GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:31
Tarih:07.12.2023

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 79 sıra sayılı Kanun Teklifi'nde ikinci bölüm üzerine, hem bölüm üzerine hem de şahsım adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Şimdi, tabii, aslında, biraz bölüm konuşması olsa bile geneline ilişkin gibi de olacak. Bir defa, tabii, yine bir klasik yaşıyoruz, bir AK PARTİ klasiği veya AK PARTİ öngörüsüzlüğü, ne derseniz deyin. Yani yılın sonu gelmiş, bütçe gelmiş, hâlâ bir sürü mesele son güne kadar bırakılmış. İşte, efendim "Süre bitiyor." Ya, süre bitiyorsa bu sürenin biteceği ta üç yıl önce, beş yıl önce belli; çıkarttığımız zaman belli işte "2023 sonuna kadar." denilmiş. Aylardır Meclis boş, Genel Kurul çalışmıyor, kanun teklifi yok, ondan sonra, bunlar zamanında yapılabilirdi. Tabii, bunun birtakım avantajları olur, "Ya, bunun çıkması lazım." Oldubittiye getiriliyor filan. Birtakım meseleleri konuşmamız gerektiği şekilde konuşmuyoruz. Bu, Komisyon safhasında da böyle oluyor, burada da böyle oluyor.

Şimdi, bu kanun teklifi için -86 madde, aslında çok ciddi meseleler var içeride- efendim, deniliyor ki: "Ya, Komisyondan on saatte geçti, Genel Kurulda niye bu kadar uzatıyorsunuz?" Tabii, Komisyondan bunun on saatte geçmiş olması, bu kanun teklifindeki maddelerin hepsinin çok doğru olduğu anlamına gelmez, çok masum olduğu anlamına da gelmez.

Tabii, torba eleştirisi yapmayacağım ama ben şimdi şöyle düşünüyorum yani niye bu kadar çok torba geliyor? Cumhurbaşkanı zamanında, Başbakanlığı döneminde söz vermiş "Torba getirmeyeceğiz." demiş, Meclis Başkanları "Torba getirmeyeceğiz." falan demiş. Ya, bakıyorsun, artık bu bir zorunluluk olarak kaldı çünkü hakikaten çok kalitesiz kanun yapılıyor, bu da torba işini yaygınlaştırıyor çünkü yani daha önce yaptığımız bir düzenlemeyle ilgili mutlaka birkaç defa daha düzenleme yapmak durumunda kalıyorsunuz. Her defasında kod kanun getiremeyeceğinize göre artık bu işler bunların hepsini bir torbanın içerisine atıp böyle yapılıyor.

Niye? Kişiye özel meseleler, kişiye özel kanunlar çıkıyor burada, kişiye özel maddeler çıkıyor veya bir kuruma özel, anlık maddeler çıkıyor. Onun için de böyle tek başına bir kanun getiremediğiniz için yine bir torbaya atıyorsunuz, torbayla getiriyorsunuz yani bu tür nedenler. Sonra meseleye reformist bakılamıyor, hep bir yanını azıcık düzeltme anlayışıyla bakıldığı için, böyle genel çerçeveli bir kanunu getirme ihtiyacı hissedilmiyor. "Bugün burasına azıcık bir yama yapalım, ertesi gün birazına yama yapalım." anlayışı artık AK PARTİ hükûmetlerinde yirmi bir yılda bir âdet hâline geldi. Şimdi, bu da işte, torbayı yaygınlaştıran bir şey.

