GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:9
Tarih:18.10.2023

CHP GRUBU ADINA AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; 35 sıra sayılı Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin tümü üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime dün, bugün, on iki gündür Gazze'de gerçekleşen, tamamen sivilleri hedef alan ve yüzlerce sivilin ölümüyle sonuçlanan hain saldırıları lanetleyerek başlamak istiyorum. Gazze'de yaşanan olayların, yapılan eylemlerin her biri insanlığa karşı işlenmiş birer suçtur ve bu olay artık âdeta bir soykırım hâlini almıştır. Bu kanlı eylemlerde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyorum ve bu eylemlerin bir an önce son bulması için uluslararası camianın bir an önce tavır geliştirmesini diliyorum.

Değerli milletvekilleri, tartışmakta olduğumuz kanun teklifini ilk incelediğimde yasal boşluk bulunduğunu önceden de tartıştığımız bir konu olan konutların turizm amaçlı kısa süreliğine kiralanmasında mevcut boşluğu dolduracak bir kod kanunla karşı karşıya olduğumuzu düşünmüştüm. Maddeleri teker teker incelediğimizde ise yine bir torba kanunla karşı karşıya olduğumuzu anladık.

Değerli milletvekilleri, Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına Dair kod Kanun Teklifi esasında 6 madde ve 1 geçici maddeden oluşmakta. Daha sonra bu kod kanuna birbiriyle ilişkisiz 8 çerçeve kanunun birçok maddesinde değişiklik içeren 26 madde daha eklenerek teklif 33 maddeye çıkarılmış. Bu durum yani kanun teklifi metninde kod düzenlemeler ile çerçeve maddelerin iç içe geçmiş olması kanun yapım tekniğine aykırıdır. Bu torba kanunda neler yok ki! Seyahat Acentaları Kanunu, Kültür Bakanlığı Döner Sermaye Kanunu, Turizmi Teşvik Kanunu, Kapadokya Alanı Hakkında Kanun gibi tam 8 çerçeve kanunda değişiklikler yapılmakta. İşin tuhafı, bu torba kanunun maddelerinin ihtiva ettiği düzenlemelerin içeriğine baktığımız zaman, kanun teklifinin görüşülmesi gereken esas komisyonun Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu olduğunu görmekteyiz. Hâl böyleyken teklif Plan ve Bütçe Komisyonuna, tali komisyon olarak ise Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna sevk edilmiş ancak tali komisyon bu kanun teklifini görüşmekten imtina etmiştir. İç Tüzük'te tali komisyonların çalışmadığı bir durum söz konusu değildir. Bu konuda İç Tüzük'ün 23'üncü ve 37'nci maddelerinde ayrıntılı düzenlemeler yer almaktadır. İhtisaslaşmadan yararlanmada, esas komisyon-tali komisyon veya komisyon-Genel Kurul arasındaki iş bölümünde tek perspektif olmalıdır. İhtisaslaşmadan yararlanmak suretiyle komisyonların görece teknik çalışmaları yürütebilmesine imkân sağlanması gerekmektedir. Bu suretle hem Genel Kuruldaki çalışmaların verimliliğini artıracak hem de kanun yapma sürecinde daha sağlıklı bir yol izlenecektir, böylelikle de yasama kalitesi güçlenecektir ancak bu kanun teklifinin bu perspektiften de yoksun olduğunu görmekteyiz. Bu durum parlamento hukukunu zayıflatmakta ve etkin iş bölümünü ortadan kaldırmaktadır. Bu yaklaşım doğru bir yaklaşım olmayıp parlamento hukukunda ana komisyon-tali komisyon ilişkisini tartışmalı bir hâle getirmektedir. Uygulamada yasama çalışmalarının mutfağı niteliğindeki komisyonlar bir tür yasak savma süreci olarak görülmekte, Genel Kurulda ise müzakere süreci aynen bugün olduğu gibi işletilmemekte, sadece iktidar partisi milletvekillerinin oyu yasama çalışmaları sırasında belirleyici olmaktadır. Kod yasalarda gerçekleştirilmeyen, Türkiye Büyük Millet Meclisinde ilgili komisyonlarda yeteri kadar tartışılmayan kanun teklifleriyle ve sadece Plan ve Bütçe Komisyonundan torba yasalarla getirilen hükümlerle bütüncül olmayan yasa yapma alışkanlığı ilave problemlere neden olmakta, kod yasalardaki bazı hükümlerin sık sık değişmesine sebebiyet vermektedir.

