GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:33
Tarih:12.12.2023

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA MUSTAFA KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 2024 yılı bütçesinin ülkemiz, milletimiz için hayırlı olması temennisiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayıştayla ilgili grubumuzun düşüncelerini açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Bir kere daha sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sayıştay, köklü tarihimizin bize miras bıraktığı yüz altmış bir yıllık önemli bir devlet kurumumuzdur. 1854 yılında Osmanlı, birtakım iç ve dış sebepler dolayısıyla borçlanmaya gittiğinde ve bu borç yükü ağırlaştığında mali disiplinin dönemin şartlarında ne kadar önemli olduğu anlaşılmış ve Sayıştay sistemi kurulmuştur.

Birçok önemli Osmanlı tarihçisine göre aslında Sayıştayın kurulması Osmanlı'da güçler ayrılığı ve anayasa arayışının bizzat temelini teşkil etmektedir. Nitekim, Sayıştay, kurulduğu ilk günden itibaren milletimizi ve devletimizi içte ve dışta faiz lobisine ve bizdenmiş gibi görünen Galata bankerlerine karşı bütçemizi, harcamalarımızı denetlemek için çok önemli mücadeleler vermiştir. En zor zamanlarda dahi halkın çıkarlarını gözeten bu kurum, bu nedenle Osmanlı'nın en zor dönemlerinden yüz akıyla çıkmış ve cumhuriyete ulaşmıştır.

Değerli milletvekilleri, devlet aklı bazılarının iddia ettiği gibi sadece şahıslar üzerinden muhafaza edilmez, aynı şekilde, devlet aklı kurumlarıyla da nesilden nesile geçer. İşte, bu nedenle, diğer kurumlarımız gibi Sayıştayı güçlendirmeli, yapısını muhafaza etmeli, geleceğe sağlıklı bir şekilde mutlaka taşımalıyız. Lakin, bugün, birçok kurumumuz gibi maalesef Sayıştayın yetkileri kısıtlanmış ve işlevsiz hâle getirilmiştir. Bir kere, artık Sayıştay, Cumhurbaşkanlığını kısmen denetleyebiliyor, Varlık Fonunu ise hiçbir şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetleyemiyor. Türkiye'nin en değerli birikimlerini ve en büyük şirketlerini barındıran Varlık Fonunun Sayıştay tarafından denetlenememesi gerçekten akıl alır gibi değildir. Bendeniz de birkaç ay önce Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz'a bu konuyla ilgili bir soru önergesi vermiş ve Varlık Fonunun Sayıştay tarafından denetlenmediğini bizzat görmüştüm. Gelen cevapta "Türkiye Varlık Fonu bağımsız dış denetim, Cumhurbaşkanı tarafından -altını çizerek söylüyorum, Cumhurbaşkanı tarafından yani Türkiye Varlık Fonunun Başkanı sıfatını taşıyan Cumhurbaşkanı tarafından- görevlendirilecek sermaye piyasaları, finans, ekonomi, maliye, bankacılık, kalkınma alanlarında en az 3 merkezî denetim elemanı -yine altını çiziyorum- ve Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından denetlenmektedir." denilmişti. Diğer yandan, Sayıştayın incelediği kamu kurumlarında hiçbir şey hemen hemen değişmiyor, Sayıştay raporlarında yer alan açıklar her yıl daha da büyüyerek maalesef artıyor; üstelik, Sayıştay tarafından denetlenen kamu kuruluşları soluğu Cumhurbaşkanlığında alıyor ve denetlendikleri için Sayıştayı şikâyet ediyorlar.

