GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:17
Tarih:07.11.2023

İYİ PARTİ GRUBU ADINA TURAN YALDIR (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan torba yasa teklifiyle ilgili İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Afet riski altındaki şehirlerimizde riskli konutların yıkılıp depreme dayanıklı konutların yapılmasının özellikle ülkemizde yaşanılan depremlere bakıldığında bir şehircilik projesinden çok, hayati bir zorunluluk olduğu görülmüştür. Kentsel dönüşüm, daha önce birçok örnekte görüldüğü gibi rantsal dönüşüm şeklinde uygulanmamalıdır. Topraklarımızın yüzde 66'sı, nüfusumuzun ise yüzde 70'inden fazlası deprem riski altında olan ülkemizde kentsel dönüşümün, amacına uygun olarak acilen ve insan odaklı yapılması vicdani bir sorumluluktur.

Cumhuriyetimizin ilk yüz yılında depremler sebebiyle maalesef ki on binlerce canımızı kaybettik. Günümüzde ya da gelecekte depremi önleme şansımız maalesef yok. Bilimin ve teknolojinin bu denli geliştiği yeni yüzyılda depremlerin afetlere dönüşmesini engellemek ve can kayıplarını en aza indirebilmek mümkün. Deprem riskinin ve riskli yapıların fazla olduğu başta İstanbul olmak üzere tüm Marmara Bölgesi'nde acil olarak kentsel dönüşüm stratejisi belirlenmeli ve eyleme geçilmelidir.

Kentsel dönüşümün en önemli alanlarından biri olan konut üretimi Hükûmet tarafından TOKİ aracılığıyla yapılmaktadır ancak bu denli yüksek konut ihtiyacını TOKİ'nin karşılaması mümkün değildir. Mülk sahiplerine ve özel sektöre sağlanacak teşvik, vergi muafiyeti, kredi gibi kolaylıklarla deprem bölgeleri başta olmak üzere ülke genelinde kapsamlı bir kentsel dönüşüm seferberliği başlatılmalı ve depreme dayanıklı konut ihtiyacı acilen karşılanmalıdır.

Deprem riski sadece konutlar için geçerli bir riski değildir, özellikle Marmara Bölgesi'nde binlerce kişinin çalıştığı fabrikalar da oldukça yüksek deprem riskine sahiptir. Beklenen büyük Marmara depremi bu fabrikalarda çalışan işçiler için hayati bir risk oluşturduğu gibi, ülke ekonomisi için de büyük riskler barındırmaktadır. Marmara Bölgesi'ndeki konut alanlarının kentsel dönüşümüyle birlikte Marmara sanayisinin de bir dönüşüme girmesi kaçınılmazdır. Bu dönüşüm Marmara sanayisinin deprem riski daha düşük olan Aksaray gibi Anadolu illerine taşınması şeklinde olmalıdır. Düşük deprem riski, lojistik avantajları, gelişmiş bir sanayi şehri olma yanında, insan kaynakları ve teknik altyapı olanakları gibi birçok avantaj barındıran Aksaray ilimiz Marmara sanayisi için güvenli ve uygun bir limandır.

Değerli milletvekilleri, buradan bir çağrıda bulunmak istiyorum: Sayın Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, Sayın Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı, Sayın Sanayi ve Teknoloji Bakanı, Sayın Hazine ve Maliye Bakanı, Sayın TOBB Başkanı, iş dünyası ve sanayiyle ilgili tüm kurum, kuruluş ve STK'lerin kıymetli yöneticileri; beklenen büyük Marmara depremi barındırdığı sosyal ve ekonomik riskler bakımından bir millî güvenlik sorundur. Uzmanların uyardığı beklenen deprem öncesinde Marmara Bölgesi'nde kentsel dönüşüm ve sanayi göçü tamamlanmazsa, cumhuriyetimizin yüz yıllık birikimi olan sanayi tesislerimizin sadece binaları ve makineleri hasar görmekle kalmaz, telafisi mümkün olmayan sanayi hafızamızın kaybına sebep olabilir. Bu sebeple, yarın keşke dememek için bugünden işe koyulmalı, kentsel dönüşüm stratejisine paralel olarak Marmara sanayisi göç stratejisi ve eylem planı hazırlanıp hiç vakit kaybetmeden hayata geçirilmelidir.

