GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Aile ve Gençlik Fonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:20
Tarih:14.11.2023

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YÜKSEL ARSLAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aile ve Gençlik Fonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi'ne ilişkin grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Aile ve gençlik söz konusu olduğunda, şüphesiz ki sorumluluk sahibi herkesten dikkatli ve özenli davranması beklenir. Ancak her konuda olduğu gibi aile ve gençlik konusunda da uzun yıllardır dikkatsiz ve özensiz davranıldığını görmemiz gerekir.

Kıymetli milletvekilleri, ülkemizde gençlerin yaşadığı günlük sorunlar, sosyal problemler, kültürel ve politik meseleler ele alınırken anket sonuçlarının dışına çıkarak gençlerin ne istediğini en geniş hâliyle ele almamız gerekmektedir. Toplumsal düşmanlığa, şirin söylemlere, sabır dileyen ve bolca vadeden yaklaşımlara sıkıştırılan gençliğin meseleleri nelerdir? Gençliğin üzerinde dolaşan kara bulutları dağıtacak, ülkelerine olan inançlarını tazeleyecek bir çözüm nasıl sağlanacaktır? Ülkenin dört bir yanında öğrenci ya da çalışan gençlerin en büyük sorunu ekonomik zorluklardır. Ucuz su almak için market market gezen gençlerin geleceğe dair ümidi kalmadı. 25 yaşındaki gençler "İleride gün yüzü görürüz inşallah." cümlesini ağızlarından düşürmüyorlar. Gençler karnını doyurmak ve hayatta kalmak için yemekhanelerin öğün saatlerine göre gününü planlıyorlar. Sosyal hayat desen zaten yok; konser, sinema, tiyatro ya da kültürel etkinlik ücretsiz olursa ve yemek saatiyle çakışmazsa gidiyorlar. Yani "sıfır faizli kredi" deyince gençlerin problemleri ve sıkıntıları ortadan kalkmıyor. Gündüz okula gidip gece kuryelik, garsonluk yapan gençlerin sorunları fon kurularak çözülmüyor. Genç işsizlik almış başını gitmiş. TÜİK rakamlarına göre genç işsizlik yüzde 20,2. Barınma sorunu ciddi olarak karşımızda. Temel ihtiyaçlara ulaşımda büyük problemler var. Eğitim, nitelikli anlamda her geçen gün kötüye gidiyor. Sosyal ve kültürel faaliyetlere katılmak lüks hâline geldi. İfade, düşünce, hürriyet; istibdat dönemini bile geride bıraktı. Doğduğu ülkeye ve ait olduğu millete dair inancını kaybetmiş, dünyanın yükünü omuzlarına almış gençliğin problemlerini çözmek; günlük söylemlerle, bu kanun teklifindeki uygulamalarla mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi hiçbir probleme dair çözüm odaklı bir yol haritası ortaya koymayanlar "Dindar nesil yetiştireceğiz." gibi bir söylem geliştiriyorlar. "Altın nesil yetiştireceğiz." diyenleri 15 Temmuzda gördük. Menfaat, makam ve mevki için her türlü taklayı atıp bu ülkenin kaynaklarını kullanarak zenginleşenler, gençlere "Huzur ve mutluluğu öteki dünyada bulacaksınız, sabredin." diyorlar. Bu şekilde davranarak nesil değil, çiçek dahi yetiştiremezsiniz.

Yüce Peygamberimiz "Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim." demiyor mu? "Cumadan cumaya Bakara makara bir ayet sallıyorum." diyenlerin vitrin süslediği bir ortamda, dindar nesilden bahsedebilir miyiz? Rantla, torpille, hatırla layık olmadığı şeyleri kazanan bir avuç yandaşı gören gençlerin; dindar nesil olmayı bırakın, deizme ve ateizme savrulduğunu görmüyor musunuz?

Rahmetli Ömer Lütfi Mete'nin "Allah'sız Müslümanlık" diye bir kitabı vardı, İslam'ı yaşama sorununa dair bir başucu kitabıdır bu. "Mühendislik yaparak dindar nesil yetiştireceğiz." demek yerine; "İslam'ı nasıl yaşıyoruz?" diye sormanızı, "İnsanlar bize bakınca nasıl bir şey görüyorlar?" diye düşünmenizi ve bu kitabı mutlaka okumanızı tavsiye ederim. Mevlâna'nın dediği gibi, körler çarşısında ayna satarak sağırlar çarşısında gazel atarak bir yere varamayız. Cevizin kabuğunu kırarak özüne mi ineceğiz, yoksa kabuğunu elimize alıp hakikate kör mü kalacağız; mesele tam da budur.

