| Konu: | BANKALARIN HUKUKA AYKIRI UYGULAMALARININ ARAŞTIRILARAK TÜKETİCİ HAKLARININ ETKİN BİR ŞEKİLDE KORUNMASININ SAĞLANMASI İÇİN ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA 29/6/2012 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN GENEL KURULUN 26 MART 2013 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE ÖN GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 82 |
| Tarih: | 26.03.2013 |
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grubunun vermiş olduğu önergenin lehine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kürsüde Türkiye'nin ekonomisine, Türkiye'de yaşanan ekonomik gelişmeye ilişkin çok şeyden bahsettik ve her defasında, aslında iktidar partisinden milletvekilleri bu kürsüye çıkıp Türkiye'nin ekonomisinin ne kadar iyi olduğunu, muhalefetin çalışmasına hiç gerek olmadığını, ne araştırma önergesi ne soru önergesi ne kanun teklifi vermesine hiç gerek olmadığını, zaten bunun hepsinin iktidar tarafından düşünüldüğünü -biraz önce Sayın Milletvekilinin ifade ettiği gibi- zaten kanun tasarısı çıkartıldığını, yapılacağını ifade ediyorlar.
Şimdi, bu konuda ciddi bir problem var yani bu Parlamentoda eğer siyasi partiler varsa ve herkesin bu konuda görüşü varsa bunu ortak yapmak, birlikte yapmak gibi bir durumla? O zaman niye biz seçildik buraya, niye bu şeyleri geliştiriyoruz, ayrı bir şey, bu ciddi bir sorun. Kaldı ki ciddi anlamda, Türkiye'de ekonomik gelişmelere ilişkin değerlendirme yapacaksak, ne kadar kalkınıyorsak, ne kadar insan bu kalkınmadan faydalanıyorsa, bir de ondan çok çok fazlası, bu ülkede daha çok yoksulluk içerisinde.
Türkiye'nin yüzde 10'u gibi bir kesim, gerçekten refah içerisinde. Yüzde 10, bu ülkede çok mutlu yaşıyor. Bankalar ona çalışıyor, kanun ona çalışıyor, Meclis onlara çalışıyor, hepimiz oraya çalışıyoruz ama bu ülkenin yüzde 90'ı mutsuz. "Bu yüzde 90'ını nasıl mutlu edebiliriz?" konusunda bir yaklaşım yok. "Türkiye ekonomisi ilerliyor." diye bir yaklaşım içerisindeyiz ve bununla övünüyoruz.
Peki, madem bu kadar iyi bir noktadayız, niye peki, işçiler, emekçiler hâlâ sokakta? Lüleburgaz'da on binlerce insan, bu ülkede ciddi anlamda işçilerin, emekçilerin hak ve özgürlük sorunu olduğunu ifade etti, taşeronlaşmaya, esnek çalışmaya, hak ve özgürlüklerdeki sorunlara dikkat çekmeye çalıştı. Demek ki bu ülkede bir sorun var.
Yine, bu kredi kartları meselesinde, değerli milletvekilleri, 200 insan, kredi kartı borcunu ödeyemediği için intihar etmiş ve Türkiye'de bireysel kredi kullanma artmış. Bu aslında olumlu bir değerlendirme olarak gösteriliyor AKP iktidarı tarafından. Bu demek ki yoksulluğun arttığını gösteriyor.
Türkiye'de insanlar çünkü yaşayabilmek için borçlanmak zorunda. İnsanlar yaşayabilmek için, düşünün? Geçenlerde Sayın Bakan ifade etti "Asgari ücret kime yetmiyor?" diye. Başbakan ile Sayın Bakan, bir asgari ücretle yaşamaya çalışsın. Madem herkese yetiyor, hiçbir sorun yok, Sayın Bakanın kendisi bir ay boyunca, milletvekili maaşını almasın, hiçbir şey almasın, bir ay asgari ücretle yaşasın. Biz öneriyoruz. Diyor ki: "O asgari ücret herkesin yaşamasına yetiyor." Bu ülkede 773 TL asgari ücret var. Açlık sınırını, yoksulluk sınırını denediğinizde insanlar bu parayla geçinemiyor.
