| Konu: | Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 9 |
| Tarih: | 18.10.2023 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Teşekkürler.
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gazze'de yapılan soykırımı kınıyor ve bugün Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener'in de belirttiği gibi, İsrail'in terörle mücadele edeceğini beyan ederek başlattığı bu savaşın artık bir savaş olmaktan çıktığını ve Netanyahu terörüne dönüştüğünü söylüyoruz. Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere tüm dünya kamuoyunu bir an önce en temel insan haklarına sahip çıkmaya, Netanyahu terörünü durdurmaya davet ediyoruz.
Kanun teklifinin birinci bölümüyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Konuya şöyle başlamak istiyorum: Üzerinde yoğun çalışma gerektiren, oldukça spesifik bir konu olan turizm amaçlı konut kiralamanın tali komisyonda görüşülmeden, bir torba yasa olarak, tabiri caizse apar topar Plan ve Bütçe Komisyonuna getirilmesi, Türkiye'deki yönetim sisteminin kanun yapım sürecini nasıl ciddiyetsizleştirdiğinin ve basitleştirdiğinin açık bir ispatıdır. Ne yazık ki benimsenen bu özensiz teklif hazırlama ve komisyonlarda görüşme yöntemiyle, bünyesinde pek çok tutarsızlık barındıran, sürekli değişikliklere uğrayan, güncelliğini yitiren ve ana odak noktasını kaybeden bir mevzuat sistemi oluşmuştur.
Öte yandan yasama süreci şeffaflık, katılımcılık ve hesap verilebilirlik gibi temel ilkeleri içermeliyken bu kanun teklifi bu temel ilkeleri de ihlal etmektedir. Teklifin hazırlık aşamasında ilgili paydaşların, sivil toplum kuruluşlarının, halkın yeterli katılımı sağlanmamış, böylece demokratik bir karar alma süreci de gerçekleşmemiştir. Torba kanun teklifi içerdiği birçok farklı düzenleme nedeniyle ayrıntılı bir şekilde değerlendirme yapılmasını gerektirmekteyken teklifin, sunulduğu süreçte yeterli zaman ayrılmadığı için tüm yönleriyle kapsamlı değerlendirmeye tabi tutulması mümkün olmamış, bu da etkili bir yasama sürecinin gerçekleştirilmemesine ve kanunların potansiyel hatalarının gözden kaçmasına yol açmıştır.
Söz konusu kanun teklifi 30 binden fazla evi kiralayan veya kısa dönem kiraya veren kişilere etki etmektedir; sadece bu hâliyle dahi düşünüldüğünde bu sektörün oldukça önemli bir sektör olduğu ortadadır. Burada önemli olan ise görüşülen teklifle sektörün gelişmesinin, denetlenmesinin amaçlanması gerekirken maalesef sektörün birçok açıdan önünü tıkayan, küçük işletmeler ile aile işletmelerini sektör dışına iten, kayıt dışılığı artıran bir teklifin sunulduğunu görmekteyiz. Bu mevzuatların küresel eğilimlere uygun, özellikle küçük işletmeleri ve aile işletmelerini destekleyici bir yaklaşımla geliştirilmesi önem taşımaktadır. Ayrıca, bu teklifi değerlendirirken bir başka vizyonla bakmamız gerekmektedir.
Bilindiği üzere, dünya genelinde "paylaşım ekonomisi" gibi bir kavram giderek daha fazla önem kazanmaktadır, konuştuğumuz bu teklif de paylaşım ekonomisinin bir alt başlığıdır; kısa süreli konut kiralama bu başlık altında incelendiğinde hem ev sahipleri hem de kiracılar için kazançlı bir ekonomik model sunmaktadır ancak Türkiye son on yılda bu paylaşım ekonomisi ve platform modelleri konusunda geri kalmıştır. "Paylaşım ekonomisi" kavramını bu noktada daha detaylı şekilde incelemek gerekmektedir, ülkemizin mevcut potansiyelinin açığa çıkarılması açısından bu modeli hayata geçirecek düzenlemelere de acil ihtiyaç duyulmaktadır.