Değerli milletvekilleri, Türk gençlerini imanla örtülmüş, fedakârlık ve samimiyetle donanmış millî şuur ve ülkülerle geleceğe hazırlamaya, çelikle değil yürekle vatan savunacak inanmışlar olarak yetiştirmeye ihtiyacımız var. Cumhuriyetin fikir babası Ziya Gökalp reçeteyi yüz yıl önce söylemişti; Türkleşecek, İslamlaşacak, muasırlaşacağız. Mevcut gençlik politikalarını ve ortaya çıkan sonuçları eleştiren, herkesi potansiyel yalancı ya da hain olarak görme yanlışından dönmeniz gerekiyor.

Mesleki eğitimi ön planda tutarak okul ve istihdam arasındaki bağları güçlendirmek, gençleri ekonomik süreçlere daha çabuk hazırlamak, bilimsel ve çağdaş temellere dayanan planlı bir eğitim ve gençlik politikası geliştirmek zorundayız.

Gençlik ve Spor Bakanlığı "kâr amacı gütmeyen kuruluşlar" adı altında faaliyet gösteren vakıf ve derneklere 2022 yılında 563 milyon 515 bin Türk lirası, 2023'ün ilk yarısında ise 522 milyon 660 bin TL aktarmış; 2024 yılında da 1 milyar 325 milyon TL teklif edilmiş. Bu para hayalleri çalınan gençlerin, umutsuz ve yarınsız olduğunu düşünen çocuklarımızın hakkıdır ama bu paraların nereye ve kime harcandığı belli değil; bu ağır vebalin altından kalkamayız. İlber Hoca'nın dediği gibi "Her nefis ölümü tadacaktır." ayetini mezarlıklara değil de makam odalarına asmak lazım.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı mevcut bütçeleriyle aile ve gençliğin hangi sorunlarını çözme yeterliliği gösterdiler? Bütçe Komisyonunda bakanlık bütçelerinin hangi kalemlerde yetersiz olduğunu ifade ediyoruz ancak bu konuda iyileştirme yapılmak istenmiyor. Şimdi de "Fon kuralım, destek olalım." diyorsunuz. Mevcut Bakanlık bütçesiyle halledemediğiniz hangi sorunu bu Fon sayesinde çözeceksiniz?

Kıymetli milletvekilleri, bugün gençler iş bulamıyor, nitelikli eğitim alamıyor, başını sokacak yurt ve ev bulamıyor, emeğinin karşılığını alamıyor, değer görmüyor, adalet ve fırsat eşitliği arıyor, ekonomik sebeplerle hayal kuramıyor. "Bu gençler ne yapıyor?" diye soracaksanız şimdi söyleyeyim: Asansör boşluklarında hayatını kaybediyor; yer yataklarına yatıp domates, peynir kahvaltı yapıyor; hayatta kalmaya çalışıyor, iş ve aş arıyor; iş bulanlar düşük ücretli ve sigortasız çalışıyor, "Başka ülkeye nasıl giderim?" diye düşüyor; "Hudut namustur." dediği için mahkeme salonlarında ifade verip, tutuklanıyor; sığınmacı ve mülteciler yüzünden sürekli arkasına bakarak yürüyor; "Parayı veren düdüğü çalar." anlayışıyla idare edilen, plansız, çağın gereklerinden habersiz bir eğitim görüyor; KPSS'ye çalışıyor; mülakat hakkını gasbedecek kişinin referansını merak ediyor.

