Konu: | Aile ve Gençlik Fonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 24 |
Tarih: | 22.11.2023 |
GİZEM ÖZCAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Normal şartlarda olsa, iktidar, aile ve gençler üzerine bir fon kurmak istese bunu takdirle karşılarız. Ailelerimizin ihtiyaçları görülsün, gençlerimiz kaynaklara erişsin; ne kadar güzel. Ancak öyle bir ülkedeyiz ki "fon" deyince aklımıza ne geliyor? Denetimsizlik geliyor; örnek mi? Bizde bir Varlık Fonu var, denetimi evlere şenlik. Amacı dışında kullanılması geliyor; örnek mi? İşsizlik Fonu var, işsizlerden çok patronlara gidiyor. Ayrıca aileyle ilgili, gençlikle ilgili koskoca bakanlıklarımız var. Neden fondan yapılması düşünülen harcamalar bu bakanlıklarımız üzerinden yapılmıyor? Buna verilen ikna edici bir yanıt ne yazık ki yok.
Değerli milletvekilleri, teklif gençlerin sorunlarını aile kurma zorluğu ekseninde ele almaktadır. Evet, aile kurmak isteyen gençlerimiz zorluklar yaşamaktadır, elbette bunları çözelim ancak gençler sadece ailenin bir parçası olunca mı değer görecek? Birey olarak gençlerin bir değeri yok mu? Eğitim sorunları, işsizlik sorunları, özgürlük sorunları, özellikle genç kadınların baş etmek zorunda kaldıkları şiddet, istismar sorunları yok mu?
Ey arkadaşlar, üniversite öğrencilerinin intiharlarıyla sarsılan bir ülkeyiz. Sadece evlenecek gençlere verilmesi düşünülen ama dertlerine derman olmayacağını da bildiğimiz bu desteği mi konuşacağız? Değerli milletvekilleri, konuşmamın başında "normal bir ülkede olsak" dedim, ne yazık ki normal bir ülkede değiliz; bunun en açık göstergesi geçen hafta yaşadığımız yargı darbesidir. Evet, açık söylüyorum: Bu, yargı içerisindeki bir kliğin Anayasa'yı rafa kaldırdığı bir yargı darbesidir. Bu darbe nasıl gerçekleşti? Önce 25 Ekim tarihinde Anayasa Mahkemesi Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında hak ihlali kararı verip hemen tahliyesini istedi. Bu esnada Adalet Bakanı Tunç "Anayasa Mahkemesi bu kararıyla, yorum farkıyla Anayasa'yı değiştirmiş gibi oluyor. Anayasa Mahkemesinin Anayasa'yı değiştirme yetkisi var mı?" diyerek âdeta yargıya talimat verdi. Ardından Yargıtay 3. Ceza Dairesi sadece Anayasa Mahkemesinin ihlal kararına uyulmamasını hükmetmekle kalmadı, 9 Anayasa Mahkemesi üyesi hakkında suç duyurusunda bulundu. Tabii, aynı zamanda bu durum trajikomik bir karardır çünkü Anayasa Mahkemesi üyelerini ancak 10 Anayasa Mahkemesi üyesi yargılayabilir. Toplam 15 Anayasa Mahkemesi üyesi olduğunu düşününce geriye kalan 6 üyenin 9 üyeyi yargılaması da mümkün değildir. Peki, bunu Yargıtay hâkimleri bilmiyor mu? Elbette biliyor. Amaç başkadır, amaç Anayasa ve yasa değişikliği için yargıda kriz yaratmaktır. Anlıyoruz ki saraydan gelen talimat da budur. Nasıl mı? Sayın Erdoğan Anayasa Mahkemesinin kararına karşı -Yargıtay "Sen yüksek mahkemeysen ben de yüksek mahkemeyim." diyerek- açıkça Yargıtayı sahiplenmiştir. Burada bir duralım. Evet, yüksek dereceli yargı organları arasında üstünlük sıralaması yoktur, üstün olan sadece Anayasa'dır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararının bağlayıcı olduğunu ve ceza mahkemeleri tarafından yerine getirileceğini söyleyen bir kanunumuz, 6216 sayılı Kanun var fakat Yargıtayın veya diğer mahkemelerin Anayasa Mahkemesi kararına uymayabileceğini söyleyen bir kanuni hüküm yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GİZEM ÖZCAN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
GİZEM ÖZCAN (Devamla) - Mesele açık ve net, Sayın Erdoğan başka bir açıklamasında da "Mevcut Anayasa'mız ve yasalarımız bu konuda yetersiz kalmaktadır." dedi, Adalet Bakanı da "Bu kriz ancak yeni bir anayasayla çözülebilir." diye ekledi; iktidar yargı darbesiyle gitmek istediği yolu da ortaya koymuş oldu. Şimdiden söyleyeyim: Bizim nezdimizde Anayasa'yı rafa kaldıranların yeni anayasa yapma ehliyeti de yoktur. (CHP sıralarından alkışlar) Barometreyi bozarak kötü hava şartlarından kurtulamazsınız. Anayasa'yı yok sayarak yarattığınız adaletsizliklerin üstünü örtemezsiniz. Bugün gençlere ve ailelere verebileceğimiz en değerli şey hukuki güvenliğin, toplumsal barışın ve hukuki öngörülebilirliğin sağlanmasıdır. Bunun için de Anayasa'ya sahip çıkmak başlıca görevimizdir. (CHP sıralarından alkışlar)