Değerli milletvekilleri, Cevdet Yılmaz Bey dün burada yaptığı konuşmada 2022 yılında merkezî yönetim kapsamında toplam 198 kamu idaresinin denetiminin gerçekleştirildiğini, genel raporlar ve merkezî yönetim kapsamında olmayan kurumlar da dâhil olmak üzere Meclise toplam 226 rapor sunulduğunu söyledi, Sayıştayın 2022 yılında merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerine ilişkin toplam 1.070 bulgu tespit ettiğini ifade etti. İdari denetim raporlarında bulgu konusu hususlara bakıldığında, dikkat buyurunuz, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısının ifadelerini buradan size aynen tekrar ediyorum; muhasebe kayıtlarında yapılan hatalardan kaynaklanan tespitler olmak üzere kamu idarelerine ait taşınır ve taşınmaz mal kayıtlarında yapılan hatalar ile personel mevzuatına ilişkin iş ve işlemlerde yapılan hataların ön plana çıktığını söyledi. Yani 1.070 bulgunun içerisinde insani hatalardan kaynaklanan, işte, o hesapların tutulmasından kaynaklanan hataların ön planda olduğunu söyledi. Buradan soruyorum: Allah aşkına, Sayıştay raporlarının tamamı muhasebe hatalarını mı içeriyor? İçlerinde mahkemeye sunulması gereken yolsuzluk dosyaları yok mu? İçlerinde idarenin bunlar üzerinde tasarrufta bulunması gereken mevzular yok mu, konular yok mu? Sayıştayın bu şekilde işlevsiz hâle getirilmesi ve yetkilerinin bu şekilde kısıtlanmasının sonuç itibarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetleme vazifesine verdiği zararları görmüyor muyuz? Ayrıca, bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanı da bir süre önce "Sayıştayın icracı kurumlardaki denetimini açık arama ve ceza penceresinden bakarak yapmaması gerektiğini düşünüyorum." şeklinde açıklama yapmıştı. Görevi kamu kuruluşlarını denetlemek olan bir kurumun görevini yerine getirdi diye Sayın Cumhurbaşkanı tarafından tabiri caizse uyarılması açıkçası şaşılacak bir durumdur.

Sayın milletvekilleri, parti gözetmeksizin hepinizi göreve çağırıyorum. Sayıştay bizim adımıza bütçenin, harcamaların denetlenmesini yapan bir kurumdur yani 600 milletvekili adına görevli olan bir kurumdur. Yasası bunu çok açık bir şekilde ortaya koyar ama biz bugün Sayıştayın bize gereken desteği vermediği, veremediği bir ortamda bütçe konuşuyoruz. Sayıştayın lütfen, hak ettiği şekliyle yüz elli dört yıldan beri bu millet adına yaptığı denetleme vasfını, yetkisini kullanması adına Meclis olarak üzerimize düşeni yapalım. Ve yine, Sayıştayın ilgili kanunun 1'inci maddesinde, Sayıştayın sizlerin de bildiği üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yaptığı açık bir şekilde belirtildiği için bizler birtakım adımlar atmalıyız. İlk önce, Sayıştaya Varlık Fonunu denetleme yetkisini mutlaka vermeliyiz; daha doğrusu, var olan yetkisini kullandırmalıyız. Sayıştay raporlarına giren tüm mali ve hukuki konular Genel Kurulda titizlikle ele alınmalıdır. Bu konuda yargı organları vakit kaybetmeden hukuki prosedürleri mutlaka başlatmalıdır. Bütçe yapımında Sayıştay raporları bağlayıcı hâle mutlaka getirilmelidir. Bu bağlayıcılık sayesinde kamuda israf ve yolsuzluğun önüne geçilecek bir bütçe mutlaka oluşturulmalıdır.

Değerli milletvekilleri, iktidarlar kazanılmış kaleler değildir, her hâl ve şart altında iktidarda kalmak için her yol mübah olamaz; hırsızlık da yolsuzluk da kul hakkıdır. Bazılarının hırsızlığın yolsuzluk olmadığına dair fetva vermesine bakmayın, yarın mahkemeyikübrada o fetvalar bizim yakamıza yapışacak, unutmayın. Emanete ihanet etmek hem hırsızlık hem yolsuzluk sonucu oluşan sonuçları beraberinde getirir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, darülharp değildir, seçimler birer savaş olmadığı gibi seçimleri kazanmak da ülke imkânlarını ganimet hâline getirmez. Bu ülkede kendisini nasıl tanımlıyorsa tanımlasın fark etmez, siyasetle ilgilenen herkesin bilmesi gereken bir şey var, o da siyasetin kul hakkına, altını çizerek söylüyorum, kul hakkına doğrudan muhatap olunan bir alan olduğu gerçeğidir. Bunu dikkate almayanlar ve bu gerçeğe hak ettiği ilgiyi göstermeyenler büyük bir hatanın içine düşmüşler demektir. İşte can alıcı nokta burası, hele de dindar kimlikleriyle siyaset yapanların sorumluluğu burada 10 kat, 100 kat, 1.000 kat artmaktadır. Onlar siyaset yaparken harcama yaparken bütçe yaparken vatandaşa herhangi bir şekilde bir kaynak aktarırken kılı kırk yarmak zorundadır çünkü din şayet onlar üzerinden yargılanacak olursa vay geldi o dindar siyasetçilerin başına diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)