GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İslam İşbirliği Teşkilatı Çalışma Merkezi Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:25
Tarih:23.11.2023

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir uluslararası sözleşme. Uluslararası sözleşmeler Anayasa'nın 90'ıncı maddesi gereğince aynı zamanda yasaların üzerindedir. Burasını noter gibi görüyorsunuz. Zaten Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi böyle bir sistem. Bir yandan Cumhurbaşkanı kararıyla, Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle, olağanüstü dönemlerde kanun hükmünde kararnamelerle ve Parlamentoda da çoğunlukla hemen hemen her şeyi yapıyorsunuz. Peki, oldukça uzun zaman geçti, bu kadar güçlüsünüz neden Türkiye'nin problemlerini çözemiyorsunuz?

Şimdi, dün buradan bir kanun geçti, kanunun adı "Aile ve Gençlik Fonu." Bir milletvekilimiz çıktı, konuştu burada, dedi ki: "Gelin, hep beraber bu kanuna oy birliğiyle 'evet' verelim." Niçin, neden oy birliğiyle karar vereceğiz? Peki, sizlerin Sayıştay denetiminden kaçınmak için neler yaptığınızı bilmiyor muyuz? Bu Sayıştay denetiminden kaçmak için... Ki Sayıştay da zaman zaman görevlerini tam yapamıyor 15 Temmuzdan sonra korku iklimi nedeniyle, bir yandan iktidar sopası bir yandan iktidar havucu nedeniyle; tenzih ederim iyileri. Böyle bir ortamda, aynı zamanda bize diyorsunuz ki: "Bunlara hep beraber 'evet' verin."

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığında Sayıştay bir denetleme yapmış, demiş ki: "Siz yılbaşında ve aynı zamanda bayramlarda vatandaşı ücretsiz taşımışsınız." Bir daha söylüyorum: "Yılbaşında ve bayramlarda vatandaşı belediyenin otobüsleriyle ve de belediyenin ulaşım imkânlarıyla ücretsiz taşımışsınız." Ee, ne olmuş? "Siz kamuyu zarara uğratmışsınız." Sayıştay böyle rapor vermiş. 161 milyon lira şu an İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve arkadaşlarına zimmet çıkmış vaziyette. Şimdi, soru önergesi verdim, İçişleri Bakanlığına yazdım, dedim ki: Türkiye'de yılbaşlarında veyahut da tarihî günlerde, millî günlerde, dinî bayramlarımızda ve millî bayramlarımızda hangi belediye, hangi ulaşım sistemleriyle vatandaşlarını ücretsiz taşımışlardır? Şimdi, cevap verecekler, bakalım ipe un mu serecekler yoksa mevzuat hazretlerini mi hatırlatacaklar; bunları görmüş olacağız.

Likayatli kamu görevlilerini, efendim, bunları beğenmiyorsanız... Bakan değişiyor, bu Bakan sanki Cumhuriyet Halk Partili Bakan veya Gelecek Partili, Saadet Partili, İYİ Partili Bakan; hemen bütün bakanlık personeli değişiyor. Bir de bir sistem getirmişsiniz: Havuza alma. Ya, genel müdürler, yüzlerce genel müdür, genel müdür yardımcıları, bölge müdürleri, daire başkanları, daire başkan yardımcıları, şube müdürleri, il müdürleri; bunlardan hemen hemen 10 bine yakın insan açığa alınmış veyahut da en azından özlük hakları ellerinden alınmadan bunlar havuza atılmış, bir noktada israf ediliyorlar, onların yerine başka insanlar getiriliyor; bunlara mı "evet" diyeceğiz biz? 21/(f)'li, 21/(b)'li ihalelerle 1 liralık malı 5 liraya, 10 liraya verdiğinize mi "evet" diyeceğiz?