Dolayısıyla, bu para karşılığında ne yapacak yaşamını devam ettirmek için? Durmadan da Sayın Başbakan "Çocuk yapın." diyor. E, bu çocuklar okula gidecek, yiyeceği, kıyafeti var, şu var, bu var yani bunların masrafları var. E, nasıl olacak? İnsanlar borçlanıyor, gidip kredi alıyor, kredi kartıyla borçlanıyor. Borçlarını ödeyemediğinde de banka hiçbir zaman şunu söylemiyor: "Aman, sen çok yoksulsun, yaşam koşulların zordur, biz sana bir şey yapalım." falan demiyor, "Getirip ödeyeceksin." diyor. Temel sorun burada, bu yaklaşımda, bu bakış açısında. Şimdi buradan bunun araştırılmasını istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, diğer bir konu; bu kürsüde dikkat ederseniz hep uygulama sorunlarını konuşuyoruz. Durmadan yasa çıkartıyor çünkü bu Parlamento, sonra çok ciddi uygulama sorunlarıyla karşı karşıya kalıyoruz. CHP'nin verdiği önerge de aslında buna ilişkin, uygulama sorunlarının araştırılması ve bunun giderilmesi yönünde. Burada da bir problem var. Bunu gidermenin tek yolu da, bu alanda çalışan insanlarla temas etmek, sivil toplum örgütleriyle, bu konuda çalışan akademisyenlerle, işi bu olan kesimlerle bu işi çalışıp, aslında bunun üzerine kanun teklifi çıkarmak sorunumuzu çözmesi açısından önemli ama böyle bir alışkanlığımız da yok, çünkü ben yaptım oldu gibi bir alışkanlık var. Her şeyi AKP iktidarı biliyor zaten, her şeyi o kadar iyi biliyor ki, o yüzden muhalefete hiç gerek yok, muhalefetin görüş ve önerilerine de gerek yok diye bir yaklaşım içerisinde.
Değerli milletvekilleri, bakın, Türkiye'de şişirilmiş bir ekonomi var. Bu, ciddi anlamda her alanda yansıyor ve Türkiye'de bankacılık da bundan etkilenmiş durumda. Mesela dünyada özellikle Avrupa Birliği ülkelerinde, bu konuda Almanya önemli bir örnek, bankacılık verdiği kredide şöyle bir şey yapıyor: Yani, sürdürülebilir bir ekonominin olması konusunda da, yaptığı yatırımın geleceği konusunda, kaç kişi istihdam ediyor, bu yatırım sonucunda ne olacak, bunu garantiye alan bir yaklaşım içerisinde ama bizde paradan para kazanmak üzerinden bir yaklaşım var, ne kadar çok sıcak parayla iş yaparız gibi. Bu, ciddi anlamda bir soruna neden oluyor. Türkiye bundan vazgeçmek durumunda. Yani, paradan para kazanmaktan ziyade gerçekten yaptığı yatırım sonuna kadar gidecek mi, bu yatırımda insanlar ya da firmalar kazanç elde edecek mi, zor duruma düştüğünde bankalar bunu destekleyecek mi, böyle bir misyonu da var ama Türkiye'de "Hayır, olmadı. O zaman borcunu ödeyeceksin, ben sana karışmam." gibi bir yaklaşım içerisinde. Bu ciddi bir sorun durumunda, bunu değiştirecek miyiz değiştirmeyecek miyiz, mesele burada.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de gerçekten her geçen gün insanlar çok daha yoksullaşmakta, çok daha fazla kredi kartına ya da krediye başvurmak durumunda kalmaktadır. Dolayısıyla, bu konuda aslında çok ciddi -biraz önce sayın milletvekilinin de ifade ettiği gibi- çok fazla bir vergilendirme? Aslında bankalar, kendi yetkisi olmadığı hâlde başka bir vergilendirme usulüne göre insanlardan durmadan vergi kesiyor. Yani, aldığı krediden, başka işlerden sürekli bir para kesiyor. Buna karşı itiraz etme hakkı da? Mesela, tek tek itiraz edeceksin. Bu konuda alınmış kararlar emsal olarak kabul edilmiyor. Mesela, hakem kuruluna yönelik bir sürü başvuru var, bu konuda karar alınmış, bir başkası gidip "Ya, bu konuda karar alınmış, bunu uygulayın." diyemiyor. Deniyor ki: "Tek tek başvuru yapacaksın, itiraz edeceksin." E, bu itiraz için mahkemeye başvuracak, avukat tutacak, yeniden avukata para verecek yani bu insanlar zaten yoksul. Yapabilse yani avukata verecek parası olsa buna itiraz etmez. Bunun üzerinden diyorsunuz ki: "Efendim, tek tek zaten başvuru yapın, bunun hakkını geri alın." Ondan sonra da çok iyi uygulamalar var diye?Böyle bir şey yok. Birçok insan da, gerçekten, daha çok, evini barkını satıyor ya da başka krediler alıp başka şeylerde ödüyor, ödeyemeyen zaten cezaevine giriyor. Bunlar çok ciddi sorunlar. Biz bunları çözmek durumundayız.
