GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:16
Tarih:01.11.2023

CHP GRUBU ADINA ULAŞ KARASU (Sivas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin birinci bölümü üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyetimizin ilk yüzyılı geride kaldı, 2'nci yüzyılın başındayız; sorumluluğumuz daha da arttı. Cumhuriyetimizin 2'nci yüzyılında eksiklerimizi tamamlamak zorundayız, cumhuriyetimizi tam demokrasiyle taçlandırmak zorundayız.

Bugün aynı zamanda ülkemizin çağdaşlaşması ve aydınlanması yolunda en önemli adımlardan olan saltanatın kaldırılmasının ve harf devriminin yıl dönümü; kutlu olsun. (CHP sıralarından alkışlar) Başta cumhuriyetimizin kurucusu ve devrimlerimizi gerçekleştiren Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını bir kez daha minnet ve şükranla anıyorum.

Değerli arkadaşlar, ülkemizin yüzde 66'sı, nüfusumuzun yüzde 71'i deprem bölgesinde yaşıyor. Depremlerde büyük yıkımlar yaşadık, binlerce canımızı kaybettik, binlercesi engelli kaldı. Şüphesiz, bu yıkımların sosyal, siyasal, ekonomik, hukuksal sonuçları var ve bunları daha çok tartışacağız. Dolayısıyla hepinizin bildiği şeyleri burada tekrar etmek istemiyorum ama bizim görevimiz halkımızın sorunlarına çözüm bulmak.

Depremler ülkemizde hep ihmaller, alınmamış önlemler ve can kayıplarıyla hatırlanıyor. Yanlış yer seçimleri, sağlıksız yapılaşmalar ve sonrasında, deprem olduktan sonra çıkarılan kanunlar... Her defasında başladığımız yere dönüyoruz. Hepimiz iyi biliyoruz ki ulusal deprem stratejileri, çıkarılan kanunlar amacına ne yazık ki hizmet etmedi. 1999 depreminden sonra Yapı Denetimi Hakkında Kanun, 2011 Van depreminden sonra Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun çıkarıldı. Tarım arazileri, arkeolojik alanlar, doğal ve tarihî sit alanları kentsel dönüşüm alanı olarak ilan edildi. "Kentsel dönüşüm" adı altında ranta dönük uygulamaların önü açıldı.

Şimdi de şubat ayında yaşanan depremlerin ardından kanunlar çıkarmaya devam ediyoruz. Geçen dönem Mecliste deprem komisyonları kuruldu, raporlardaki önerilerden bazıları bu kanun teklifinde önümüze geldi. Evet, bazıları diyorum çünkü sizler işinize gelenleri kanun teklifi olarak getiriyorsunuz. Bu teklifler de yamalı bohça teklifi çünkü getirdiğiniz kanun teklifleri vatandaş odaklı değil, rant odaklı bakıyorsunuz bütün kanun tekliflerine çünkü derdiniz gerçekten deprem, dönüşüm olsaydı, bu kadar yıl beklemezdiniz. Sizler toplanma alanlarını yapılaşmaya açanlarsınız, neden buna göz yumdunuz? Neden askerî alanlar lüks konut alanlarına döndü, neden fay hatları üzerine havalimanları, dolgu alanları üzerine apart otel kılıfı altında yüksek yoğunluklu konut alanları inşa ediyorsunuz? Neden rezerv alan ilan edilen yerlerde ayrıcalıklı plan kararları üretiyorsunuz?

Her türlü güce, araca sahipsiniz ama afetlere dirençli kentler inşa edecek bir yasal mevzuatı hâlâ yapamamak için direniyorsunuz çünkü aklınızda vatandaş yok, aklınızda rant var, talan var, afeti nasıl fırsata çeviririm anlayışı var. Dişiyle tırnağıyla ev sahibi olmuş insanları oturdukları yerden nasıl başka yere sürerim, bunu düşünüyorsunuz. Amacınız depremin yaralarını sarmak değil, deprem bahanesiyle yeni bir rant projesi yaratıyorsunuz, iktidarınız deprem enkazından rant çıkarmanın yollarını arıyor.

