GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: On İkinci Kalkınma Planının (2024-2028) Sunulduğuna Dair Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:14
Tarih:30.10.2023

LÜTFULLAH KAYALAR (Yozgat) - Sayın Başkan, Sayın Cumhurbaşkanı Vekilimiz, çok değerli milletvekilleri; gerçekten çok önemli olan On İkinci Kalkınma Planı'yla ilgili görüşmelerde sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Bugün, Türkiye'nin ekonomi politikası tercihi, piyasa mekanizmasına dayalı düzenlenmiş rekabetçi, serbest uygulama yaklaşımıdır. Bu yaklaşımın temeli 1980'li yıllarda atılmış, rahmetli Turgut Özal tarafından resmiyet ve kurumsallık kazandırılmıştır.

Öncelikle belirtmeliyim ki geçmişte yapılan programlarda belirlenen sapmalar, geleceğe ilişkin programların güvenilirliğini olumsuz etkilemektedir. Hedefler büyük ölçüde sapma gösterdiği zaman, yeni yapılacak olan planlara karşı Türkiye'deki bütün sektörlerde, Türkiye'de ve Türkiye dışında da bu güvenilmezlik noktası gerçekten artmaktadır. Bu nedenle ifade etmek istiyorum ki bu planların hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ederken bu verilerin, planların, öngörülerin gerçeğe en uygun şekilde yapılması çok büyük bir sorumluluk gerektirmektedir. Ekonomi politikasının başarısında en önemli faktörlerden bir tanesi olan beklenti yönetiminin başarısının arkasında -tekrar ifade ediyorum ki- söz verilenler ile yapılanlar arasındaki uyum gelmektedir.

Plan ve programlar gerçekleşmelere ilişkin çok detaylı bilgi sunmaktadır. Bu çalışmanın kendisi çok önemlidir. Bana göre önemli olan diğer bir konu ise kıyaslama yapılmasıdır. Kıyaslama özellikle şunları içermelidir: Ne söylendi, ne yapıldı? Olumlu ve olumsuz yönde sapmalar nedir, neden olmuştur? Hatalardan ve başarılardan çıkarılacak dersler nedir? Rekabet içinde olduğumuz belirli sayıda ve benzer nitelikte ülkelerin durumları nedir? Güçlü yanlarımız nedir, zayıf yanlarımız nedir? Beklenmedik durum planları nedir? İyileştirmeye açık alanlar nelerdir? Tabii ki bütün dünyada şu anda artık çok önemli hâle gelmiş olan çevre koşullarında teknoloji, iklim ve çevreci riskler, jeopolitik değişmeler nelerden ibarettir; bizim planlarımız bunlarla ne kadar uyum sağlayacaktır veya ne kadar uyum sağlamalıdır?

Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisine ilişkin plan ve programlar yapılırken -biraz önce ifade ettiğim doğrultuda aslında- ilgili tüm tarafların görüş, öneri ve katkısının kapsayıcı şekilde alınması gerekmektedir. Bu konuda ilerleme olduğunu gözlemlemekle birlikte hâlâ çok eksiğimiz olduğunu söylemek durumundayım. Bu planlar yapılırken -Türkiye'de artık bütün sektörlerde sivil toplum kuruluşları var; aynı şekilde, üniversitelerimiz var, tabii ki siyasi partilerimiz var- Türkiye'deki tüm tarafların bu planlar üzerinde görüşlerini ifade etmesi ama bunlardan sadece görüş almak değil bu görüşlerin plana yansıtılması gerekmekte. Plana yansıtıldığı takdirde, burada katkısı olduğunu taraflar hissettikleri zaman bu planın ilerlemesinde, uygulanmasında daha etkin ve daha sahiplenir durumda olurlar, daha çok sahiplenirler; bu sahiplenme de buradaki konuşmalarda çok dile getiriliyor. İşte, bu birlik beraberlik filan dediğimiz şeyler aslında bu şekildeki davranışlar ve bu şekildeki hazırlıklardan kaynaklanmaktadır.

Bugün önümüzdeki en önemli... Türk ekonomisinin, Türkiye'nin önünde bu planlar ve programlar yapılırken plan ve programlar sadece büyüme hızına indirgenmemelidir. Büyüme hızı elbette çok önemlidir; amacımız üretimi, yatırımı, istihdamı artırmak olmalıdır, bunlar doğrudur. Büyüme hızını yakalamak önemli ve gerekli ancak yeterli olmamalı. Büyümenin kalitesi, uzun süreli olması ve hem içeride hem dışarıda satın alma gücünü artırmasıdır. Büyümemizi etkileyen temel nedenlerden bir tanesi tasarruf oranımızın düşük ve yatırım oranlarımızı karşılamakta yetersiz olmasıdır; daha da önemlisi, zaten kıt olan tasarruflarımızın yarısından fazlası da yabancı para cinsindendir. Üzülerek görüyorum ki yabancı paranın payı şu anda son yirmi yılın en yüksek noktasındadır.

