GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İslam İşbirliği Teşkilatı Çalışma Merkezi Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:25
Tarih:23.11.2023

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BURHANETTİN KOCAMAZ (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarın, benim de on bir yıl süreyle içinde bulunmakla şeref duyduğum dünyanın en saygın mesleğini icra eden öğretmenlerimizin günü. Bütün öğretmenlerimizin bu güzel gününü bugünden kutluyor, esenlikler diliyorum. Ebedî Başöğretmenimiz Aziz Atatürk, bir söyleminde şöyle bir ifade kullanıyor: "Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Cumhuriyet, sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister; onları yetiştirecek olanlar da sizlersiniz." Bu nedenle, bugün bu kutsal mesleği her türlü sıkıntılarına rağmen fedakârca icra eden, çocuklarımızı eğiterek vatan, millet, bayrak sevdasını aşılayan, millî ve manevi değerlerimizle bütünleştiren tüm öğretmenlerimize selam olsun.

Devlet olarak da öğretmenlerimizin kıymetini bilmeli, özlük hakları noktasında gerekli iyileştirmeleri yapmalı, onları geçinebilmek için ek işler yapmak mecburiyetinde bırakmamalıyız. Ayrıca, binbir zorlukla eğitimini tamamlayan genç öğretmenlerimizin atamaları ayrımsız bir şekilde bir an evvel yapılmalı, mağduriyetleri devletimize yakışır bir vakarla giderilmeli ve eğitime kazandırılmalıdırlar.

Unutmayalım ki gelecek gençlerin, gençler ise öğretmenlerin eseridir. Bu vesileyle, tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü'nü kutluyor; ebediyete intikal eden başta Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm öğretmenlerimizi rahmetle, minnetle anıyor; sağ olanlara huzur ve mutluluklar diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime, çoluk çocuk demeden masum Filistin halkını acımasız bir şekilde katleden katil Netanyahu ve İsrail'i lanetle ve şiddetle kınayarak başlamak istiyorum. Masum Filistin halkına da başsağlığı diliyorum.

Bizim dış politikalarımız başlangıçta Büyük Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh." düsturunun temelleri üzerine kurulmuştur. Türkiye'nin tarihinden gelen kazanımları vardır; coğrafyamızın zenginlikleri, stratejik ve jeopolitik konumu çok önemlidir. Bizim, bütün dünyayla iyi ilişkiler içerisinde olma mecburiyetimiz vardır. Türkiye'nin egemenlik hakları ve çok boyutlu menfaatleri her daim korunmalı, dış politikada kutuplaştırıcı sözlerden vazgeçilmeli ve millî bir dış politika uygulanmalıdır. Türkiye, izlenen yanlış politikalar yüzünden bugün dış politikada yalnızlaştırılmıştır. Türkiye, bir an evvel dış politikada yaşadığı bu yalnızlıktan kurtulmak mecburiyetindedir. Türkiye, maalesef bugün kuruluşundan bu yana izlediği dış politikayı terk etmiş, âdeta yüzünü Orta Doğu'ya, sırtını da Batı'ya dönmüştür. Ayrıca, son dönemde izlenen dış politikalar iç politikaya alet edilmeye de başlanmıştır. Bu tutuma bir an evvel son verilmelidir. "Ey Amerika!" "Ey Avrupa!" "Ey Hollanda!" "Ey Belçika!" "Ey Almanya!" "Ey Mısır!" "Ey Suriye!" "Ey İsveç!" dediniz de ne oldu? Türkiye, dış politikada sık sık yaptığı U dönüşleriyle güvenini kaybetmiştir. Mısır Cumhurbaşkanı Sisi için demediğinizi bırakmadınız, Beşar Esad için söylemediğiniz söz kalmadı, Suudi Arabistan'la bir daha ilişki kurmayacakmış gibi davranış sergilediniz. Şimdi, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi'yle el sıkıştınız; Suudi Arabistan'la ilişkileri düzeltmek için neler yapmadınız; Suriye konusunda izlenen politika baştan beri yanlıştı, şimdi Esad'la görüşebilmek için aynı yolları deniyorsunuz. Dış politikada ardını düşünmeden önünüze gelene aklınıza geleni söylüyorsunuz, sonra da hiçbir şey olmamış gibi davranıyorsunuz. Bu istikrarsız davranışlar Türkiye'yi tüm dünyada güvensiz bir ülke hâline getiriyor. Türkiye, Suriye konusunda bugüne kadar tamamen yanlış bir politika izlemiştir ancak daha fazla beklemeden Suriye'yle ülkemizdeki sığınmacıların durumu mutlaka görüşülmeli ve acilen bir çözüm bulunmalıdır. Ülkemize doldurduğunuz sığınmacılar artık beka sorununa dönüşmüştür. Avrupa Birliğiyle ilgili müzakere dönemlerinde bazı demokratik adımlar atılsa da o Türkiye'den artık eser kalmamıştır. Gelinen noktada ne yazık ki akademisyenlerimiz vize alamadıkları için yurt dışındaki uluslararası toplantılara katılamıyor, sanatçılarımız da sığınmacı muamelesi görüyor ve vize alamıyor, yurt dışı konserlerini de iptal ediyorlar. Gençlerimiz artık Türkiye'de yaşamak istemiyor, yurt dışında çalışabilmek için âdeta kuyruğa girmiş durumdalar. Doktorlarımız, hemşirelerimiz, akademisyenlerimiz ve mühendislerimiz artık ikballerini dışarıda arıyor. Gençleri getirdiğiniz bu durumla övünebilirsiniz, bu durum sizin eseriniz. Ülkemizdeki yetişmiş, önemli meslek grupları yurt dışına gitmek zorunda kalırken bize yalnızca, vasıfsız, ne idiği belirsiz Afrikalılar, Afganlar ve Suriyeliler gelmekte; yirmi bir yılda Türkiye'yi getirdiğiniz nokta işte tam da bu. BOP Eş Başkanlığı ve "one minute" çıkışlarıyla Arap dünyasından geçici bir ilgi görmüş olsanız da Arap Birliği, bu istikrarsız tutum nedeniyle Türkiye'yi artık yanında görmek istemiyor. Türkiye, taraf olduğumuz ikili ve çok taraflı uluslararası anlaşmalara dayalı olarak yönünü yeniden Batı'ya dönmek zorundadır. Avrupa Birliğiyle ilişkilerde tarafların karşılıklı çıkarlarını göz önüne alarak doğru ilişki zeminleri oluşturmalı, tam üyelik süreci de bu kapsamda yeniden başlatılmalıdır.