Sayın milletvekilleri, devletimiz ve milletimiz açısından hayati öneme sahip bir diğer husus da eğitim planlaması ve gençlerimizin geleceğidir. Üzülerek ifade ediyorum ki gençlerimiz ülke ve kendi geleceğinden ümidini kesmiş durumdalar. Büyük emeklerle yetiştirilen, en zeki, en çalışkan ve en üretken gençlerimizi kaybediyoruz, tabiri caizse Batı'ya kaptırıyoruz. Henüz lise çağındaki gençlerimiz dahi yurt dışında gelecek hayali kuruyorlar. Beyin göçünü durdurup tersine beyin göçünün başlatılması, piyasadaki ara eleman açığının kapatılması ve nitelikli eğitim ancak doğru planlanmış bir eğitim sistemiyle mümkündür. AK PARTİ iktidarının yirmi bir yıllık eğitim karnesine baktığımızda sınıfta kaldıkları açıkça görülmektedir. Mesleki eğitimin yetersizliği her genci üniversite okumaya mecbur ettiği gibi, birçok iş kolunda da ara eleman bulunmamasına sebep oldu; esnaflarımız ve zanaatkârlarımız kalifiye eleman bulmakta zorlanıyor. Bu sebeple bazı meslekler bitmeye yüz tuttuğu gibi, bazı meslekleri de sığınmacılara kaptırmış durumdayız. Mesleklerimizi ve zanaatlarımızı korumak adına, gençlerimizin geleceğe daha umutla bakmasını sağlayacak tıpkı üniversite kampüsleri gibi, bölgesel meslek lisesi kampüslerinin eğitim sistemimize kazandırılması artık bir zorunluluktur. Mesleki eğitim için gereken teknolojik dersliklerden laboratuvarlara, deney odalarından uygulamalı eğitim atölyelerine, barınma ve beslenme imkânlarına, sosyal yaşam alanlarına kadar tam donanımlı bu kampüslerde kaliteli mesleki eğitimlerini tamamlayan gençlerimiz, böylelikle, iş hayatına hem daha erken yaşlarda başlayacak hem de geçerli bir meslek sahibi olacaklardır. Bugün iyi bir kaynak ustası 25-30 bin TL maaşla kolaylıkla iş bulabilirken yeni mezun mühendislerimiz asgari ücretle bile iş bulamıyorlar.

AK PARTİ iktidara geldiğinde toplam 74 olan üniversite sayısı bugün itibarıyla 208'e ulaşmış durumda. Keşke eğitimde kalite de üniversite sayısı gibi artmış olsaydı; kimi fakültelerin öğrencisi var binası yok, kiminin binası var hocası yok, kiminin de hocası var öğrencisi yok. Maalesef ki bir kısmı yüksek lise niteliğinde olan, 100'ün üzerinde yeni üniversite açmak için harcanan emek ve sermayeyi dünya sıralamasındaki ilk 500 üniversite arasına her sene yeni üniversitelerimizi taşıyabilmek için harcamalıydık. Her yere üniversite açmak gençlerimizin hiçbir sorununu çözmediği gibi, yıllarını, emeklerini boşa harcamalarına ve sonunda hayal kırıklığına uğramalarına sebep oldu. Nitelikten ziyade niceliğe, liyakatten ziyade yandaşlığa, particiliğe, hemşehriciliğe ve bölgeciliğe öncelik vermek gençlerimizin sorunlarını çözmediği gibi, ne yazık ki bunlara yenilerini ekledi. Cumhuriyetimizin 100'üncü yılını idrak ettiğimiz şu günlerde genç nüfusumuzla ülke olarak altın çağımızı yaşamamız gerekirken AK PARTİ iktidarının en başta yanlış ve plansız eğitim politikaları yüzünden, geleceğe umutla bakması gereken gençlerimiz iktidarın günlük siyasi hesapları ve umursamazlığı yüzünden gelecek kaygısına, umutsuzluğa ve maalesef ki son günlerde basına da yansıdığı gibi, intihara varacak derecede bunalıma mahkûm edildiler.

Sayın milletvekilleri, sizlere nispeten genç bir milletvekili olarak seslenmek istiyorum: Zararın neresinden dönersek kârdır, gelecek yüzyılımızı inşa ederken gelin, bu yanlışlardan dönelim. Her bir aileyi, her genci üniversite yarışına sokmayalım. Nitelikli, mesleki eğitime önem vererek gençlerimizin toplumsal ekonomiye daha erken katılmalarını, meslek sahibi olmalarını sağlayalım ve ara eleman ihtiyacının karşılanmasının önünü açalım. Bilimsel temellere dayalı, planlı bir eğitim sistemi temin ederek Türk gençliğinin ve Türk milletinin umutlarını yeniden yeşertelim. Elimizden kayıp giden pırıl pırıl gençlerimizi geri kazanalım. Bu milletin vekilleri olarak görev de sorumluluk da gençlerimizin vebali de başta iktidar partisi olmak üzere hepimizin üzerindedir. Beyin göçü sorununun bugün sayıları 10 milyonu aşan kaçak, düzensiz ve niteliksiz sığınmacı sorunuyla birlikte daha da önemli hâle geldiğini hatırlatmak istiyorum. Hükûmetin beyin göçünü durdurup tersine beyin göçünü başlatması ve gençlerimizin geleceğe yeniden umutla bakabilmesi için gerekli adımları tez zamanda atması gerekmektedir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)