Sonra, sorunları çözme diye bir şey yok, sorunları sürekli tehir etme, birazdan örneklerini vereceğim. 2008 yılında, değerli arkadaşlar, bakın... Sporcularla ilgili burada bir madde var değil mi? Onlar tevkifatla mı vergilensin, yoksa beyanname mi versin normal bir çalışan gibi veya normal bir gelir elde eden insan gibi? 2008 yılında bunun, efendim, beyannameye geçilmesi hususunda kanun çıkmış. "2008 yılında uygulama başlayacak." denilmiş. Her defasında ertelenmiş, en son 2023'e ertelenmiş, şimdi "2028'e ertelensin." deniliyor ve Cumhurbaşkanına da beş yıl daha erteleme yetkisi veriliyor ya! 2008'de gidilmesi gereken, beyannameye geçilmesi gereken sistem 2033'e kadar erteleniyor, yirmi beş yıl erteleniyor arkadaşlar ya! Ya, cumhuriyetin dörtte 1'i kadar bir dönem bu ya! Böyle bir şey olabilir mi? Yani ertele, ertele, gitsin. İşte, bu da bir torba gerektiriyor. Hiçbir şey yapma, sadece oradaki rakamı, tarihi ertele, rakamı büyüt, bilmem ne anlayışıyla bu işleri yapıyor. Dolayısıyla, hani bazen Abdulhamit Bey de diyor "Ya, burada işte süre uzatımları var, çok şey meseleler değil bunlar." Ya, bu süre uzatımları masum değil. Sayın Gül, 2008'de geçilmesi gereken sistemi 2028'e şimdi erteliyoruz ve Cumhurbaşkanına da burada yetki veriyoruz, 2033'e kadar ertelenmesi yetkisi. Niye bu meseleler çözülmüyor? Niye herkes gibi sporcusu da şucusu da bucusu da normal şartlardan, gelir vergisi tarifesi dilimlerine bağlı olarak vergi ödemiyor? Bunları ertele, ertele... İşte, bu tür anlayışlar, bu yapı torba kanunu artık zorunlu kılıyor yani sizin bu torba kanundan ayrılma imkânınız yok.

Şimdi, burada reformist bir şey var mı diye bakıyorsunuz, emin olun, 86 madde içerisinde reform -yani kapsamlı bir reform zaten yok da- mahiyetli "Ya, şununla da biz övünebiliriz." diyeceğiniz bir tane madde yok, bir tane madde yok arkadaşlar. Ya, böyle bir âcizlik olabilir mi? Hatta neler var? Ya, kanun teklifi geliyor, komisyondan geçiyor, tereddütleri gidermek amacıyla burada AK PARTİ Grubu önerge veriyor, önerge kabul ediyoruz. Ya, böyle bir rezalet olabilir mi arkadaşlar ya? Yani çalışılmadan gelen maddeler... Tabii, bir sürü bakanlığın burada maddesi var, sadece Maliye Bakanlığı meselesi filan da değil. Tereddüdü gidermek için burada düzenleme yapılıyor. Bu kadar, böyle, işte el yordamıyla hazırlanmış "Ne olursa olsun." anlayışıyla bir kanun teklifini görüşüyoruz. Yazıktır, bu ülkeye yakışmıyor yani 2023 yılında bu ülkeye yakışmıyor. Şimdi, reformist hiçbir şey yok diyoruz.

Değerli arkadaşlar, tabii, vakit çok az, bunları konuşacak kadar vaktimiz yok ama bizim vergi sistemi artık alarm veriyor, Türkiye'de bir vergi sistemi filan yok. İşte, arkadaşlarımız burada, söylesinler; yıllarca ben bu işlerle uğraştım, vergi politikaları üzerine çalışmış eski bir bürokratım, yok ya vergi sistemi, böyle bir şey yok. Ne denk gelmiş, onu yapmışız; karmakarışık, işin uzmanları dahi anlayamıyor, takip edilemeyen bir durum var.

