GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: GÜMRÜK KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN (S.S.:437)
Yasama Yılı:3
Birleşim:84
Tarih:28.03.2013

MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, yine bir torba kanun görüşüyoruz. Arkadaşlarımız söyledi ama yine söyleyeceğim, başlarken yarım sayfalık, birleştirdiğimiz teklifler, tasarılar hepsi bir arada. Sayın Bakan kendi açısından bakarak diyor ki: "Efendim, bu, benim konularımla ilgili." Onun için gümrüğü, ticareti ilgilendiren ne varsa?  Gerçi ilgilendirmeyenler de var ama böyle bir gelenek oluştu, bu hiç hoş bir şey değil çünkü değişik komisyonlarda görüşülüp bu konuda karar verilmesi gereken bazı hususlar da bu kanunun içerisine dercedilmiş oluyor. Baştan, bunun yanlış bir uygulama olduğunu ve artık AKP klasiği olduğunu sizlere ifade ederek başlamak istedim.

Şimdi, bunun içerisinde "torba" deyince, işte, Odalar ve Borsalar Birliği var, tarım satış kooperatifleri birlikleri var; akaryakıt, petrol kanunu, kaçakçılık, birçok düzenleme var; sebze ve meyve ticaretiyle ilgili olanlar var. Aslında, bayağı karmaşık bir şey gibi görünüyor ama özellikle burada kaçakçılıkla ilgili kısım, üçüncü bölümde yer alan bazı hükümlerde kaçakçılığın önlenmesinin hedeflendiği söyleniyor. Ancak cezayı artırarak bunu önleme yoluna doğru gidiyoruz değerli arkadaşlar.

Sayın Bakanım, burada tersinden bir gidiş var gibi geliyor bana çünkü bu şekliyle cezaları artırarak, fiyatı belli şekilde kontrol etmeden bunu önleme şansımız yok. Çünkü Türkiye'deki akaryakıtın yaklaşık 3 lirasının 2 lirası vergilerden oluşuyor. Şimdi, biz bunu devam ettirdiğimiz sürece, bir şekilde, sağdan soldan geliyor. Bir de çok ayrıntıya girmeden söyleyeyim: Normal düzende depo ve antrepo otomasyonu vardı bildiğim kadarıyla. Şimdi, doğrudan istasyona doğru geçiyoruz yani kaynağında kaçakçılığı önlemek yerine, tek tek dağıtıldığı yerleri kontrol edeceğiz. Bunları da edelim ama asıl olan, bu toptan depoların olduğu yerde antrepoların, depoların olduğu yeri kontrol edebilmek. Tabii, ondan da öncesi var aslında. Daha da kökünden bunu kazıyabilmek gerekiyor.