Bir diğer taraftan, çetelere, mafyalara, kara para aklayıcılarına ülkeyi otoban yaptıktan sonra göstermelik operasyonlarla milletin gazını almanıza mı "evet" diyeceğiz? "Yok, biz bu operasyonları doğru yapıyoruz." diyeceksiniz. Peki, o zaman eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığıyla ilgili İçişleri Bakanının, sabık Bakanın almış olduğu 31 tane dosya var; bu dosyaların... Eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanıyla ilgili aynı zamanda yargıya intikal eden onlarca, yüzlerce dosya var. Peki, yargı bir şey yapmış mı? Hayır yapmamış yargı, niye yapmıyor yargı? Hani yargının Türkiye'de gözleri kapalı olacaktı? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından almış olduğunuz dosyalara şimdi Ali Yerlikaya bir işlem yapıyor mu? Yapmıyor ki! Niye yapmıyorsun? Hani çeteleri, mafyaları... Peki, bu devletin parasını almak çetecilik değil mi? Bu milletin, İstanbullunun, 16 milyonun parasını birilerine peşkeş çekmek, ihalelere fesat karıştırmak, yolsuzluk yapmak, aynı zamanda buralardan komisyonlara ve rüşvetlere yol vermek ihanet değil mi? Eğer terörizm arıyorsak bu da bir teröristlik, başka bir şey değil ki! Peki, biz bunlara mı "evet" diyeceğiz?

Ve ardından bakıyorsunuz, "İşsizlik Fonu'na ne oldu?" diye soruyoruz, "Deprem fonuna ne oldu?" diye soruyoruz, "Varlık Fonunun hesabını kim tutuyor?" diye soruyoruz; kimse cevap vermiyor. Buna mı "evet" diyeceğiz biz?

Ardından bakıyorsunuz, geliyoruz, burada 2019 yılı Aralık ayı içerisinde TOKİ'yle ilgili "yapacağız" demişsiniz. Ben bununla ilgili olarak çok çalışma yaptım ve Çevre, Şehircilikle ve İklim Değişikliği Bakanına sorular sorduk, TOKİ Başkanına sorduk. Bana verdikleri cevapların hiçbiri makul değil, hukuki değil hatta ahlaki değil. Bâlâ'ya gittiğimi söyledim. Biliyorsunuz, orada otlar bitmişti ve orada lüküs lambalarıyla konut aradım. Şimdi o konutları yaptınız. Ben o konutları açmaya gidiyorum, ben o konutları açmaya gidiyorum. Arkadaşlarımla da dürbünle bakacağız. Nereye bakacağız? Manisa Durasıllı'ya bakacağız, orada hiçbir şey yok. "Orada yok." diyecekler, şimdi oraya gideceğim lüküs lambalarıyla, onları yapacaksınız. Ardından nereye gideceğim? Fethiye'ye, Seydikemer'e gideceğim, orada da yapılmamış vaziyette. Sürmene'ye gideceğim, orada da yapılmamış vaziyette. Şimdi, söz verip vadettiğiniz, yapmadığınız şeylerle ilgili olarak "evet" mi dememizi istiyorsunuz siz burada?

Araç muayene istasyonlarıyla ilgili niye burada rekabet yok ve burada niye yüzde 110 zam yaptınız diyorum. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı bana cevap yazıyor, "Beni ilgilendirmiyor." diyor. Hazine ve Maliye Bakanı da diyor ki: "Beni ilgilendirmiyor." Allah aşkına buna mı "evet" diyeceğiz biz?

Bir diğer taraftan Sağlık Bakanına tıbbi cihazlarla ilgili, Turkovac'la ilgili sorular soruyorum: Turkovac ne zaman yapıldı? Kaç paraya mal oldu? Kaç kişi kullandı? Nereye sattınız? Kime sattınız? Cevap yok Sağlık Bakanı.

Dün yine bu kürsüden söyledim; özel hastanelere gidiyorsunuz, faturalar geliyor, karınca duası gibi yazmışlar. Eğer belli bir yaştaysanız, yakını göremiyorsanız o zaman onu okumak için mutlaka yanınızda gözlük taşıyacaksınız. Niye bu özel hastaneler bu faturaları vatandaşlarına vermezler?