Sektörün içinden gelen biri olarak söylüyorum: İnşaat sektörü ülkemizin lokomotifidir ama sektör kan kaybediyor, ekonomide alarm zili çalıyor. Bakan Mehmet Şimşek para bulmak için kapı kapı dolaşıyor, ortada bir şey yok. Deprem bölgesinin inşası için kaynak bulunamıyor, planlama olmadığı için ancak bütçeden kaynak aktarıyorsunuz; tulumbaya su koymak lazım. Elde avuçta olan tek şey, uluslararası tezgâha sürüp satabileceğiniz bir argüman var, onun da adını bulmuşsunuz; kentsel dönüşüm.

Şimdi "Adli ve idari yargıda ivedi düzenlemeler yapalım." diyorsunuz. Yapalım ama Komisyonda bile iki saat yedi dakika, jet hızıyla geçen bu teklifle mi yapacağız? Bu düzenlemeleri Adalet Komisyonu üyesi arkadaşlarım gördü mü? Vatandaşın hakkını aramakta bir oldubitti sistemi getiriyorsunuz.

Bu teklifte "Mülkiyet sahiplerinin hukuksal sıkıntılarını çözeceğiz." diyorsunuz ama -özellikle büyük kentlerde yüzde 40'a yakın kiracı var- bu kanunda kiracılarla ilgili bir düzenleme var mı? Yok. Dar gelirli vatandaşların ev sahibi olması için düzenleme var mı? O da yok. Kamu arazilerinin üzerinde mülkiyeti olanlarla ilgili düzenleme var mı? O da yok. Dere yataklarındaki evlerde yaşayan insanların can ve mal güvenliklerinin korunmasına dair bir düzenleme var mı? O da yok. Kültür varlıklarının korunması var mı? O da yok. Binaların ve zeminlerin güçlendirilmesi, iyileştirilmesi var mı? O da yok. Dönüşümde en önemli aktör olan müteahhitler için bir düzenleme var mı? O da yok. Yeşil alanlara ilişkin bir düzenleme var mı? Yok. Konut mağdurlarının yıllardır beklediği sorunlarına çözüm var mı, bitmeyen projelerin tamamlanması var mı? O da yok. Peki, ne var? Yeni rant kapılarını açmak var.

Değerli arkadaşlarım, saydığım yokları var etmek için projelerin dar gelirli yurttaşların yaşadığı bölgelerden başlaması gerekiyor, onun için haksız servet transferlerine hizmet eden anlayıştan çıkmak gerekiyor çünkü afet her gün kendini hatırlatıyor, ekonomik kriz derinleşiyor, faiz oranlarının yükselmesi inşaat maliyetlerinin 10 katına çıkması önemli sorunlar oluşturuyor. Türkiye'nin dört bir yanında yüz binlerce konut projesi yarım kalmış, bitirilmeyi bekliyor. Yine, özellikle İstanbul ve Ankara'da yüz binlerce boş ev var. Bu yılın ilk altı ayı dâhil ülkemizde inşaatı bitip de oturmaya hazır olan ama ilk el satışı yapılmamış, boşta duran konut sayısı ne kadar biliyor musunuz? İstanbul Planlama Ajansı, İstanbul'da 450 ile 750 bin arası boş evin olduğunu belirtiyor, Türkiye genelinde 2 milyona yakın boş ev olduğu ifade ediliyor. Bu kadar boş ev varken ve kentsel dönüşümden ciddi bir yoksullaşma söz konusu iken kim bina yapar? Önümüzdeki teklifin amacı yeni inşaatlar yapmak, bir diğer amacı bu yeni inşaatlar için talep yaratmak üzere mevcutlara çökmek. Nasıl mı? Vatandaşlar uzun yıllar süren dönüşüm projeleri yüzünden bir ev parası kadar kira ödemek zorunda kalıyor. Yani emekli Ali Bey'e, Memur Ayşe Hanım'a aslında "Boş evlerin kullanılması için sizin evinizin yıkılması lazım, siz ortalıkta kalmamalısınız ki o evlerde kira ödemeniz gerekiyor. Piyasa daralınca sizin ev yapılacak ama o arada eldeki birikiminiz birilerinin cebine akıtılacak." deniliyor. Bunun adı "kentsel dönüşüm" mü yoksa "vatandaşın hem evine hem de parasına çökme kanunu" mudur?