Şimdi, sizlere kısa bir hatırlatmada bulunmak istiyorum: Sayın Başbakanın 13 Şubat 2007 tarihli grup toplantısında sözleri var. 2007'den bahsediyorum, bakın değerli arkadaşlar. Hatta sonrasında, ay sonunda Ulusa Sesleniş yapmış Şubat 2007'de; yine orada da değiniyor, diyor ki: "Dış Ticaret Müsteşarlığımız 48 ülkeden kayıtları istedi. 31'inden cevap geldi -özetini söylüyorum vaktinizi almayayım diye- bu 31 ülkeden iki buçuk yıl içinde -o zamanın süresi içerisinde- 28 milyar liralık petrol ithal etti. Ama resmî kaynaklara baktık, 31 ülkeden 9,3 milyar etmişiz. Yani 19 milyarlık yaklaşık bir açık var." diyor. Şimdi, zaman zaman Sayın Bakana da ondan önceki bakanlara da biz Plan ve Bütçe Komisyonunda sorduk. Siz kaynağından bu kaçakçılığı engelleyemezseniz gelip önce depolara, şimdi ondan da vazgeçtik, akaryakıt istasyonlarına? Tabii ki bakalım, bunu inceleyelim ama asıl kaynağından bunu kesmek lazım. Dolayısıyla, acaba bunlarla ilgili ne yapıldı? Bunların üzerine çünkü ÖTV, KDV'yi de eklediğimiz zaman -demin dedim, üçte 2'si- 40 milyara yakın bir kaynak ediyordu o zamanın parasıyla, o zaman tespit edilenlerle. Şimdi, üstünden kaç yıl geçti? Altı yıl daha geçti. Biz hâlâ depolardan mı yapalım, istasyonlardan mı yapalım diye bunu tartışıyoruz değerli arkadaşlar. Dolayısıyla, bunlar pansuman tedbirlerdir, gerekli olabilir ama asıl kaçakçılığı önlemek istiyorsak bunu kökünden önlememiz gerekiyor, yurt dışından gelişinden önlememiz gerekiyor, bunların depolandığı yerlerden. Sadece petrolle ilgili değil, diğer ürünlerde de yine, asıl, toptan pazarlanma sırasında bunları engelleyemediğimiz zaman, 2 tane gariban orada almış, esnafı, tüccarı yakalayacağız da ona ceza yazacağız. Evet, o da yakalansın, bile bile yaptıysa bunlardan cezasını alsın ama bu bizim kanunda ortaya koyduğumuz amacı gerçekleştirmemize yaramıyor. Sadece perakendesini önler diye düşünüyorum.

Sayın Bakanım, enteresan bir şey orada arkadaşlarımız bize söylediler, diğer bir husus, petrol deyince onu da belirtmeden geçmeyeyim. Ulusal petrol stokuyla ilgili düzenleme yapıyoruz arkadaşlar burada ama bir de öğrendik ki hâlâ bu kesintilerin -petrol değil bakın- parası TÜPRAŞ'ın hesabında duruyormuş. Şimdi, ben TÜPRAŞ deyince tüylerim diken diken oluyor çünkü orada daha önce, TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesinde birtakım soru işaretleri oluştuğu için -şimdi uzatmayayım- kafamızda duruyor. Özelleştiğini de biliyoruz, biz TÜPRAŞ'ın hesabını da duyunca -bütün arkadaşlarım burada- şaşırdık. Bir daha sorduk, "Hakikaten bu TÜPRAŞ'ın hesabında duruyor mu?" diye ve her şeye el atan Hükûmet maalesef onu unutmuş. Yani artık TÜPRAŞ özel bir şirket arkadaşlar, 500 milyon orada duruyor.

Bir de şeyi anlayamadım asıl. Şimdi neyse, onu seslenmediniz, koydunuz, Sayın Bakan da burada. Ulusal petrol stokunun amacı ne? Yani ulusal petrol stoku tutulmasının amacı acil durumlarda gerekli olan petrol. Hazinenin parası yok mu yani 500 milyon ne olacak? Petrolü ithal ettiğimiz zaman bunun parasını ödeyemiyor muyuz yani? Amaç petrol stoklamakken biz parasını stoklamışız, o da yıllardır TÜPRAŞ'ın hesabında duruyormuş, çok garip bir şey. Acaba bunun bir nedeni var mı, hâla tam olarak anlayabilmiş değiliz.

Değerli arkadaşlar, hazır diğer konulara geçmeden, az önce yaşadığım bir şeyi sizlerin dikkatine sunmak istiyorum. Arkadaşlarımı gönderdim doğal gaz alsın diye -evde doğal gaz azalmış- 350 lira limiti koymuşlar Sayın Bakanım, bilginiz var mı bilmiyorum. Sayın Bakan zam gelmeyecek diyordu ama kış bitiyor, mart ayı zaten yani stoklarda mı bir şey var, niye 350 lira limiti koymuşlar? Bizim de öğrenmemizde fayda var diye düşünüyorum kendim, bizatihi bir saat önce arkadaşlarım haber verdiler. Doğal gazla ilgili bir sıkıntı mı var, yoksa başka bir planlama mı var? Acaba neden limit koyulduğunu da öğrenirsek burada yeri gelmişken, faydalı olur diye düşünüyorum.