Biz muhalefetiz arkadaşlar, bizim muhalefet etmemizden kesinlikle gocunmayın, rahatsız olmayın, konuşalım biz burada, size iyilik yapıyoruz ve aynı zamanda devleti doğru yönetmenize vesile olmaya gayret sarf ediyoruz. Demokrasiler böyle bir şeydir zaten, muhalefet konuşur, muhalefet eksikleri görür, söyler, delillendirir; yargı gereğini yapar, idare gereğini yapar, sivil toplum kuruluşları gereğini yapar, bürokrasi yapar, Cumhurbaşkanı yapar ama görüyoruz ki bunlarla ilgili kör, sağır ve lal muamelesi yapıyorsunuz.

Ardından sorular soruyorum Enerji Bakanına, maden ruhsatları ve maden sahalarıyla ilgili soru soruyorum. Bana, madencilik sektörüyle ilgili ne muhteşem işler yaptığına dair siyasi propaganda metni gönderiyor. Ya, gönderme kardeşim, hani sen güzel işler yapmıştın, o güzel işleri bana anlat "Hayır..." de "Maden ruhsatlarında kesinlikle bir usulsüzlük ve hukuksuzluk yoktur." diye söyle. Soru önergelerimiz... Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle beraber burada sözlü soru önergelerini kaldırdınız. Yazılı soruyoruz, zamanında da cevap vermiyorsunuz ve verdiğiniz cevaplar da -affedersiniz, beni bağışlayın- hiç de sorumuzla alakalı değil, özneyle alakalı değil. Âdeta diyorsunuz ki: "Biz istediğimizi yaparız." Yaparsınız, doğrudur, bugün çok güç var elinizde Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle beraber. Bir kadını erkek yapamazsınız, bir de erkeği kadın yapamazsınız. Her şeyi yaparsınız ama Türkiye'yi zengin yapamazsınız, Türkiye'yi özgür yapamazsınız, Türkiye'yi mutlu insanlar diyarı yapamazsınız, yapmanız da mümkün değil, bu zihniyetle yapmanız mümkün değildir. İşte, söyleyeceğim size. Şimdi, yüzde 40+1'i getirmek istiyorsunuz değil mi? Yüzde 40+1. Ya, siz niye yüzde 40+1'i getiriyorsunuz, 50+1 devam etse ne olur? Sonra niye bugün gündeme getiriyorsunuz? Bir devlet adamı şudur: Beş yıl sonrasını göremiyorsa kusura bakmayın devlet adamı değildir; onlar günlük siyasetçilerdir ve politikacılardır veyahut da günlük olarak kendi menfaatlerini, iktidarlarını sürdürmek isteyen kişilerdir. Beş yıl sonra kalkıyorsunuz yüzde 40+1, başka arkadaşlarınız da bunu gündeme getirdi. Hadi, gelin, yapın, hep beraber yüzde 40+1'i. Yüzde 40+1'i sizin niçin gündeme getirdiğinizi söyleyeyim. Bir yandan artık eski oylarınız yok, bundan dolayı; ikinci olarak, gündemi değiştirmek istiyorsunuz, işte bu. Sayıştayın raporlarına yargının bir şey yapmamasını unutturmak istiyorsunuz, yolsuzlukları unutturmak istiyorsunuz. İstanbul Belediyesindeki, Ankara Belediyesindeki, devlet dairelerindeki... Ulaştırma ve Altyapı Bakanı niçin görevden alınmıştı hatırlıyor musunuz? O zamanki ismiyle söylüyorum; ismini söylememe gerek yok, biliyorsunuz. 8 belediye başkanı niçin istifa etmişti? Hadi gelin, bunları söyleyin. Bunlarla ilgili niçin söylemiyorsunuz? Şimdi, diyorum ki bir yandan üniversitelerdeki, belediyelerdeki bu yolsuzlukları, hırsızlıkları unutturmak istiyorsunuz, hukuksuzlukları ve keyfîlikleri; minareyi çalıp kılıfını hazırlayanlara karşı bunları unutturmak istiyorsunuz. Bir diğer yandan da aynı zamanda belediyelerle ilgili bunların konuşulmasını istemiyorsunuz belediye seçimlerine giderken.

