GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Diyarbakır'da ikinci duruşması görülecek olan 18 gazetecinin davasıyla ilgili PEN Norveç'in hazırladığı rapora, Dünya Radyoloji Günü'ne ve radyoloji çalışanlarının taleplerine, Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay'a ve Anayasa Mahkemesinin işlevsiz hâle getirilmesine ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:18
Tarih:08.11.2023

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, daha evvel burada konuşmuştuk, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma vardı, 8 Haziran 2022'de gözaltına alınarak tutuklanan ve 15'i on üç ay sonra tahliye edilen 18 gazeteci hakkında açılan davanın ikinci duruşması görülecek. Tabii ki biz, gazeteciler hakkında açılmış olan bu davayı yakından izliyoruz hem hukuki açıdan hem siyasi açıdan ama gördüğümüz kadarıyla sadece bizler yakından izlemiyoruz. PEN var biliyorsunuz; uluslararası bir örgüt yazarlarla ilgili ve son derece saygın bir örgüt, bütün dünyada kabul edilen bir örgüt. O, PEN Norveç, bu gazeteciler hakkında hazırlanan 728 sayfalık iddianamenin incelendiği bir rapor hazırlamış ve çeşitli noktalara dikkat çekmiş raporunda. Bir tanesinde diyor ki: "Dokuz ay boyunca bir iddianame hazırlanmadı gazeteciler hakkında ve o şekilde cezaevinde tutuldular." Tabii şaşırıyor PEN Norveç ama bizim açımızdan şaşırılacak bir konu değil; aylarca ve yılı geçen, bazen bir buçuk yılı bulan süreler boyunca iddianame olmaksızın insanların cezaevinde tutulduğu çok bilenen bir konu Türkiye'de. Sonra devam ediyor, iddianamenin değerlendirilmesi kısmında "Bu iddianamenin özetinin çıkarılması bayağı zor." diyor. Gerekçesi de "Öncelikli olarak, bu zorluk, iddianamenin suçlama, şüpheli veya fiille ilgisi olmayan çok sayıda detay ve tekrar içermesinden kaynaklanıyor." diyor. Tabii, PEN Norveç nereden bilsin, Türkiye'de savcıların yeni çalışma metodu torba iddianame hazırlamak; herhâlde Meclisten öğrendiler, torba yasa gibi torba iddianame hazırlıyorlar ve o iddianamenin içine ne bulurlarsa dolduruyorlar, boca ediyorlar resmen. İşte, açık alanda yapılmış yayınlardan bir sürü şey alıyorlar, sosyal medyadan alıyorlar, meselenin kendisiyle ilgisi var mı yok mu hiç araştırmadan her şeyi boca ediyorlar ve böyle bir torba iddianame hazırlıyorlar. Tabii, PEN Norveç bilemez Türkiye'deki adalet mekanizmasının nasıl işlediğini, şaşırmışlar. Yetmiyor, "Soruşturma savcısının Kürt haber ajanslarına içerik üreten Kürt gazeteciler hakkında ayrımsız 'Örgüt üyesidir.' varsayımı dışında bir şüphe nedeni görülmüyor iddianamede." diyor. Evet çünkü savcılar böyle bakıyorlar yani Kürt gazetecilere böyle yaklaşıyorlar, Kürt basın-yayın kurumlarına böyle yaklaşıyorlar; gazetecilere, gazetelere, dijital medya alanındaki çalışmalara, sosyal medya alanındaki çalışmalara, televizyonlara, radyolara hep böyle bakıyorlar. PEN Norveç şaşırmış; şaşıracak bir şey yok, biz şaşırmıyoruz, hep böyle oluyor.

Yine, raporda "Bugün Türkiye'de Kürt basın-yayın organlarında çalışıp herhangi bir cezai işleme maruz kalmamış bir gazeteci olup olmadığına yönelik bir araştırma yapılsa Kürt basın emekçilerine yönelik sistematik bir yargısal taciz olduğu gerçeği ortaya çıkacaktır." diyor PEN Norveç. Hakikaten çok doğru bir şeyi tespit etmiş, gerçek bu çünkü, gerçek hakikaten budur ve biz bu gerçekleri biliyoruz ama görüyoruz ki bizim dışımızda dünyada da bu gerçekler görülüyor yani PEN Norveç bu raporu bütün dünyaya ilettiği için çok farklı ülkelerde de bunun sonuçları görülüyor.

Bir kez daha buradan hem iktidara hem yürütmenin çeşitli noktalarına seslenelim: Yani Kürt gazetecileri rahat bırakın, Kürt gazetecilik yapmak suç değildir. Aynı şekilde Türklerin de gazetecilik yapması suç değildir. Gazetecilik yapmak suç değildir. Gazetecilerden elinizi çekin ve gazeteciler özgür bir biçimde hakikatleri, haberleri yurttaşlara ulaştırabilsinler. Kürt gazetecilerle olan dayanışmamızı bir kez daha güçlü bir şekilde vurguluyoruz.