Günümüz dünyasında hem ülke ekonomileri hem de dolayısıyla dünya ekonomileri ciddi ekonomik sınamalardan geçmektedir ve bundan dolayı da hızlı bir değişim süreci öngörülmektedir. Bu değişimin ana sebebi de teknolojidir, teknolojideki hızlı gelişmelerdir. Öyle ki bu gelişmenin hem hâlihazırdaki iş kollarını hem de meslekleri bile değiştireceği öngörülmekte, bununla ilgili çeşitli planlamalar, raporlamalar yapılmaktadır. Ekonomik konjonktürün hızla dönüştüğü durumlar da maalesef, Türkiye gibi derinleşmemiş ekonomik hacimli ülkelerde daha çok hissedilmektedir. "Hâlihazırda ciddi bir ekonomik buhranın içinde bulunan ülkemizde ekonomik olarak hızlı ve etkili bir şekilde nefes aldıracak çözümler nedir?" diyerek yola çıktığımızda biz İYİ Parti olarak paylaşım ekonomisini desteklemeyi ve büyütmeyi, bunun etkin bir yöntem olduğunu söylemekteyiz. Paylaşım ekonomisi, teknolojiyi kullanarak varlıkların, hizmetlerin ve bilginin bireyler arası paylaşımını sağlamak ve bu yolla ekonomik etkinlik, hareketlilik ve büyüme elde etmek olarak tanımlanabilir. Bu yolla ülke içinde bulunan kaynaklar etkin ve aktif biçimde değerlenmiş olacak, atıl kapasite ise ekonomik hareketliliğe dönüşecektir. Daha açık bir ifadeyle, boşta bekleyen her türlü kaynak değerlendirilmiş olacaktır. Bununla birlikte, paylaşım ekonomisinin içselleştirildiği bir piyasa modeli çağımızın en önemli maliyetlerinden biri olan işlem maliyetlerinin de azalmasında önemli rol oynayacaktır. Bilginin ve somut varlıkların paylaşımı ve bunların paylaşılmasını sağlayacak internet araçları, piyasalardaki eksik bilginin ve işlem maliyetlerinin azalmasına katkı sunacaktır. Paylaşım ekonomisi Türk toplumunda, Türk kültüründe yer edinmiş imece usulünün de ekonomik modele çevrilmiş hâli olarak anlatılabilir. Biz de İYİ Parti olarak "Bu sistemi devlet kontrolünde bir ekonomik model hâline getirmek nasıl olur?" ciddi ekonomik sınamalardan geçmektedir ve bundan dolayı da hızlı bir değişim süreci öngörülmektedir. Bu değişimin ana sebebi de teknolojidir, teknolojideki hızlı gelişmelerdir. Öyle ki bu gelişmenin hem hâlihazırdaki iş kollarını hem de meslekleri bile değiştireceği öngörülmekte, bununla ilgili çeşitli planlamalar, raporlamalar yapılmaktadır. Ekonomik konjonktürün hızla dönüştüğü durumlar da maalesef, Türkiye gibi derinleşmemiş ekonomik hacimli ülkelerde daha çok hissedilmektedir. "Hâlihazırda ciddi bir ekonomik buhranın içinde bulunan ülkemizde ekonomik olarak hızlı ve etkili bir şekilde nefes aldıracak çözümler nedir?" diyerek yola çıktığımızda biz İYİ Parti olarak paylaşım ekonomisini desteklemeyi ve büyütmeyi, bunun etkin bir yöntem olduğunu söylemekteyiz. Paylaşım ekonomisi, teknolojiyi kullanarak varlıkların, hizmetlerin ve bilginin bireyler arası paylaşımını sağlamak ve bu yolla ekonomik etkinlik, hareketlilik ve büyüme elde etmek olarak tanımlanabilir. Bu yolla ülke içinde bulunan kaynaklar etkin ve aktif biçimde değerlenmiş olacak, atıl kapasite ise ekonomik hareketliliğe dönüşecektir. Daha açık bir ifadeyle, boşta bekleyen her türlü kaynak değerlendirilmiş olacaktır. Bununla birlikte, paylaşım ekonomisinin içselleştirildiği bir piyasa modeli çağımızın en önemli maliyetlerinden biri olan işlem maliyetlerinin de azalmasında önemli rol oynayacaktır. Bilginin ve somut varlıkların paylaşımı ve bunların paylaşılmasını sağlayacak internet araçları, piyasalardaki eksik bilginin ve işlem maliyetlerinin azalmasına katkı sunacaktır. Paylaşım ekonomisi Türk toplumunda, Türk kültüründe yer edinmiş imece usulünün de ekonomik modele çevrilmiş hâli olarak anlatılabilir. Biz de İYİ Parti olarak "Bu sistemi devlet kontrolünde bir ekonomik model hâline getirmek nasıl olur?" sorusuna uygun olarak "uyuyan kapasiteyi paylaşım ekonomisi" doktrini adı altında bir çalışma hazırladık. Bu çalışma, kısaca ekonomik büyüme, geniş tabanlı toplumsal katılımcılık ve kalkınmacılığı teşvik ederek temel prensibi kullanılmayan veya uyuyan varlıkların kullanımını arttırmak için paylaşmak, böylece katma değer yaratıp etkinliği ve ekonomik büyümeyi sağlamak olan devlet kontrolünde bir ekonomik yaklaşımdır. Burada devletin güdümünün olduğunu vurgulamak önemlidir.