Anayasa'yı değiştirmek istiyormuşsunuz. "Anayasa'yı değiştirelim, yeni bir Anayasa yapalım." diyorsunuz. Peki, size sesleniyorum ben buradan: Anayasa'yı değiştirmek için önce mevcut Anayasa'ya uymak gerekmiyor mu? 90'ıncı maddeye niye uymuyorsunuz siz? AİHM kararları uluslararası sözleşme değil mi ve kanunların üstünde değil mi? Kanunların üstünde ve de uluslararası sözleşme. 90'ıncı madde yine aynı zamanda bağlayıcı; uygulamıyorsunuz ki. Ardından, 153'üncü maddeyi... İki tane mahkeme karşılıklı olarak karşı görüşler beyan ettiler. Sayın Cumhurbaşkanı, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı şöyle söylüyor: "Ben hakemim." Yok, hakem olamazsınız. Nasıl hakem olursunuz? Eğer burada demokrasi varsa, eğer "Türkiye'de kuvvetler ayrılığı var." diyorsanız -ki Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini bunun için getirmek istediniz "Yasama, yürütme ve yargı ayrıdır." diyorlar- kendisi yürütmenin başındadır, yargıya karışamaz ama çok karıştı. Karışmasın Sayın Cumhurbaşkanı, karışmasın Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı. Niçin karışıyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Kendisi yürütmenin başında. "Ben yasamanın başında da olayım." diyor. Yasamanın başında Numan Kurtulmuş ve partiler, milletvekilleri var ve yargının başında da yargılar var burada. Anayasa'ya göre Anayasa Mahkemesinin kararları bağlayıcı değil mi? Bağlayıcı. Aralarında bir ihtilaf çıkmış olduğu zaman Anayasa Mahkemesinin kararları geçerli değil mi? Geçerli. Peki, niçin siz kalkıyorsunuz da burada hakem olmak istiyorsunuz? Bir Adalet Bakanı da kalkmış diyor ki: "Aralarında görüş farklılığı var efendim." Nasıl görüş farklılığı olur? Burada hukuk devreye girer ve hukuk gereğini yapar ama siz, gördüğüm kadarıyla, bunları unutturmak istiyorsunuz.

Mevcut Anayasa'ya uyun ve bu Anayasa'ya uymamak tebdildir, tağyirdir, aynı zamanda ilgadır yani bu, Anayasa'yı değiştirmektir ve ciddi sonuçları vardır, cezaları vardır. Belki bugün bu Anayasa'ya uymamanın bir müeyyidesi yoktur. Peki, bugün Anayasa'ya uymadığınız zaman bir müeyyide var mı yani sizi yargı tedip ediyor mu, terbiye ediyor mu veyahut da Meclis gelip de sizin hakkınızda bir işlem yapabiliyor mu? Yok, yapamıyor. Peki, yeni anayasayı yaptığınız zaman o maddelerle ilgili...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Sözümü toparlayayım efendim, müsaade ederseniz eğer.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özdağ.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Sözümü tamamlayayım efendim.

Peki, yapılan yeni anayasaya uyacağınıza dair taahhüt ne, garanti ne? Var mı böyle bir garanti? O nedenle diyoruz ki: Bir; uluslararası anlaşmalara uyun, AİHM kararlarına uyun, Anayasa'ya uyun ve mevcut Anayasa'ya uyarsanız yeni anayasa yapma konusunda samimiyetiniz test edilmiş olur ve bunun sonucunda da Mecliste kapıları çalarsınız, "Gelin, sizinle beraber yeni bir anayasa yapalım." diyebilirsiniz ama hiç de samimi değilsiniz.

Saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)