Şimdi, eğer vakit kalırsa, bu KDV tevkifatları meselesi var, onları filan konuşacağız. Yazıktır, günahtır bu ülkeye ya! En önemli gelir unsurlarımızın bir tanesi, yaklaşık yüzde 30'unu oluşturacak 2024 yılı için vergi gelirlerinin; KDV. KDV işi mutlak surette, hızlı bir şekilde masaya yatırılmak durumundadır bu ülkede. Yani bu kadar çok vergi elde ettiğiniz sistem artık sadece vergi sistemini değil, ticari aktiviteyi bozucu bir hâle gelmiş. Tevkifatı alırsın almazsın, millet iadesini alır alamaz, indirimli KDV oranları... Bu kadar karmakarışık bir sistem. Bir yandan devlete KDV borcu var, öbür yandan devletten KDV alacağı var. "Gel ikisini mahsup yap." diyorsun, Danıştay "Tevkifatı mahsup yap." demiş, mahsuba karşı çıkılıyor. Şimdi, bugün, burada millet arayıp duruyor bizi, diyorlar ki: "Ya, bir yandan alacağım var, bir yandan borcum var, bu mahsuba niye müsaade etmiyorsunuz?" Şimdi, buna müsaade edilmesin diye burada kanun çıkartılıyor. E, niye? Tabii, bütün bunlar çaresizlikten çünkü Türkiye'nin maalesef, güçlü bir Gelir İdaresi yok; var olan -kim isterse tartışırım sabaha kadar- güçlü Gelir İdaresi de AK PARTİ hükûmetleri döneminde güçsüzleştirilmiştir değerli arkadaşlar, hem Gelir İdaresi hem de gelirle ilgili, vergiyle ilgili teftiş birimleri. O zaman ne yapıyorsunuz? "Vergi toplayamıyorum, yahu tevkifatla ne alırsam o kâr." Bu anlayışla vergi konulur mu arkadaşlar? Tamamen bu anlayış ya! Gelir vergisinde aynısı, kurumlar vergisinde aynısı, KDV'de dahi tevkifat usulüyle vergilendirme yapılıyor. Çünkü "Ben, mükellefi salarsam ondan sonra tekrar bir daha bulamam, alamam, ne bulursam alayım." anlayışıyla vergi yapılıyor bugün. İşte, o yüzden vergi adaletsizliklerini bu kadar çok konuşuyoruz. İşte, o yüzden millet bu kadar çok feryat ediyor. Yani zenginden alamıyorsun, bu sefer tutuyorsun kimden alıyorsun? İşte, satış vergileri üzerinden giderek vergi almaya çalışıyorsunuz.

Şimdi, tabii, burada hiçbir şekilde kök nedene inmek yok, tamam mı.

Şimdi, vatandaş, Türk firması taahhüt işi yapıyor, yurt dışında para kazanıyor, deniliyor ki: "Efendim, yurt dışında kazandığın paranın yüzde 50'sini kurumlar vergisinden muaf ediyorum yani kazancının yüzde 50'sinden vergi almayacağım." Otomatik olarak yüzde 25 olan kurumlar vergisi oranı bunlar için kaça inmiş oluyor? Yüzde 12,5'a inmiş oluyor. Şimdi, bu yüzde 50 olan istisna tutarı yüzde 80'e çıkartılıyor değerli arkadaşlar. Bir yandan da orta vadeli programda veya kalkınma planında -daha yeni geçti hepsi biliyorsunuz- "Vergi istisna ve muafiyetlerini azaltacağız." deniliyor. "Azaltacağız." denildiği yerde, şurada hep vergi muafiyeti; istisnası getiriliyor, bir iki tane azaltma kalemi var, o ayrı ama genel olarak vergi muafiyetini, istisnasını yaygınlaştıran bir kanun teklifi getiriyorsunuz ama politika dokümanlarında "Azaltacağız." diyorsunuz. Şimdi, kök nedene inilmiyor. Yani Türkiye'de güven olmazsa... Değerli arkadaşlar, bir Türk firması, Türkiye'de yerleşik bir firma yurt dışında kazandığı parayı bu ülke niye getirmesin? Niye ben vergi teşviki yoluyla o parayı bana getirmesini sağlayayım? Her yaptığınız vergi teşviki bir başkasının üzerine koyduğunuz vergi demektir. Vatandaşın üzerine vergi koyacaksın, ek motorlu taşıtlar vergisi, KDV vergisi, ÖTV koyacaksın ama öbür tarafta, yurt dışında iyi para kazanan insanlara da "Ya, lütfen, arkadaş, şu paranı getir Türkiye'ye; senden hiç vergi istemiyorum." diyeceksin. Kurumlar vergisi şimdi o firmalar için yüzde 5'e düşürülüyor burada yani pratik olarak. Yüzde 80'ini muaf edersen bir şeyin, sadece yüzde 20'sinden vergi alırsan yüzde 25 kurumlar vergisi kaç olur? Yüzde 5 olur değerli arkadaşlar. Güven yok, güveni oluşturmak yerine vergi teşviki yoluyla kendi kusurlarınızı milletin sırtına yüklüyorsunuz. Böyle bir anlayış olur mu ya! Hakikaten, şunu getirenlerin utanması lazım ya! Artık, insan çok sinirleniyor; olmaz böyle bir şey, olmaz böyle bir şey! Başka da var, her birini sayacak filan değilim.