Değerli milletvekilleri, bu ülkede gençler, öğretmenler, polisler, doktorlar geçinemediği için, borç batağında olduğu için, maddi ve manevi çıkmaza sürüklendiği için intihar ediyor. 2012 yılında 37 milyon 800 bin 906 kutu olan antidepresan ilaç kullanımı yaklaşık yüzde 66 oranında artarak 2022 yılında 61 milyon 870 bin 998 kutuya çıktı. Güvensizlik ortamı, kaygı ve endişe bu sonucu beraberinde getiriyor. Mutlu geleceğe dair umutlu ve sağlıklı insanlarımızın sayısı her geçen gün azalıyor. Kadınlar sokakta özgürce yürüyemiyor, kadın cinayetleri, taciz ve tecavüz vakaları son yıllarda akıl almaz boyutlara ulaştı, her 10 kadından 4'ü şiddete maruz kalıyor; peki, sonuç? Mahkemelerde kravat taktığı için iyi hâl nedeniyle ceza indirimi alan ve salıverilen suçlularla birlikte yaşıyoruz.

Kıymetli milletvekilleri, Osmanlı'nın son döneminde başlayıp cumhuriyetle devam eden önemli bir eğitim ve kalkınma atılımımız vardı. Özellikle "Mülkiye" "Harbiye" "Tıbbiye" dediğimiz okullarda okuyan idealist gençlerimiz ülkemizi kalkındırmak için cansiparane çalışırlardı, kurtuluşumuzun ve kuruluşumuzun şifresi bu gençlerin mücadeleleriydi. Nitelikli eğitim gören gençlerimiz yurt dışına gönderilir, mesleki olarak kendini yetiştirmiş bir şekilde vatanlarına dönüp gece gündüz demeden çalışırlardı. Bugün yurt dışına eğitim için yolladığımız gençler geri dönmüyor. Doktor, mühendis, hemşire olup yurt dışına gitmek için sıra bekleyen binlerce gencimiz var. İyi hâl belgesi alıp yurt dışına gitmek isteyen doktor sayısı bu yılın ilk yedi ayında 1.649 oldu, bu sayı tüm zamanların rekoru; sebebi, ülkeyi yönetenlerin zihniyet ve algı dünyasında yatıyor. Büyük Atatürk: "Küçük hanımlar, küçük beyler; sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz." derken; bugün, "Giderlerse gitsinler." gibi sorumsuzca söylenmiş sözlerle karşı karşıyayız. Makedonya Kralı ile Aristo arasında geçen bir kıssayı hatırlatmak istiyorum: Kral, oğlunun öğretmeni Aristo'ya kızıp "Ne olacak sanki, senin yerine bir köle tutar, ona baktırırım." der, Aristo'nun cevabı insanlık tarihine geçecek cinstedir "O zaman, çok geçmeden iki köleniz olur." Doktoruna, mühendisine, hemşiresine, öğretmenine, yetişmiş insanına, gencine değer vermeyen "Giderlerse gitsinler." diyen zihniyet sebebiyle sadece bugünümüz değil geleceğimiz de çalınıyor. "Türkler mekânı değil, zamanı fetheder." diyen Yahya Kemal bugün yaşasaydı esir bıraktığımız nesilleri ve kaybettiğimiz zamanı hangi kelimelerle ifade ederdi? Kaybedecek tek bir insanımız, tesadüflere bırakacağımız tek bir saniyemiz yok. Aklımızı, ruhumuzu ve düşüncemizi bu şekilde hazırlamaya mecburuz, istiklalimiz ve istikbalimiz buna bağlı.

Kıymetli milletvekilleri, oluşturulan fonda da sık sık atıf yapılan bir aile meselemiz var. Aileyi korumak, geliştirmek, güçlendirmek, boşanmaları azaltmak son derece önemli. Anayasa'nın 41'inci maddesinde de ifade edildiği gibi, aile Türk toplumunun temelidir; devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle annenin ve çocukların korunması için gerekli tedbirleri alır. Aileye sahip çıkmak, devlete, millete ve istikbale sahip çıkmaktır. Ülkemizde evlilik yaşı giderek yükselmekte, son verilere göre ortalama evlilik yaşı erkeklerde 28,2; kadınlarda 25,6 olarak tespit edilmiştir. Boşanma sayısı ve boşanma hızı da her yıl rekor kırıyor. 2022'de boşanan çiftlerin sayısı 180.954, boşanmaların yüzde 32,7'si evliliğin ilk beş yılı içinde gerçekleşmiş. Peki, boşanmaların birinci nedeni olarak geçim sıkıntısı ve ekonomik problemlerin gösterilmesi tesadüf mü? Aile kurulsun, gençler evlensin, aileler gelişsin, hepimiz bunu istiyoruz ancak problemler ortada kalmadan, iş, aş ve geçim sıkıntısını hallederek boşanmaları engellemeliyiz, aileyi korumalıyız.

