleri olarak bizleri memnun ettiğini bilmenizi arzularım. Biz, ne kadar çok sayıda milletvekili arkadaşımız konuşursa o denli mutlu oluruz ve sorunlar Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine taşınmış olur.
Tekrar teşekkür ediyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum efendim.