Değerli milletvekilleri, teklifin ilk 6 maddesi, geçici maddesi, 18'inci ve 25'inci maddeleri konutların turizm amaçlı kiralanmasıyla ilgili düzenlemeleri içermektedir. Buna göre, konutların yüz günden kısa kiralanmaları için Kültür ve Turizm Bakanlığından izin belgesi alınması zorunludur, bu belgelerin alınabilmesi tüm kat maliklerinin oy birliğiyle karar alması şartına bağlanmış durumdadır. İzin belgesi alma hükümlülüğü kiraya verene ait olacak, kiraya veren haricindeki kiralamalar sadece (A) grubu seyahat acenteleri tarafından yapılabilecek. Bu teklifte, ayrıca, bu konutları kiralayanların kimlik belgelerinin düzenli olarak kolluk kuvvetlerine bildirilmesi zorunluluğu getiriliyor ve bu konutlarla ilgili düzenlemeye uymayanlarla ilgili ağır para ve idari cezalar öngörülmekte.

Değerli milletvekilleri, Komisyon görüşmeleri sırasında üyelerimize bir etki analizi raporu dağıtıldı, raporda yer alan varsayım ve tespitlerin anlamlı olmadığını bir istatistikçi olarak sizlere belirtmek isterim. Söz konusu bu rapora göre ülkemizde turizm amaçlı kiralanan yaklaşık 31 bin konut bulunmaktaymış, kayıt dışı kiralamalarla bu sayının 80 bin civarında olduğu tahmin edilmekte. Sektörün yıllık büyüklüğünün ise 51 milyar olduğu tahmin ediliyor. Böylesine büyümüş ve büyüyeceği tahmin edilen, artık bir sektör hâline gelmiş böylesi bir konuda mevzuattaki boşluğun doldurulması bizim açımızdan da önemli ancak kanun teklifinde tartışmalı birçok husus bulunmakta.

Değerli milletvekilleri, torba kanunun bu kod kanun bölümü için yapılan en büyük itiraz "konutların turizm amaçlı kiralanması" ifadesi üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu ifade yerine "konutların turizm amaçlı kullanımı" ifadesinin tercih edilmesi ve kanunun ana mantığının "konutların turizm amaçlı kullanımı" ifadesi üzerine inşa edilmesi gerektiğini savunduk. Burada yapılan sözleşmenin kira sözleşmesi olarak belirtilmesi, anlaşmazlıklar olması takdirinde birtakım hukuki sorunlar getireceği açıktır. Bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulundaki görüşmelere kadar konunun uzmanlarıyla değerlendirileceği teklif sahipleri tarafından bizlere bildirildi ancak böyle bir değerlendirmenin bu saate kadar olmadığını, Genel Kurula gelmediğini görmekteyiz.

Bakın, bu durum bile, esasında, böylesi bir konunun tüm boyutlarıyla ele alınıp değerlendirilmediğini, her açıdan tartışmalı, yetersiz ve özensiz bir biçimde Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşındığını bizlere göstermektedir.