"Millîyiz, yerliyiz ve ailenin kutsiyetine inanıyoruz." diyorsunuz, "Şöyleyiz." dediğiniz her şeyde öyle olmadığına dair ciddi bulgular var. "Millîyiz." diyorsunuz, Andımız'ı duyunca tüyleriniz diken diken oluyor; "Yerliyiz." diyorsunuz, yurt dışından insan dâhil ithal etmediğimiz bir şey kalmadı. Gençler aile kuramıyor, evlenemiyor, aile kurulmayan yerde neyin kutsiyetine inanıyorsunuz acaba?

Türk kültüründe aileye verilen önem, İslam kültüründe aileye biçilen rol ortadadır. Millî özümüzü ve imani ölçümüzü kaybediyoruz. Müslüman Türk milleti anne-babaya bakmayı ekonomik sebeplerle yapmaz, yapmamalıdır. Anasına, babasına, atasına hürmetini kaybetmiş bir topluluk olmuşsak yanlış giden bir şeyler vardır. Para için büyüklerine bakan evlatlar hâline geldiysek ruh kökümüze ihanet ediyoruz demektir. Bir hususa daha dikkat çekmek istiyorum. Eskiler "Ne varlığını ilan et, ne yokluğunu belli et. Evin mahremiyeti çok önemlidir, buna dikkat et, her hadiseyi herkese anlatma. Sen unutursun, o unutmaz, aile mukaddestir, aile mahremiyetin önemidir." derlerdi. Bugün aileyi, mahremiyeti, mukaddes değerlerimizi ayağa düşürenler ne yazık ki baş tacı ediliyor. Ailenin temelini dinamitleyen ekran yüzleri sarayın her davetinde başköşede ağırlanıyor, hürmet görüyor. Türk milleti ailenin değerini, kutsallığını, mahremiyetini ekran maymunlarından mı öğrenecek? Aile en güvenli sığınak ve güçlü toplumun temelidir. İntihar, uyuşturucu bağımlılığı, boşanma sayıları, davranış temelli bağımlılık neden artıyor? Çünkü insan dolayısıyla da aileyi kaybediyoruz. Ülkeyi yönetenlerin kılavuzu ekran soytarıları olunca insanın ve ailenin geleceği nokta da yürekleri dağlıyor.

Değerli milletvekilleri, coğrafya milletin kaderini belirleyen önemli bir unsurdur. Nüfus ve demografi en az coğrafya kadar önemlidir. Küresel iddia sahibi her ülke çocuk sahibi olmanın önemine vurgu yapar ancak ekonomik, kültürel ve sosyal gerçekler dikkate alınmadan çocuk sahibi olmaya teşvik ettiğini zannetmek büyük bir yanılgıdır. Pahalılık, geçim derdi, enflasyon bu hâldeyken, asgari ücret açlık sınırının altındayken dünyaya getirilen çocuğun sorumlulukları nasıl karşılanacak?

Değerli milletvekilleri, Aile ve Gençlik Fonu kurulmasına dair verilen kanun teklifi ne aile kurumunu güçlendirebilecek ne de gençliğin sorununu ve problemini çözebilecek yeterliliktedir. Fonun amacı evlenecek gençlere maddi destekte bulunmak ancak kanun teklifinin içeriği belirlilikten uzak; fon kaynaklarının nasıl kullanılacağı hususunda belirgin bir çerçeve, yaş aralığı, destek tutarı belirlenmemiştir. Esasen Cumhurbaşkanı tamamen mutlak bir çerçevede kamu kaynaklarını istediği gibi kullanacak.