Şimdi, ÖTV'ler var... Ya, böyle bir şey görmedik biz, bu da son dönemin şeyi yani yirmi yıldır, yirmi beş yıldır bu işle uğraşıyoruz. Son üç beş yılda bir şey daha yapıldı. Şimdi, özel tüketim vergilerine genelde, biliyorsunuz "Şu mal üzerinden şu kadar oranda." derler, farklılaştırırsın, falan filan. Bu, otomobilde başladı, telefonda, şunda bunda filan da yaygınlaştırıldı. 1600 cc'nin altındaki otomobilde 3 tane daha dilim var. Atıyorum -rakamları şimdi tam hatırlamıyorum çünkü bu rakamı nereden hatırlayacaksın bu kadar yüksek enflasyonunda- şu kadar bin TL'ye kadar olursa vergisi bu, şu kadar olursa bu... Yani firmalar vergi fiyat ayarlamaları yoluyla sizin verginizi azaltıyor veya artırıyor. Bu kadar enflasyonist bir ortamda sürekli yani oranın altında bir de maktu üzerinden vergileme olur mu? 300 bin lirayı geçtiği anda, bir bakıyorsunuz, verginiz -atıyorum- yüzde 40'tan yüzde 60'a çıkıyor. Ondan sonra duruyorsunuz, duruyorsunuz, "Bu rakamlar eridi." diyorsunuz, 300'ü 400'e çıkardığınızda vergi bir anda 60'tan 40'a iniyor. Ya, vergide bu kadar belirsizlik olur mu? Böyle bir sistem olabilir mi? Böyle saçma sapan işler yapılıyor. Şimdi, döviz getirme maddelerinin temelinde... Değerli arkadaşlar, yani bu vergi teşvikleriyle bu iş olmaz; güveni oluşturursanız millet parasını getirir buraya, güveni oluşturacaksınız; güveni oluşturamıyorsunuz, teşvikler yoluyla bu işleri yapıyorsunuz.

Cumhurbaşkanına yetki meselesi; şimdi, Anayasa hükmüdür, vergi kanunla konulur; burada apaçık Anayasa'ya aykırılık var. Hani küçük marjları demiyoruz, vergi oranı yüzde 10'dur, bunu 12'ye çıkarma, 8'e indirme yetkisi verilir eskiden beri. Ya, sıfıra indirme, yüzde 100 oranında artırma yetkisi veriliyor. Bunun anlamı, vergiyi kaldırmaktır; sıfır, vergidir teknik olarak yani sıfır da olsa oran "Vergi vardır." denilir ama fiilî olarak vergi yoktur. Yani, bir vergiyi kaldırma ve vergiyi 2 katına çıkarma, yeni bir vergi koyma yetkisi veriliyor Cumhurbaşkanına; böyle bir şey olabilir mi?