Kanun teklifinin 2'nci maddesi de yine tartışmalı ifadeler içermektedir. Örneğin, kanun teklifinin "Tanımlar" bölümünde konut: "Tapu sicilinde konut olarak kayıtlı olan veya üzerinde konut amaçlı kat irtifakı bulunan her türlü bağımsız bölüm." olarak tanımlanmış. İmara aykırı müstakil evlerin kanun teklifinin kapsamına dâhil olup olmadığı yönündeki sorularımıza yanıt verilmemiştir, Genel Kurulda da verilmeyecek büyük ihtimalle. Yapı kayıt belgesi almış konutların sisteme dâhil edilip edilmeyeceği konusunun ise alt mevzuatla şekilleneceği imza sahipleri tarafından bize söylendi.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin 3'üncü maddesi getirdiği sınırlamalarla üzerinde en fazla tartışılan maddelerden bir tanesi. Gerek bu madde gerekse teklif metninde kullanılan "konut" "konut sitesi" "bina" "bağımsız bölüm" "mesken" gibi kavramlar ayrı ayrı ya da bir arada kullanıldığından bazı cümlelerin anlaşılmasında kavramsal bir karmaşa yaşanmaktadır. "Tüm kat maliklerinden oy birliğiyle izin alınması uygulamasının sonuçları sektörü olumsuz etkileyecek mi?" diye sorduğumuzda yine tatmin edici bir cevap alamadık. Hem çok katlı blokların hem de müstakil villaların yer aldığı bir site olduğunu varsayalım, site içinde olmasına rağmen müstakil villayı kiraya veren için kanun teklifine göre herhangi bir izin alınmasına gerek yok. Oysa aynı site içerisinde çok katlı bir binadaki taşınmazını kısa kiralamaya verecek bir kişi tüm kat maliklerinden izin almak zorunda. Yani kanun teklifinin kod kanun maddelerinde bu ve buna benzer çelişkili durumlar söz konusu.

Değerli milletvekilleri, teklifin 8, 9, 10 ve 11'inci maddeleri 2252 sayılı Kültür Bakanlığı Döner Sermaye Kanunu'nun maddelerinde birtakım değişiklikler yapmakta. Bu düzenlemelerle Kültür ve Turizm Bakanlığı döner sermayesi 300 milyon liradan 1,5 milyar liraya çıkarılıyor ve bu döner sermaye işletmesine turizm bölgelerinde atık su arıtma ve katı atık bertaraf tesisi kurma ve bu tesisleri işletme, işlettirebilme olanağı sağlanıyor.

Ayrıca, kamunun şimdiye kadar tahsisli kamu taşınmazları üzerindeki turizm tesislerine sağlanan lojman alanı tahsisi, turizm işletme ve yatırım belgeli tüm tesisleri kapsayacak şekilde genişletiliyor.

Mahallî idarelerden çalışma ve iş yeri açma ruhsatı alan konaklama tesislerinin bir yıl içerisinde Bakanlıktan belge alması gerekmekteydi, yapılacak olan düzenlemeyle bu süre altı aya indiriliyor ve ayrıca, süresinde belge almadığı için ruhsatı iptal edilen işletmelerin yeni ruhsat alabilmeleri Bakanlığın olumlu görüşüne bağlanıyor.

Değerli milletvekilleri, biraz evvel belirttiğim gibi, yapılan düzenlemeyle Kültür ve Turizm Bakanlığı Döner Sermaye İşletmesine atık bertaraf tesisi açma, işletme ve işlettirme yetkisi verilmek istenmekte. Oysa bütçe birliği ilkesi, kamu idaresiyle ilgili mali tabloların kamu idaresinin tüm birimlerinin tüm faaliyetlerini içermesi ve gerçek durumu yansıtması esasına dayanır. Bu nedenle, bazı bakanlık ve kamu kurumlarının faaliyetlerinin genel bütçe ve döner sermayeli işletme bütçeleri olmak üzere iki ayrı bütçe yapısı üzerinden yürütülmeleri bu ilkeye yani bütçe birliği ilkesine aykırıdır. Söz konusu tesisleri işletmek, işlettirmek konusunda Kültür ve Turizm Bakanlığı Döner Sermayesine görev verilmesi bu faaliyetler için döner sermayeden kaynak aktarılmasının sakıncalarını geçmişte Bakanlığın yaşadığı TURBAN skandalını örnek vererek anlatmaya çalıştık, bu konudaki eleştirilerimizi dile getirdik ancak gene yeterli cevabı alamadık.

Değerli milletvekilleri, konunun Komisyonda görüşülmesi esnasında Cumhur İttifakı üyelerinin vermiş olduğu bir önergeyle teklife 20'nci madde eklendi. Bu önergeye göre, çalışmayan emeklilerimize, cumhuriyetimizin 100'üncü yılı dolayısıyla, 1 defaya mahsus olacak şekilde, dosya bazında 5 bin lira ikramiye ödemesi yapılacak. Sürekli iş görmezlik geliri alanlara iş görmezlik derecesi oranında, ölüm aylığı alanlara ise hisseleri oranında ödeme yapılacak.

