GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:34
Tarih:13.12.2023

HEDEP GRUBU ADINA MAHMUT DİNDAR (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün 13 Aralık, bugün faşist cunta tarafından yaşı küçültülüp idam edilen Erdal Eren'in ölüm yıl dönümü. Bu ülke katledilmiş, kaybedilmiş çocukların ülkesi. Bu ülke uykudayken, sokakta oynarken zırhlı araçların ezdiği, evinin önünde 12 yaşında 13 kurşunla katledilen çocukların ülkesi. Okulda olması gerekirken işte olan, çocukluğu çalınan çocukların ülkesi. Erdal Eren şahsında katledilen tüm çocukları saygıyla anıyor, çocuklarımızın daha özgür daha demokratik bir ülkede yaşaması için mücadeleyi büyütmenin sözünü veriyoruz.

Değerli milletvekilleri nükleer ve radyasyon sorunu dönemin en temel sorunlarından birisidir. Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu bütçesi hakkında konuşuyoruz. İsmi çok uzun olan bu kurumun altında nükleer enerji, bor, nadir toprak elementleri, enerji ve temiz enerji için araştırma enstitüleri kurulmuştur. Her biri ayrı bilimsel tartışma ve çalışma başlığı olan bu alanlar elbette önemlidir, kıymetlidir ama AKP iktidarı bu alanlara rant hırsıyla yaklaşmaktadır. Çalışan sayısı bine yaklaşan bu yeni kurumun ne iş yaptığı konusunda halkımızın bir bilgisi yoktur.

Değerli milletvekilleri, uygulamaya baktığımızda Türkiye'de enerji ne temizdir ne de ucuzdur, halk ekonomik krizle mücadele etmektedir. Hem hanelerde hem de işletmelerde esnaf ağır elektrik ve akaryakıt sorunlarıyla karşı karşıyadır. Türkiye'de Enerji Bakanlığında bu kadar kurum varken kırsal alan 21'inci yüzyılda hâlâ karanlıktadır. Kent merkezlerinde abartılı olan sokak lambaları, aydınlatmaları 5 kilometre ötedeki köylerde hiç yoktur. AKP iktidarı güneşin ve rüzgârın bereketinden yararlanmak yerine kirleten enerjileri ve riski yüksek enerjileri tercih ediyor. Bu arada, yaygınlaşan radyasyonun halk sağlığını tehdit eder düzeye geldiğini biliyoruz. Çeşitli düzeylerde radyasyona maruz kalma nedeniyle gittikçe artan kanser vakalarının olduğu bir gerçektir. Dünya genelinde her yıl 20 milyona yakın insana kanser teşhisi konuluyor. 2040 yılına kadar bu sayının katlanarak artacağı ve henüz bilinen tüm kanser türleri için kesin bir tedavinin olmadığı bilinmelidir. Türkiye'de her yıl 210 binden fazla kanser vakası yaşanmakta ve kanser olanların yarısına yakını yaşamını yitirmektedir. Kanser hastaları ağır hak ihlallerine maruz kalmaktadır. Özellikle bölge illerinde kanser hastalarının erken teşhis edilmediğini ve bu kapsamdaki hastaların temel sağlık haklarının korunmadığını ifade etmek isterim.

Nüfusu 1,5 milyona yaklaşan Van ilimizde sadece hastane var ama ikisinde de sıra bulmak, onkolojik tetkik yapmak neredeyse mümkün değil. Van'da ne bölge hastanesinde ne de üniversite hastanesinde kanser hastaları teşhis ve tedavi süreçlerini yürütemiyor; çocuk onkolojisi alanında tek bir birim yok, altyapı ve tıbbi medikallerde ilaç temininde çok ciddi sorunlar yaşanıyor. Özellikle bazı kanser türlerinde tek bir doktor bile yok ve tetkikler yapılamıyor. Bu durum nedeniyle, çoğunluğu yoksul olan birçok kanser hastası tedavi olabilmek için batı metropollerine binbir zorlukla ve emekle gelmek durumunda kalıyor. Son derece pahalı, üstelik halk ve toplum sağlığı açısından çok tehlikeli nükleer enerji yatırımı yapmak yerine, koruyucu sağlık hizmetlerinin yürütülmesi ve erken teşhis imkânlarının artırılması gerekir.

Değerli milletvekilleri -Türkiye genelinde kanser vakaları Çernobil'den sonra- gerek yanı başımızda Halepçe'de gerekse Japonya ve Vietnam'da nükleer savaşlar nedeniyle kullanılan kimyasallar toplumda kuşaklar arası kanserleşmeye yol açtı. Savaş ve çatışmalarda belli bölgelerde kullanılan kimyasalların ve radyoaktif maddelerin kalıcı ve yayılan etkileri olduğu bilinmelidir. Bu bilimsel verilere rağmen AKP iktidarı Türkiye'yi sonu belirsiz bir nükleer maceraya sürüklemektedir. Mersin Akkuyu'da kurulumu devam eden nükleer tesisin bir deprem, ihmal, saldırı, sabotaj durumunda tüm ülkeyi hatta Orta Doğu'yu tehdit ettiğini bilmeliyiz.

Üniversite özerkliğinin yok edildiği, barış akademisyenlerinin ihraç edildiği ve liyakatsizliğin egemen olduğu bu yerde nükleer enerjiyle uğraşmak ülkeyi dinamitlemektir. Şu an devam eden Rusya-NATO savaşında en büyük riskin kırk yıl sonra bile Çernobil olduğu ifade edilmelidir. Bu gerçekler ortadayken Türkiye'nin, Rusya'nın ipiyle nükleer bir kuyuya girmeye çalıştığını görüyoruz. Nükleer enerji konusunda Türkiye kamuoyuna yalanlar söylenmektedir. Nükleer enerji hem kurulumu hem de işletmesi yönüyle pahalı, riskli ve ölümcül bir enerjidir.

Dünyanın birçok yerinde, hatta sınırımızın hemen öte yanında nükleer çöplükler ortaya çıkmıştır. Ermenistan sınırımızdaki Metzamor Santrali yanı başımızdadır, bu alanda teknolojisiyle ünlü Japonya'nın Fukuşima'da çaresiz kaldığı ortaya çıkmıştır. Deşarjı, depolanması ve taşınması riskli olan radyasyon yayıcıları ve atıklar toplum sağlığını tehdit etmektedir. Topluma ve doğaya savaş açarak bu topraklara refah getiremezsiniz. Türkiye'yi tehlikeli atık ticareti merkezi hâline getirerek Türkiye toplumuna ekonomik bir gelişim sağlayamazsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Dindar, lütfen tamamlayın.

MAHMUT DİNDAR (Devamla) - Alternatif; yenilenebilir ve ekokırıma, toplu katliamlara yol açmayan bir enerji politikasına dönülmelidir. Enerji üretimi mutlak bir şekilde kamusallaştırılmalıdır. Rant değil, toplumun yararı öncelikli olmalıdır. Bizler DEM Parti olarak doğayla uyumlu, halkın sosyal ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir büyümeyi ve sosyoekonomik kalkınma stratejisini savunuyoruz. Enerji alanında ekolojik yıkıma, sömürü ve yoksulluğun artmasına yol açan, kâr amaçlı büyüme ve rant hırsından vazgeçilmesini öneriyoruz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (HEDEP sıralarından alkışlar)