GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: On İkinci Kalkınma Planının (2024-2028) Sunulduğuna Dair Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:15
Tarih:31.10.2023

EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün görüşmekte olduğumuz On İkinci Kalkınma Planı'nın geneline bakıldığında, vadettiği yeşil dönüşüm, sürdürülebilir kalkınma, nitelikli büyüme, sağlıklı aile, sağlıklı toplum, nitelikli eğitim, gelir adaleti gibi ilkeler çok çok önemlidir. Ancak bütün bir ülkenin yönetimini Cumhurbaşkanının kişisel kararlarına devreden bu sistemde sürdürülebilir kalkınma, nitelikli büyüme ve hakça bölüşümün olanaksız olduğu aşikârdır. Kaynakları kendinden olmayana pay etmeyen, kendinden olana ise yağdıran eşitsiz bir anlayışla sürdürülebilir bir kalkınmadan nasıl söz edilebilir? Bu planın gerçekçiliğine nasıl inanalım?

Planın Birinci Bölümü'nde bölgeler ve okullar arasındaki başarı düzeyinin farklılıklarının önemini korumaya devam ettiğine, öğrenme ortamlarının niteliğinin eşitlik ve hakkaniyet çerçevesinde iyileştirilmesi gerekliliğine yer verilmiştir. İktidarın eğitime ilişkin yıllardır hedefleyip hayata geçiremediği birçok uygulama, On İkinci Kalkınma Planı'nda da yer almıştır. Eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması yine hedeflenmiştir.

Değerli milletvekilleri, buradan hareketle sizlere kapatılan köy okullarını hatırlatmak istiyorum. Türkiye'de 1989 yılından beri köy okulları kapatılmakta ve milyonlarca köy öğrencisi yıllardır uzaktaki okullara taşınmaktadır. Köy okullarının kapatılmasıyla yerinde eğitim imkânı da ortadan kalkmaktadır. Adına "taşımalı sistem" denilen bu uygulamada bazı çocuklar daha güneş doğmadan evlerinden çıkarken, bazıları saatlerce kendilerini almaya gelecek arabayı beklerken, bazıları aç, yorgun, ürkek yeni sınıflarına uyum sağlamaya çalışırken eğitilmekten vazgeçmektedirler.

Çocukları daha iyi bir eğitime entegre etme amacıyla uygulanmakta olan bu sistem, aradan geçen zamanda çocukları daha iyi okullara kavuşturan değil, büyük oranda nitelikli ve eşit eğitim olanaklarını ellerinden alan bir uygulama hâline gelmiştir. Her sabah kilometrelerce yol giden çocukların hissettiği yorgunluk, taşıma merkezlerindeki sınıfların kalabalıklaşması, öğrencilerin öğretmenleriyle yakın bir ilişki kuramamaları, sosyal olarak da kendilerini dışlanmış hissetmeleri en temelde çocukların nitelikli ve eşit eğitim olanağını ellerinden almaya başlamıştır.

Planın eğitimle ilgili kısmında, tüm bireylerin "kapsayıcılık" ilkesi esasında eğitime eşit şartlarda erişerek ait olduğu aile ve topluma karşı sorumluluk sahibi olarak yetişmelerinin sağlanması hedeflenmiştir ancak en temel hak olan eğitim, bizim ülkemizde sadece belirli bir zümrenin ulaşabildiği bir olgu hâline gelmiştir. Taşımalı eğitimin en büyük zararı ise kız çocuklarına olmaktadır. Pek çok aile ulaşım şartlarının zorluğu, yolun uzunluğu, velilerin çocuğunun okuluyla bağlantısının olmaması gibi nedenlerle kız çocuklarını okullara göndermekten vazgeçmektedirler. Kız çocukları, sadece birkaç yıl eğitim hayatından sonra eğitim hayatının dışında kalmakta, meslek edinememekte, sosyal olarak izole edilmektedir. Bununla beraber, önümüzde bulunan On İkinci Kalkınma Planı aynı zamanda kadın istihdamını artırmak üzerine teorilerde de bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, şimdi bir soru sormak gerekir: Ülkede hâlâ taşımalı eğitim nedeniyle eğitim alamayan kız çocukları varken kadın istihdamını artırmaya yönelik plan ne kadar gerçeği yansıtıyor? Çağdaş, nitelikli, kaliteli eğitimi ulaşılabilir kılacağını hedefleyen planda, eğitime erişim sorununu çözmek adına uygulanan taşımalı eğitime dair sorunlardan bahsedilmemiştir.

2002 yılında 3 milyon 275 bin olan köy okullarında kayıtlı öğrenci sayısı 2022 yılı itibarıyla 609 bine gerilemiştir. Millî Eğitim Bakanlığının 2021 bütçe raporuna göre taşımalı eğitime son on yılda 22 milyar 619 milyon lira, yemekle beraber yaklaşık 25 milyar lira harcanmıştır yani köy okullarını onarmaya harcanacak para yollara saçılmıştır. İlkokuldaki küçük çocukların taşınması yerine bu öğrencilerin bulundukları yere öğretmenlerin taşınmasına öncelik verilmelidir. Köy okulları tekrar açılarak ülkede hâlâ çözülememiş ve giderek büyüyen bir sorun olan atama bekleyen öğretmenlerimize de bir istihdam yaratılacaktır. Köy okulundaki öğretmenler sadece birer öğretmen değildirler, öğretmenler çalıştıkları köylere hayata dair bilgiye dayanan yeni bakış açılarını getirirler ve köyün sosyal yapısını güçlendirirler. Köylere sadece imam atayarak, devletin sadece imam kadrosunu artırarak köyde yaşayan insanlara modern ve bilime dayanan bir bakış açısı kazandırılamaz; köydeki eğitimi sadece imamlara bırakmamalıyız.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)