Değerli milletvekilleri, Komisyon çalışmaları esnasında da belirttik, verilen bu 5 bin liranın yeterli olup olmadığı tartışma götürmeyen bir gerçek; bu miktar beklentinin, olması gerekenin çok altında. Enflasyonun sebebi olarak emekli ve çalışanlara yapılan zamları gören Maliye Bakanının açıklamalarına baktığımız zaman iktidarın bu 5 bin liralık ikramiyeyi bile eli titreyerek verdiği ortadadır. Ancak lütfen elinizi vicdanınıza koyun, az da olsa bu ikramiyeyi verirken çalışan-çalışmayan ayrımı yapmak da neyin nesi? Çalışmak zorunda olan milyonlarca emekliyi bu ikramiyeden mahrum bırakmak vicdana sığar mı? Bu durum vicdana da Anayasa'ya da aykırı bir durumdur. Bu düzenleme Anayasa'nın 10'uncu maddesinde tanımlanan ve Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarıyla da açıklığa kavuşturulan kanun önünde eşitlik ve ayrımcılık yasağı ilkesini zedeleyecek bir düzenlemedir. Bizim yani Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuzun vermiş olduğu, çalışan-çalışmayan emekli ayrımını gözetmeyen ve her emekliye 15 bin lira ikramiye vermeyi öngören önergemiz ne yazık ki Komisyonda reddedildi. Gerekçe olarak da karşımıza maliyet çıkarıldı. Emekliye cumhuriyetin 100'üncü yılında 15 bin lira ikramiye ödenmesinin 2023 yılı merkezî bütçesinde ilave açıklara neden olacağı da tarafımıza söylendi. Bizim teklifimizin hazineye kabaca maliyeti 200 milyar lira. Oysa bu rakam, kur korumalı mevduat marifetiyle bir avuç varsıla, bir avuç zengine hazineden aktarılan 315 milyar lirayla kıyaslanamaz bile. Bir devlet düşünün, kuruluşunun 100'üncü yılında üstelik, milyonlarca emeklisine 200 milyar lira ikramiye veremeyecek kadar fakir, pinti ancak bir avuç varsıla 315 milyar lira verecek kadar bonkör, zengin. Sizleri bu adaletsizlikten dolayı önce Allah'a, sonra da açlık sınırının çok altında, 7.500 lirayla geçinmek zorunda bıraktığınız milyonlarca emekliye havale ediyorum.

Değerli milletvekilleri, teklifin diğer maddeleri Anayasa Mahkemesi tarafından bazı kısımları iptal edilen Kapadokya Alanı Hakkında Kanun ile Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun'un iptal kararına paralel düzenlemeler içermekte. Buna göre 7174 sayılı Kapadokya Alanı Hakkında Kanun'un 4 maddesi ve 7183 sayılı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun'un ise 5 maddesi değişecek. Bu maddeler Anayasa'ya aykırı oldukları için yeniden bir düzenleme getirilecek. Bu durum esasında Meclisimizde yasama kalitesinin ve yasama süreçlerinin ne kadar kötü işletildiğini bizlere göstermekte. Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun yürürlük ve yürütme maddeleri dâhil 11 maddeden oluşmakta, ilk imza sahibi de Komisyon Başkanımız Sayın Mehmet Muş ve bu 11 maddelik kanunun 4 maddesi Anayasa'ya aykırılığı nedeniyle -yani neredeyse hepsi- Anayasa Mahkemesi tarafından iptal ediliyor. Biz burada aykırılığı gidermeye çalışacağız.

Bir diğer kanun ise 7174 sayılı Kanun. Bu kanun da yürürlük ve yürütme maddesiyle birlikte 11 maddeden oluşmakta ve ilk imza sahibi gene Komisyon Başkanımız Mehmet Muş ve bu 11 maddeden 3 tanesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş.