Bugün Dünya Radyoloji Günü sayın vekiller. Hastanelerin röntgen, manyetik rezonans, bilgisayarlı tomografi gibi görüntüleme bölümlerinde çalışan radyoloji çalışanları artan iş yükü, ekonomik zorluklar, sağlıkta şiddet, izin haklarının kullanılamaması gibi çok sayıda sorun yaşıyorlar ve buna ilişkin taleplerini ve protestolarını dile getiriyorlar.

Dünya Radyoloji Günü'nü kutluyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - O alanda çalışanlarla dayanışmamızı dile getiriyoruz ve tabii ki taleplerini bir kez daha biz de vurgulamak istiyoruz.

Radyoloji alanında çalışanlar Sağlık Bakanına hitaben diyorlar ki: "Sadece bir mesaj yayınlayarak kutlama yapmanızı kabul etmiyoruz. Var olma mücadelesi veriyoruz, sesimizi duyun."

Talepleri çok açık: "Sağlıkta şiddetle ilgili caydırıcı ve önleyici düzenlemeler ivedilikle yapılsın." diyorlar. "Görüntüleme hizmetlerinde acil 10 bin radyoloji teknisyeni ve teknikerine ihtiyaç var. Personel eksikliği nedeniyle uzayan MR ve tomografi randevularının sorumlusu biz değiliz." diyorlar. "Personel eksiği nedeniyle izinlerimiz ya erteleniyor ya da kullanılamıyor, bu durumu değiştirin." diyorlar. Görüntüleme hizmetlerinde taşeronlaşmaya son verilmeli." diyorlar. "Radyoloji mevzuatlarında belirsizlik devam ediyor, birçok meslektaşımız idarecilerin farklı yorumlaması sonucu şua izin haklarını kullanamamakta, bu durum değişmelidir." diyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - "Özel hastanelerde çalışan meslektaşlarımız ile kamu personeli olarak çalışan meslektaşlarımız arasında ücret farkı 3 katına çıkmıştır. Makasın bu kadar açılması kabul edilemez, buna çözüm bulunmalıdır ve meslek örgütleri karar alma süreçlerine dâhil edilmelidir." diyorlar. Dünya Radyoloji Günü'nde radyoloji çalışanlarıyla dayanışmamızı bir kez daha ifade ediyoruz.

Son değinmek istediğim konu Can Atalay meselesi. Fakat Can Atalay meselesi üzerinden aslında Türkiye'deki bir başka gerçekliği tartışmak istiyoruz. Bakın, iktidara özellikle bunu ifade etmek istiyorum. Şimdi, Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi arasında büyük bir tartışma ve çekişme sürüyor. Bu ciddi bir konudur. Adalet Bakanı, Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasındaki bu tartışmada taraf olmuş durumdadır. Bu da çok ciddi bir konudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Anayasa'nın 153'üncü maddesi der ki: "Anayasa Mahkemesi kararı herkes için bağlayıcıdır." Bu uygulanacak, uygulanmayacak meselesi değildir, bu kadar nettir. Dolayısıyla, Yargıtayın 3. Ceza Dairesi mütalaa yönünde yani Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının son mütalaası yönünde bir karar verirse bu aslında Anayasa Mahkemesinin fiilen işlemez hâle geldiğinin bir göstergesi olacaktır. Yani yerel mahkeme Anayasa Mahkemesini tanımıyor, Yargıtay Anayasa Mahkemesini tanımıyor ve maalesef, Adalet Bakanı yaptığı açıklamalarla Anayasa Mahkemesini tanımıyor.

Şimdi bugün uluslararası sözleşmeleri konuşacağız. Bakın, ben size bir şey hatırlatıyorum: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin işleyişine göre Türkiye'de bütün yargı mekanizmaları tamamlandıktan sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru yapılabilir, biliyorsunuz bunu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Son cümlem efendim, bitiriyorum.

Şimdi, Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmaması demek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından değerlendirilecek bir durumdur yani yarın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde "Türkiye'deki yargı mekanizmasında son aşama olan Anayasa Mahkemesi kararları ciddiye alınmıyor." diye bir sonuca varılırsa, bir kanaate varılırsa çeşitli başvurular Anayasa Mahkemesine gitmeden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından kabul edilebilir hâle gelir, bu da Anayasa Mahkemesinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde güvenilirliğinin tamamen ortadan kalkmış olması anlamına gelir.

İktidarı uyarıyoruz, yarın böyle bir durumla karşı karşıya kalındığı zaman bunun neden kaynaklandığını düşünmeye başlamayın; biz şimdiden size söylüyoruz çünkü sizin bu yaptığınız Anayasa Mahkemesini fiilen işlevsiz hâle getirmektir. Bir kez daha sizi ciddiyetle uyarıyoruz.