Şimdi, bakın, bu yetkiyi almanın iyi bir şey olduğunu hem siz hem de bürokratlar düşünmesin. Değerli arkadaşlar, şimdi, tevkifat oranı diyelim ki 20; sıfıra indirmeye, 40'a çıkarmaya yetki alıyorsunuz. Bu, kullanılacak mı kullanılmayacak mı? Şimdi, piyasa her zaman belirsizlikte en kötüyü fiyatlar. "Bu vergi yüzde 40'a çıkarılabilir." üzerinden fiyatlar; sen çıkarmadığın zaman ona ilave bir kâr, bir gelir bırakmış olursun; bunun ekonomiye bir maliyeti var. "Bu yetkiyi alacağız ama kullanıp kullanmayacağımız belli değil." Bakın, bürokrasinin hazırladığı etki analizinde aynısı yazıyor, diyor ki: "Yetkinin kullanılıp kullanılmama durumuna göre gelir etkisi olur veya olmaz." Böyle bir şey olabilir mi? Bak, bürokrasi de bilmiyor. Şimdi, bilmediğiniz zaman ne olacak? Çünkü Cumhurbaşkanına yetki almışsınız, bu vergi her an 2 katına çıkabilir. O zaman benim imkânım varsa ben ne yapacağım? Vergi 2 katına çıkacakmış gibi bir fiyatlama yapacağım; bu, ekonomiye bir yüktür. Bunları kâr zannediyorsunuz ya! Bu milletin üzerine bir yük getiriyorsunuz şurada yaptığınız şeylerle, bu bir iş zannediliyor; bunu hakikaten anlamak mümkün değil.

Şimdi "Sermaye gelirleri vergilendirilsin." diye diye dilimizde tüy bitti değerli arkadaşlar. Şimdi, KDV'nin üzerine yüklen, ÖTV'ye yüklen yani gelirine bakılmaksızın milletten alınan dolaylı vergilerin üzerine yükleniyoruz. Tamam, olması gereken kısmı elbette var ama şimdi diğer taraftan, hakikaten, kazanç üzerindeki vergiler OECD ortalamasına filan baktığımızda Türkiye'de çok düşük, buralara yüklenilmesi lazım yani finansal sistem üzerindeki vergilere yüklenilmesi lazım. Burada çok fazla bir şey var mı? Yok. Şimdi, bir tanesinde, işte, yabancı döviz cinsinden ihraç edilen menkul kıymetler üzerindeki tevkifat var; 15'ten 40'a çıkarılıyor, yetki alınıyor filan ama kullanılıp kullanılmayacağı belli değil, "etki analizi" dediğim mesele o. Çıkaracaksan bu oranı çıkar, tevkifatla da yapma. Diğer bir husus da bu, bu tevkifat işinden Türkiye'nin artık vazgeçmesi lazım. Yani hangi çağdayız ya! "Beyanname almıyoruz." ama, işte, Gelir İdareniz zayıf olursa böyle yapmak durumunda kalıyorsunuz. "Yakaladığım anda vergi alayım, sonra elimden giderse daha vergi alamam." anlayışıyla bir vergi sistemi olmaz, güçlendireceğiz burayı; eleman ihtiyacı mı var, alalım yani bilgisayar ihtiyacı mı var, neyse ihtiyaç onu yapalım ama Türkiye'nin bu kadar aciz durumda olmaması lazım.

Şimdi, muafiyet ve istisnaların -artık, vaktim çok az kaldığı için onların detaylarına girmeyeceğim- çok ciddi bir şekilde artırıldığını görüyoruz; hepsi yanlış arkadaşlar, hepsi yanlış. Hiçbir araştırma yapılmadan, hiçbir çaba gösterilmeden, bir etki analizi yapılmadan yani ben bu muafiyeti geliştirirsem, artırırsam; ondan sonra, bunun büyüme üzerindeki etkisi, ticaret üzerindeki etkisi, şunun üzerindeki etkisi, bunun üzerindeki etkisi filan diye bir çalışma yapılmadan getirilmiş meselelerdir bunlar. Ha, gelirine ilişkin bir çalışma yapılabilir, etki analizi bu değil. Etki analizi bunun bütün unsurlar üzerindeki etkilerini ölçmektir; büyümeye etkisi ne olacak, dış ticaret açığına etkisi ne olacak, varsa istihdama etkisi ne olacak diye. Bunların hiçbiri yapılmıyor.

