GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 4 Aralık Dünya Madenciler Günü'ne, Diyarbakır'daki Cegerxwin Kültür Merkezi'ne ve tabelalarda Kürtçeye yer verilmemesine, Batman kayyumunun yaptığı açıklamalara ve Vartinis davasına ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:29
Tarih:05.12.2023

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, 4 Aralık yani dün Madenciler Günü'ydü. İş cinayetlerinde yaşamını yitiren bütün madencileri saygıyla bir kez daha anıyoruz.

Türkiye'de madencilik en zor işlerden bir tanesi çünkü büyük bir zorlukla çalışıyorlar, yaşam riski var, kölelik koşullarında çalışıyorlar, sefalet ücretiyle yaşamak zorunda bırakılıyorlar ve çalıştırılıyorlar; böyle bir durum var madenciler açısından. Dolayısıyla, Türkiye'de belki de en fazla emek sömürüsünün ve yaşam hakkı ihlalinin yapıldığı yer madenlerdir.

Türkiye'deki maden ocakları katliam boyutlarında yaşanan iş cinayetleriyle her zaman karşı karşıya kaldı, ilk defa değil. Hatırlayalım; Soma bunun en başında gelen bir örnekti, Ermenek, Elbistan, Küre, Şırnak, Kozlu, Amasra gibi birçok yerde madenlerde yaşanan katliamlar oldu, büyük iş cinayetleri oldu. Ayrıca madenlerde özelleştirme, taşeronlaştırma, redevans, örgütsüzleştirme, sendikasızlaştırma, kamu madenciliğinin yok edilmesi gibi sorunlar da var. Ve elbette ki madencilik yapılırken doğa ve çevre tahribatı büyük ölçüde yaşanıyor. Bunları bir kez daha dile getirmek istedik.

Türkiye'de madenlerde çalışan bütün madencilerle dayanışmamızı bir kez daha vurgulamak istiyoruz ve bir kez daha öncelikle maden ocaklarında hayatını kaybeden işçileri, madencileri saygıyla anıyoruz ve faciaların, bu tür iş cinayetlerinin yaşanmadığı, çevre tahribatlarının olmadığı bir madenciliğin yaşatılabilmesi için bir kez daha bu konudaki dileklerimizi ifade ediyoruz.

Sayın vekiller, daha evvel de burada bu tür konuları ben gündeme getirdim, bir kez daha buna benzer bir konu vardı hatırlarsınız. Şimdi, 2010 yılında Kayapınar Belediyemiz tarafından Diyarbakır'da açılan bir kültür merkezi var, Cegerxwin Kültür Merkezi. Bu kültür merkezi kısa sürede şehrin en işlek kültür sanat merkezlerinden biri oldu, yüzlerce öğrenci buradan mezun oldu ama daha sonra kayyum atandı ve kayyumun atanmasıyla birlikte âdeta bir kültür kırımı yaşandı. önce içindeki kitaplar yasaklandı, 10 binden fazla kitap vardı bu kültür merkezinin içinde, sayı 300'e kadar indi. Çok geçmeden bu kültür merkezinin içindeki "Gençlik Kültür Merkezi" tabelası da indirilerek o alan da kapatıldı ve atanan kayyum tüm halkın hafızasındaki Kürt halkının değeri olan "Cegerxwin Kültür Merkezi" yerine binanın adının "15 Temmuz Millet Kültür Merkezi" yapılacağını söyledi; elbette büyük tepki geldi Diyarbakır halkından ve vazgeçildi bundan. Şimdi, bu iktidar, biliyoruz, Kürt şairler hakkında, kimi zaman Cegerxwin hakkında, kimi zaman Feqiye Teyran hakkında, kimi zaman Ahmed-i Hani hakkında propaganda yapıyor ama bir taraftan da onların dikilen heykellerini yıkıyor, adlarına yasaklama getiriyor.

Şimdiki meselemiz ne? Bu kültür merkezinin içinde yerleri gösteren bir tabela var, bakın buradaki bu tabela. Şimdi, bu tabelanın içinde İngilizce yazıyor, Türkçe yazıyor, bir de Arapça yazıyor işte salona buradan gidersiniz, şuradan gidersiniz diye. Nece yok burada? Kürtçe yok, yazmıyor. Neden? Yani Diyarbakır'da bir kültür merkezinin içindeki -adı da Cegerxwin Kültür Merkezi- tabelada Kürtçe bir kelime bile yer almıyor. Bu nedir? Daha evvel Sağlık Bakanının Kayapınar Sağlık Ocağıyla ilgili bu tutumunu eleştirmiştim burada, herhangi bir değişiklik olmadı; şimdi kültür merkezinde aynı şey. Yani bu Kürtçeye düşmanlık, bu kayyumların politikası, ya, bu nasıl bir şeydir? Yani bir ana diline, milyonlarca insanın kullandığı bir ana diline yönelik böyle bir düşmanca tutumu asla kabul etmiyoruz, kınıyoruz, protesto ediyoruz ve bu yerel seçimlerde bu atanmış olan kayyumların hepsini evlerine göndereceğimizi bir kez daha vurguluyoruz. Yani boş kardeşlik edebiyatı yapmayın, bunu kimse yemiyor; onu da açık olarak söyleyeyim.