Değerli milletvekilleri, maddelerle ilgili de değerlendirmelerde bulunmak isterim. Teklifin tartışmalı maddelerinden biri rezerv yapı alanıyla ilgili. Hâlen yürürlükteki yasada rezerv yapı alanı tanımı şöyle: "Bu Kanun uyarınca gerçekleştirilecek uygulamalarda yeni yerleşim alanı olarak kullanılmak üzere, TOKİ'nin veya İdarenin talebine bağlı olarak veya resen... Bakanlıkça belirlenen alanlar" yazıyor. Ama bu teklifle "yeni yerleşim alanı olarak" ifadesi çıkarılıyor yani mevcut yerleşim alanlarını da rezerv yapı alanı ilan edecek kamulaştırmanın yolu açılıyor. Rezerv yapı alanı ilan edilen yerlerdeki binalar yıkılıp yeni binalar yapılacak. Bu alanda evi, iş yeri bulunanlar şehrin başka bölgelerine taşınacak. Diyelim Ankara'da Oran'da veya İstanbul Sarıyer'de bir eviniz var; Bakanlık burayı gözüne kestirdiyse rezerv bina alanı ilan edip elinizden alabilir. Ya da iktidarın üzerinde yaşayan seçmenin oyunun renginden hoşlanmadığı bir semtte yaşıyorsunuz; mesela Çankaya'da, Kadıköy'de; buradaki bütün bir mahalleyi rezerv alan ilan edip boşaltabilir, binaları yıktıktan sonra da yeni bina yapılsın diye müteahhitlere ihale edebilir. Bütün bunlar olurken ne dümenlerin dönebileceğini, hangi kupon arazilerinin kapatılabileceğini, Türkiye'de yaşayan herkes tahmin edecektir.

Özetle; bu, tarihin en büyük mülkiyet gasbının yolunu açacak bir düzenlemedir; kimsenin "Benim binam sağlam, lüks yerde oturuyorum." diyerek kurtulamayacağı, istenmeyen herkesin şehir dışına, TOKİ konutlarına mahkûm olacağı, kent merkezlerinin -iktidarın- seçkinlere uygun biçimde yeniden imar edileceği bir girişimdir. Böyle bir düzenlemeyi "gönüllü kentsel dönüşüm" diye Meclisten geçiremezsiniz; bunun adı, bir skandaldır. Anayasa'ya, insan hak ve özgürlüklerine aykırı bu düzenleme metinden çıkarılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, bir başka konu; Kentsel Dönüşüm Başkanlığının yetkilendireceği lisanslı kuruluşlar. Bu büroların görevi, yetkisi, kuruluş süreci, kamu gücünü kullanıp kullanmayacağı belirsiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Karasu, lütfen tamamlayalım.

ULAŞ KARASU (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.

Teklif bunu yönetmeliğe bırakıyor. Bu kuruluşlar, bu hâli, mülkiyet hakkının dokunulmazlığı açısından sıkıntılıdır, kabul edilebilecek bir şey değildir. Ayrıca, bu kuruluşların uzlaştırma mekanizması gibi çalışıp çalışmayacağı da belirsizdir. Daha önce söylemiştim; ihtiyaç olan, tarafların anlaşmasından sonra binaların, inşaatların tamamlanabilmesi için bir ara bulucudur yani iş denetleyecek, işin tamamlanmasını sağlayacak, bir sigorta şirketi gibi çalışacak firmalara ihtiyaç vardır. Bu gerçeği gözetmeli, lisanslı kuruluşları buna göre kanunla düzenlemeliyiz.

Yine aynı maddenin 1, 2 ve 14'üncü fıkralarında, salt çoğunluğun kararıyla dönüşüm sürecini hızlandıracak değişiklikler yapılıyor. Şüphesiz, kentsel dönüşüm süreci kamunun gücü ve hızlandırmasıyla elbette ilerlemelidir. Konut ve barınma hakkının azınlığın çıkarlarını dengelemesi için geçiş maddelerinin koruyucu hükümlerinin olmasında yarar olduğunu düşünüyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.