Öbür taraftan, Odalar ve Borsalar Birliğiyle ilgili konuda yine bütün odaların sıkıntıları var. Tabii Sayın Bakan diyecek ki: "Ben sordum." Size bir şey diyemiyorlar diyoruz biz de, çünkü hepsi ticaret erbabı, en ufak bir şey olduğu zaman vergiciler geliyor, belediyeler geliyor, hepsi geliyor soruyor diyorlar ama personelle ilgili bir soruşturma kapsamında bunların görevden alınması hükmü, biraz keyfîlikleri akla getiriyor. Çünkü, diğer sivil toplum kuruluşlarında ve bazı meslek kuruluşlarında Adalet ve Kalkınma Partisi olarak sizlerin yaptığı baskıyı bildikleri için de "Bu bizim için sıkıntı doğurur." diyorlar. Yol yakınken, bu konuda da uyarmış olalım.

Diğer bir husus, bu kanun içerisinde ve bölümde düzenlenen sebze ve meyve ticaretiyle ilgili ve semt pazarlarıyla ilgili bir hüküm var değerli arkadaşlar. Yani pazarların da özelleştirilmesi diyoruz kestirmeden, özel sektör inisiyatifine bırakılması. Normalde, sosyal devlet olarak belediyelerin düzenlediği bir şey. İşte, bunu biraz yumuşatarak değiştirsek de netice itibarıyla aslında özelleşme değil de bir nevi tekrar tekelleşmeye yol açacak.

Biliyorsunuz, bizim kültürümüzde bu semt pazarlarının çok önemli yeri var. Orada insanlar geliyor, köyden gelenler, alışveriş yapanlar, sabahleyin pazar esnafı, sonrasında bütün kent halkı, tüketiciler çok güzel bir birliktelik oluşturuyorlar. Ben de gençliğimde Manavgat'ta pazarda uzun süre çalıştım. Köyden gelenlerle, kenttekilerle hepsiyle beraber, orada bir sosyal ortam var.

Değerli arkadaşlar, biz, bunu eğer böyle yaparsak şöyle bir şey sonucu çıkacak: Aynı şeyi AVM'de yaşadık. AVM'leri çoğaltınca semt esnafı sıkıntıya düştü. Şimdi, eğer böyle "modern pazarlar" diyerek farklı bir yapıya getireceğimiz tekelleşmiş, tek tipleşmiş bir pazar yapısı gelirse, bu sefer pazarcı esnafı da büyük ölçüde zarar görecek. Zaten gariban, geliyor, işte falanca belediyenin pazar ihalesinden veya oradaki tahsislerinden faydalanalım diye 3 metrelik bir yer almış, şimdi, onu da farklı bir sürü statüler, kanunlar, nizamlara koyacağız, onunla da uğraşamayacaklar.

Başka bir sonucu daha olacak: E, zaten burada, pazarlarda baktığınız zaman, gelen şeylerin tamamı, halden alınanın ötesinde -Ankara olarak düşünmeyin; bizim bir sürü ilçemizde, beldemizde kurulan pazarlar var- buraya doğrudan üretici getirip kendisi satabiliyor, köşede bir tane yer alıyor köylü vatandaş. Şimdi, bunlar üretemezler, zaten organize üretici değil bunlar. Kendi tarlasında, bahçesinde ne üretiyorsa -meyve sebze- getirip bunu satıyor. Bunları da ortadan kaldırmış olacağız. Dolayısıyla, hem kültürel bir yapıyı bozuyoruz hem de oradaki bu üreticilerin üretimden vazgeçmesine neden olacak bir yapıyı kuruyoruz. Bu konuda da dikkatli olunması gerektiğini düşünüyorum yani zaten sıkıntıda olan esnafı daha da sıkıntıya düşürmüş olacağız.