Yani bizim temelimiz insan olmadığı sürece, değerli milletvekilleri, bu sorunları çözmemiz mümkün değildir. Yani şimdi o açıdan, bakış açısı önemli. Ekonomiye nereden bakıyorsunuz, hangi perspektiften bakıyorsunuz? AKP iktidarı başından beri aslında neoliberal politikaları uygulamak için bu neoliberal politikaların Türkiye'ye uygulanması üzerinden bakıyor. Patronu koruyor ve burada mağdur olan, yoksullar, emekçiler oluyor. Biz de emekçiler cephesinden bakıyoruz. Biz yoksul, emekçi insanların temsilcileri olarak kendimizi gördüğümüz için onların mağduriyeti üzerinden bu olaya yaklaşıyoruz ve bu mağduriyetin giderilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Değerli milletvekilleri, o açıdan, CHP Grubunun verdiği bu araştırma önergesinin bir kenara atılmaması, "Zaten yapıyorduk, zaten komisyonda var." denmeden bu işleri gidermek gerekiyor.
Bir de bu komisyon kurmak, tabii, Türkiye'de iyi bir iş değil. Genelde de öyle, iş yapmak istemiyorsan komisyon kur. Türkiye'de durmadan komisyon kuruluyor. Bakıyorsunuz, en son, Uludere komisyonunda gördük, Roboski komisyonunda. Aslında, gerçekleri gizleme komisyonuna dönüşüyor çoğu zaman. Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan birçok komisyonun baktığınızda? Mesela, ben geçen dönem Tuzla'da yaşanan iş cinayetlerine ilişkin komisyonda çalıştım, orada da gerçekleri gizleme? Yani birçok komisyonun özelliği, gerçekleri gizleyen, iktidarın -ki çoğunluğu var- el kaldır, indir meselesi üzerinden bakan bir noktaya dönüşüyor. Bunun Türkiye demokrasisine hiçbir katkısı yok, bize de hiçbir katkısı yok, emekçiye de katkısı yok.
Şunu unutmayalım ki bu durumlar geçicidir. Eğer siz demokrasinizi güçlendirmezseniz, eğer gerçekten işçinizi, emekçinizi, bu şeyde üreteni mutlu etmezseniz yarın bu, sizin ayağınıza dolanır. Kaldı ki, insanlar direniyor işte, sokakta her gün hak ve emek mücadelesi veriyor. Hey Tekstil işçileri mesela işten atıldı, patronları, burası destekledi. Hey Tekstile ödül verdi bu Parlamento, ama şimdi bakıyorsunuz, işçilerin hak ve özgürlüklerinden kaçıyor, karşılığını vermiyor. Ama şimdi yine bu iktidar, yine bu Parlamento patronu koruyor, işçiyi koruyan, düşünen yok, üstelik hak ettikleri hâlde.
Dolayısıyla, değerli milletvekilleri, yani, bu yaklaşımımızı, bakış açımızı değiştirmek lazım. Eğer gerçekten insan odaklı düşünüyorsak, o zaman insanların, emekçilerin, yoksulların da bu ülkede olduğunu ve milyonlar olduğunu? Hani, 74 milyondan hep konuşurken bahsediyoruz ya -siyasetçilerin çok sevdiği bir kelime, 74 milyon insan- bu 74 milyonun neredeyse 50-60 milyonu benim dediğim noktada. Gerçekten yoksul, kendi yağıyla kavrulmaya çalışan insanlar. Dolayısıyla, onların hak ve özgürlüklerini güvence altına alan bir politikadan, bir perspektiften bakmadığımız sürece hep bu sorunlar gelecek, hep bu kürsülerde biz bunu konuşacağız, hep sokaklarda emekçiler direnecek, hak ve özgürlük mücadelesini yürütmeye devam edecek diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)