Şimdi kayyum deyince bir Batman kayyumu var, Batman Valisi, çok acar bir Vali belli ki; çalışıyor, koşturuyor kendince.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim.

Yaptığı açıklamada demiş ki: "Artık kendimi Vali diye değil, kayyum diye biliyorum." Çünkü niye? "Herkes 'kayyum' 'kayyum' deyince artık kendimi sıfat olarak kayyum değil, Vali olmaktan da önde görüyorum. Eyvallah, kabul ettik." diyor kendisi. "Ben devletin kayyumuyum, devletin atadığı kayyumum, bundan da gurur duyuyorum." Bravo, bravo(!) Ya, neden gurur duyuyorsun sen Batman Valisi? Batmanın kayyumu, neden gurur duyuyorsun sen? Batman'da yapılmış olan yerel seçimlerin çiğnenmiş olması, halkın iradesinin çiğnenmiş olması, Kürt halkının seçim ve sandık hukukunun çiğnenmiş olması sonucunda oraya kayyum atanmaktan mı gurur duyuyorsun? Halkın iradesinin çiğnenmesinden mi gurur duyuyorsun? Neden gurur duyuyorsun sen ya? Gurur duyuyormuş. Bak, sana da söyleyelim, sen gurur duymaya devam et, 2024 yerel seçimlerinde o koltuktan kalkacaksın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Tamamlıyorum efendim.

O koltuktan kalkmanla yetinilmeyecek. Senin gibi çok gurur duyan birisi daha vardı, Mardin Valisi, Mardin kayyumu; yargılandı, yargılanması için davalar açıldı, İçişleri Bakanlığı engelledi, Süleyman Soylu engelledi. Bütün daire başkanları hakkında davalar açıldı. Elbette ki Batman'daki ihaleler işi araştırılacak. Batman Belediyesinin en büyük gayrimenkulünün, Batman Park AVM'nin, TMMOB tarafından 635 milyon Türk lirası değer biçilmiş olan AVM'nin Golden Park Anonim Şirketine 150 milyon TL'ye satılmasını ama sonradan iş ayyuka çıkınca bu ihalenin iptal edilmesini... Bunların hepsi araştırılacak, bakalım o zaman da gurur duyacak mısın duymayacak mısın hep birlikte göreceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Tamamlıyorum.

Sayın Başkan, son bir konu var değinmek istediğim, daha evvel de burada dile getirdik, Vartinis davası. Muş'a bağlı Vartinis kırsalında, biliyorsunuz, 3 Ekim 1993 yılında beldeye gelen askerler örgüte yardım ettikleri iddiasıyla köyü ateşe vermişlerdi ve evlerin ateşe verilmesi sonucu Nasır ve Eşref Öğüt çifti, en büyüğü 12, en küçüğü ise henüz 3 yaşında olan 7 çocuklarıyla birlikte yanarak can verdiler. Evden sağ kurtulan tek kişi olan Aysel Öğüt ise daha sonra olaya ilişkin suç duyurusunda bulundu. Şimdi, yıl 1993, gelmişiz 2023'e; ne oldu? Geçtiğimiz hafta Kırıkkale 1. Ağır Ceza Mahkemesinde üzerinden iki aylık süre geçtiği savunularak yirmi yıllık zaman aşımı gerekçesiyle dosyanın düşürülmesine karar verildi yani bir kez daha bir katliam, Kürt köylülerine yönelik yapılmış olan bir katliam, Vartinis katliamı cezasızlıkla karşı karşıya bırakıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Bitiriyorum efendim, tamamlıyorum.

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Şimdi, bu davanın seyri aslında AKP iktidarının Kürt sorununa yaklaşımının da bir özetidir, çok açık ve net biçimde söyleyeyim. Bu dava 2016 yılından beri yokuşa sürüldü herhangi bir sonuç alınmasın diye ve Mart 2016'dan bu yana oyalandı, oyalandı; şimdi işte yirmi yıl doldu ve sonuç, cezasızlık. Yani çok örneği var ama sonuç olarak, Kürt köylerini yakmış olan sanıklar kamu gücü tarafından korundular, etkin bir yargılama yürütülmedi ve sonunda böyle bir duruma gelindi. Bir kez daha söyleyelim, bu, insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur, askerlerin Kürt köylülerine karşı işledikleri bir suçtur ve bunun zaman aşımı yoktur. Biz bitti demeden Vartinis davası bitmeyecek, bunu da bir kez daha vurgulamış olalım.

Teşekkür ediyorum. (HEDEP sıralarından alkışlar)