Bir taraftan, bakıyoruz, biz bunları söylüyoruz, bu kadar uyarı yapıyoruz ama Sayın Başbakan hafta sonu -gene ekonomik mucizelerden bahsediyor- Eskişehir'de konuşmuş. Ben, defalarca bu kürsüden, sizlere de, sayın bakanlara da, Sayın Başbakana da söyledim ama galiba, artık, bu şey iyi niyetin ötesini aştı.

Şimdi bir iki tane madde okuyacağım. Beraberce? Ama her seferinde, galiba, konuşma metnini arkadaşlarımız kopyalayıp yapıştırıyor mu, ne yapıyor bilemiyorum; yani şartlar değişiyor, hâlâ aynı şeyleri Sayın Başbakan söylemeye devam ediyor.

Değerli arkadaşlar, burada bir şey var...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) -  Camdan okuyunca öyle oluyor.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Yani "camdan" diyor arkadaşlar. Camı da değiştiriyorlar "copy-past" yapıyorlar ama herhâlde eski maddeler kalıyor.

Hâlen daha -arada tabii MHP'yi de unutmamış- diyor ki: "IMF'ye 23,5 milyar dolar borcumuz vardı, şimdi 400 milyon dolar. Milyarlar gitti, milyonlar kaldı. Mayısta bu borcu kapatacağız."

Bakın, defalarca söyledim arkadaşlar, Mayıs 2005'te siz aldınız bu borcu, siz kendi borcunuzu ödüyorsunuz. 10 milyarı siz aldınız. Ha, buna bir şey demeye gerek yok. Diyorum ki biz iktidar olunca da 400 milyon kalırsa ödemek zorundayız. IMF'ye borcumuzu ödememek gibi bir şansınız var mı sizin? Yok.

Şimdi, bunu burada söylemenin ne anlamı var? Arkasından da bize diyor: "Ey MHP, ey MHP'li kardeşlerim, `Bahçeli' denen zata?" diyor. Biraz da kendisi çok üst yani sultan, halife olduğu için. "'Bahçeli' denen zata gönül veren kardeşlerim, bunlar borcu bıraktı, biz ödedik." diyor.

Peki, şimdi sizin bıraktığınız borç nereye geldi?

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Onu da biz ödüyoruz.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Toplamı 224 milyar iken 500 milyarın üstüne çıktı mı? Çıktı. Peki, biz iktidar olunca ödemeyecek miyiz? Mecbur ödeyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Yani burada topu topu 23 milyarın, 23,5 milyarın 10 milyarını da siz almışsınız, bunu söylüyorsunuz. Peki, sizin bu aldığınız borçları kim ödeyecek?

İSMAİL AYDIN (Bursa) - IMF'e borç bitti, kalmadı.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - IMF'ye kalmadı da Dünya Bankasına var, A bankasına var, B bankasına? Türkiye'nin borçlarından haberiniz yok galiba. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Borcun gayrisafi millî hasılaya oranı ne?

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Ha? Borcunuzdan haberiniz yok galiba. Yüzde 100'den fazla arttı, 224'ten 500'e geçti. Hasıla bize gelmiyor, vatandaşa gelmiyor, o parayı vatandaş ödüyor.

Şimdi, öbür taraftan, yine dönüyor: "Efendim, Merkez Bankasının kasasında 27,5 milyar vardı." diyor. "He?" "Şimdi de 124 milyar var." diyor.

Arkadaşlar, bakın açın, içinizde iktisatçı arkadaşlarımız var, değerli bakanlarımız var, danışmanlarınız var, sorun, bir baksınlar fazla rezerv tutmanın maliyeti nedir, optimum rezerv miktarı nedir, bunu tuttuğunuz zaman kaç faizle tutuyorsunuz, Amerika'daki bankalarda faiz oranı şu anda kaç, Türkiye'de bunu borçlanırken yüzde kaçla borçlanıyorsunuz? Bunları sormadan lütfen laf atmayın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Reel faiz nerede şimdi, oraya bak. Sonuç nereye geldi?

