GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:10
Tarih:19.10.2023

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Değerli milletvekilleri, konu turizm olunca tıpkı biraz önce burada yaşandığı gibi her yıl neredeyse aynı sorularla karşılaşıyoruz. "Ne kadar yabancı turist ülkemize girdi?" "Hangi ülkeden kaç turist geldi?" "Bunun cari açığa etkisi nedir?" gibi kimi zaman magazinsel, kimi zaman sadece ekonomik tartışmalar yürütüyoruz. Bugün de burada tartışmaya başladığımız konutların belgelendirilmesi, kirayla elde edilen gelirlerin kayıt altına alınması, kayıt dışı kazancın engellenmesine yönelik kanun teklifinde, genel düzenlemelerle ilgili partimizin yapmış olduğu derinlemesine şerhleri ve konuşmaları da tekrarlamayacağım. Ben bugün burada mekân ve coğrafya üzerinden turizmi başka bir bakış açısıyla ele almaya çalışacağım.

Kapitalist üretim ve birikim koşulları mekânın ekonomideki rolünü turizmin, turizm sektörünün farklılığına göre yeniden üretip yeniden düzenliyor. Turizm sektöründe uzmanlaşan "turizm şehirleri" diye adlandırdığınız şehirlerde toprak ve mekân turizme göre değişim değeri göstermekte ve yenilenen dinamikler maalesef ki her zaman ekolojik, halka dönük ve bu halkın çıkarlarına dönük olmamaktadır. Mekânın sermayeye göre değişen yapısıyla birlikte yeni rant alanları üretime açılmaktadır; tarım arazileri daha fazla tüketilmekte, kent toprakları turizmin liberal biçimine uygun olarak yeniden dizayn edilip aslında doğa talan edilmektedir. Binlerce yıllık tarihsel yapılar ve kültürel miraslar sermaye turizmine peşkeş çekilmektedir. İktidarın ormanlık alanları korumak için önlem almadaki hızı ile ormanlık alanların turizme açılma hızı arasındaki ters orantı bile bu politikaların ne demek olduğunu bize anlatmaktadır. Çıkan ya da çıkarılan yangınlar sonrası yanan ormanlık alanlarda inşa edilen beş yıldızlı otel ve tesislerin bu bölgelere kazandırılma hızı ve biçimi bizlere çok şey anlatıyor. Diğer yandan, turizm sektöründeki yoğun emek sömürüsünün artarak devam ettiğini görüyoruz. Kiralanan konut üzerinden kayıt dışı kazancı engellemeye çalışırken aynı bölgelerde aynı sektörle ilgili sigortasız ve güvencesiz çalıştırılan kayıt dışı emekçi sayısı her geçen gün artmakta ve kayıt dışı çalışan bu emekçiler çoğunlukla kürdistan bölgesinden gelenler, üniversiteye hazırlananlar ya da üniversite öğrencileri. Bunların eğlence ve hizmet sektöründe sermayeye ucuz iş gücü olduğunu ve bu kayıt dışılığa bizzat sizler tarafından göz yumulduğunu ve umursanmadığını biliyoruz.

Değerli milletvekilleri, kıyılar ve yaşam alanlarımız bir taraftan turizme kazandırma adı altında yok edilirken diğer taraftan maden ve enerji şirketleri kıskacındadır. Akbelen'de, Dikmece'de olduğu gibi doğa ve yaşam alanları sermayeye peşkeş çekilirken diğer taraftan Cudi'de olduğu gibi kürdistanın dört bir yanında su kaynaklarımız, dağlarımız, ormanlarımızda eko kırım uygulanıyor. Askerî ve güvenlik politikalarıyla ormanlar yakılıp hâlen devam ettirilen ağaç kesimleri aynı zamanda binlerce yıllık tarihsel yapı ve kültürel mirasları da yok ediyor. Bunlardan sadece biri on iki bin yıllık insanlık tarihini taşıyan Hasankeyf'ti. Her yıl binlerce turisti ağırlayan on iki bin yıllık Hasankeyf, sizlerin de Cumhurbaşkanlığının Türkiye tanıtım videolarında yer verdiği Hasankeyf sadece elli yıllık ömür biçilen bir baraja tercih edildi, tarihî miras sulara boğuldu. On iki bin yıllık insanlık tarihinin, kültür ve yaşam alanlarının yok edilmesinin nasıl bir izahı olabilir? Bunun cevabı bizce çok açık, bir yandan "turizm" adı altında sahiller ve doğa rant alanına dönüştürülürken Kürt coğrafyasında, Kürt bölgesinde, kürdistanda tarih ve kültür mirasları temsil değerleriyle beraber yok edilmek istenmektedir. Bu nedenle, uzun yıllardır kürdistanda enerji temelli yapıların, barajların yanı sıra "güvenlik barajları" diye anılan, GAP projesinde bile bizzat itiraf temelli yer verilen "güvenlik barajları" adı altında barajlar yapıldı, yapılmaya devam ediliyor. Özetle, kürdistanın tarihî mirasına, kültürüne, diline ve kimliklerine karşı sadece bilinen yöntemlerle mücadele edilmiyor, hem fiziksel çevreyi hem toplumsallığı içine alan, çatışma ve savaş içerisinde, barajlar gibi birçok unsur güvenlik, coğrafyanın asimilasyonu, toplumun asimilasyonu bağlamında tıpkı bir silaha dönüştürülüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, bitirelim lütfen.

NEVROZ UYSAL ASLAN (Devamla) - Bu yönüyle sadece içeride Kürtlere karşı değil, aynı zamanda komşu devletlere karşı da bir koz olarak geliştirilen bu barajlar kullanılıyor. Barajlarla bölgedeki sular toplanarak komşu ülkelere karşı siyasal bir araç, bir tehdit, bir şantaja dönüştürülüyor. Filistin'deki su sorununa değinen, bunun bir insanlık suçu olduğunu ifade eden iktidar, şu an devam eden Irak'taki, Suriye'deki bölgesel su sorununun bizzat müsebbibidir.

Değerli milletvekilleri, barajlara, orman yangınlarına, ağaç kesimlerine, tarihî ve kültürel mirasın yok edilmesine, insanların yaşam alanlarından koparılmasına, aynı zamanda "turizm" adı altında talana son vermenin yolu demokratik toplum ve demokratik yönetim anlayışından geçmektedir. Sorunun çözümüyle kürdistanda tarihî ve kültürel zenginlikler korunacağı gibi, ekoturizm geliştirilecek, toplumsal refaha katkı sağlanabilecektir.

Teşekkürler. (Yeşil Sol Parti sıralarından alkışlar)