Konu: | Yargıtayın Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasına ve Anayasa Mahkemesinin Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay kararının derhâl uygulanması gerektiğine ilişkin açıklaması |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 19 |
Tarih: | 09.11.2023 |
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, dün aşağı yukarı bu saatlerde burada konuşurken Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi arasındaki çelişkinin ve tartışmanın ne kadar vahim olduğuna dair cümleler kurmuştum hatta iktidara, ya, sizi uyarıyoruz, bak, burada çok tehlikeli bir durum yaşanıyor demiştim. Meğerse biz burada dün bunu konuşurken Yargıtay 3. Ceza Dairesi kapalı kapılar ardında bir darbe hazırlığını sürdürüyormuş ve akşam darbeye, darbeci bir ortama girdiğimizi hep birlikte gördük.
Yargıtayın Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması açıkça bir yargı darbesidir. Sayın vekiller, bu, kabul edilebilir bir şey değildir. Bu, aslında "Ben Anayasa'yı da tanımıyorum Anayasa Mahkemesini de tanımıyorum." demektir açıkça. Yetki aşımı filan da değildir, çok açık bir yargı darbesinin adımıdır; bunu özellikle söylemek istiyorum. Yani diyor ki Yargıtay 3. Ceza Dairesi: "Ben suç duyurusunda bulunuyorum. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi üyelerini tehdit ediyorum." Tehdit ediyor açıkça yani Anayasa Mahkemesi üyelerini tehdit ediyor ve bunun bir darbeye teşebbüsten başka hiçbir şekilde izahı mümkün değildir çünkü Anayasa'nın 153'üncü maddesi çok açık ve net, açık ve net diyor ki: "Anayasa Mahkemesi kararları... Yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar." Yani "Birilerini bağlar, birilerini bağlamaz." demiyor. Siz Anayasa Mahkemesi kararlarını beğenmeyebilirsiniz, eleştirebilirsiniz ama uygulamamak diye bir şey olmaz ve ben dün burada onu söylüyordum. Yerel mahkeme, Anayasa Mahkemesi kararını tanımayacak; Yargıtay, Anayasa Mahkemesi kararını tanımayacak; yürütme, Anayasa Mahkemesi kararını tanımayacak. E, ne olacak? O zaman Anayasa Mahkemesini kapatın gitsin; zaten işlevsiz bir hâle gelmiş, zaten siz onu işletmiyorsunuz, zaten siz Anayasa'nın üstünde bir Yargıtay ceza dairesi tahakkümü kuruyorsunuz. Böyle bir şey kabul edilebilir mi? Yani hukuk açısından gerçekten büyük bir kara lekedir bu.
Türkiye'de hep söylüyorduk, hukukun üstünlüğünü bırakmadınız, üstünlerin hukukunu tesis ettiniz diyorduk; işte, çıktı bir daha ortaya, bir daha çıktı ortaya ve nasıl bu duruma gelindi, bunu esas tartışmak lazım, nasıl bu duruma gelindi? Bu duruma nasıl gelindi, ben size birkaç örnek vereyim. Siz derseniz ki, yürütmenin mensupları olarak birileri "Ben Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımıyorum." derse, başka birileri iktidarın içinde "Anayasa Mahkemesi derhâl kapatılmalıdır." derse, başka birileri "Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamıyorum." derse geriye bir şey kalmıyor. Yani bu durumu aslında iktidarın yarattığı bir ortam olarak görmek gerekiyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları Anayasa'nın 90'ıncı maddesine göre uygulanması gereken kararlardır, amir hükümdür uluslararası sözleşmeler. Peki, Türkiye de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bir parçasıdır. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uyguluyor mu? Uygulamıyor. Burada kaç yıldır bunu tartışıyoruz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları; Demirtaş, Kavala kararları uygulanmıyor ve bu iktidarın tutumu Türkiye'yi son derece zor bir duruma sürüklüyor, açıkça sürüklüyor. Peki, iktidar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamadığı zaman neyi çiğnemiş oluyor? Sadece Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını değil, sadece Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni değil; aynı zamanda Anayasa'nın 90'ıncı maddesini açıkça çiğniyor. E, iktidar Anayasa'nın 90'ıncı maddesini çiğnerse Yargıtay 3. Dairesi de "E, oluyor demek ki böyle şeyler." der, Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunur ve açıkça bir yargı darbesine giriştiğini ortaya koyar. İşte, bu meseleyi çok açık ve net böyle konuşmamız gerekir. Aslında, bu, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya dönük bir adımdır, abarttığımı düşünmeyin; bu, bir kere, kabullenilirse böyle bir adım olur.
Sadece Anayasa Mahkemesi üyelerine ve Anayasa Mahkemesine parmak sallamıyor bu Yargıtay 3. Dairesi; aynı zamanda Meclise parmak sallanıyor, Meclise parmak sallıyor. Ya, böyle bir şey olabilir mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Oluç, lütfen, sözlerinizi tamamlayın.
Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Toparlıyorum.
Meclise parmak sallıyor ve diyor ki: "Siz nasıl oluyor da kararları okumuyorsunuz?"
Şimdi, bizim talebimiz çok açık, birincisi: Meclis, iradesine sahip çıkmalıdır; Meclis Başkanlığı, Meclis Başkanlık Divanı iradesine sahip çıkmalıdır ve Yargıtay 3. Dairesine, bir kere, cevabı vermelidir. Siz yasamanın üstünde değilsiniz. Meclisin tamamı açısından söylüyorum, bütün gruplar açısından söylüyorum, net olarak tavır alınması gerekir. Buna susulursa, bu görmezden gelinirse, örtbas edilmeye çalışılırsa büyük bir hata olur; böyle başlar, yol olur. Bu yol olduktan sonra da artık darbenin önü kesilemez hâle gelmiş olur. O yüzden, bu konuda hem Meclisin, Genel Kurulun hem de Meclis Başkanlık Divanının net olarak karar alması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Toparlıyorum efendim.
BAŞKAN - Evet, Sayın Oluç, lütfen son sözlerinizi alalım.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Bugün Meclis Başkanı Sayın Kurtulmuş'un katılacağı Danışma Kurulu toplantısında da bu konudaki taleplerimizi açık ve net dile getireceğiz. Yapılması gerekenler bunlar.
Son olarak ne yapılması gerekiyor, onu da söyleyeyim: Anayasa Mahkemesinin Can Atalay'la ilgili almış olduğu karar derhâl uygulanmalıdır, derhâl uygulanmalıdır. Aksi takdirde, Anayasa Mahkemesini işlemez hâle getirmiş olacaktır bu iktidar ve bu yargı darbesine önayak olmuş olacaktır.
"Cumhurbaşkanı danışmanı" sıfatıyla saraydan yapılan açıklamalar utanç vericidir, üstelik bu açıklamaları yapan kişiler de hukuk danışmanı olarak bu açıklamayı yapmaktadırlar. Bu utanç verici duruma bir an evvel son verilmesi gerekiyor, bunu da özenle vurgulamak istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (HEDEP sıralarından alkışlar)