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Sayın Kacır, ben size sonra anlatırım, o kısmı biraz teknik. Ben kitap göndereyim size.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Anlamaz, anlamaz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Reel faizi kaçla bıraktınız, şimdi kaç lira?

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, yani hakikaten burada "İhracatımız?" diyor.

İhtiyacı olanlara sonra anlatırım ben, onları söyleyeyim de.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ya, anlat da herkes duysun.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Tamam, söylüyorum zaten, siz anlamıyorsunuz, ne yapayım Sayın Kacır.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Kaçla bıraktınız?

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Bakın, şöyle söyleyeyim o zaman, bir daha dinle o zaman.

Yurt dışında faizler yüzde 1 değil, Amerika'daki faizleri arkadaşlar sorsun.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Ya kardeşim, engelli diliyle anlatsana, anlamıyor.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Biz kaçtan borçlandık? "'Ucuz borçlandık.' dediğimiz kira sertifikası 5 nokta küsura geldi." dediler. Bakın, ucuz, ucuz. Normalde 7-8, aradaki 6-7'yi kim ödeyecek? Her tuttuğunuz rezerv için yurt dışındaki bankaya götürüp yatırıyorsunuz. Burada durmuyor rezervler, bizim kasamızda falan değil. Sayın Başbakan doğru söylemiyor. Bu rezervlerin çoğu, yüzde 80-90'ı Amerika'daki muhabir bankalarda, geri kısmı da altın, burada duran kısmı çok sınırlı.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Amerika'ya kaynak yaratıyorlar, ucuz kaynak.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Bunlardan da faiz almıyoruz, onu söylüyorum. aldığımız faiz 1.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Milletin parasını Amerika'ya -kullanması üzerine- veriyorlar. Bunları sevmeyecek de bizi mi sevecek?

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Onu orada tutacağımıza, borçlandığımıza kaç ödüyoruz? LIBOR'la beraber yüzde 7-8'den aşağı şu anda? Bakın, Türkiye'nin uluslararası piyasada ihraç ettiği tahvillerin fiyatı bellidir. Arkadaşlarımız, iki dakika sonra size ben söyleyeyim. Bugünkü fiyatı neyse, getirisi neyse söyleyeyim ama orada tutmanın maliyetini biz ödüyoruz insanlar olarak; vergi borcu olarak, sizin artırdığınız ÖTV, KDV olarak biz ödüyoruz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Yüzde 30 enflasyon, yüzde 63 faiz, senin bıraktığın bu.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - 2001'de bankalar neden battı? Neden battı? Faizden mi battı?

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Şimdi, aynı şekilde ihracatla ilgili de söylüyor.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Yüzde 63 faiz bıraktın yahu!

MEHMET GÜNAL (Devamla) - E, siz de bırakıyorsunuz, ödeyeceğiz işte yani hepsini bıraktınız.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Hayır, 2001'de bankalar neden battı?

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Ben size anlatacağım sonra daha ayrıntılı bir şekilde, kitaptan size de vereyim.

Dolayısıyla, özetle şunu söylüyorum: Değerli arkadaşlar, Sayın Başbakanın bu konuşmalarını kim yazıyorsa, istiyorsa ona da anlatalım, bu konularda bir eksik bilgi var.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Mehmetçiğim, engelliler diliyle anlat.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Yani, bunlarda yanlış yönlendirme var, milleti yanlış bilgilendirme var. Pembe tablolar çiziyorsunuz ama vatandaşın hâli acıklı. Acı gerçeklerle yüzleşince de böyle bağırmaya başlıyorsunuz. Dolayısıyla, bu vesileyle Sayın Başbakana ve sizlere, sayın bakanlara, danışmanlarına bir kez daha hatırlatmış olalım.

İnşallah, bu vesileyle TOBB'la ilgili, pazarcılarla ilgili söylediklerimiz dikkate alınır daha derli toplu şekilde kanun çıkar diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)