Bu ana bilgi ışığında, paylaşım ekonomisinin ekonomik canlılığa ve büyümeye ne kadar önemli ve hızlı etki ettiğini şu örnekle göstermek mümkündür. Hepiniz tarafından bilinen BMW markası, 1916 yılında kurulmuş olup şu andaki piyasa değeri, yani yüz küsur yıl sonraki piyasa değeri 64 milyar dolardır. Bunun yanı sıra paylaşım ekonomisi şirketi olarak yine herkesin bildiği "Uber" adlı firma ise 2009 yılında kurulmuş, şu andaki piyasa değeri 100 milyar dolardır. Türkiye özelinde de örnek vermek gerekirse, hepimizin gurur duyduğu "Baykar" adlı şirketimiz 1984 yılında kurulmuş ve mevcut piyasa değeri tahmini olarak 10-15 milyar dolara tekabül ederken yine herkesin bildiği 2015 yılında kurulan ve yine paylaşım ekonomisi şirketi olan Getirin piyasa değeri de 12 milyar dolar civarındadır. Bu örneklerden anlaşılacağı üzere, teknolojiyle iç içe büyüyen ve paylaşım ekonomisi modeline uygun bu firmalar çok hızlı şekilde büyüyerek ekonominin her alanına pozitif şekilde etki edebilmektedir.
Kısa süreli turizm amaçlı konut sağlamayı da bu başlık altında değerlendirmek doğru olacaktır. Çünkü burada yapılacak düzenlemeler paylaşım ekonomisinin diğer alanlarını da etkileyebilecektir. 21'inci yüzyılda turizm ve konaklama sektöründe iş performansının yaratılmasında paylaşım ekonomisinin, dijital platformların ve internet bağlantılı teknolojilerin önemi ve etkisi yadsınamaz durumdadır. Plan ve Bütçe Komisyonuna sunulan etki analizinde bu başlık altında yaklaşık 50 milyar dolarlık bir kayıt dışı ekonomik hareketlilik vardır ki bu artarak devam edecektir. Biz bunu engellemek yerine kayıt içine çekerek vergilendirmeliyiz. Aynı zamanda da vatandaşlarımıza bu yolla ek gelir kazanabilme kapısını açık tutmalıyız. Taslağa bu gözlükle baktığımızda bu kanun teklifinin paylaşım ekonomisini engellemeye daha yatkın olduğunu görmekteyiz.
Bu teklifte kısaca şu noktaları revize etmenin uygun olduğunu düşünmekteyiz. İlk olarak, taslak, Bakanlıktan kısa süreli kiralama için izin belgesi alınması ve bunun asılmasını gereken bir plaketle gösterilmesini öngörmektedir. Kısa süreli kiralama yapanlar kimlerdir ve kimler olacaktır; öncelikle buna bakmak lazım. Annemiz, kardeşimiz boş durumda konutu olan, yazlığını şu an kullanmayan yani uyuyan konaklama kapasitesi sahibi milyonlarca sade vatandaşımız; bunlardan otellere uyguladığımız süreçleri takip edip plaket almalarını beklememiz hiç gerçekçi olmaz. Mesela, yazlıkta iki ay boş duracak dairenizi değerlendirmek istiyorsunuz, kalkıp otelcilik sertifikası alıp bunu dairenin kapısına asmak imkânsıza yakındır. Bunu herkesin erişebileceği ve kolaylıkla alabileceği bir şekle sokmak mümkündür. Böyle izinlerin başvuru süreçleri e-devlet üzerinden on-line olabilir, sertifikaları da on-line olarak e-devletten alınabilir. Yani hem izne tabi olur hem de bunu kolaylıkla alabilmek arasında bir denge kurulmuş olur. Malik dışında (A) grubu acentelere kiralama hakkı verilmesini de bu konuda problem olarak görmekteyiz. Mesela, düşünelim hepimiz, Türkiye'de Airbnb'ye rakip olacak bir "start-up" olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Devamla) - Ama bu "start-up"ın amacı sadece boş konutları kiraya verebilmek olsun; bunu kolaylaştırmamız gerekiyor. Bu "start-up"ın gidip (A) sınıfı bir belge alması neredeyse imkânsıza yakındır. Bu acente belgesini ya da (C) sınıfı belgeyi almakla bu işe girmesinin önü açılmalıdır.
Burada Kimlik Bildirme Kanunu ve toplum güvenliği konusunda taviz verilmemelidir. İzin belgesi için gereken şartlar kısmında tüm kat sahiplerinin rızasının olmasıyla ilgili düzenleme de bu konuda engelleyicidir. Tüm kat sahiplerinin rızası olması yerine aksi şekilde bir karar bildirilmezse "kiralanabilir" şeklinde revize edilmelidir. Bu izinlerin verilmesini ve denetlenme yetkilerinin etkin şekilde işletilmesini istiyorsak bu yetkiler bakanlıklar yanında belediyelere de devredilebilir. Kiracılara kısa süreli kiralama yetkisi verilip verilmemesi de bizce de bir sorundur ama ev sahibi ve kiracı arasında halletmek gereklidir diyoruz.
Teşekkür ediyorum beni dinlediğiniz için. (İYİ Parti ve MHP sıralarından alkışlar)