Şimdi, mesele çoktu, tabii onların hepsine gelemedik. Şu son konu, bu kur korumalı mevduat meselesi. Bakın, şimdi, tabii, yaptığı hatalarla, Nebati Bey başladılar, ondan sonra Cumhurbaşkanıyla kol kola verdiler, Şahap Kavcıoğlu da gazlarını verdi, ondan sonra Türkiye'yi bir felakete sürüklediler. Ondan sonra Türkiye'nin elli yıl önce terk ettiği bir enstrümanı tekrar reformmuş gibi Türkiye'yle tanıştırdılar "kur korumalı mevduat." diye bir şey icat edildi. İşte, kur 18 liradan ilk birkaç günde 11 liraya düştü, sonradan tekrar patır patır geldi, bugün 29 lira. Başından itibaren söylüyoruz: Hadi, bu yanlışı yaptınız; ya, ne zaman çıkacaksınız? Bu sistemi büyütmekle övündüler "Kur korumalı mevduatta şu kadar para birikti." filan, tamam mı... Şimdi, Mehmet Şimşek onların hepsine "İrrasyonel." dedi ya... Mehmet Şimşek açıklama yapıyor "Kur korumalı mevduatı bir an evvel tasfiye edeceğiz." diyor. Ya, burada, şimdi, altı ay uzatıyorsunuz süresini; üstelik kurumlar için kurumlar vergisi muafiyetini de uzatıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Usta.

ERHAN USTA (Devamla) - Uzatmakla kalmıyorsunuz, Cumhurbaşkanına da 3 defa altı ay uzatma yetkisi veriyorsunuz; ya iki yıldır bu. Ne zaman çıkacaksınız, nasıl çıkacaksınız, boyutu nedir? Hâlâ tam olarak maliyetini kimse biliyor değil. Yani vergi indirimleri yoluyla... Esas maliyet oradan geliyor, orada ne kadar para var? İşte, Plan ve Bütçe Komisyonunda bir miktar rakam söylendi ama tatminkâr değil bunlar. Bunların kapsamlı bir şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisiyle paylaşılması lazım. Dolayısıyla vatandaşa... Ya, bu kur korumalı mevduat işini bu kadar uzatmanın bir anlamı yok. Bu sistemde hiç olmazsa kurumlar vergisi istisnasını uzatmayın değerli arkadaşlar. Zaten kur garantisini veriyorsun yani "Kurda bir zıplama olursa o farkı ödeyeceğim." diyorsun, bir de kurumlar vergisi istisnasını niye uzatıyorsunuz? Yani "Oradan elde ettiğin gelirden de hiçbir vergi almayacağım." niye diyorsunuz? Bir yandan "Sistemi küçültmeye çalışıyoruz." diyorsunuz, bir yandan da -çünkü onlarda yenileme imkânı var, tamam, yeni girişe müsaade edilmiyor- o sistemin büyük kalması için de teşviklere devam ediyorsunuz, bu anlaşılır gibi değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Selamlayın Sayın Usta.

ERHAN USTA (Devamla) - Yine milletten toplayacaksınız, yine fakirden fukaradan toplayacaksınız, sudan, ekmekten vergi alacaksınız, aldığınız vergilerin paralarını gideceksiniz kocaman kocaman milyon dolarlık, milyar dolarlık insanlara yatıracaksınız. Hakikaten biraz akla ve vicdana davet ediyorum. Bunlar olacak iş değil değerli arkadaşlar. Bu kanun teklifini getirenler kimse gelsin veya bürokratlar, bakanlar gelsin, bunun bize rasyonelini anlatsınlar o zaman. Biz burada adaletin olmadığını iddia ediyoruz, varsa bir adaleti bize anlatsınlar, bunu hiç kimse anlatamaz. Söylediğimiz şeyler tamamen doğru şeylerdir ama maalesef dikkate alınmıyor. Tabii, yine, eller kalkacak, bu kanunlar geçecek ama Türkiye için iyi bir şey yapılmayacak, onu da söylemek isterim.

Hepinize çok teşekkür ederim.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)