Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 20 |
Tarih: | 14.11.2023 |
CHP GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 2002'den bugüne kadar -ki 2002'de de iktidara talip olduğunda- AK PARTİ'nin vatandaşa vadettiği en temel söylem anayasa değişikliğiydi, "Biz geleceğiz, sivil anayasa yapacağız, Türkiye demokratikleşecek." vesaire; bu söylem bir siyasi taktik hâline gelmiş durumda ve buna devam ediliyor. Hoş yani siz anayasayı ne yapacaksınız? Anayasa'ya uymadıktan sonra yeni anayasa yapsanız ne olur! (CHP sıralarından alkışlar)
Mesela, Anayasa'nın 2'nci maddesi "Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk Devletidir." diye yazar. Siz, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olması ilkesine uyuyor musunuz? Mesela, Anayasa'nın 10'uncu maddesi eşitlikle ilgilidir, bu maddeye uyuyor musunuz? Mesela, Anayasa'nın 83'üncü maddesi, mesela Anayasa'nın 90'ıncı maddesi; bütün bunlara göre... Anayasa Mahkemesi, 153'üncü madde, mahkemenin kararlarının bağlayıcılığı; bütün bunlara uyuyor musunuz? Bu ülkede, bırakın vatandaşı, baro başkanları toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanamadı, hepimiz geçen dönem şahit olduk; geldiler, burada açık hava gözaltısına alındılar. Dolayısıyla strateji ne? "Krizi çıkaralım, bu krizden beslenelim, iktidarımızı tahkim edelim."
Değerli arkadaşlar, bakın, şu anda, Anayasa Mahkemesinin tüm üyeleri sizin iktidarınız döneminde atanmadı mı? Yargıtay üyeleri... Öyle değil mi Abdullah Başkan, Adalet Komisyonundan geçmedi mi? Yargıtay üyelerinin hepsi sıfırlanıp bir daha geri atanmadı mı, hepsi sizin iktidar olduğunuz dönemde atanmadı mı? Burada Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi arasında kriz diye bir şey söz konusu olmaz. Ortada şöyle bir gerçeklik var, Anayasa'nın çok açık hükmü: "Anayasa Mahkemesi kararları herkesi bağlar." der. Buna uymayan bir mahkeme var, 13. Ağır Ceza Mahkemesi. O karar...
Bakın, her mahkeme kararı doğrudur diye bir şey yok, Anayasa Mahkemesi kararları doğru da olabilir yanlış da olabilir yani siz bunun yanlış olduğunu söyleyebilirsiniz, biz de zaman zaman Anayasa Mahkemesi kararlarının yanlışlığını dile getirdik ama mahkeme kararının uygulanmaması demek bizim aslında kendimizi inkâr etmemiz demek çünkü bizler de bu mevcut Anayasa'ya göre burada görev yapıyoruz, bu Anayasa'ya göre seçildik, buna göre yemin ettik ve hepimiz Anayasa'ya bağlı çalışacağımıza yemin ettik. Dolayısıyla Parlamentonun en başta kendi hukukunu koruması açısından bu meseleyi esas mesele hâline getirmesi ve olaya da şöyle yaklaşmaması lazım: "Efendim, yargı kurumları arasında problem var, kriz çıktı, bu bir anayasal kriz, gelin, anayasa yapalım." Mesele bu değil; ortada çok açık, bir ilkokul çocuğunun anlayacağı açıklıkta bir hüküm var ve bir mahkeme kararı var. 13. Ağır Ceza Mahkemesinin bunun üzerine yeniden bir yargılama yapıp tahliye kararı vermesi lazımdı, zaten Can Atalay'ın dokunulmazlığının burada Meclis tarafından görüşülüp başka bir şekilde karara bağlanması ayrı tartışma noktası ama bunun lamı cimi yok. Bakın, bu yüzden, Türkiye'ye gelmesi gereken yatırımcı gelmez, burada yatırım yapanlar kaçar, iş adamları varlıklarını yurt dışına götürür; sizin, bu tip kararlarla Türkiye'ye milyarlarca dolarlık zarar verdiğinizin farkında olmanız lazım. Türkiye'nin asıl beka meselesi budur.
Değerli arkadaşlar, bakın, bir hususu daha hatırlatalım: Anayasa Mahkemesinin -bırakın Yargıtay üyeleri tarafından haklarında suç duyurusunda bulunulmasını- kendi görev alanı olarak yazar; Anayasa Mahkemesi Yargıtayın, Danıştayın Başkan ve üyelerini, başsavcıları, Cumhuriyet Başsavcı Vekilini, Hâkim ve Savcılar Kurulunu, Sayıştay Başkanını, Genelkurmay Başkanını, Kara Kuvvetleri Komutanını Yüce Divan sıfatıyla yargılama yetkisine sahiptir. "Bir ceza dairesinin haklarında suç duyurusunda bulunması" diye bir şey söz konusu olmaz, olamaz.
Değerli milletvekilleri, dolayısıyla, Türkiye'de yargı bağımsızlığı 2010 ve 2017 referandumlarıyla ciddi darbe yedi. Şu anda Anayasa dinlenmiyor, Anayasa Mahkemesi kararları dinlenmiyor, AİHM kararları dinlenmiyor. Yüksek Seçim Kurulu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Basın İlan Kurumu gibi kurumlarla da Türkiye'de her türlü baskı ortamını yaratıyorsunuz, dolayısıyla biz burada bu meseleleri dile getirdiğimizde Anayasa'ya azıcık sadakati olan kimsenin buna ret vermemesi lazım, bu meseleyi Meclisin görüşmesi lazım diyorum.
Hepinizi selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)