Türkiye'nin dış politikasının odak noktasını kendi millî çıkar ve ulusal güvenliği teşkil etmektedir. Çevre komşularımızla, bölge ülkeleriyle dostluk, iyi komşuluk ve iş birliği ilişkileri geliştirilmeli ve dünya barışına katkı sağlanmalıdır. "Komşularla sıfır sorun" diyerek çıktığınız bu yolda maalesef sorunsuz bir komşu bırakmadınız. Türk Cumhuriyetleri başta olmak üzere Türk dünyasıyla siyasal, ekonomik, kültürel, çok boyutlu ilişkiler geliştirilmeli, söylenen sözler lafta kalmamalıdır. Türk dünyası ve akraba topluluklarımızın yanı sıra, ortak inanç ve kültürü paylaştığımız topraklarda yaşayan milyonlarca insan bir kardeş gibi kucaklanmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yapılan bu kadar yanlış işler arasında doğru işler de olmadı mı? Elbette olmuştur. Bu doğru işlerden biri de kuruluşundan sonra "Türk Devletleri Teşkilatı" ismini alan Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin kurulması olmuştur. Türk Devletleri Teşkilatının önemi ve görevi çok ulvi ve çok büyüktür ancak Türk dünyasının umudu konumundaki Türk Devletleri Teşkilatının Çin'de zulüm altında yaşayan Doğu Türkistan'daki Uygur Türkleri konusunda kış uykusuna yatmasını büyük bir talihsizlik olarak görüyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dış politikada yapılan yanlışların faturası maalesef ihracatçıya, sanayiciye, tarımla uğraşan üreticiye ve dolayısıyla milletimize kesiliyor. Dış pazarlar teker teker Türkiye'deki üreticilerin yüzüne kapanıyor. Bir dönem limon ihracatını yasakladılar, dış pazarları kaybettirdiler. Her ağızlarını açtıklarında söz dinleyen değil sözü dinlenen dış politika izlediklerini söylüyorlar. Hadi buyurun, limon ve tarım ürünlerimize dış pazar bulun da üreticiyi rahatlatın. Bugün üreticiler perişan; muz, kayısı, mısır, buğday, narenciye üreticileri kan ağlıyor. Yirmi bir yıldır izlediğiniz yanlış politikalar nedeniyle çiftçiyi, hayvancıyı yok ettiniz. Sıkıştığınız anda yurt dışından ithalat kapısını açarak çiftçiyi de hayvancıyı da yek ekmeğe muhtaç, açlığa da mahkûm ettiniz.

Uyguladığınız bu yanlış politikalardan en kısa sürede vazgeçmenizi bekliyor, yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)