Sayın milletvekilleri, Türkiye başta enerji olmak üzere dünyadaki birçok ülkede olduğu gibi ithalat yapmak durumundadır ancak ithalatımızın içinde enerjinin dışında tüketim malları ithalatı ve daha da önemlisi altın ithalatının artması da ciddiye alınması gereken bir konudur. Kolay kazanmadığımız dövizi kolay harcayacak kadar cömert davranıyoruz, buna bu plan döneminde ve kısa dönemde de çok dikkat edilmesi gerektiğini özellikle vurgulamak istiyorum.

Tabii, burada, Türkiye'nin şu anda içinde bulunduğu en önemli ekonomik darboğazlardan biri olan enflasyonun yükselmesinde hangi etkenler vardır, bunlar üzerinde durmamız lazım. Enflasyonla ilgili baktığımız zaman, faiz oranlarını düşük tutmak için piyasaya verdiğimiz, bastığımız ucuz TL dövize gitti, mala gitti, gayrimenkule gitti. Bu nedenle, kabul etmeliyiz ki enflasyonun temel nedeni, önceki dönemde -yani şu anda bir ekonomi yönetimi var, ondan önceki dönemde- bizatihi enflasyonun bilerek tercih edilmesidir; bu yanlışın bedelini şu anda Türkiye ödüyor.

Merkez Bankası politika faizi yüzde 19'dan 9'a düşürüldü, bilerek düşürüldü; sonra 8,5'a düştü; şimdi, yüzde 8,5'tan 35'e çıktı. Bunların hepsine baktığımız zaman, çok kısa süre içerisinde... Belki bakanlar değişik olabilir, bürokratlar değişik olabilir ama ekonominin başında olanlar, ekonomiyi yönetenler aynı siyasi kimliktir, bu aynı siyasi kimlikte bu kadar zikzakların olması ülkeye olan güvenilirliği ne hâle getirir? Ve bu güven olmadığı takdirde de ülkemizin geleceğini, ekonominin geleceğini, enflasyonun düşmesini nasıl sağlayabileceğiz? Bu konular üzerinde gerçekten çok önemle durulması gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, önemli bir konumuz kamu kesimi açığıdır. Yapısal bir açığımız var, harcamalarımızı kısamadığımız için sürekli gelir kaynakları arıyoruz; maalesef bunlardan bir tanesi de gelir kaynaklarından bir tanesi de biraz önce ifade ettiğim enflasyon olmuştur. Bilerek enflasyonun artmasına göz yumulmuş, enflasyonun artmasından dolayı vergilerde gelir artışı olmuştur ve bu gelir artışından dolayı bu harcamalar yani bizce biraz -çok da ciddi olmayan harcamalar- artmıştır ama gerçekte, en önemli nedenimiz olan yapısal açık konusunda bir ilerleme kaydedemedik. Şimdi, samimiyetle ifade etmek istiyorum ki bu konuda bu yeni dönemde enflasyonla ilgili daha gerçekçi bir politika takip edilmeye çalışılıyor ancak burada da gene ifade etmemiz gerekir ki bu yeni dönem içinde gerçekten güvenilecek, ciddiye alınacak, yapısal reformların tamamını kapsayan ve belli bir süreyi göz önüne alarak uygulanacak olan bir program görülmüyor. Bu program görülmediği için gene günlük kararlarla enflasyonun düşürülmesi, açıkların kapatılması gerçekten güven vermiyor. Biz güven veremediğimiz takdirde hem içeride hem de dışarıda ihtiyacımız olan başta bu kaynak transferleri olmak üzere bunları elde etmemiz mümkün değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kayalar, lütfen tamamlayalım.

LÜTFULLAH KAYALAR (Devamla) - Şimdi, Meclisin, doğruları bilmek hakkı, yanlışları görmek ve düzeltmek görevi olmalıdır. Enflasyon bir ekonomiye verilecek en büyük kötülüktür. Enflasyon bütçelerimizi cayır cayır yakmaktadır, satın alma gücümüzü azaltmıştır; tarım sektöründeki insanlar gerçekten çok perişandır. Şimdi bu plan yapılıyor, şimdiden de hayırlı uğurlu olsun ama burada önemli olan şu: Bir tarafta gelir toplayan Maliye Bakanlığı, öbür tarafta bu toplanan gelirleri harcayan Strateji Planlama, Bütçe Daire Başkanı -ismi biraz yanlış söylemiş olabilirim- yani Maliye Bakanlığının dışındaki bir birim, Cumhurbaşkanlığı bünyesinde harcamaları yapmaktadır. Buradaki koordinasyonun eksikliği bu plana karşı güveni fevkalade azaltır. Şu ana kadar da bu koordinasyonda büyük eksiklikler vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kayalar, lütfen tamamlayalım.

LÜTFULLAH KAYALAR (Devamla) - Planımız hayırlı ve uğurlu olsun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)