Konu: | Organize suç örgütlerine ilişkin gündem dışı konuşması |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 31 |
Tarih: | 07.12.2023 |
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde Türk bankacılık sisteminde hiç yaşanmaması gereken hadiselere tanık oluyoruz. Bunlar sisteme olan güveni örselemekle kalmıyor, aynı zamanda ülkemizin dış itibarına da büyük zarar veriyor.
Bir özel bankayla başlayalım: Denizbank. Aslında tam bir soygun filmi; bir şube müdürü bir gizli fon kuruyor, bu fonla çok sayıda kişiyi dolandırıyor. Paranın bir kısmı aynı bankadaki hesaplardan çekiliyor, daha sonra banka dışında bir yerde banka müdürüne teslim ediliyor. Bazen paralar bilinmeyen mekânlarda valizlerle veriliyor; sadece biri, mesela bir futbolcu 13 milyon 900 bin dolar para teslim ediyor. Bazen para çantalarına GPS cihazları takılıyor, bazen bunlar havaalanı gümrüğünden geçerken güvenlikte alarm veriyor. Bazen bu paralarla villalar alınıyor, araziler alınıyor, bazen de araçların bagajlarında Bulgaristan sınırından geçip gözden kayboluyor. Bakıyorsunuz, tek bir kişi ya da çantacı onlarca kez sınırdan girip çıkmış. Çantacı ile bankacıyı buluşturan isim ise bir siyasetçi. Sonra, bakıyorsunuz, bu paraları kaçıranlar başka araçlarla, başka pasaportlarla yeniden Türkiye'ye geliyor ve çark dönmeye devam ediyor. Gün geliyor, sistem kaçınılmaz olarak tıkanıyor, patlıyor ve devreye bu kez şiddet giriyor; banka müdürü kaçırılıyor, bazen serum takılarak sorgulanıyor. İş çözümsüz bir noktaya gelince de "Kurtar bizi!" denilerek Sayın Cumhurbaşkanının kapısı çalınıyor. Sonra devreye bakanlar giriyor ama iş iyice sarpa sarıyor.
Değerli arkadaşlar, bu soygun filminde herkes filmden bir fragmanı konuşuyor, ilgi duymayanlarsa "zenginin parası" diyerek geçip gidiyor ama ortada çok vahim bir sistem sorunu var, daha doğrusu sistemsizlik sorunu var. Bir koyup üç alma hırsıyla yanıp tutuşan ve parasını kaptıranlara sormak lazım: Verdiğiniz paranın kaynağı nedir, nasıl kazandınız, vergisi verildi mi, neden bankacılık sisteminde değil? Banka yönetimine de sormak lazım: Çatınızın altında gayriresmî yürütülen bu fondan, bu soygundan gerçekten haberiniz yok muydu? Üst yönetiminiz ile bu banka müdürünün ne tür ilişkileri vardı hiç araştırdınız mı? Futbolculara sormak lazım: Bu kadar parayı neden bankacılık sisteminde tutmuyorsunuz? Vergisini verdiniz mi, hepsi kayıt altında mı? Çıkarın UEFA'ya giden kontratlarınızı ve Futbol Federasyonuna verilen kontratlarınızı, bakalım bu devasa paraları izah ediyor mu her şey? Yine sormak lazım: Bu ülkede bir hukuk düzeni yok mu, yasalar yok mu, kurallar yok mu? Neden Sayın Cumhurbaşkanının kapısını çaldınız ve neden ondan medet umdunuz? Kimsenin şüphesi olmasın ki bu soygun filmi dışarıda da çoktan vizyona girdi ve zaten gri olan Türkiye'nin karnesine bir çentik daha atıldı.
Gelelim kamu bankalarına; burada vizyona giren film ise bir başka film, o da mafya filmi. Ülkede darbe girişimi olmuş, kıyamet kopuyor, devletin Radyo Televizyon Kurumunun önünde, ellerinde uzun namlulu silahlarla bir çete poz veriyor ve sonra bu çete, başkentin yeraltı dünyasının en etkin yapısı hâline geliyor. Bir taraftan milletin parasına, şirketlerine, mekânlarına çöken bu çete, aynı zamanda devlet bankalarına da göz dikiyor. Halkbankasından başlayalım: Tepe yönetiminden bazı isimler ayarlanıyor, hiçbir teminat verilmeden çete liderinin yani Ayhan Bora Kaplan'ın ortağı ya da sahibi ya da bağlantılı olduğu şirketlere yüz milyonlarca lira kredi veriliyor ve bunlar geri ödenmiyor. Bir başka bankanın şube müdürü ise bu işe aracılık ediyor, bakıyor ki işler güzel, istifa edip çete liderinin yani Ayhan Bora Kaplan'ın şirketlerinin muhasebecisi oluyor ve sonra da soluğu Dubai'de alıyor. Gelelim Vakıfbanka: Çete buraya da göz dikiyor, başvuru yapıyor ancak şirketlerin değerlendirme notu çok düşük, kredi alması mümkün değil. Bu kez bankanın şube müdürü diyor ki: "Ben kendim teminat gösteririm, sorunu çözeriz." Nitekim de öyle oluyor, yüz milyonlarca lira kredi yine veriliyor ve yine geri ödenmiyor ve ardından banka müdürü ayrılıp Ayhan Bora Kaplan'la ortak şirketler kurmaya başlıyor. Az önce anlattığım Ponzi sistemiydi, bu ise El Chapo'nun Meksika modeli.
Değerli arkadaşlar, bu çarkın detaylarını sorduk, millet adına sorduk, Sayın Maliye Bakanı "Müşteri sırrıdır; sır bizdedir, gizlidir, söyleyemeyiz." dedi. Biz sormaya, üzerine gitmeye devam edeceğiz ta ki sistem arınıncaya kadar. Türkiye'nin mafyadan, kara paradan, kayıt dışılıktan ve kuralsızlıktan kurtulması şart; kurallı, şeffaf ve denetlenebilir rasyonel bir sisteme dönmesi şart.
Teşekkür ederim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)