Bilindiği üzere ülkemiz bütçe dışı fonlar konusunda geçmişte acı tecrübeler yaşamıştır. Geçmiş yıllarda sayıları 75'e varan bütçe içi ve bütçe dışı fon oluşturulmuş ve yarattığı mali disiplin ve denetim sıkıntıları dolayısıyla 2000'li yılların başında devamı gerekli görülen 5 adet fon dışında bütün fonlar kapatılmış ve böylece bütçe disiplini sağlanmıştır. Şimdi, geldiğimiz noktada, AK PARTİ iktidarının bütçe dışı kaynak oluşturma ve burada mali mevzuata tabi olmadan keyfî kaynak kullanma istediğinin devam ettiği anlaşılmaktadır.

Kıymetli milletvekilleri, 3'üncü maddede yer alan Türk Petrol Kanunu ve Maden Kanunu kapsamında tahsil edilen devlet hakkının yüzde 20'sinin Fona aktarılabileceği ifadesinin arkasında Cumhurbaşkanının sıfıra indirebileceği gibi 2 katına da çıkarabileceği ifadesi belirsizdir. Anayasa'mızın 73'üncü maddesine göre "Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanununda konulur, değiştirilir veya kaldırılır." Her ne kadar 2017 sonrası 73'üncü maddenin son fıkrasında kanunun belirlediği sınırlar içinde değişiklik yapma yetkisi Cumhurbaşkanına verilmiş olsa da yüzde 0 ile yüzde 40 arası bir değişiklik, esasında son derece geniş bir vergi yetkisinin Cumhurbaşkanına devri anlamına gelmektedir. Bu sebeple, bu maddenin Anayasa'nın 73'üncü maddesinin ruhuna aykırı olduğunu ve Parlamentodan Cumhurbaşkanına bir yetki devri mahiyetinde olduğunu düşünüyoruz.

Yine, bazı bütçesel kaynakların bütçe dışına çıkarılarak bütçe disiplinine, mevcut kamu harcama hukukuna tabi olmadan belirlenecek projelerin finansmanında kullanılmak üzere bütçe dışı kaynak oluşturulmak istendiği de açıktır. Teklifte Fon tarafından aktarılan tutarların kullanılmasına ilişkin sorumluluk ilgili kurum ve kuruluşlara bırakılmıştır. Ödeneklerin kaydedilmesi ile harcanmayan kısımların ertesi yıla devredilme yetkisi yine bu kurum ve kuruluşlara verilmiştir. Bu kurum ve kuruluşlar nelerdir? Derneklere ve vakıflara ödeme yapılacak mı? Kamu kaynağının aktarım ve kullanımına ilişkin yeterli açıklık yoktur. Sorumluluğun ilgili kurum ve kuruluşlara bırakılması Fonu pasifleştirmektedir. Fon, Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı olarak kurulması nedeniyle çalışma usul ve esasları Cumhurbaşkanı tarafından çıkarılacak yönetmelikle değil, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından düzenlenmelidir.

Basına yansıyan ifadelerden öğrendiğimiz kadarıyla, evlenen gençlere destek verileceği ifade edilirken 18-27 yaş sınırı getiriliyor ancak mevcut durumda ortalama evlilik yaşı zaten yüksek, bu sınırlama nedeniyle birçok genç bu destekten yararlanamıyor. Bahsedilen destek tutarı 150 bin Türk lirası, bugünün şartlarında sözü edilen tutar, düğün yapmak ya da kira ödemek için oldukça yetersizdir. Halk ozanımız Âşık Dertli'nin bir taşlaması var "Şeytan Bunun Neresinde?" diye. Ben de bu kanun teklifini hazırlayan değerli milletvekiline sormak istiyorum: Aile ve gençlik bu teklifin neresinde; sonunda mı, başında mı, içinde mi, dışında mı? Biz göremedik çünkü. Bu kapsamda, ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından bütçe sistemi içinde kolayca yürütülebilecek nitelikte kamusal hizmetler için bütçe sistemi, disiplin ilkeleri ve harcama mevzuatı dışında bir fon oluşturulmasında, oluşturulan tüzel kişiliğin varlık ve yükümlülükleri ile gelir ve giderlerinin muhasebeleştirilmesine ve raporlanmasına ilişkin hususların belirsiz olmasında ve kamuya gereksiz yeni bir mali yük getirecek şekilde bütçe dışında fon oluşturulmasında hiçbir kamusal yarar bulunmamaktadır. Dolayısıyla, kanun teklifinin metnini yetersiz ve eksik bulduğumu belirtmek isterim.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)