Değerli milletvekilleri, bahsetmiş olduğum bu kanunlar ilgili komisyonlarda görüşülürken, geçmişte kanunlaşırken -7174 sayılı Kanun ve Ajansla ilgili kanun- geçmişteki tutanaklara baktığımda, muhalefet şerhlerine baktığımızda, muhalefet olarak bizler söz konusu maddelerin Anayasa'ya aykırı olduğunu gerekçeleriyle birlikte açıklamışız ancak siz, bizi hiç dinlememişsiniz, saraydan gelen teklifleri noktasına dahi dokunmadan olduğu gibi geçirmişsiniz. Mesela, Türkiye Turizm Tanıtma ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun'da, sıra sayısındaki muhalefet şerhinde biz "Ajans daha teklif aşamasında Anayasa'ya aykırıdır, kamu yararına iş ve işlemler yapacağını ve bu amaçla kurulduğunu öne süren bir kuruluşun Sayıştay denetiminden ve Kamu İhale Kanunu'ndan kendini muaf tutması Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda belirtilen hukuk devleti olma ilkesine aykırıdır." demişiz ve ama siz bizi dinlememişsiniz. Ama geriye dönüp baktığımız zaman, bugün burada bu kanunun 4 maddesini Anayasa'ya aykırılık nedeniyle tartışıyorsak şayet biz haklıymışız, keşke bizi dinleseymişsiniz.

Bir diğer husus ise burada bir anayasal aykırılıkları gidermek için yapacağımız düzenlemeler yani bu düzenlemeler de esasında Anayasa açısından tartışmalı hâldedir. Mesela, tartıştığımız kanun teklifinin 26, 28, 29'uncu maddeleri yeniden düzenlenmiş olmasına rağmen Anayasa açısından tartışmalıdır.

Değerli milletvekilleri, burada, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının yapısı hakkında da konuşmamız gerekmekte. Bu Ajans Türkiye'nin tanıtımı için kurulmuş, eyvallah, ülkemizde faaliyet gösteren seyahat acentelerinden, turizm işletmelerinin hasılatları üzerinden binde 7,5'a kadar varan oranlarda yapılan tahsilatla fonlanmakta, ayrıca hazineden de yardım almakta. 2021 yılında da aldığı turizm payları tutarı toplamda 612 milyon lira. Son iki yılda hazineden aldığı yardım yani bu yılın ilk altı ayı ve 2022 yılında aldığı toplam hazine yardımı 2 milyar lirayı bulmakta. Şimdi, böylesine büyük bir bütçeye sahip ve kamu tarafından finanse edilen bir kurumun Sayıştay denetiminden muaf olması, Kamu İhale Kanunu'ndan muaf tutulması demokratik hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmamaktadır. Böylesine bir kurumun denetiminin bağımsız şirketler tarafından yapılması hukuk devletinde kabul edilemez. Şimdi, öyle bir kurumdan -bu Ajanstan- bahsediyoruz ki Sayıştay, bağımsız denetim kurulunun raporu üzerinden inceleme yapmış ve bunu Meclisle paylaşmış geçtiğimiz dönem. Bu rapora göre Ajans 2020 yılını 250 milyon lira net kârla kapatmış, Ajans 2021 faaliyet yılında ise 66,8 milyon lira net zarar etmiş. Bakan Yardımcısı raporun tartışıldığı komisyonda söz almış "Türkiye Turizm Ajansı kâr etmek amacıyla kurulmuş bir şirket değildir, kamu hizmeti gören, kamu kaynaklarını kullanan bir yapıdır." diyerek itiraz etmiş yani "Şirket değiliz." demiş ancak bu Plan ve Bütçe Komisyonunda da Ajansın kamu kurumu olmadığı için Sayıştay denetiminden ve İhale Kanunu'ndan muaf olması gerektiğinden bahsetti. Öyle bir yapı ki bu Ajans deve kuşuna benzemekte yani kuş desen kuş değil, deve desen deve değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Devamla) - Tamamlıyorum efendim.

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Devamla) - Sonuç olarak, teklifin torba yasa teklifi kimliğinde olmasını, özellikle teklifin 20'inci maddesinin Anayasa'ya aykırılık taşımasını, olağan yasa yapma sürecinin dışına çıkılarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde ilgili komisyonlarda yeteri kadar tartışılmadan kanun teklifleriyle sadece Plan ve Bütçe Komisyonundan geçirilmek suretiyle yasa yapma alışkanlığını genel demokratik ilkelere ve Türkiye Büyük Millet Meclisi geleneklerine aykırı bulduğumuzdan (2/1669) esas numaralı Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin bu şekilde kanunlaşmasına karşı olduğumuzu bildiriyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)